Son Haberler

Küresel ısınma ve kuraklık, küresel su krizini tetikliyor…

-Dünyanın büyük bir kısmı sularla kaplı. Ama tatlı su kaynakları bu suyun sadece % 2,5’ini oluşturuyor. Bunun da % 70’i buz ve kar kütlelerinde saklı. Erişilebilir tatlı su miktarı, dünyadaki toplam suyun % 1’inden az. Hızlı nüfus artışı, küresel ısınma, iklim krizi, altyapı yetersizlikleri, kuraklık, düzensiz yağışlar ve seller gibi tabii afetlerin yanında su kaynaklarının kirletilmesi ve arıtma tesislerinin yetersizliği de su kıtlığının önemli sebepleri…

-Su kıtlığı, küresel bir sorun haline gelmiş durumda. Dünyada 770 milyon insan, 43 farklı ülkede su kıtlığı çekiyor. 2,7 milyar insan ise yıl içinde en az bir ay su kıtlığı yaşayan bölgelerde yaşıyor. Dünyanın neredeyse her bölgesinde su sorunu var. 2050 yılına kadar dünya nüfusunun en az yarısının su sıkıntısı çekeceği tahmin ediliyor. Türkiye, tatlı su kaynakları bakımından çok fakir bir ülke değil, ancak bugün kuraklığın bir önceki evresi olan su stresi yaşayan bir ülke konumunda.

İnsanlık için en az hava kadar önemli ve hayati bir varlık, temiz ve kullanılabilir sudur. Son zamanlarda su ile ilgili “su stresi” kavramını sıkça duyar olduk. Peki su stresi ve su kıtlığı kavramı neyi ifade ediyor? Avrupa Çevre Ajansı’na göre su stresi, belirli bir zaman diliminde suya olan talebin, su arzını aştığı vakit ortaya çıkıyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü ( FAO ) ise su stres seviyesini; tatlı su tüketiminin mevcut tatlı su kaynaklarına oranı olarak tanımlıyor. Açıkçası, su stresi su kıtlığını ifade etmek için kullanılan bir kavram. Ülkeler ihtiyaçları kadar temiz ve kullanılabilir su kaynağına sahip olmadıklarında, su kıtlığı yaşıyorlar demektir.

DÜNYADAKİ SUYUN YÜZDE 70’İ TARIM İÇİN KULLANILIYOR

Dünyanın büyük bir kısmı sularla kaplı. Ama tatlı su kaynakları bu suyun sadece % 2,5’ini oluşturuyor. Bunun da % 70’i buz ve kar kütlelerinde saklı. Erişilebilir tatlı su miktarı, dünyadaki toplam suyun % 1’inden az. Bu kaynağın sürekli kullanılmasına rağmen tükenmemesinin nedeni ise su döngüsü. Sürekli geri dönüşebilen su, dünyamızın yenilenebilir kaynağı. Hayatın devamı için su, olmazsa olmaz bir madde. Sadece insanlar için değil, diğer canlılar da ona muhtaç. Nehirler, göller, deltaları içeren bütün sulak alanlar, sulak alan ekosistemleri canlılara hayat veriyor. Su kıtlığı, kullanılabilir, içilebilir suya olan talebin arzı geçmesi demek. Akar sular, göller, rezerv depolanmış sular ve yer altı sularıyla birlikte su arzını oluşturuyor. Dünyadaki suyun % 70’i tarım için kullanılıyor, % 19’u sanayide ,%11’i ise evsel ihtiyaçları karşılıyor.

Su kıtlığını etkileyen faktörlerin başında nüfus artışı geliyor. İklim krizinin oluşturduğu belirsizlikler, altyapı yetersizlikleri, küresel ısınma, kuraklık, düzensiz yağışlar ve seller gibi tabii afetlerin yanında su kaynaklarının kirletilmesi ve arıtma tesislerinin yetersizliği de diğer önemli faktörler.

SU KITLIĞI, KÜRESEL BİR SORUN HALİNE GELDİ

Su kıtlığı, bugün küresel bir sorun haline gelmiş durumda. Dünyada 770 milyon insan, 43 farklı ülkede su kıtlığı çekiyor. 2,7 milyar insan ise yıl içinde en az bir ay su kıtlığı yaşayan bölgelerde yaşıyor. Dünyanın neredeyse her bölgesinde su sorunu var. 2050 yılına kadar dünya nüfusunun en az yarısının su sıkıntısı çekeceği tahmin ediliyor.

Türkiye, tatlı su kaynakları bakımından çok fakir bir ülke değil, ancak bugün kuraklığın bir önceki evresi olan su stresi yaşayan bir ülke konumunda. İklim değişikliklerinin etkilerini daha net yaşıyoruz. Nitekim sıcaklıklar artıyor, yağışlar azalıyor. Son yıllarda sulak alanların yarısı miktar ve kalite bakımından sağlıklı yapılarını kaybetti. Sadece yüzey sularımızda değil, yer altı sularımızda da ciddi çekilmeler gözlemliyoruz.

“SUYUN BAŞI BÜYÜK DERTTE, İNSANLIĞIN CAN DAMARINI KURUTUYORUZ”

Su stresi ve kıtlığının küresel bir sorun haline gelmesi ile birlikte, son 50 yılda ilk kez Birleşmiş Milletler nezdinde bu yılın Mart ayında Dünya Su Konferansı toplandı. Konferansta bir konuşma yapan Genel Sekreter Guterres, dünya su kullanımında aşırı tüketimin sürdürülebilir bir durum olmadığının altını çizerek şu değerlendirmeyi yaptı. “Suyun başı büyük dertte. Aşırı tüketim ve yanlış kullanım yollarıyla insanlığın can damarını kurutuyoruz. Suyu küresel ısınma yoluyla buharlaştırıyoruz. Su akışındaki dengeleri bozduk, ekosistemleri yok ettik, yeraltı sularını kirlettik.”

Konferansta alınan tavsiye kararlarını şöyle özetlemek mümkün:

  1. 2030 yılına kadar ulusal ve küresel düzeyde su ve iklim politikası oluşturulması,

2.Sosyoekonomik dağınıklılık, ekolojik sürdürülebilirlik ve insanların farklılıklarına duyarlı bir su, iklim ve arazi yönetimini destekleyen Küresel Su Bilgi Sisteminin kurulması,

3.İnsanların hayatlarını ve mallarını korumalarına yardımcı olmak için “Herkes İçin Erken Uyarı Sistemleri”nin geliştirilmesi,

4.Beslenme ve enerji sağlamak için sürekli artan su tüketimine olan bağımlılığın üstesinden gelinmesi için yeni mücadele yöntemlerinin geliştirilmesi,

5.Sürdürülebilir bir dünya için yeni su ekonomisinin geliştirilmesi; bu kapsamda su, iklim, toprak, ekosistem akıllı ve insan odaklı hale getirilmesi için finansal ilkelerin yeniden tanımlanması,

6.Özellikle gelişmekte olan ülkelerin desteklenmesi başta olmak üzere kurumların ve kişilerin kapasitesinin geliştirilmesi için “Küresel Su Eğitim Ağı”nın oluşturulması,

7.Tüm kıtalardaki ülkeleri desteklemek için ”Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu ( BM-AEK) Su Sözleşmesi” temelinde kapsayıcı, kapsamlı sınır ötesi anlaşmaların kuvvetlendirilmesi,

8.Dönüşümün hızlandırılması ve sağlanması maksadıyla Genel Sekretere ve üye devletlere su alanında faaliyet gösterecek küresel bir su yapısının oluşturulması yönünde çağrıda bulunuldu,

9.Yukarıdaki taahhütlerin uygulanması, tarafların ve paydaşların taahhüdünün değerlendirilmesi için 2025 yılında hükümetler arası bir toplantı yapılması…

KÜRESEL ISINMA VE KURAKLIK, KÜRESEL SU KRİZİNİ TETİKLİYOR

Yukarıda sıraladığımız tavsiye kararlarından da anlaşılacağı üzere, dünya küresel su krizi ile karşı karşıya. Su ve iklim ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlı. Küresel ısınma ve kuraklık aynı zamanda küresel su krizini de tetikliyor.

Biz de ülke olarak tavsiye kararları doğrultusunda, ulusal su stresini önleme konusunda, zaman geçirmeden stratejimizi belirleyip, önümüzdeki yıllarda karşılaşmamız muhtemel su kıtlığı sorunumuzu çözmeye çalışmalıyız. Su, aynı zamanda stratejik bir doğal kaynaktır. Bu özelliği ile ulusal güvenlik stratejilerinin ayrılmaz bir parçası olarak dikkate alınmak zorundadır.

Osman AKYÜZ

akyuz@turcomoney.com

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası