Son Haberler

Kur Korumalı Mevduat (KKM), tasfiye edilebilir mi?

-Kur Korumalı Mevduat (KKM), bir sorun veya sorunlu biçimde doğmuştu, sorun yaratmaya devam ediyor. Bankaların ödemesi gereken bedelin Hazine ve Merkez Bankası’na yüklenmesi temel bir hataydı. Buradaki anomali hem mudilerin hem de bankaların iktisadi davranışları üzerinde bozucu etkiler yarattı. Daha sonraki gelişmeler ise bir yanlışın başka yanlışlar ile düzeltilebileceğine dair boş bir beklentiden fazlası değildir.

-Eğer KKM, geleneksel mevduat uygulamasına dönüştürülemezse önümüzdeki dönemde enflasyona katkı yapacaktır. KKM’den doğan kur farklarını TCMB ödeyecek. Bu ödemeler için para arzı artırılacak. Eğer fazla paranın sterilize edilmesine başlanırsa piyasa faizleri yükselecek. Tersine, fazla para piyasada bırakılırsa enflasyon artacak. Peki Kur Korumalı Mevduat tasfiye edilebilir mi? Evet, bu birkaç yöntemle yapılabilir.

Kur Korumalı Mevduat (KKM), sorun yaratmaya devam ediyor. Esasen en başından beri böyle olacağı belliydi. Başka bir ifadeyle KKM, bir sorun olarak veya sorunlu biçimde doğmuştu. Bankaların ödemesi gereken bedelin Hazine ve Merkez Bankası’na yüklenmesi temel bir hataydı. Buradaki anomali hem mudilerin hem de bankaların iktisadi davranışları üzerinde bozucu etkiler yarattı. Daha sonraki gelişmeler ise bir yanlışın başka yanlışlar ile düzeltilebileceğine dair boş bir beklentiden fazlası değildir. Bankaların düşük faizli devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) alımına zorlanması ve kur farklarının tamamının TCMB’na yüklenmesinin söz konusu sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirdiği görülemedi.

KKM GELENEKSEL MEVDUAT UYGULAMASINA DÖNÜŞTÜRÜLEMEZSE ENFLASYONA KATKI YAPACAK

Bu sorun şimdi en azından kabul edilmiş gibi görülüyor. Tabii ki buna da itiraz edilebilir. Bu tarz bir enstrümanın ortaya atılmasına meydan veren iktisat zihniyeti, belki de KKM uygulamasının devamından başarı bekliyor olabilir. Bu detayları bilemiyoruz. Ama kesinlikle bilebileceğimiz bir husus var. O da eğer KKM başarılı bir şekilde geleneksel mevduat uygulamasına dönüştürülemezse önümüzdeki dönemde enflasyona ciddi bir biçimde katkı yapacaktır. Nasıl olduğu biliniyor. KKM için ortaya çıkacak kur farklarını TCMB ödeyecek. Bu ödemeler için Hazine’den kaynak aktarılmayacağına göre para arzı artırılacak. Eğer fazla paranın sterilize edilmesine başlanırsa piyasa faizleri yükselecek. Tersine, fazla para piyasada bırakılırsa enflasyonun artışına ilave bir zemin hazırlanmış olacak. Bu fazla para ne kadar olabilir? KKM toplam tutarının 3 trilyon Türk Lirası’nı aştığı düşünüldüğünde devasa bir artış olasılığı var demektir. Örneğin yüzde 10 düzeyinde bir kur farkı ödenecek olsa 300 milyar Türk Lirası düzeyinde bir parasal genişleme olasılığı ortaya çıkacaktır.

KUR KORUMALI MEVDUAT TASFİYE EDİLEBİLİR Mİ?

Peki KKM tasfiye edilebilir mi? Bunu bazı senaryolar üzerinden değerlendirmek mümkündür:

  • Bankaların KKM için ödedikleri faizlerin artması sağlanarak kur farkları azaltılabilir. Halihazırda bankalar KKM için TCMB’nın politika faizi kadar bir minimum faiz ödemek zorundalar. O halde politika faizi artırılabilir veya bir katsayı belirlenerek ödenecek faizin yükselmesi sağlanabilir. Örneğin katsayıyı 2 olarak belirlerseniz, bankalar halihazırda yüzde 25 olan politika faizinin 2 katı düzeyinde KKM faizi ödemek zorunda kalacaktır. KKM maliyetinin bankalara yansıtılması anlamına gelen bu politika ile bankalar zaten ödemeleri gerekeni ödemek zorunda kalırlar. Şikâyet edeceklerdir tabii ki, ama haklı bir gerekçe sahibi olmadıklarını da bileceklerdir.
  • TCMB, belirli bir vadede kur farklarını ödemeyi oransal olarak azaltacağını ilan edebilir. Örneğin halihazırda kur farklarının yüzde 100’ü ödenirken, “3 ay sonra yüzde 75’i, 6 ay sonra yüzde 50’si ödenecektir” denilebilir. Bu tarz bir değişiklik ile kur farkları kademeli olarak bankalar tarafından ödenecek hale gelir ve KKM, zaman içinde geleneksel mevduat hesabına benzer bir finansal araç haline dönüşür.
  • Yukarıdaki senaryolarda KKM uygulamasının tasfiye maliyetinin bankalara yansıtılması söz konusu iken diğer bazı senaryolarda KKM hesabı açtıranlara yönelik tedbirler de düşünülebilir. Örneğin KKM hesapları, bankaların halihazırda uyguladığı geleneksel “Döviz Tevdiat Hesapları”na dönüştürülebilir. Ancak, bu tarz bir uygulamada hem bankalar hem de mudiler için bazı sakıncalar ortaya çıkacaktır. DTH hesabından ne kadar süre ile döviz çekilemeyecek belirlenmesi gereklidir. Eğer hemen çekilebilecek ise ciddi bir döviz likiditesi sorunu oluşabilir. Diğer taraftan, KKM hesaplarının DTH hesaplarına dönüştürülmesi banka bilançolarında ciddi bir döviz pozisyon açığı oluşturacak ve yine döviz likiditesi sorunları meydana gelebilecektir.
  • KKM hesapları, Hazine’nin DİBS ihracıyla veya TCMB tarafından ihraç edilecek Likidite Senetleriyle seküritizasyona yönlendirilebilir. Ancak bu durumda da yine hem mudiler hem de bankalar açısından ciddi likidite sorunları ve beklenti bozulmaları oluşabilecektir. Bu tarz menkul kıymetler elden çıkarılabilecek midir? Bankalar, bu büyüklükte bir fonun kendi bilançolarından çıkışı durumunda yaşanacak sorunları nasıl yöneteceklerdir? Bu tarz zorlayıcı tedbirlerin getireceği kredibilite sorunlarının etkileri neler olabilir? Görüldüğü üzere, bu sorular işlerin ne kadar karmaşık bir noktaya sürüklendiğine işaret ediyor.

DEVLET, HER ŞEYE KADİR, HER YERDE HAZIR VE NAZIR MI?

Hızlıca kurgulanan bu senaryoların benzerleri de üretilebilir tabii ki. Ancak, esas vurgulanması gereken husus, tüm bu sürecin arka planında yer alan iktisat zihniyetinin tartışılmasıdır. Bu süreçte görülüyor ki esas sorun, iktisadi davranışların mahiyetine dair farklı bir perspektifin varlığıdır. Burada iktisadi süreçlerin ve kararların tamamen devletin etki alanında yer aldığına dair bir vizyon çıkıyor karşımıza. Piyasa, para ve finansın tarihsel süreçte ortaya çıkartmış olduğu gelişmelerin ihmal edildiği bir vizyon. Belki de premodern veya prekapitalist denilebilecek bir yaklaşım. Bu vizyon, devletin hükümranlığının sınırsız gücüne hayranlığını koruyor: Her şeye kadir (omnipotent) ve her yerde hazır ve nazır (omnipresent) bir devlet; veya maximal devlet. Halbuki tarihsel süreç, bize köprünün altından çok sular aktığına işaret ediyor. İktisatçılar, devletin rolüne ve piyasanın işlevine dair tartışmaları en azından üç asırdır sürdürüyorlar. Bu tartışmalar hiç yapılmamış gibi davranmak ise, söz konusu vizyonun en büyük açmazıdır.

Doç. Dr. Ertuğrul Kızılkaya

İstanbul Üniversitesi ğretim Üyesi

kizilkaya@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Site Haritası