Son Haberler

“Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılı”nda neler yapılmalı?

– Genç Cumhuriyet, sağlığın her alanında hala örnek gösterilen başarılara imza attı. Sıtma, verem gibi bulaşıcı hastalıklarla etkin mücadele ilk sırada yer alır. Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün kurulması, yaygın aşılama, sıtma mücadelesi için ev ev taramalar ve yaşam alanlarını düzeltme, Verem Savaş Dispanserleri ve Sanatoryumların tüm yurt sathında açılarak hizmet sunması Cumhuriyet’in ülkemize kazandırdığı eserlerdir.

Tedavi hizmetlerini üst düzeyde verebilen modern hastanelerin kurulması da büyük başarıdır. Özellikle 1990’lardan itibaren özel hastaneciliğin gelişmesi ve kamunun da buna ayak uydurması ile hastaneler hekim, hemşire başta gerekli tüm insan kaynağı ve altyapı, bina, donanım, tıbbi cihaz ve malzeme bakımından dünya standartlarına geldi. Türkiye, hemen her ülkeden hastaların derdine çare aradığı önemli sağlık destinasyonlarından biri oldu.

-Anne ve bebek ölümlerinin dramatik biçimde düşürülmesi de önemli bir başarıdır. Geçtiğimiz on yıllarda kaynaklar el verdiğince anne ve bebek sağlığına, doğurganlığın düzenlenmesine özel önem verildi; son yıllarda yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin yurt düzeyinde yaygınlaşması sağlanarak ailelere doğan bebeklerinin sağlıklı yaşayabileceği güvencesi hissettirilerek aşırı doğurganlık önlendi.

Dünyada toplam harcamalar içinde sağlığın payı her yıl adeta katlanarak artıyor ve gıda tarım, savunma gibi sektörlerin çok önünde yer alıyor. Sağlığa dayalı ekonomi biyoteknoloji, ilaç, tıbbi cihaz ve malzeme, yapay zeka, dijital sağlık çözümleriyle çok yüksek katma değer üretiyor. Bu sahalara destek ve teşvikler verilmesi ile 3İ olarak formüle edilebilecek “Sağlıkta İnovasyon, İşbirliği ve İhracat” kolayca başarılabilecek ve bir taraftan sağlıktaki dışa bağımlılık azalırken bir taraftan da ülkeye döviz kazandırılarak kronik döviz açığı sorunumuzun çözülmesi sağlanabilecektir.

-Cumhuriyet’imizin İkinci Yüzyılında Tıp ve Fizyoloji Nobeli kazanmak ulusal hedefimiz olmalıdır. Şu anda on kişiden birisi 65 yaşın üzerinde. Sağlık ve sigorta sistemimiz, bu demografik gerçek üzerine kurgulanmalı. Hastanelerimiz, “Yaşlı Dostu” ve “Sağlığı Geliştiren Hastane” olmalı, bakım sigortası bir an önce yasalaşmalı, evde bakım hizmetleri yaygınlaştırılmalı. “Sağlıkta İnovasyon, İşbirliği ve İhracat” için teşvikler verilmeli. Sağlıktaki dışa bağımlılık azaltılmalı.

1923’te Cumhuriyet kurulduğunda sağlık açısından her bakımdan yetersizlikler içindeydik. Hastane, teknoloji, donanım, insan kaynağı, ilaç, tıbbi malzeme, organizasyon ve yönetim eksiği nedeniyle sağlık göstergeleri iç açıcı bir durumda değildi. Genç Cumhuriyet başta liyakatli yöneticiler ve sağlık çalışanları sayesinde en yakıcı sorunlardan başlayarak hepsinin üzerine gitti ve sağlığın her alanında hala örnek gösterilen başarılara imza attı. Bunların kendimce en önemli gördüklerimi aşağıdaki paragraflarda özetledim.

HIFZISSIHHA ENSTİTÜSÜ KURULDU, VEREM SAVAŞ DİSPANSERLERİ VE SANATORYUMLAR AÇILDI

Sıtma, verem gibi bulaşıcı hastalıklarla etkin mücadeleyi ilk sıraya koyuyorum; çünkü bu savaşın kazanılması için yapılanlardan hala yararlanmamız gerekiyor. Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün kurulması, yaygın aşılama, sıtma mücadelesi için ev ev taramalar ve yaşam alanlarını düzeltme, Verem Savaş Dispanserleri ve Sanatoryumların tüm yurt sathında açılarak hizmet sunması ve bütün bunlar için gerekli insan kaynağının yetiştirilerek, gereğinde devletin en yüksek maaşlı memurları olabilmesi örnek teşkil ediyor.

Bu kapsamda ülkemizde sağlığın her mesleğinin üst düzeyde eğitiminin verilebilir hale getirilmesinin de büyük bir büyük bir başarı olduğunu düşünüyorum. Üstelik bu mezunlar, neredeyse dil şartı aranmaksızın pek çok ülkede meslek icra etme olanağı buluyorlar. Ayrıca son yıllarda dünyanın hemen her yerinden lisans ve lisansüstü eğitim için binlerce öğrenci Türkiye’ye geliyor.

TÜRKİYE, HER ÜLKEDEN HASTALARIN DERDİNE ÇARE ARADIĞI DESTİNASYONLARDAN BİRİ OLDU  

Tedavi hizmetlerini üst düzeyde verebilen modern hastanelerin kurulması da hatırı sayılır bir başarıdır. Özellikle 1990’lardan itibaren özel hastaneciliğin gelişmesi ve yıllar içinde kamunun da buna ayak uydurması ile hastaneler hekim, hemşire başta gerekli tüm insan kaynağı ve altyapı, bina, donanım, tıbbi cihaz ve malzeme bakımından dünya standartlarına geldi. Bunun sonucunda Türkiye, hemen her ülkeden hastaların derdine çare aradığı önemli sağlık destinasyonlarından biri oldu.

1960’larda başlatılan sosyalizasyon hamlesi, yeterli kaynak ayrılarak sürdürülmemişse de, 2000’lerde tüm vatandaşlara evrensel sağlık güvencesi verilmesi başarı hanesine yazılmalıdır. Her ne kadar Türkiye, sağlığa halen 500 dolar kadar kaynak ayırıyorsa da bu güvenceyi insanlarına sağlayabilen ender ülkelerden birisidir. Bu başarıda özellikle fedakar ve idealist sağlık çalışanlarının payı büyüktür.

ANNE VE BEBEK SAĞLIĞINA ÖNEM VERİLDİ, AŞIRI DOĞURGANLIK ÖNLENDİ

Anne ve bebek ölümlerinin dramatik biçimde düşürülmesi de mutlaka vurgulanması gereken bir başarıdır. Geçtiğimiz on yıllarda kaynaklar el verdiğince anne ve bebek sağlığına, doğurganlığın düzenlenmesine özel önem verildi; son yıllarda yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin yurt düzeyinde yaygınlaşması sağlanarak ailelere doğan bebeklerinin sağlıklı yaşayabileceği güvencesi hissettirilerek aşırı doğurganlık önlendi.

CUMHURİYET’İMİZİN İKİNCİ YÜZYILINDA KARŞILAŞACAĞIMIZ SORUNLARI GÖĞÜSLEMELİYİZ

Tüm dünyanın pandeminin tetiklediği bir sağlık krizinin içinde olduğu, toplumumuzun hızla yaşlandığı, obezite, diyabet, kanser, demans, kronik hastalıkların çok yaygınlaştığı, sağlıkta sürdürülebilirliğin çok zorlaştığı bir zaman dilimindeyiz; bu devirde geçmiş dönemin başarılarıyla yetinemeyiz. Cumhuriyet’imizin ilk yüzyılında sağlık alanında başardıklarımızın da farkında olarak, ikinci yüzyılda karşılaşacağımız sorunları göğüslemeliyiz. Bunun için öncelikle yapmamız gereken iş, herkesin üzerinde hemfikir olduğu ancak bir türlü gerçekleştirilemeyen temel sağlık hizmetlerini önceleyen, bütünsel sağlık anlayışıyla ve sevk zinciriyle çalışan bir sağlık sistemi kurmaktır. Bu yapılmadıkça sağlıkta şiddetten acil servisteki yığılmalara, gereksiz teşhis ve tedavi uygulamalarından sağlık alanındaki israf ve verimsizlik problemlerine çözümler yüzeysel ve yetersiz kalacaktır. Sağlıkta mobbing ve şiddetin önlenmesine yönelik alınması önerilen radikal kararlar, hizmet sunumundaki düzen geliştirilmeden beklenen etkiyi sağlamayacaktır.

 SAĞLIĞI KORUMA VE GELİŞTİRMEYE, EN AZ TEDAVİ HİZMETLERİ KADAR ÖNEM VERİLMELİ

Sağlığı koruma ve geliştirmeye en az tedavi hizmetleri kadar önem verilmeli ve “Bütün Politikalarda Sağlık, Bütünsel Sağlık” İkinci Yüzyılın sağlık sloganı olmalı, sağlık sisteminin ana çerçevesini teşkil etmelidir. Bunu ancak iyi yetişmiş ve motive insan kaynağı ile yapabiliriz. Sağlık alanında görev yapan tüm meslek gruplarının özlük haklarını iyileştirmek zorundayız, çünkü geçmişteki başarılarımız doğrudan bir arada ekip olarak çalışan insan kaynağına bağlıydı. Şu anda pek çok yeni sağlık mesleği var ve meslek mensupları bu görevlerini yasal olarak yetki, yükümlülük ve sorumlulukları belirlenmemiş halde icra etmektedir. Bunun yanı sıra maaş başta çalışan hakları yeterince dikkate alınmamakta ve sağlık kurumlarında ciddi yönetim sorunları yaşanmaktadır. Hekim, hemşire ve tüm sağlık çalışanlarının eğitim müfredatı bir uyum içinde güncellenmeli ve günün sağlık gereksinimlerini karşılayacak biçimde düzenlenmelidir. Sağlık personelinin meslek icra ederken ihtiyaç duyduğu ortam, özel donanım ve teknolojiler de eksiksiz olmalıdır.

SAĞLIKTA İNOVASYON, İŞBİRLİĞİ VE İHRACAT

Dünyada toplam harcamalar içinde sağlığın payı her yıl adeta katlanarak artıyor ve gıda tarım, savunma gibi sektörlerin çok önünde yer alıyor. Sağlığa dayalı ekonomi biyoteknoloji, ilaç, tıbbi cihaz ve malzeme, yapay zeka, dijital sağlık çözümleriyle çok yüksek katma değer üretiyor. Bu sahalara destek ve teşvikler verilmesi ile 3İ olarak formüle edilebilecek “Sağlıkta İnovasyon, İşbirliği ve İhracat” kolayca başarılabilecek ve bir taraftan sağlıktaki dışa bağımlılık azalırken bir taraftan da ülkeye döviz kazandırılarak kronik döviz açığı sorunumuzun çözülmesi sağlanabilecektir.

TIP VE FİZYOLOJİ NOBELİ KAZANMAK ULUSAL HEDEFİMİZ OLMALI

Cumhuriyet’imizin İkinci Yüzyılında Tıp ve Fizyoloji Nobeli kazanmak ulusal hedefimiz olmalıdır. Bu çalışmalar vesilesiyle ülkemizdeki bilim ortamı hızla iyileşecek, parlak beyinler akademiye yönelecek, kurumlar arasındaki işbirliği derinleşecek ve multidisipliner çalışma anlayışı kökleşecektir.

Şimdiye kadar hep ihmal edilen, aşı karşıtlığından şiddete birçok soruna neden olan sağlık ve bilim okuryazarlığı meselesinin üzerine de bir seferberlikle gidilmelidir.

HASTANELERİMİZ, “YAŞLI DOSTU” VE “SAĞLIĞI GELİŞTİREN HASTANE” OLMALI

Dünyanın en hızlı yaşlanan toplumlarından birisiyiz, şu anda on kişiden birisi 65 yaşın üzerinde. Sağlık ve sigorta sistemimizin bu demografik gerçek üzerine kurgulanması gerekiyor. Hastanelerimiz “Yaşlı Dostu” ve “Sağlığı Geliştiren Hastane” olmalı, bakım sigortası bir an önce yasalaşmalı, evde bakım hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır.

Dijital sağlık çözümleri ve yapay zekadan sağlığı koruma, geliştirme ve tedavide azami derecede yararlanmalıyız. Artık sağlık hizmetinin zaman ve mekandan bağımsız şekilde, mümkün olduğunca kişiye özel biçimde sunulması gerekmektedir. Bunu ancak dijital çözümlerle sağlayabiliriz. İlaveten yaşlanma, kanser, diyabet ve diğer kronik hastalıklar, demans, Alzheimer gibi karmaşık sorunlarla mücadelede faydalı olacak en önemli araç dijital sağlık teknolojileridir.

Günümüzün ve yakın geleceğin krizler dünyasında, maalesef bizim de acı biçimde yaşadığımız üzere, afet ve salgın tıbbı çok önem kazanıyor. Sağlık sistemini, eğitim müfredatını, araştırma imkanlarını buna göre yeniden gözden geçirmeli ve gerekenleri vakit geçirmeksizin yapmalıyız.

“BİLİM VE SAĞLIKLA DİPLOMASİ” EN ETKİLİ YUMUŞAK GÜÇTÜR

“Sağlıkta Önder Ülke Türkiye” şiarı ile sadece yabancıların burada sağlık hizmeti ve eğitim alması ile yetinmeyip tarihsel birikimlerimizi kullanarak ihtiyacı olan ülkelere sağlık sistemi kurmalarında veya sistemlerini günün gerekliliklerine göre yenilemelerine yardımcı olmak; işbirliği ile yurtdışında ilaç, tıbbi malzeme ve cihaz fabrikaları, hastane ve her çeşit sağlık tesisi kurmak hem insanlık vazifemiz hem de bizi geleceğe taşıyacak önemli hamlelerdir. Unutmayalım, artık “Bilim ve Sağlıkla Diplomasi” en etkili yumuşak güçtür.

İftiharla ifade etmeliyiz ki hekimleriyle, sağlık kurumlarıyla Anadolu, tıbbın beşiğidir. Tıp tarihine ismini yazdıranların pek çoğu bu toprakların insanıdır. Doğru politikalar uygulandığında sağlık sektörünün tüm paydaşlarının her alanda hızla büyük atılımlar yapacağına ve Cumhuriyet’imizin İkinci Yüzyılı’nda Sağlıkta Önder ve Örnek Ülke Türkiye hedefimize kolaylıkla ulaşacağımıza inanıyorum.

Prof. Dr. Melih Bulut

bulut@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası