– Küresel enflasyon, üç yıldır dünya ekonomisinin ana gündemini oluşturuyor. Merkez bankaları için kritik soru şu: Enflasyon gerçekten kalıcı mı, yoksa iniş trendi 2026’da hızlanacak mı? ABD ekonomisi, 2026’ya yaklaşırken enflasyon dinamiklerinde yeni bir denge noktasına oturmuş görünüyor. Piyasanın ve politika yapıcıların giderek daha fazla kabul etmeye başladığı bir gerçeklik var: ABD için enflasyonun yeni normal seviyesi %3 civarında şekilleniyor.
– Avrupa ekonomisinde enerji fiyatları ve gıda arzı üzerindeki kırılganlık söz konusu. Euro Bölgesi’nin enflasyon dinamikleri, küresel ortalamaya kıyasla ekonomiyi çok daha hassas hâle getiriyor. Avrupa’nın en büyük zayıflığı, hâlâ enerji bağımlılığı ve sanayi üretimindeki ivme kaybı. Avrupa’da enflasyon, ABD’ye kıyasla daha hızlı düşse bile, enerji ve gıda şoklarına karşı yapısal kırılganlık sürdüğü için hedefe iniş daha yavaş gerçekleşiyor.
– Euro Bölgesi’nin “sanayi motoru” olan Almanya, 2024–2025 döneminde alışılmış dinamizmini kaybetti. Otomotiv sektöründeki dönüşüm sancıları, yüksek enerji maliyetleri ve sanayi yatırımlarının yavaşlaması Almanya’nın büyüme performansını aşağı çekiyor. Bu üretim zayıflığı, Euro Bölgesi genelinde dezenflasyon sürecinin hızını kesiyor. Çünkü; talep zayıf olmasına rağmen maliyetler hızlı gerilemiyor, üretim verimliliği düştüğü için fiyatlama davranışları katı kalıyor.
– Onlarca ülke enflasyonla mücadele ederken Çin, deflasyon riskiyle boğuşan tek büyük ekonomi. 2024–2025 döneminde tüketici fiyatları zaman zaman negatif bölgede seyretti. Üretici fiyatları ise kalıcı şekilde düştü. Çin ekonomisi, 2026’ya yaklaşırken iç talepteki zayıflığın gölgesinde ilerliyor. Çin’de enflasyon düşük kalmaktan öte, zaman zaman negatif seviyeye geriliyor. Çin’in 2026’ya deflasyonist bir zemin üzerinde girmesine neden oluyor.
– Gelişmekte olan ülkeler, enflasyon, büyüme ve finansal istikrar açısından tarihsel olarak en fazla ayrıştıkları dönemlerden birini yaşıyor. Küresel enflasyonun yavaşladığı, enerji fiyatlarının görece istikrar kazandığı bir ortamda bile GOÜ’lerin performansı eş zamanlı bir iyileşme göstermiyor. Tam aksine, makroekonomik yönetim ve yapısal kırılganlıklar, bu grubu iki farklı kategoriye ayırmış durumda.
– Türkiye, Mısır ve Arjantin ise, küresel dezenflasyona rağmen yüksek ve inatçı enflasyonla mücadele ediyor. Çünkü Türkiye de dahil bu ülkelerde yapısal kırılganlıklar ön planda. Kronik bütçe açıkları var. Döviz kuru oynaklığı söz konusu. Yüksek dolarizasyon, enflasyonu tetikliyor. Gıda ve enerji fiyatlarına aşırı duyarlılık var. Güçlü olmayan merkez bankası kredibilitesi düşük. Bu unsurlar, fiyatların yumuşamasını zorlaştırıyor.
– Güneydoğu Asya ve Doğu Asya ülkeleri ise küresel dezenflasyon trendine daha uyumlu. Bu ülkelerde gıda arz zincirleri daha güçlü. Enerji fiyatlarına duyarlılık daha düşük. Uzun vadeli enerji anlaşmaları, maliyetleri sınırlıyor. Para politikası aktarım mekanizması daha sağlam. Çin’in zayıf talebi, bölgesel fiyatları aşağı çekiyor. Üretici fiyatlarında ciddi bir yumuşama var. Bu nedenle Endonezya, Tayland, Malezya, Güney Kore gibi ülkelerde enflasyon kontrol altında.
Küresel enflasyon, üç yıldır dünya ekonomisinin ana gündemini oluşturuyor. 2025’in sonuna gelinirken piyasalar “son perdeye” girilip girilmediğini konuşuyor. Merkez bankaları için kritik soru şu: Enflasyon gerçekten kalıcı mı, yoksa iniş trendi 2026’da hızlanacak mı?
ABD: ENFLASYONUN YENİ NORMAL SEVİYESİ
ABD ekonomisi, 2026’ya yaklaşırken enflasyon dinamiklerinde yeni bir denge noktasına oturmuş görünüyor. Pandemi sonrası dönemin en belirgin özelliği olan yüksek fiyat artışları gerilese de, enflasyonun tamamen eski normallerine dönmediği açıkça görülüyor. Piyasanın ve politika yapıcıların giderek daha fazla kabul etmeye başladığı bir gerçeklik var: ABD için enflasyonun yeni normal seviyesi %3 civarında şekilleniyor.
ÇEKİRDEK ENFLASYON: %3 BANDINA YAPIŞAN YENİ EŞİK
2025 yılı boyunca çekirdek kişisel tüketim harcamaları (PCE) enflasyonu yüzde 3 çevresinde kalmayı sürdürdü. Bu düzey, Fed’in %2 hedefinin üzerinde olsa da talep koşullarının hâlâ canlı olması, hizmetler sektöründe fiyat katılığı, lojistik ve tedarik zinciri maliyetlerinde zaman zaman yaşanan iniş–çıkışlar çekirdek enflasyonun bu banda yapışmasına yol açıyor. Özellikle barınma maliyetleri ve hizmet ücretleri, fiyat yapısının aşağı yönlü esnemesini sınırlayan en büyük faktörler.
FED: “DAHA UZUN SÜRE YÜKSEK” POLİTİKASINDA ISRARCI
ABD Merkez Bankası (Fed), enflasyon patikasının yeterince güvenli bir zemine oturmadığını düşündüğü için para politikasında ihtiyatlı bir yaklaşım izliyor.
Bu yaklaşım, finansal koşulların tamamen gevşemesini engelleyerek enflasyon beklentilerinin kontrolden çıkmasını önlemeyi amaçlıyor. Sonuç olarak, 2026’ya doğru ABD ekonomisi ne çok sıkı ne de çok gevşek bir para politikası çerçevesine ilerliyor.
İŞ GÜCÜ PİYASASI: SOĞUMA BAŞLADI AMA ÜCRET BASKISI DEVAM EDİYOR
ABD iş gücü piyasası son üç yıldaki aşırı sıkılık seviyesinden uzaklaşmaya başlasa da hâlâ güçlü bir görüntü veriyor:
Özellikle hizmet sektöründe ücret artışları %4 civarında seyrettiği için fiyatlama davranışları üzerinde yukarı yönlü baskı devam ediyor. Bu da talep kaynaklı enflasyonun tamamen sönümlenmediği anlamına geliyor.
ABD EKONOMİSİ %3 ENFLASYONLA YAŞAMAYI ÖĞRENİYOR
ABD’nin görünümü, enflasyonun artık kalıcı şekilde %2’ye dönme ihtimalinin zayıf, %3 civarında dalgalanmasının ise daha olası olduğunu, faiz indirimlerinin yavaş ve temkinli ilerleyeceğini, tüketimin ise tamamen sönümlenmeyeceğini gösteriyor. Bu tablo, küresel ekonomi için de kritik bir mesaj taşıyor; ABD’de enflasyonun yeni normal seviyesi, dünya çapında finansal koşulların daha uzun süre sıkı kalacağı anlamına geliyor.
AVRUPA: ENERJİ FİYATLARININ KISKACINDA
Avrupa ekonomisi, pandemi sonrası dönemin yaralarını sarmaya çalışırken enerji fiyatları ve gıda arzı üzerindeki kırılganlık, Euro Bölgesi’nin enflasyon dinamiklerini küresel ortalamaya kıyasla çok daha hassas hâle getiriyor. 2026 ufkuna bakıldığında, Avrupa’nın en büyük zayıflığının hâlâ enerji bağımlılığı ve sanayi üretimindeki ivme kaybı olduğu görülüyor.
ENERJİ VE GIDA ŞOKLARINA EN DUYARLI BÖLGE: EURO BÖLGESİ
Euro Bölgesi, hem coğrafi konumu hem de tedarik yapısı nedeniyle enerji ve gıda fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı diğer büyük ekonomik bloklara kıyasla çok daha savunmasız. Rusya-Ukrayna savaşı sonrası doğal gaz fiyatları hâlâ istikrara kavuşmuş değil. LNG’ye hızlı geçiş, maliyetleri düşürmek yerine daha volatil hâle getirdi. Tarımsal emtia fiyatlarında yaşanan sert hareketler, gıda enflasyonunu yukarıda tutuyor. Enerji yoğun sektörlerde maliyet baskısı ise devam ediyor. Bu durum, Avrupa’da enflasyonun aşağı yönlü esnekliğini sınırlayan en kritik faktörlerden biri olmaya devam ediyor. Avrupa’da enflasyon, ABD’ye kıyasla daha hızlı düşse bile, enerji ve gıda şoklarına karşı yapısal kırılganlık sürdüğü için hedefe iniş daha yavaş gerçekleşiyor.
ECB: 2026’DA DAHA NET BİR FAİZ İNDİRİM PATİKASINA GİREBİLİR
Avrupa Merkez Bankası (ECB), 2025 boyunca temkinli ama kararlı bir faiz indirimi stratejisi izledi. 2026’da ise görünüm daha netleşebilir. Hizmet fiyatlarında yavaşlama sinyalleri artıyor. Enerji fiyatlarındaki geçici etkiler zayıflıyor. Talep tarafı oldukça yumuşak ve kredi büyümesi tarihsel düşük seviyelerde. Çekirdek enflasyon, maliyet baskılarının azalmasıyla kontrollü şekilde geriliyor. Bu nedenlerle ECB’nin 2026’da daha belirgin, istikrarlı bir faiz indirim döngüsüne girmesi bekleniyor. Ancak bu döngü, Fed’den daha hızlı değil; çünkü büyüme tarafındaki kırılganlık ECB’nin agresif bir gevşeme yapmasını engelliyor.
ALMANYA’NIN ZAYIF ÜRETİM GÜCÜ: DEZENFLASYON EN BÜYÜK ENGEL
Euro Bölgesi’nin “sanayi motoru” olan Almanya, 2024–2025 döneminde alışılmış dinamizmini kaybetmiş durumda. Otomotiv sektöründeki dönüşüm sancıları, Çin talebindeki zayıflık, yüksek enerji maliyetleri ve sanayi yatırımlarının yavaşlaması Almanya’nın büyüme performansını aşağı çekiyor. Bu üretim zayıflığı, Euro Bölgesi genelinde dezenflasyon sürecinin hızını kesiyor. Çünkü; talep zayıf olmasına rağmen maliyetler hızlı gerilemiyor, üretim verimliliği düştüğü için fiyatlama davranışları katı kalıyor. Almanya’daki bu durum, 2026’ya girerken Avrupa’nın büyüme ve enflasyon görünümündeki en kritik risklerden biri olarak öne çıkıyor.
AVRUPA EKONOMİSİ ENERJİ VE SANAYİ ÇIKMAZI ARASINDA
Avrupa’nın 2026 profili üç temel başlıkta özetlenebilir:
Bu nedenle Euro Bölgesi, 2026’da “düşük büyüme – kontrollü dezenflasyon – yapısal kırılganlık” üçgeni içinde ilerlemeye devam edecek.
ÇİN: DEFLASYON RİSKİNİN GÖLGESİ
Küresel ekonomide enflasyonla mücadele eden onlarca ülkenin aksine, Çin nadir bir pozisyonun içinde, deflasyon riskiyle boğuşan tek büyük ekonomi. 2024–2025 döneminde tüketici fiyatlarının zaman zaman negatif bölgede seyrettiği, üretici fiyatlarının ise kalıcı şekilde düştüğü Çin ekonomisi, 2026’ya yaklaşırken iç talepteki zayıflığın gölgesinde ilerliyor.
DEFLASYON EĞİLİMİ: FİYATLAR YÜKSELMİYOR, AŞAĞI KAYMAKTA ISRARCI
Çin’de enflasyon düşük kalmaktan öte, zaman zaman negatif seviyeye geriliyor. Çin’in 2026’ya deflasyonist bir zemin üzerinde girmesine neden oluyor.
Bunun üç temel nedeni var:
ZAYIF İÇ TALEP: KÜRESEL EMTİA FİYATLARINA BASKI OLUŞTURUYOR
Çin, dünyanın en büyük emtia tüketicisi. Bu nedenle iç talepte yaşanan her yavaşlama, küresel fiyatlar üzerinde doğrudan aşağı yönlü etki yaratıyor:
Bu durum, küresel enflasyonun yukarı yönlü hareketini sınırlayan en güçlü faktörlerden biri hâline geliyor.
KÜRESEL ENFLASYON İÇİN ÇAPA: ÇİN’İN SOĞUK EKONOMİSİ
Çin’deki deflasyonist baskılar, küresel ekonomi açısından iki önemli sonuç doğuruyor:
Bu durum, özellikle gelişmiş ekonomilerde dezenflasyon sürecini hızlandıran bir etki yaratıyor.
ABD ve Avrupa’da talep dirençli olsa bile Çin’in zayıf iç talebi, küresel ısınmayı sınırlıyor, enflasyonu aşağı çekiyor.
2026’DA DÜNYAYI ETKİLEYECEK EN BÜYÜK PARADOKS
Dünya enflasyonla mücadele ederken Çin deflasyonla mücadele ediyor. Bu durum bir paradoks doğuruyor. Dolayısıyla küresel fiyat istikrarının ana belirleyicilerinden biri yine Çin oluyor. Zayıf talep, düşük enflasyon ve sınırlı büyüme görünümü, Çin ekonomisinin 2026’da küresel fiyatlar üzerinde dengeleyici fakat kırılgan bir rol oynamaya devam edeceğini gösteriyor.
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE FARKLILAŞMA
Gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) 2025–2026 dönemine girerken enflasyon, büyüme ve finansal istikrar açısından tarihsel olarak en fazla ayrıştıkları dönemlerden birini yaşıyor. Küresel enflasyonun yavaşladığı, enerji fiyatlarının görece istikrar kazandığı bir ortamda bile GOÜ’lerin performansı eş zamanlı bir iyileşme göstermiyor. Tam aksine, makroekonomik yönetim ve yapısal kırılganlıklar, bu grubu iki farklı kategoriye ayırmış durumda.
YÜKSEK ENFLASYONLA MÜCADELEDE ZORLANANLAR: TÜRKİYE, MISIR VE ARJANTİN
Bu ülkeler, küresel dezenflasyona rağmen yüksek ve inatçı enflasyonla mücadele eden bir yapıda:
Yapısal kırılganlıklar ön planda:
Bu unsurlar, küresel enflasyon düşse bile yerel fiyatların yumuşamasını zorlaştırıyor.
Türkiye
Para politikasındaki sıkılaşma dezenflasyonu desteklese de enerji ve gıda bağımlılığı, yüksek mal ve hizmet fiyatları ve kur geçişkenliği enflasyonun hızla düşmesini engelliyor.
Mısır
Yüksek döviz ihtiyacı, IMF programları ve hızlı kur değer kayıpları enflasyonu yapışkan kılıyor.
Arjantin
Dünyanın Türkiye ile birlikte en yüksek enflasyonlarından birine sahip ülke, sıkı mali programlara rağmen fiyat istikrarını sağlamada zorlanıyor. Bu ülkelerin ortak noktası, enflasyonun sadece konjonktürel değil, yapısal nedenlerle besleniyor olması.
ASYA EKONOMİLERİ: DAHA GÜÇLÜ BİR DEZENFLASYON PERFORMANSI
Asya tarafında tablo tamamen farklı. Güneydoğu Asya ve Doğu Asya ülkeleri küresel dezenflasyon trendine daha uyumlu, hatta onu hızlandıran bir performans sergiliyor.
NEDEN DAHA BAŞARILILAR?
Bu nedenle Endonezya, Tayland, Malezya, Güney Kore gibi ülkelerde enflasyon kontrol altında ve dezenflasyon süreci daha istikrarlı.
AYNI GRUBUN ÜYELERİ AMA FARKLI GEZEGENLERDE YAŞIYORLAR
2026’ya doğru giderken gelişmekte olan ülkelerin görünümü şöyle özetlenebilir:
Bu farklılaşma, yatırımcıların gelişmekte olan ülkelere bakışını da yeniden şekillendiriyor. Risk iştahı, yapısal temelleri güçlü olan ülkeler lehine kayıyor; kırılgan ülkeler ise sermaye girişlerinde daha seçici ve dalgalı bir tablo ile karşı karşıya.
2026’DA ENFLASYONUN SEYRİ
Bir yanda talep yumuşaması ve arz zincirlerinin normalleşmesiyle enflasyonun %2–3 bandına döndüğü iyimser senaryo; diğer yanda jeopolitik risklerin ve enerji şoklarının fiyatları yeniden yukarı ittiği kötümser senaryo.
Bu iki senaryo arasında belirleyici olan şey, küresel talebin gücü, tedarik zincirlerinin istikrarı ve jeopolitik cephedeki kırılganlıkların ne yönde gelişeceği olacak.
İYİMSER SENARYO: %2–3 BANDINA DÖNÜŞ
Bu senaryoda:
Bu tablo, küresel enflasyonun kademeli olarak hedef aralıklarına yaklaşmasını mümkün kılıyor. Ancak bu senaryo, büyük ölçüde jeopolitik risklerin sınırlı kalmasına ve enerji fiyatlarının istikrarlı seyretmesine bağlı.
KÖTÜMSER SENARYO: ENFLASYONUN “YENİ NORMALİNİN” %3–5 OLMASI
Bu senaryoda ise:
Bu durumda küresel enflasyon tamamen düşmez, aksine %3–5 aralığında yeni bir “kalıcı seviye” oluşturur. Fed ve ECB gibi merkez bankalarının da faiz indirimlerinde çok daha temkinli ilerlemesine neden olur.
HANGİ SENARYO DAHA OLASI?
Ağırlık “kısmi iyileşme, ama kalıcı yüksek enflasyon” tarafında. Bugünkü veri seti ve küresel ekonomik görünüm şu gerçeği işaret ediyor; en yüksek olasılık iki senaryonun ortasında, kötümser tarafa biraz daha yakın bir “orta yol” senaryosu. Çünkü Orta Doğu, Kızıldeniz ve Doğu Avrupa’daki gerilimler, enerji fiyatlarını anlık olarak sıçratabilecek seviyede, ABD ve Avrupa’da hizmet fiyatları beklenen kadar hızlı gerilemiyor, iş gücü piyasaları soğusa da, ücret artışları hâlâ yüksek seviyelerde, doğalgaz ve petrol fiyatlarının “denge seviyesi” jeopolitik şoklara aşırı duyarlı ve Çin deflasyonist etkiler yaratıyor ama küresel ölçekte yeterli değil.
Bu nedenle 2026’da küresel enflasyonun en olası rotası %3–4 bandında dalgalanan, yavaşlayan ama tam anlamıyla çökmeyen bir enflasyon dönemi. 2026 için küresel enflasyon görünümü “hedefe dönüş” değil, “kontrollü ama yüksek bir denge seviyesi” vadeden bir tabloya daha yakın, en olası rota ise sıkışmış yeni normalde ilerleyen bir enflasyon.
Prof. Dr. Mehmet YAZICI
Antalya Bilim Üniversitesi, Turizm Fakültesi Dekanı
yazici@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.