Son Haberler

Yaş aldıkça gençleşebilmek…

-Hepimiz için farklı, deyim yerindeyse “kişiye özel”, sahip olduğumuz birikimlerimizin etkilediği farklı bir 2022 yılımız oldu. Bu farklılıkların bir ucunda ölüm gibi büyük kayıplar, diğer ucunda yeni doğan çocuklar, kısaca hayatınızın akışında iz bırakan hüzün veya mutluluk veren heyecanlar yer alıyor. Bir ucu yok oluş, diğer ucu varoluş olan bu hatıralar arasında bir yerlerde yer alıyoruz. Hepimizin bu iki uç arasında bir yeri var.

Bir sene daha bitti. Hedeflerimiz, planlarımız vardı. Kimini yerine getirdik, kimini ıskaladık. Hiç düşünmediğimiz birçok “şey” olumlu veya olumsuz yönleri ile bizi buldu. Şimdi oturup yeni yıl planlarımızı yaparken, geçen sene programımıza aldığımız, planlarken bile bizi heyecanlandıran hedeflerimizden gerçekleşmeyenler hakkında “neden” diye sorduk mu hiç?

-Yaprak döküldükten sonra toprağa karışarak birçok canlı için bir besin olur. Bizden geriye kalacak olan sadece toprağa kattığımız mineraller olmamalı. Sahip olduğumuz değerlerimiz, kendi çevremizde tuttuğumuz, emek verdiğimiz kişiler, hayata kattığımız değerdir. Kimimiz bunu bir kitap yazarak, kimimiz insanlığa faydası olan bir buluşla, kimimiz bir kurum yaratarak sağlıyoruz.

– Ailemize ve dostluklarımıza gösterdiğimiz dikkat ve özeni işimize; işimize verdiğimiz zamanı ailemize ve dostluklarımıza vermeli, bu ikisi arasında sağlıklı bir denge tutturmalıyız. 2023 yılının size en güzel “yenileri” getiren, bu yeniler yanında elinizdekilerin değerini bilme farkındalığına sahip olacağınız bir yıl olmasını diliyorum. 

Yıllar önce yeni yıl vesilesi ile kaleme aldığım duygu ve düşüncelerimi, yeni yıl yazısı olarak Turcomoney okurları ile güncelleyerek paylaşıyorum.

Yeni yıl deyince benim için olmazsa olmazlardan biri Saatli Maarif Takvimi’dir. Rahmetli babamdan öğrendiğim bu alışkanlığı halen devam ettiriyorum.

Yakın bir döneme kadar Saatli Maarif Takvimi birçok evde kullanılırdı. Bu takvimin sayfaları, ilgili gün bittiğinde koparılır; sayfadaki özlü sözler, o gün doğan kız veya erkek çocuklar için önerilen isimler, günün yemek listesi, ilgili günün tarihteki önemi, zemherin düşmesi, ayın durumu gibi doğa olayları dâhil birçok bilgi bu sayfaların üzerinde yer alırdı. Bu bilgiler okunur, okunan takvim yaprağı bir süre saklanırdı. Duvara ilk asıldığı gün kocaman bir kütle olan bu takvim, yapraklarının gün aşırı koparılması sonucu yapraklar gün gelir biterdi. Biter bitmesine ama bitmesine yakın alınan yenisi duvardaki yerini alırdı. Tekrar yaprakları koparmaya başlanırdı. Yıllar böyle akıp geçti.

Bizim evimiz de bu takvimin duvara asıldığı evlerden biriydi. Rahmetli babam her yeni yılda bu takvimi evin duvarına kendi elleriyle asardı. Saatli Maarif Takvimi’nin benim için çocukluğumdan kalma nostaljik bir değeri var. Ben de rahmetli babamdan kalan bu aile geleneğini evimde sürdürüyorum.

Kullandığımız zaman sistemine göre 2022 yılının, yani aslında bir takvim koçanın daha sonunu hep birlikte gördük.  Değişik ruh halleri içinde, bazen geçip bitmek bilmeyen bazen de farkına varılmadan biten bu sene de diğer seneler gibi eski tarihler içindeki yerini aldı.

YENİ; HEYECAN GETİRİR, UMUT VERİR

Önce “geçen sene”, sonra “geçen seneler”, sonra da “taa…“ diye başlayan cümleler içinde kullanacağımız 2022 hepimizde farklı anılar bırakarak geride kaldı. 2022 yerine 2023’e; onun “yeni” olması ışıltısına kapıldık. Bilirsiniz, “yeni” heyecan getirir, umut verir. Çünkü yeni gelecek zamanla ilgilidir, tıpkı hayallerin, planların, heyecanların gelecekle ilgili olması gibi… Eşimiz, dostlarımız, arkadaşlarımızla yeni yıla gireceğimiz anlarda “eski yılı geride bırakıp yeni yıla girdiğimiz…” cümlesini sık sık duyarız. Aklımız, dikkatimiz, odağımız hep “yeni” olan yıldadır. Hiç kimsenin bir takvim yılının ilk anlarında “geride” kalan yıla odaklandığını, geride kaldığı için üzüldüğüne şahit olmadım. 31 Aralık günü, gecenin ilerleyen saatlerinde, eski yılı geride bıraktığı için hüzünlenen kimseyle karşılaşmadım henüz.

Hepimiz için farklı, deyim yerindeyse “kişiye özel”, sahip olduğumuz birikimlerimizin etkilediği farklı bir 2022 yılımız oldu. Bu farklılıkların bir ucunda ölüm gibi büyük kayıplar, diğer ucunda yeni doğan çocuklar, kısaca hayatınızın akışında iz bırakan hüzün veya mutluluk veren heyecanlar yer alıyor. Bir ucu yok oluş, diğer ucu varoluş olan bu hatıralar arasında bir yerlerde yer alıyoruz. Hepimizin bu iki uç arasında bir yeri var.

GEÇEN SENEYİ  FİLM ŞERİDİ GİBİ GÖZÜNÜZÜN ÖNÜNDEN GEÇİRİN

Şahsi zaman çizgimize farklı anıların yer aldığı bir yıl işledik. Yeni yılın ilk gününde, sabah mahmurluğunu atlattıktan sonra koltuklarınıza oturarak bir yeni yıl kahvesi içmenizi tavsiye ederim. Kahvenizi içerken geçen seneyi şöyle bir film şeridi gibi gözünüzün önünden geçirin. Bu film bittikten sonra zihinlerde yaşanılan ”anlar” ve “üretilenler” kalıyor. Güzel bir senfoniden çıktıktan sonra dudaklarınızda kalan o güzel birkaç nota gibi, kahvenizi bitirip koşuşturmaya başladıktan sonra aklınızda kalan o birkaç “an” ve “ürün” oluyor.

Evet, bu yıl da bitti. Yeni bir yıl başladı. Yeni bir yıl, yeni heyecanlar, planlar, programlar, hedefler demek. Bu yanıyla yeni bir yıl yeni umutlar getirir. Her sene olduğu gibi yine kafamda yepyeni planlarım var. Bir yaş daha aldım. “Yaş alma hazine sandığıma” bir 2022 eklemiş olmanın heyecanıyla 2023’e daha bir umutla giriyorum.

KENDİME “ÖZ GELECEK” HAZIRLIYORUM

Yılın bu zamanlarında, hayalindeki işe başvuran yeni mezun bir üniversite öğrencisinin öz geçmiş hazırlarken gösterdiği dikkat ve şevkle bir “öz gelecek” tasarlıyorum. Herkes öz geçmişten bahsederken ben kendime “öz gelecek” hazırlıyorum. Neyi, nasıl, ne zaman yapacağımın bir düzeni olmalı diye düşünüyorum. Bu nedenle de bir “öz gelecek” kurguluyorum.

İş hayatımda bir yönetici olarak mesai arkadaşlarımı, sosyal çevremde dostlarımı ve özel yaşantımda ailemi yeni yıl vesilesi ile bir araya getiririm. Bir yandan pastamızı keser, diğer yandan da gelecek yıldan beklentilerimizi konuşuruz. Bu konuşma sonunda hepimiz birer “öz gelecek” tasarımı yaparız.

GEÇEN SENEKİ MOTTONUZ NEYDİ?

Her yılbaşında “öz gelecek” tasarımıyla birlikte kendime “yeni yıl mottoları” hazırlarım. Hem anı yaşama hem de üretme-değer katma ikilisi arasında bir denge kurarak hazırladığım bu mottoları yakın çevremle paylaşır, onlardan da benzer karşılıklar beklerim.

Peki ya siz? Örneğin sizin geçen seneki mottonuz neydi? Yılın o ilk günlerinde şevkle sarıldığınız hedeflerinizden kaçını gerçekleştirdiniz?

Bir sene daha bitti. Geçen sene de aynıydı, değil mi? Yine hedeflerimiz, planlarımız vardı. Kimini yerine getirdik, kimini ıskaladık. Hiç düşünmediğimiz birçok “şey” olumlu veya olumsuz yönleri ile bizi buldu. Bir yerlerden bir rüzgâr esti ve yönümüzü değiştirdi. Şimdi oturup yeni yıl planlarımızı yaparken, geçen sene programımıza aldığımız, planlarken bile bizi heyecanlandıran hedeflerimizden gerçekleşmeyenler hakkında “neden” diye sorduk mu hiç?

İNSAN ÖMRÜ AĞAÇLARIN YAPRAKLARI GİBİDİR

Birbirini takip eden yılların, sürekli böyle gideceğini mi düşünüyoruz yoksa?

Bir gün gelecek ve arkamızda uzun bir ömür bıraktığımızı anlayacağız. O an, neyi neden yapmadığımızı düşünüp hayıflanmak, o ani rüzgârlara kızmak düşüncesi bile içimizi nasıl acıtıyor değil mi?

İnsan ömrü de ağaçların yaprakları gibidir. İlkbaharda yeşerir, büyür, sonbaharda dökülmeye başlar. Bazen bir ağaçta sadece birkaç yaprak kaldığını görürüm. Diğer tüm yapraklar dökülmüş, birkaç sararmış yaprak tanesi, esen rüzgâra dayanarak küçücük saplarıyla ağaca sımsıkı tutunuyor. Nasıl bir var olma gayreti… Ne yazık ki bir, bilemediniz iki ay sonra o yapraklar da düşerek toprağa karışır. İnsan ömrü dediğimiz hikâye de böyledir aslında. Ne kadar uzun süre kalırsak kalalım, tutunduğumuz bağlarımız ne kadar sağlam olursa olsun gün gelecek, esen rüzgâra daha fazla dayanamayacağımız bir an gelecek. O gün bu hayattan göçüp gitmemiz doğanın bir kanunu.

SAHİP OLDUĞUMUZ DEĞERLERİMİZ, HAYATA KATTIĞIMIZ DEĞERDİR

Yaprak döküldükten sonra toprağa karışarak birçok canlı için bir besin olur. Doğanın bu devinimi içinde, bizim katkımız da doğaya karışıp bir besin olmak mı sadece? Bence daha fazla olması gerekiyor.

Bizden geriye kalacak olan sadece toprağa kattığımız mineraller olmamalı. Başka şeyler de kalmalı. Bu da sahip olduğumuz değerlerimiz, kendi çevremizde tuttuğumuz, emek verdiğimiz kişiler, hayata kattığımız değerdir. Kimimiz bunu bir kitap yazarak, kimimiz insanlığa faydası olan bir buluşla, kimimiz bir kurum yaratarak sağlıyoruz.

YAŞLILIK ZAMANSAL BİR MEFHUM DEĞİL, RUHİ BR BUNALIM SORUNUDUR

Bilirsiniz, medyada sık sık insanın ölümsüzlük peşinde olduğuna dair haberler çıkar. Bu istek, bir gün gerçekleşecek mi? Cevabını bilmiyorum. Ama bana göre bu ölümsüzlük arkamızda bıraktıklarımızdır.  Gün gelip doğanın kurallarına boyun eğmemiz gerektiğinde yaşarken farkında olmadığımız, birbiri ardına gelen, yeni yıllarda ürettiklerimiz, yaşattıklarımız geride kalacak. Ölümsüzlüğü onlar tadacak.

Yaşlılık, zamansal bir mefhum değil, ruhi bir bunalım sorunudur. Bu sorun, umuda duyulan kuşku, mutluluğu kemiren korkular ile başlayarak duvara asılan eleğin bezginliği ile hızlanır. Doğanın bir kanunu olan sene alma, yaşlanmak hele hele ihtiyarlamak değildir. İnsanın yaşı, eylemlerini, amaçlarını, cesaretini yalnız başına etkilemez. Yaşama bağlılık, yaşadığı topluma değer katma istek ve gücü ile mümkün olan bireysel bir değerdir. Bu değerin besini kendine ve topluma duyulan sevgidir. Bu sevginin dinamosu üretmektir.  Üretmek, özgüveni artırır. Özgüven yaşama bağlar, heyecanları, umutları törpüler. Kısaca yaş almak yaşlanmak değildir. Yaş aldıkça gençleşebilmek insanın elindedir.

ELİMİZDEKİLERİN DEĞERİNİ BİLELİM

Bizler, iş ve meslek dünyasının temsilcileri olarak, kurumlarımızda üreteceğimiz değerlerin gelecek kuşaklara kalacağını unutmamalıyız. Ailemize ve dostluklarımıza gösterdiğimiz dikkat ve özeni işimize; işimize verdiğimiz zamanı ailemize ve dostluklarımıza vermeli, bu ikisi arasında sağlıklı bir denge tutturmalıyız.

2023 yılının sizi gençleştiren, size en güzel “yenileri” getiren, bu yeniler yanında elinizdekilerin değerini bilme farkındalığına sahip olacağınız bir yıl olmasını diliyorum.

Bir dostumun bana gönderdiği mesajında paylaştığı bir şiirin, bu duygu ve düşüncelerimi en güzel ifade edeceğini düşünerek yazımı bu şiirle sonlandırmak istiyorum:

Yaşlandıkça Gençleşebilmek [1]

İnsan kendine olan güveni kadar genç,

Kuşkusu kadar yaşlı,

Cesareti kadar genç,

Korkuları kadar yaşlı,

Umudu kadar genç,

Bezginliği kadar yaşlıdır.

Hiç kimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz.

İnsanları yaşlandıran, ideallerinin bitmesidir.

Kalbi sevdikçe, neşe duydukça, güzellikleri fark ettikçe, beyni yeni şeyler keşfettikçe, herkes gençtir.

İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar,

Hâlbuki yaşamadıkça yaşlanırlar.

İnsan yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlanır.

[1] W. E. Gladstone ve S. Ullman’ın şiirlerinden bölümler içeren “Yaşlandıkça Gençleşebilmek” başlıklı metni

Ali Kamil UZUN

Türkiye İç Denetim Enstitüsü (TİDE) Kurucu ve Onursal Başkan

uzun@turcomoney.com

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası