Son Haberler

Osmanlı döneminden bu yana devam eden sorun: Döviz sorunu ve cari açık…

– Ülkemizin temel sorunsalı, döviz kıtlığıdır. Çok uzun zamandır ülkemizde hem ticaret bağlamında hem de diğer bağlamlarda ortaya çıkan ilişkilerin bir sonucu olarak döviz sorunumuz var. Döviz kıtlığının görünür nedenlerinden birisi dış ticarette karşımıza çıkar: Dış ticaret açığı. Herkesin bildiği gibi ithalatımızın ihracatımızdan fazla olması. Esasen bu yapısal bir sorundur. Çünkü bu açıklar, Osmanlı’dan bu yana yaşanıyor.

Döviz açığı olan bir ülke olarak ülkenize döviz biçiminde gelen sermaye sizin için bir çözüm görünümüne kavuşuyor. Yine bir fırsat penceresi açılıyor. Bu size zaman kazandırır. Ancak her bir yükümlülük getirir. Çünkü gelen sermaye sizin sorununuzu çözmeye değil, kendisine kâr aramaya gelir. Bu da demektir ki bir süre sonra kendi merkezi neresiyse oraya geri dönecektir. O halde geri dönen kısımları da aşacak ölçüde ülke ekonomisine döviz ve/veya kazanç sağlamalısınız.

İktisat biliminin temel aksiyomu kıtlıktır, başka bir deyişle kaynakların ihtiyaçlara göre yetersizliğidir. Bu aksiyomu kabul etmiyorsanız yaptığınız tartışma bildiğimiz anlamda iktisat tartışması değildir. Tabii ki söz konusu tartışma değerlidir, ama iktisat değildir. İktisadı yerleşik anlamıyla kabul ediyorsanız -ki bunu da sorgulayabilirsiniz- bu aksiyomdan hareketle ortaya çıkan sorunsallara, süreçlere veya ilişkilere dair bir açıklama çabanız olmalıdır. Biraz daha odaklanarak söz konusu tartışmayı daha somut olarak ele alabiliriz. İktisadın temel sorunsalı kıtlık ise, ülkemizin temel sorunsalı nedir? Bu soruya tabii ki farklı cevaplar verilebilir ama kanımca ülkemizin temel sorunsalı döviz kıtlığıdır. Çok uzun zamandır ülkemizde hem ticaret bağlamında hem de diğer bağlamlarda ortaya çıkan ilişkilerin bir sonucu olarak döviz sorunumuz vardır.

DIŞ TİCARET AÇIĞI, OSMANLI’DAN BU YANA YAŞANIYOR            

Döviz kıtlığının görünür nedenlerinden birisi dış ticarette karşımıza çıkar: Dış ticaret açığı. Herkesin bildiği gibi ithalatımızın ihracatımızdan fazla olması. Esasen bu yapısal bir sorundur. Çünkü bu açıklar, Osmanlı’dan bu yana yaşanıyor. Bu sorunun temelinde yatan ve onu bir yapısal soruna dönüştüren de aslında bir uyum problemidir. Sanayi devrimi ile çok daha farklı bir iktisadi-toplumsal-siyasal ve tabii zihinsel bir dönüşüm geçirmeye başlayan dünyaya uyum sağlama problemi. Geleneksel tarıma dayalı bürokratik-merkezi bir imparatorluğun, önce ticarete sonra sanayiye dayalı bir ulus-devlete dönüşebilme sürecinin sancıları. Bu süreç o kadar zorludur ki halihazırda dahi sürüyor. Hem toplumsal-politik hem iktisadi hem de zihinsel bir dönüşümü zorlayan koşullar ve sürekli yenilenerek üzerinize gelen bu koşullara adapte olmanın zorluğu birbirlerini de besleyerek işinizi kat be kat zorlaştırıyor. Ayrıca söz konusu uyum süreci dinamiktir. Demek istediğim yeknesak sorunlar dizisiyle karşı karşıya olmadığınızdır. Bir taraftan bulduğunuz kimi çözümler veya politikalar yeni sorunlar ortaya çıkartır. Diğer taraftan da sizin dışınızda başlamış olan dönüşüm de ilerliyor, yeni süreçler, yeni ilişkiler ve tabii yeni sorunlar karşınıza çıkıyor. Tam yakaladım derken avucunuzdan kayıp giden bir şeye benzer bu süreç

DÖVİZİ BORÇ ALMAK, KISA VADEDE RAHATLAMA YARATABİLİR, ANCAK YÜKÜMLÜLÜK DE GETİRİR

Dinamik sürecin bizimle yakından ilgili kısmına bakalım isterseniz: Bulduğumuz kimi çözümlerin zaman içinde yeni sorunlar yaratmasına. Bu noktada borçlanma ilişkileri akla gelebilir. Yeterince dövizimiz yok veya yeterli miktarda döviz kazanamıyoruz. O halde döviz borçlanalım. Dövizi borç almak özellikle kısa vadede bir rahatlama yaratabilir ve tabii size zaman da kazandırabilir. Ancak beraberinde önemli bir yükümlülük de getirir. Kazandığınız zaman bağlamında veya karşınıza çıkan fırsat penceresinde döviz kazançlarınızı artırmanın yollarını bulmalısınız. Üstelik de hem her dönem ortaya çıkan dış ticaret açıklarınız için hem de dışarıdan aldığınız borcun servisi için. Yapamadıysanız, fırsat kaçtıysa artık kaçınılmaz bir sarmalın pençesine düştünüz demektir. Bir yandan dış ticaret açıkları için borç arayacaksınız, diğer yandan da borçları borçlarla ödeyeceksiniz. Süreci yönetemediyseniz karşınıza olağanüstü durumlar çıkacak: Döviz kuru atakları ve/veya ödemeler dengesi krizleri.

KAPİTALİZM COGRAFİ OLARAK YAYILIR

Söz konusu dinamik sürecin diğer yüzünde ise dıştaki dönüşümün getirdiği yeni olgular yer almaktadır. İktisadi bağlamı öne çıkartacak olursak kapitalizmin kendisinde yaşanan dönüşüme işaret edebiliriz. Kapitalizm dediğimiz de esas itibariyle bir sürekli sermaye birikimi sistemidir. Her dönem artık değeri kâr olarak sermayeye ekleyen ve birikmekte olan sermayeyi sürekli yeni kâr fırsatlarına yönlendiren bir mekanizmadır söz konusu sistem. Önce ticarete, sonra sanayiye dayalı olarak gelişen kapitalizm zaman içinde finansallaşmıştır. Bunun temel nedeni de birikim ve/veya kâr olanaklarında görülen azalma eğilimidir. Sanayideki verimlilik ticareti ikinci plana itmiş, daha sonra ise sanayideki kârların düşme eğilimi finansallaşmaya yönelişi beraberinde getirmiştir. Finansal kapitalizm döneminde ise merkezde biriken sermaye yatay biçimde hareketlendirilir. Başka bir deyişle, kapitalizm coğrafi olarak yayılır, farklı kâr fırsatlarını kovalayacak biçimde tüm dünyada dolanıma çıkar.

TEMEL SORUN, KAYNAKLARIN KITLIĞIDIR                       

İşte bu noktada, döviz açığı olan bir ülke olarak ülkenize döviz biçiminde gelen sermaye sizin için bir çözüm görünümüne kavuşuyor. Yine bir fırsat penceresi açılıyor önünüzde veya zaman kazanırsınız. Ancak her fırsat beraberinde bir yükümlülük getiriyordu, yine aynı şey olacaktır. Çünkü gelen sermaye sizin sorununuzu çözmeye değil, kendisine kâr aramaya gelmişti. Bu da demektir ki bir süre sonra kendi merkezi neresiyse oraya geri dönmeye başlayacaktır. O halde yine aynı şeyi başarmalısınız. Geri dönen kısımları da aşacak ölçüde ülke ekonomisine döviz ve/veya kazanç sağlamalısınız. En başta vurgulandığı gibi temel sorun kaynakların kıtlığıdır. Ve mutlaka başarmanız gereken bu kaynakları en verimli şekilde kullanmaktır. İster size ait olsun ister başkasına. Orta ve uzun vadede iktisadi zenginliğin (veya refahın) formülü budur, tabii ki temel aksiyomu kıtlık olan yerleşik iktisada göre. Finans bu süreçlere bambaşka bir perspektiften yaklaşır. Aynı denizde bulunan bir yüzücü ile bir dalgıç arasındaki farka benzer bu durum. Aynı suya girmişlerdir ama her açıdan farklıdır durumları.

Doç. Dr. Ertuğrul Kızılkaya

İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi

kizilkaya@turcomoney.com

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası