Son Haberler

Mutlaka sigorta yaptırın, ama bu hataları yapmayın!

“Eşeğini önce sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a tevekkül et.”

Türk Atasözü

30 Ekim 2020 günü öğlen saatlerinde İzmir Richter ölçeğine göre 6.9 büyüklüğünde bir deprem ile sarsıldı.  Depremde 100’ü aşkın kişi hayatını kaybetti, 1000’den fazla kişi yaralandı. Ege Bölgemiz deprem kuşağında olduğu için bu büyük felaket hepimizi derinden üzdü ancak çok şaşırtmadı.  Asıl şaşkınlığı depremden sonra Seferihisar çevresinde yaşanan tsunami oluşturdu. 

Değerli arkadaşım H.P. 2020 Ağustos ayında yelkenli bir tekne almış ve tekneyi yaşadığı şehire yakın olan Sığacık Teos Marina’ya bağlamıştı.  Marina genel müdürü tarafından “Akdeniz çanağında görülmemiş bir tsunami felaketi” olarak tanımlanan bu afet dört metreye ulaşan dev dalgalar oluşturmuş, marinanın altını üstüne getirmiş, iskelelerde ve teknelerde büyük zararlar oluşturmuştu.  30 tekne batmış, 150 teknenin gövdesinde hasarlar oluşmuştu.  Arkadaşımın teknesi bu afeti şans eseri ufak tefek hasarlarla atlatmıştı.  Sığacık kasabasında birçok ev tsunamiden dolayı hasar almış ve onlarca araba kullanılamaz hale gelmişti.

Depremin ve tsunaminin hemen ardından konutları, arabaları, tekneleri zarar görenler “sigorta hasarlarımızı tazmin edecek mi?”, “zorunlu deprem sigortası hangi hasarları kapsıyor?”, “kasko sigortası tsunami hasarını kapsıyor mu?” sorularını sormaya başladılar.  İşin ilginç yanı, sigortacılar da Türkiye’de ilk defa tsunami riski ile karşı karşıya gelmişlerdi.

Zorunlu deprem sigortası olanların depremin ve deprem sonucu meydana gelen yangın, infilak, tsunami ve yer kaymasının doğrudan neden olacağı maddi zararların karşılanacağını öğrenmeleri yüreklere su serpti.  Kasko poliçelerinin içinde deprem ve tsunami teminatlarının bulunması bu poliçelere sahip olan depremzedeleri de rahatlattı.  Ancak sadece trafik sigortası bulunanların hasarları karşılanmayacaktı.

Bilindiği gibi, trafik sigortası yaptırmak deprem sigortası gibi zorunludur.  Trafik sigortasının amacı bir kaza halinde karşı tarafın zararını karşılamaktır.  Kasko sigortası ise zorunlu olmayıp, yaptırmanız halinde sizin aracınızda oluşan zararları karşılar.

Tsunamiden hasar gören tekne sahipleri deniz sigortalarının çoğunun doğal afetleri kapsadığını, deprem ve tsumaninin de bu afetler arasında olduğunu öğrendiler.  Ancak bazı tekne sahipleri sigorta primini düşürmek için pek de olası görünmeyen bu riskleri sigorta kapsamı dışında bıraktıkları için herhangi bir hasar tazminatı alamayacaklarını üzülerek öğrendiler.

Asıl sorun, artan döviz kurları nedeniyle poliçelerini  güncellemeyen tekne sahiplerinin ‘eksik sigorta’ mağduriyeti yaşamaları oldu.  Genelde dolar, euro veya pound üzerinden alım-satımı yapılan teknelerin fiyatları kurlardaki artış nedeniyle son yıllarda Türk Lirası bazında çok yükselmişti.  Dövize endeksli olmayan poliçelerini teknelerinin yeni değerine göre güncellemeyen tekne sahipleri sigortadan alacakları hasar ödemesi ile batan teknelerine benzer özellikte bir tekne alamayacaklarını gördüler.

Hepimiz yıllar boyunca büyük çabalar ile elde ettiğimiz birikimlerin beklenmedik olaylar sonucu azalması veya yok olması ihtimalinden büyük endişe duyarız. Satın almak için büyük fedakarlıklar yaptığımız ve huzurla içinde yaşadığımız evimizin bir yangında yok olması, eşyalarımızın açık unutulan bir musluk nedeni ile büyük hasar görmesi, arabamızın bir kazada kullanılamaz duruma gelmesi gibi olaylar bu tür risklere karşı korunma ihtiyacını doğurmuştur.

