Son Haberler

Türk bankacılığı güçlü konumunu sürdürüyor

2001 yılında yaşanan ve bedelleri ağır olan krizin ardından sağlıklı bir yapılanmaya giden Türk Bankacılığı, dünyayı sarsan ekonomik krizde sınavdan geçti. Peki ülkemizin finansal sistemi ne durumda?

Tüm dünyayı saran ekonomik krizi göreceli de olsa en az zararla yaşayan ülkelerden olan Türkiye’nin bu performansında finans sistemimizin ana aktörü konumundaki bankacılık sektörünün büyük payı bulunduğu birçok kişi tarafından sıkça dile getiriliyor. Gerçekten de Türk bankacılığı 2001 yılında yaşadığı ve ülkemize çok büyük bedellere neden olan krizden itibaren önemli bir gelişim gösterdi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK)’nun verilerine göre Türk Bankacılık sektöründe 2011 yılsonu itibariyle 48 banka faaliyet gösteriyor, bu bankalarda 195 bin kişi çalışıyor ve toplam 10.518 şube bulunuyor. 2011 yılında sektörde çalışan personel sayısı 4 bin kişi, şube sayısı 452 adet artış gösterdi. Sektörün aktif toplamı 2011 yılında % 21 oranında artarak 1.218 milyar TL seviyesine ulaşmış durumda.

Bankacılık sektörünün en önemli plasman kalemi olma özelliğini koruyan kredilerin toplam aktifler içindeki payı 2010 yılsonuna göre 3,8 puan artarak % 56’ya yükseldi. 2011 yılsonu itibarıyla krediler 683 milyar TL seviyesine ulaştı ve yıllık artış oranı % 30 oldu. Kredi hacmindeki artısın % 43’ü kurumsal/ticari kredilerden, % 33’ü bireysel kredilerden, % 24’ü ise KOBİ’lere kullandırılan kredilerden oluşuyor.

Küresel ekonomik krizin etkisi ile 2008 ve 2009 yıllarında hızlı artışlar gösteren sektörün takipteki alacakları 2010 yılında başlayarak düşmeye başladı. Tüketici kredileri ve kredi kartı alacakları artış eğiliminde olmasına rağmen 2010 yılsonu ile karşılaştırıldığında % 5 gerileyerek 2011 yılsonu itibarıyla 19 milyar TL seviyesinde gerçekleşti. Bu çerçevede 2010 yılsonu itibarıyla % 3,7 olan takibe dönüşüm oranı 1 puan gerileyerek 2011 yılsonu itibarıyla % 2,7 oldu. Bankaların Menkul değerler portföyü ise 2011 itibarıyla yaklaşık 285 milyar TL olup, gerek likidite yönetimi gerekse kâr realizasyonu kapsamında Bankaların ilave menkul değer yatırımı yapmadıkları, aktif plasmanı seçimlerinde daha çok kredileri tercih ettiği gözleniyor.

2011 yılı itibariyle bankacılık sektöründe mevduatın toplam pasif içindeki payı % 57’dir. Mevduatın toplam kaynaklar içerisindeki payının bir önceki yıla göre yaklaşık 4 puan azaldığı, bunda bankaların yurtdışından uygun maliyetli fon temin etmesinin, mevduat müşterilerinin bir kısmının bankalarca ihraç edilen menkul kıymetlere yönelmesinin, repodan sağlanan fonların göreceli maliyet avantajının ve hane halkının güçlü tüketim eğiliminin etkili olduğu anlaşılıyor.

Sektörün yurtdışı bankalardan temin ettiği borçların toplamı 2011 yılı sonu itibarıyla 98 milyar USD’ye yükselmiş ve 2011 yılında bu oran % 20 artmış durumda. Yurtdışından sağlanan borçların toplam pasif içindeki payı ise 2009 yılı itibarıyla % 11 düzeyinde iken, 2011 yılında % 15 düzeyine yükseldi. Yurtdışı bankalardan temin edilen 1 yıla kadar vadeli fonların toplam yurtdışı bankalardan sağlanan borçlar içindeki payı da % 64’tür.

2011 yılsonu itibarıyla 145 milyar TL olarak gerçekleşen sektörün özkaynakları, 2010 yılsonuna göre % 7,5 artış gösterdi. BDDK tarafından benimsenen sektörün kâr dağıtımının sınırlandırılarak, önceki yıllarda elde edilen yüksek tutarlı kârların bünyede bırakılması, önemli bir tutarda yedek akçe oluşumunu ve dolayısıyla güçlü özkaynak yapısının korunmasını sağladı.

Sektörün sermaye yeterliliği rasyosu 2011 yıl sonu itibariyle % 16,5 olarak gerçekleşmiş durumda. Bu oran, gerek asgari yasal sınır olan % 8’in, gerek BDDK’nın uyguladığı % 12’lik hedef rasyo düzeyinin ve gerekse de gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkenin üzerindedir. Yasal özkaynakların büyük kısmının kaliteli özkaynak unsuru olarak nitelendirilen ana sermayeden oluşması da bu açıdan önemli bir diğer husus olarak görünüyor.

Bankacılık sektörü 2011 yılında yaklaşık 20 milyar TL kâr elde etmiş durumda. Sektörün dönem net kârı, bir önceki yıla göre yaklaşık % 10 azalmış olup, daralan net faiz marjı ile genel karşılık provizyonları, diğer faiz dışı giderler ve personel giderlerindeki artışa bağlı olarak yüksek tutarlı artan faiz dışı giderlerin yanı sıra, sermaye piyasası işlem kâr/zararı ile kambiyo kâr/zararı toplamının dönem net kârını artırıcı katkısındaki yüksek tutarlı azalış bu dönemdeki kâr azalışındaki temel etkenler olarak görünüyor.

Kârlılıktaki azalışa, mevduat artışının sınırlı kalmasına ve alınacak daha uzun yola rağmen, 2011 yıl sonu verileri genel olarak değerlendirildiğinde, Türk bankacılık sektörünün sağlıklı bir aktif ve özkaynak kalitesine sahip olduğunu, bu nedenle dünyanın dört bir tarafını saran global kriz kaynaklı olumsuz beklentilere rağmen, bu krizden Türkiye’nin diğer ülkelere göre en az zararla çıkmasını sağlayacak ana sektör konumunu koruduğunu belirtmek yanlış olmayacak.

Gürdoğan YURTSEVER

Türkiye İç Denetim Enstitüsü
Başkan Yardımcısı

2 Yorum

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

  • sr gerad jude
    8 Ocak 2014 12:09 - Reply
  • sr gerad jude
    8 Ocak 2014 12:09 - Reply
  • Site Haritası