Neyse ki, bu tür risklerden doğan zararlara karşı bizleri koruyan bir mekanizma vardır: Sigorta.  Ancak, birçok kişi varlıklarını ya hiç sigorta ettirmezler, ya da eksik sigorta yaptırırlar.  Özellikle ev, araba, ziynet eşyası gibi değerli varlıklarımıza bir zarar gelmesi veya çalınmaları, yanmaları, vb. gibi durumlarda sigortalarının olmaması veya eksik olması bizlere büyük bir finansal darbe olabilir.

Yaşantımız boyunca tüm varlık ve girişimlerimiz “risk” olarak tanımlanan belirsizliklerin tehdidi altında olacaktır. Sigorta, risklerin gerçekleşmesi halinde doğan zararları karşılar, böylece geleceğin maddi açıdan belirsizlik oluşturmasını önler. Sigorta, kişi ve kurumlara güvence sağlayarak geleceğin planlanmasını mümkün kılar.

Sigorta sektörünün kökenleri M.Ö. 1800 yıllarda Hammurabi yasalarına kadar gider. O dönemde Babil’liler gemi ticaretini sigorta eden bir sistem oluşturmuşlardı. Daha sonraları Roma İmparatoru Cladius’un gemi ticaretini teşvik etmek ve gemi ile ticaret yapan girişimcileri fırtınalardan görecekleri zararlardan korumak için bir sigorta şirketi gibi çalıştığı anlatılıyor.

Sigorta, aslında organize bir sosyal dayanışma sistemidir. Örneğin bir ev sahibi evinin bir yangında yok olması durumunda zararını karşılamak için evin değerinin (yani taşınan riskin) düşük bir oranında bir sigortalama ücretini (ki buna sigorta primi denir) bir sigorta şirketine öder. Sigorta şirketi kendisine bu amaçla prim ödeyen kişilerin risklerini ortak bir havuzda birleştirir ve herhangi bir risk oluştuğunda (örneğin katılımcılardan birinin evi yandığında) onun zararını bu havuzdan karşılar. Bu sistemde katılımcı ne kadar fazla olursa, risk daha fazla kişi ile paylaşıldığından sistem daha sağlıklı çalışır. Örneğin, değeri 1 milyon TL olan evimizi yangın riskine karşına karşı sigortalatmak için bir sigorta şirketine başvurduğumuzu varsayalım. Bu sigorta şirketi yıllardır takip ettiği istatistiksel bilgilere dayanarak bizim evimizin bir yangında yok olma ihtimalini hesaplayacak ve bir sigorta primi belirleyecektir (örneğin yıllık 3,000TL). Bu primi ödememiz durumunda evimiz bir yıllığına yangın riskine karşı sigortalanmış olacaktır. Gerçekleşmesini hiç istemediğimiz bu yangının ortaya çıkması durumunda sigorta şirketi zararımızı ödeyecek ve evimizi yeniden inşa etmemizi sağlayacaktır. Böylece yıllık 3,000TL gibi düşük bir ödeme ile 1 milyon TL değerindeki yatırımımızı güvence altına almış olacağız.

Sigorta şirketleri binlerce, hatta on binlerce kişinin evlerini sigortalar, bunların her birinden risklerine oranlı primler tahsil eder, bu primleri de bir “havuzda” toplarlar. Sigortalama dönemi içinde evleri yananlara bu havuzdan ödeme yaparlar ve her sigorta yaptıran kişinin evi yanmadığı için kendileri zarar etmeden, hatta kâr ederek varlıklarını sürdürürler.

Temel sigorta türleri

  • Can sigortaları

o    Hayat sigortası

o    Ferdi kaza sigortası

o    Sağlık sigortası

  • Mal sigortaları

o    Kasko vb. oto sigortaları

o    Yangın ve iş durması  sigortası

o    Nakliyat sigortası

·         Mesuliyet Sigortaları

o    3. Şahıs Mesuliyet

o    Komşulara ve Maliklere karşı sorumluluk

o    Yönetici sorumluluk

o    İşveren  Mali  Sorumluluk Sigortası

  • Hukuksal koruma sigortaları
  • Kredi sigortaları

 

 

Modern sigortacılık sektörünün temelleri 17. yüzyılda İngiltere’de atıldı. 1666’da binlerce evi yok eden ‘Büyük Londra Yangını’ sonrasında yangın sigortası üzerine uzmanlaşan sigorta şirketleri kuruldu. 17. yüzyıl içinde Londra dünya ticareti açısında çok önemli bir liman şehri oldu. 1680’lerin sonuna doğru Edward Lloyd’un açtığı kahvehane zamanla denizcilerin önemli bir buluşma yeri haline geldi. Lloyd, Londra’ya gelen ve buradan giden tüm gemilerin listesini tutmaya ve yayınlamaya başladı. Bir süre sonra bu liste hisse senedi fiyatları, döviz kurları ve deniz kazalarının da dahil olduğu bir çok bilgiyi içermeye başladı. Bu kahvehaneye gelen girişimciler zaman içinde çeşitli riskleri alıp satmaya (sigortalamaya) başladılar. Yüz yıl kadar sonra buranın müdavimlerinden 79 girişimci bir araya gelerek nakliyat ve özel riskler konusunda uzmanlaşacak olan tarihteki en ünlü sigorta şirketi Lloyds’u kurdular.

Türkiye’de de sigortacılık aynı Londra’da olduğu gibi bir yangın sonucu ortaya çıktı. 1870 yılındaki Beyoğlu yangınını takiben temelleri atılan sigorta sektörü, Türk halkının kaderci tavrı nedeniyle uzun bir süre beklenen gelişmeyi gösteremese de yakın dönemde sigorta bilincinin artması ile büyük bir ivme kazanmıştır.

Günümüzde sigortacılık sektörü hemen hemen her tür riski sigortalamaktadır. Bunların başında hayat sigortaları gelmektedir. Ailesinin geçimini temin eden bir kişinin hayatını kaybetmesi durumunda onun eş ve çocuklarının gelirden yoksun kalmamalarını sağlayan sigortalardan tutun da, bir kaza durumunda çalışamayacak hale gelen birinin gelecekteki gelirlerini garanti alan sigorta türleri mevcuttur.

Herhangi bir ihmal sonucu başkalarına verebileceğimiz zararları bile sigortalatmak mümkündür.

Yaşantımız boyunca karşılaşacağımız bazı riskler 

  • Erken yaşta ölüm riski
  • Sağlığımızı kaybetme riski
  • Çalışamama riski
  • Evimizi yangın, sel,  vb. sonucu kaybetme riski
  • Arabamız ile kaza yapma riski
  • Başka birisine zarar verip dava edilme riski
  • Evimize hırsız girme riski
  • Kiraladığımız varlıklardan kira alamama riski

 

Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi, yaşamımız boyunca sürekli çeşitli risklerle karşı karşıya geleceğiz. Bu risklerin ne olduğunu bilmemiz, bunların oluşması durumunda karşılaşacağımız zararları ölçmemiz ve mümkün olduğu ölçüde bunlara karşı önlemler almamız gerekiyor. Gerekiyor ama, biz bu gerekenleri yapıyor muyuz? Buna olumlu cevap vermem mümkün değil.  2020 yılı itibarı ile yurdumuzda toplam sigorta priminin gayri safi milli hasılaya oranı sadece %1.45 seviyesinde.  Bu ölçüte göre OECD ülkeleri sıralamasında en sondayız.  OECD ortalaması ise %.8.92’dir.

Sigorta Konusunda Yaptığımız Hatalar

Sigorta konusunda yaptığımız hataları şöyle sıralayabiliriz:

Sigorta yaptırmamak:  Bazı kaderci kişiler her yıl prim ödememek için “Nasılsa bana bir şey olmaz” diye düşünerek sigorta yaptırmazlar. Ancak bu tür ‘risk seven’ veya ‘risk algısı yeterince gelişmiş olmayan’ kişiler bir afet, yangın, hırsızlık, vb. olması durumunda mal varlıklarını kaybederler.

Sigorta yapmayı ertelemek:  Sigorta yapmayı ertelemek veya üzerinde mutabık kalınan bir sigorta poliçesinin ilk taksitini ödememek sigortalanacak varlığı hasar riski altında bırakır.

Eksik sigorta yaptırmak: Eksik sigorta, sigorta poliçesinde yazılı olan sigorta bedelinin, sigortaya konu olan malın gerçek ve makul değerinin altında olması durumudur.  Sigortalı, bilmeyerek veya daha az prim ödemek amacı ile malın gerçek değerinin altında bir beyanda bulunabilir. Bu durumda, yukarıdaki tekne hasarları örneğinde olduğu gibi, sigorta şirketinin ödeyeceği hasar miktarı sigortalının zararının tamamını karşılamayacaktır.

Aşkın sigorta yaptırmak: Aşkın sigorta, eksik sigortanın tersi olan durumdur.  Yani, sigorta poliçesinde yazılı olan sigorta bedelinin, sigortaya konu olan malın gerçek değerinin üzerinde olması durumudur.  Bu durumda sigortalı gerçek değer üzerinden ödemesi gereken sigorta priminden daha yüksek tutarlı bir ödeme yapar.

Yanlış sigorta yaptırmak: Satın alınan bir sigorta poliçesinin kapsadığı düşünülen riskleri kapsamaması durumuna denir.  Bunu önlemek için sigorta poliçesi tarafından sağlanan teminatların kapsamı konusunda tereddüte yer vermeyecek şekilde bilgi edinilmelidir.

Yüksek tenzil-i muafiyet (deductible) belirlemek: Sigorta dönemi içerisinde meydana gelen ve belli bir miktarın altında kalan hasarın, sigortalı tarafından; hasarın bu miktarı aşması durumunda ise, tamamının sigorta şirketi tarafından ödenmesini öngören uygulamaya ‘entegral muafiyet’ denir.

Hasarın belli bir miktarının sigortalı tarafından yüklenilmesi ise ‘tenzil-i muafiyet’ olarak tanımlanır. Örneğin, bir kasko sigortasında 5,000TL tutarında bir tenzil-i muafiyet olması, o araçta oluşacak bir hasarın 5,000TL’ye kadar olan tutarının sigortalı tarafından karşılanacağını gösterir. Bu miktar, sigorta dönemi içinde meydana gelen her bir hasar için olabileceği gibi, toplam hasar miktarı için de söz konusu olabilir. Bu miktar ne kadar yüksek ise, ödenecek sigorta primi de o derece düşük olacaktır.

İhtiyaçlar değiştiğinde sigortayı yenilememek:  Yaşam döngümüz boyunca her türlü ihtiyacımızın değiştiği gibi, sigorta konusunda olan ihtiyaçlarımız da değişmektedir.  Özellikle hayat ve sağlık sigortalarımızın kendimizin ve aile bireylerimizin değişen ihtiyaçlarına göre zaman zaman yenilenmeleri  gerekir.

Risk Yönetimi Bütçemizi Yanlış Yönetmek: Hasar frekansı orta ağırlıktaki, ya da hafif rizikoları teminat altına alırken, öldürücü, ağır rizikoları korumamak. Örneğin,  bir şirket sahibinin aracını kasko sigortası ile koruma altına alırken, işletmesinde oluşabilecek bir hasar sonrası cirosunun büyük bir bölümünü etkileyecek olan iş durması riskini teminat altına almaması rastlanan bir durumdur.

Yükümlülükleri uzun bir süre sonra gerçekleşme ihtimali olan poliçe türlerini (long-tail liabilities) TL cinsi Yapmak: Özellikle İşveren Mali Mesuliyeti, Üçüncü Şahıs Mesuliyet ve Yönetici Sorumluluk gibi tazminatları uzun dönemde ortaya çıkabilecek olan riskleri Türk Lirası üzerinden sigortalatmak sigortalanan kişiyi Türk Lirası’nın yabancı paralara karşı olan veya enflasyondan doğan değer kaybına karşı korumaz.

Bazılarını Türkiye Sigorta Birliği’nin web sitesinden aldığım yukarıdaki tanımlardan görülebileceği gibi, sigorta çok teknik ve hatalara açık bir konudur.  Yatırım konularında olduğu gibi, sigorta yaptırırken de uzmanlardan, danışmanlardan yararlanmakta büyük fayda vardır.  Sigorta brokerliği sistemi bu alanda bireylere ve kurumlara yardımcı olur.  Broker sigortalı adına hareket eden, bazı durumlarda sigortalının vekili olan, onun risk yönetimi danışmanı ve sigorta aracısı olan bir kurumdur. Sigorta brokerleri sigorta şirketlerini değil sigortalanacak kişiyi temsil ederler, müşterilerinin çıkarlarını korurlar, onların en uygun sigortayı en iyi fiyattan almalarına yardımcı olurlar.  Brokerlar sigorta dönemi içinde çıkan problemlerde sigortalı adına sigorta şirketi ile görüşür,   problemleri çözmek için gayret gösterirler. Türkiye’de brokerlik müessesesi son yıllarda önemli gelişme kaydetmiştir.  Uluslararası standartlarda hizmet veren brokerların sayısı günden güne artmaktadır.

Bu konuda yurdumuzda önemli bir gelişme de Insurtech alanında gözlenmektedir.  Reasürans ve sigorta sektörünün “yeni normal”i olarak tanımlanan ve sigorta işlemlerinde teknolojiyi yoğun kullanan Insurtech şirketlerinin sayısı da ülkemizde artmaktadır. Sigortam.net, Sigortayeri, Sigorta Dükkanı gibi şirketler uygulamalar web üzerinden müşterilerinin sigorta ihtiyaçlarına hızlı ve makul maliyetli çözümler üretmektedirler.

Finansal konularda dini hassasiyetleri bulunan vatandaşlarımız için oluşturulmuş olan Katılım Sigortacılığı sektörü, yurt dışında Tekafül (dayanışma) olarak bilinen, ortak risk paylaşım ve dayanışma esaslarına uygun sigortacılık türünü ülkemizde uygulamaktadır.

Sigorta Konusunda Yaptığımız Hataların Nedenleri

Hatalarımızın nedenlerine girmeden önce, HDI Sigorta ve İstanbul Üniversitesi İstatistik Uygulama ve Araştırma Merkezi iş birliğiyle gerçekleştirilen ‘Sigorta ve Sigortalılık Algısı’ araştırmasının sonuçlarına bir göz atalım:

  • Sigorta kelimesi zihinlerde öncelikle “SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı” ve “güvence, teminat, garanti” kavramlarını çağrıştırıyor.
  • Hâlihazırda sigortası olanların yüzde 69’u önümüzdeki 1-2 yıl içinde yeni bir sigorta yaptırmayı ya da mevcut var olan sigortalarını devam ettirmeyi düşünmezken; herhangi bir sigortası olmayanlar arasında sigorta yaptırma eğilimi yüzde 20 olarak ortaya çıkıyor. Bu durumun en önemli gerekçesi ihtiyaç duyulmaması olarak ifade edilse de, ekonomik sebepler sigorta satın almama davranışını önemli ölçüde tetikliyor.
  • Mevcut sigortası olmayan katılımcıların yaptırmayı düşündükleri ilk üç sigorta türü Sağlık, BES ve Hayat sigortasından oluşuyor.
  • Bugün ve yakın gelecek için yaşam kalitesinde tehdit oluşturabilecek konular sorulduğunda, katılımcıların yarısından fazlası “öncelikle kendileri sonra aile fertleri için sağlık, bakım harcaması ihtimalinden” yani yaşamsal unsurlardan endişe duyuyor.
  • Uzak gelecekle ilgili endişe duyulan konuların başında “eş ya da aile fertlerinden birinin kaybı” ve ardından “sosyal statü” kaygıları geliyor.
  • Hâlihazırda sigortası olmayanlar teknolojiye daha çok güveniyor ve teknolojik alt yapı, kameralar ve çeşitli araçlar sayesinde risklerin önceden öngörülebileceği, daha iyi hizmet alınabileceği düşünülüyor.
  • Dünyadaki siyasi, ekonomik ve küresel gelişmeler sonrasında sigorta ihtiyaçlarındaki değişiklik algısına bakıldığında, sigorta sahibi olmayanlar teknolojiyle bağlantılı daha inovatif ürünler beklerken; sigorta sahibi olanlar ekonomik ve terörle bağlantılı yeni ürünler çıkabileceğini düşünüyor.
  • Teknolojik gelişmeler doğrultusunda sigorta sektöründen beklentiler sorulduğunda, hâlihazırda sigortası olmayanlar “kamera, cihaz gibi teknolojik ekipmanlar ile hasarların önceden öngörülebilmesi”, sigorta yaptırmayı düşünenler ise  “kendilerine özel sigorta” ve “daha güvenli ortam yaratılması gibi” proaktif çözümler beklediklerini belirtiyor.

Anket sonuçlarından gözlenebileceği gibi, vatandaşlarımızın sigorta hakkındaki bilgileri daha çok temel ürünler ile limitli.  Sigorta yaptırma eğiliminin düşük olmasının önemli bir nedeni de gelir seviyesinin düşüklüğüdür.

Ülkemizde kişi başına düşen sigorta priminin düşük olmasının, yani vatandaşlarımızın yeterli sigorta yaptırmamalarının önemli nedenlerinden birisi de tıpkı finansal yatırımlarda olduğu gibi sisteme duyulan güven eksikliğidir. Bu güvensizlik büyük bir oranda geçmiş yıllarda sektör katılımcılarının yaptıkları yanlış uygulamalardan kaynaklanmaktadır.  Sektör son yıllarda özellikle uluslararası sigorta şirketlerinin yatırımları ile oldukça gelişmiş ve standartlarını yükseltmiş olmasına rağmen geçmişten gelen bu önyargılar hala sürmektedir.

Diğer yandan, finansal okuryazarlık alanında olduğu gibi, sigorta okuryazarlığında da yeterli seviyede olduğumuz söylenemez. Bazı akademik çalışmalar finansal okuryazarlığın sigorta okuryazarlığına katkıda bulunmadığını, sigorta konusunda halkı bilgilendirmek için değişik yöntemler kullanılması gerektiğini göstermektedir.  (Decision Making in Personal Insurance: Impact of Insurance Literacy – Weedige, Ouyang, Gao and Liu, 2019). Bireyler sigorta ürünleri hakkında kendilerine doğru bilgiler verildiğini gördükçe sisteme daha fazla güvenmektedirler. Halihazırda, zorunlu sigorta kategorilerinde bile hedeflenen seviyelere ulaşılamamıştır.  Zorunlu trafik sigortası oranı %81, zorunlu deprem sigortası oranı ise sadece %31’dir.

Hayat dışı sigorta ürünlerinin %63’ü acentalar, hayat sigortası ürünlerinin %79’u (genelde verilen kredilere bağlı olarak) bankalar tarafından pazarlanmaktadır.  Dijital kanallardan satılan sigorta ürünlerinin payı çok düşüktür. Insurtech uygulamaları ile bu payın önümüzdeki yıllarda artacağı aşikardır, ancak vatandaşlarımız sigorta konusunda yeterince bilinçlenmeden teknolojiden medet ummak da gerçekçi değildir.

Mullainathan ve Shafir, ‘Kıtlık’ adlı kitaplarında düşük gelirli bireylerin neden sigorta yaptırmadıklarını şöyle açıklıyorlar:

“Yoksul ülkelerde yapılan araştırmalar, yoksul çiftçilerin sağlık sigortasından tarım sigortasına kadar çeşitli sigortaları yaptırmaktan kaçındıklarını göstermektedir. Örneğin yağış sigortası, çiftçileri yetersiz (ya da aşırı) yağışın verdiği zarardan koruyacaktır. Büyük çaplı devlet destekleri söz konusu olduğunda bile çoğu çiftçi (bazı durumlarda %90’ından fazlası) sigorta yaptırmamaktadırlar. Aynı şey sağlık sigortası için de geçerlidir. Neden sigortasız oldukları sorulduğunda, yoksullar genellikle paralarının sigortaya yetmediğini söyler. Bu yanıt şaşırtıcıdır, zira tam tersi de pekala düşünülebilir: Aslında sigortalı olmamaya paraları yetmez. Burada sigorta, tünellemenin zayiatı olmuştur. Bu hafta yiyeceğe yemeğe ve yaşamsal harcamalarına yetecek para bulmaya çabalayan bir çiftçi için gelecek yılın kuraklık tehlikesi ya da sağlık harcamaları soyuttur. Bunlar tünelin dışında kalır.  Sigorta şu anda zihne baskı yapan ihtiyaçların hiçbirini – gıda, kira, okul ücretleri- karşılayamaz.  Tersine onları daha da şiddetlendirir, zaten dar olan bütçeyi iyice daraltır.”

Bu noktada, varlıklarımızı sigortalatmak konusunda yaptığımız davranışsal hataları incelemeye geçebiliriz. Bu hatalara neden olan yanılgıların detaylı tanımlarını ‘Davranışsal Ekonomi Kavramları’ bölümünde bulabilirsiniz.

Sigorta yaptırmayı erteleriz (procrastination):  Birikim yapmaya başlamakta olduğu gibi, sigorta yaptırmayı da ihmal eder, erteleriz.  Gelecekte oluşacak bir risk için bugünden bir harcama yapmayı gereksiz olarak düşünürüz. Hele bütçemiz kısıtlıysa, bugünü kurtarmak için o büyük riski taşımayı göze alırız. Örneğin, araba alırken bütçemiz biraz sıkışık ise, zorunlu trafik sigortasını alır ancak kendi hasarımızı önleyecek kasko sigortasını yaptırmayız veya yaptırmayı erteleriz. Gerçekleşmeleri için bir efor sarf etmemiz veya bugün harcama yapmamız gereken eylemleri ertelemek doğamızda vardır.

Kunreuther, Pauly ve McMorrow, ‘Insurance and Behavioral Economics – sigorta konusundaki davranışsal anomalileri üç ana başlık altında sınıflıyorlar:

  • Makul fiyatlanmış sigorta ürünlerinin ilgi görmemesi (underpurchase);
  • Yüksek fiyatlanmış ürünlere fazla talep gelmesi (overpurchase);
  • Eksik veya yanlış sigorta yaptırmak.

Makul fiyatlanmış ürünlerin ilgi göstermeyiz: Bazı durumlarda devlet tarafından sübvanse edilen ve primleri kapsadıkları risklere göre çok makul fiyatlanmış olan sigorta ürünlerinin (sağlık, deprem ve tarım sektörüne yönelik bazı sigorta ürünleri) ilgi görmemesi rasyonel olarak nitelenemeyecek bir davranış türüdür.  Bunun ardında yatan temel neden, gelecekteki olaylara ilişkin olasılıkları sağlıklı değerlendirmememiz ve kararlarımızı bu yanlış değerlendirmelere göre vermemizdir.  Örneğin, kendimizi büyük bir sağlık gideri yaratacak bir hastalığa hiç yakalanmayacağımıza inandırır veya büyük bir sel olayı olmasında devletin hasar gören kişilere yardım edeceğini düşünür ve bu risklere karşı bir sigorta yaptırmayız.

Bazı sigorta ürünlerine yüksek fiyat öderiz:  Elektronik bir eşya satın aldığımızda bize üründe oluşabilecek ve garanti kapsamı içinde olmayan hasarlara karşı ilave garanti isteyip istemediğimiz sorulur.  Anketler, ürün türüne göre alıcıların %20 ile %40 oranında ek garanti aldıklarını göstermektedir.  Örneğin, 5,000TL değerinde bir ürünü garanti kapsamına almak için üç-dört sene boyunca, büyük bir ihtimalle oluşmayacak bir hasara karşı toplam 1,000TL öderiz.  Bu ödemeyi taksitle yaptığımız için etkisini fazla hissetmeyiz ama genelde bu sokağa atılan bir paradır.

Yakın zamandaki olaylardan etkileniriz:   Büyük bir yangının veya depremin ardından sigorta yaptıran kişilerin sayısının arttığı gözlenir. Halbuki bu sigorta yaptırmak için doğru bir zamanlama değildir, çünkü böyle zamanlarda sigorta primleri yükselir.  Mevcudiyet Yanılgısı veya onunla yakın ilişkide olan Yakın Zamanda Olma Yanılgısı bizleri kısa vadede olan olaylara odaklarlar.  Olayın üzerinden bir süre geçtikten sonra etkisi düşer, hatta tamamen unutulur. Bu tür sigortalar yenilenme zamanı gelince ya yenilenmez, ya da sigortalı tarafından primi düşürmek için daha düşük bir risk kapsamı talep edilir.

Bir hasar olmaması durumunda sigortamızı iptal ederiz:  Bir kaç sene prim ödediğimiz bir sigorta işleminde hasar gerçekleşmemesi durumunda prim ödemeleri bizi rahatsız etmeye başlar ve riskin asla gerçekleşmeyeceğini düşünerek sigortayı sonlandırırız.  Bunun temel nedeni birçok kişinin sigorta işlemini “kısa vadeli bir yatırım” olarak algılamalarıdır (Kunreuther, 1978).  Diğer yandan bir riskin bir kaç sene boyunca gerçekleşmemiş olması bizi bu riskin gerçekleşme ihtimali konusunda gerekenden fazla iyimser yapar.

İadeli poliçeleri tercih ederiz:  Sigorta şirketleri zaman zaman prim iadeli ürünler sunarlar.  Bu ürünler bizlere gerçekte olduklarından daha cazip görünürler.  Örneğin, aşağıdaki iki kasko poliçesini inceleyelim:

  • Poliçe 1’in primi 5,000TL ve tenzil-i muafiyet tutarı 1,000TL olsun. Bu tutar yıl içinde oluşabilecek toplam hasarlara karşı yapılacak ödemelerden düşülecektir.
  • Poliçe 2’nin primi 6,000TL olsun ve tenzil-i muafiyet içermesin. Yıl sonunda sigorta şirketi size 1,000TL eksi yıl içindeki hasar ödemelerini ödemeyi taahhüt etsin. Eğer hasar tutarınız 1,000TL’yi geçerse iade yapılmasın, tüm hasar sigorta şirketi tarafından karşılansın.

Bu tipik bir ‘Çerçeveleme Yanılgısı’ örneğidir. Aslında, özellikle Türkiye gibi enflasyon oranın yüksek olduğu bir ülkede paranın zaman değeri gözetildiğinde birinci poliçenin daha avantajlı olduğu çok nettir. Ancak, ABD’de yapılan anketlerde sigortalatanların %68’inin iadeli ürünleri tercih ettikleri gözlenmiştir.  1,000TL iade alınacağı beklentisi ürünü gerçekte olduğundan daha cazip kılmıştır.

Türkiye’de de özellikle ferdi kaza ve kapital hayat sigortalarında iadeli ürünler çok revaçtadır.

Düşük tenzil-i muafiyet içeren poliçeleri tercih ederiz:  Sigorta poliçelerinde yüksek bir tenzil-i muafiyet oranı arttıkça prim tutarı düşer.  Özellikle gerçekleşme ihtimali düşük büyük riskleri bu şekilde sigortalatmak rasyonel bir davranıştır.  Örneğin,  1,000,000TL tutarındaki evimizi tüm hasara karşı sigortalatmak için ödeyeceğimiz yıllık primin 10,000TL olduğunu ve 5,000TL tutarındaki hasarlara karşılık tenzil-i muafiyet almamız durumunda primin 7,000TL’ye düştüğünü varsayalım.    Bu durumda, muafiyetli poliçeyi almak daha rasyonel bir tutum olabilir.  Ancak sigorta yaptıran kişiler sigorta priminin üzerine bir de muafiyet tutarını ödemek istemezler.  Bu ‘Zarardan Kaçınma Yanılgısı’ ile ilişkili bir tutumdur.  Halbuki, özellikle uzun vadeli poliçelerde, muafiyeti makul bir seviyede tutmak sigortalı açısından daha avantajlıdır.

Sigorta yenileme dönemlerinde kur artışlarının veya enflasyonun etkilerini göz ardı ederiz:  Bu bölümün girişindeki tsunami örneğinde tekneleri zarar gören kişilerin bazılarının poliçelerinin artan kurlara göre yenilenmemiş olmalarının hasarların tam olarak karşılanamamasına neden olduğunu görmüştük.  Bunu ‘Mevcut Durum (Statüko) Yanılgısı’ ile ilişkilendirebiliriz.  Geçtiğimiz dört yıl içinde Dolar ve Euro gibi yabancı para birimleri Türk Lirası’na karşı %100’ü aşan oranlarda değerlendi. Tekne, araba, ev gibi varlıkların değerleri kur artışlarında önemli ölçüde etkilenirler.  Bu nedenle eksik sigorta yaptırmış duruma düşmemek için sigorta tutarlarımızı hızlı devalüasyon dönemlerinde yenileme tarihlerini bile beklemeden güncellemekte büyük fayda vardır.

Özetle, sigorta konusunda asla ihmalkar olmamalıyız.  Değerli varlıklarımızı, sağlığımızı gelecekte oluşacak risklere karşı sigortalatmalı ve kendimiz ve ailemizi olası büyük felaketlere karşı en azından maddi açıdan korumalıyız.  Ancak, yukarıda sıraladığım olası hatalardan görüldüğü gibi, sigortacılık çok teknik bir konudur.  Bu nedenle sigorta yaptırırken bir sigorta danışmanı veya brokeri ile çalışmakta ve yaptırılacak sigortanın eksik veya hatalı olmamasına özen göstermek gerekir.  Prim ödeyerek aldığımız bir sigortanın düşündüğümüz riskleri kapsamıyor olması istenmeyen bir sonuç olur.

Attila Köksal

CFA, FODER Başkanı

koksal@turcomoney.com

 

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası