Son Haberler

Mega projelerin gündemde tutulması, gelecek öngörülerini bozuyor

Girdi şoklarının daha da artacak olan varyansının yıkıcı etkilerinin bertaraf edilmesinin veya satın alma gücünün geri kazanılmasının tek yolu, öncelikle faiz artırımı ve hemen devamında çok kapsamlı yapısal dönüşüm hamleleridir. Girdi şoklarının varyansının daha da büyümesi halinde, tüketici fiyatları normal trendin çok daha üzerinde artma eğilimi gösterecektir.

Sürdürülebilir refahın temel koşulu sağlam bir kurumsal yapıya sahip olmaktır: Çağdaş ekonomilerde; ekonomik zenginliğin, sürdürülebilir refahın ve adil gelir dağılımının ana koşulu, demokrasi, hukuk, sağlam bir kurumsal ve yönetim yapısıdır.  Oysa Türkiye’nin ajandasında yer alan gündem maddeleri çağdaş dünyanın her geçen gün gerisine düşmektedir.

Ekonomik üniteler ciddi ölçülerde yorulmuştur. Yurtdışından sağlanan kredilerle finanse edilerek daha çok inşaat sektörüne ve tüketim harcamalarına yöneltme temelindeki bir fonlama ve büyüme modeliyle milli gelirin yaklaşık yüzde 60 seviyesine ulaşan dış borçların çevrilmesi ekonomik üniteleri her geçen gün biraz daha fazla yormaya devam ediyor. 

Türkiye’nin güncel sorunları parça parça çözülemez, topyekûn ele alınmalıdır. Güncel sorunların başında; fakirleşme, gelir dağılımında artan adaletsizlik, dış şoklara karşı artan dayanıksızlık, döviz kazanma ve rezerv oluşturma kabiliyetindeki azalma, fiyat istikrarsızlığı ve en önemlisi para ve maliye politikalarına karşı ekonomik ünitelerinin artan inançsızlığı ve güvensizliği geliyor.  

Faizde yapılacak bir düşüşün ardından ortaya çıkacak karmaşanın yıkıcı boyutlarının büyüklüğü ile siyaset baskısı arasında kalan Merkez Bankası’nın manevra alanı ve top yekûn para politikası uzunca bir süredir işlevsiz kalmaya devam ediyor. Döviz ihtiyacını daha fazla artıracak olan mega kamu projelerinin gündemde tutulması gelecek öngörülerini bozuyor.

Küresel düzeyde, artan borç seviyeleri ve yükselen enflasyon, ekonominin ana trendleri olarak ortaya çıkıyor. Savunmasız grupların pandemi sürecinde artan sefaletine kısa sürede çözüm bulmak mümkün gözükmüyor. Yeniden başlayan ekonomik büyüme bu gibi savunmasız grupların sefaletine kısa sürede çözüm bulamayacak.

Toptan satış fiyatlarının perakende satış fiyatlarına henüz tam olarak yansımaması, tüketici fiyatlarındaki artışın bir süre daha devam edeceğinin göstergesidir. Girdi fiyatlarındaki yükselişe dayalı olarak yüzde 42,89 seviyesine oluşan yüksek maliyet enflasyonunun tüketici fiyatlarına henüz önemli ölçüde yansımamış olması, ilerleyen aylarda tüketici fiyatlarında artışın devam edeceğini gösteriyor. Zira toptan satış fiyatlarının perakende satışlarına yansıması, üretimi tüketime bağlayan dağıtım sistemi kanalıyla henüz tüketici fiyatlarına aktarılmadı.

Tüketici fiyatlarında oluşan yüzde 17,53 seviyesindeki artışın nedeni bu aşamada TÜFE ve TEFE arasındaki aktarma mekanizmasının tüketici fiyatlarına yansıması değildir. Tüketici fiyatlarında oluşan yüksek artışın önemli bir bölümü beklenti bozulmalarından kaynaklanıyor. TCMB’nin politikaları tüketici davranışları üzerinde yeterli güveni sağlamıyor. Türkiye’de hiçbir tüketici gelecek dönem TCMB tarafından beklenen ve ilan edilen enflasyon seviyesine göre karar almıyor.

SATIN ALMA GÜCÜNDEKİ AŞINMANIN ÇİFT TARAFLI OLMASI ÖNEMLİ BİR SORUNDUR

Tüketici satın alma gücündeki aşınmanın çift taraflı olması Türkiye ekonomisinin önemli bir sorunudur. Üretim ve girdilerde meydan gelen maliyet artışları, işgücüne ödenen ücret dışında kalan hammadde, enerji, nakliye gibi girdilerle ilgisinin olması, tüketici satın alma gücünü çift taraflı yok ediyor.

Girdi şoklarının daha da artacak olan varyansının yıkıcı etkilerinin bertaraf edilmesinin veya satın alma gücünün geri kazanılmasının tek yolu, öncelikle faiz artırımı ve hemen devamında çok kapsamlı yapısal dönüşüm hamleleridir. Girdi şoklarının varyansının daha da büyümesi halinde, tüketici fiyatları normal trendin çok daha üzerinde artma eğilimi gösterecektir. Önlem olarak ivedilikle politika faizinin artırılması ve yapısal reformlara başlanılması gerekir.

Sürdürülebilir refahın temel koşulu sağlam bir kurumsal yapıya sahip olmaktır: Çağdaş ekonomilerde; ekonomik zenginliğin, sürdürülebilir refahın ve adil gelir dağılımının ana koşulu, demokrasi, hukuk, sağlam bir kurumsal ve yönetim yapısıdır.  Oysa Türkiye’nin ajandasında yer alan gündem maddeleri çağdaş dünyanın her geçen gün gerisine düşüyor. Ekonomik büyümenin, her hal ve her konjonktürde peşinden koşulacak bir ana hedef olarak takip edilmesinin ekonomik teoride kabul edilecek bir yeri yoktur.

EKONOMİK ÜNİTELER CİDDİ ÖLÇÜLERDE YORULMUŞTUR

Ekonomik üniteler ciddi ölçülerde yorulmuştur. Yurtdışından sağlanan kredilerle finanse edilerek daha çok inşaat sektörüne ve tüketim harcamalarına yöneltme temelindeki bir fonlama ve büyüme modeliyle milli gelirin yaklaşık yüzde 60 seviyesine ulaşan dış borçların çevrilmesi ekonomik üniteleri her geçen gün biraz daha fazla yormaya devam ediyor.

Türkiye’nin güncel sorunları parça parça çözülemez, topyekûn ele alınmalıdır. Türkiye’nin güncel sorunlarının başında; refah seviyesinde düşme, fakirleşme, gelir dağılımında artan adaletsizlik, dış şoklara karşı savunma gücündeki artan dayanıksızlık, döviz kazanma ve rezerv oluşturma kabiliyetindeki azalma, faiz ve kur baskısıyla hareket eden fiyat istikrarsızlığı ve en önemlisi para ve maliye politikalarına karşı ekonomik ünitelerinin artan inançsızlığı ve güvensizliği geliyor.

MEGA KAMU PROJELERİNİN SÜREKLİ GÜNDEMDE TUTULMASI GELECEK ÖNGÖRÜLERİNİ BOZUYOR

Merkez Bankası’nın manevra alanı genişletilmelidir. Faiz seviyelerinde yapılacak bir düşüşün hemen ardından ortaya çıkacak karmaşanın yıkıcı boyutlarının büyüklüğü ile siyaset baskısı arasında kalan Merkez Bankası’nın manevra alanı ve top yekûn para politikası uzunca bir süredir işlevsiz kalmaya devam ediyor. Döviz ihtiyacını daha fazla artıracak olan mega kamu projelerinin sürekli gündemde tutulması gelecek öngörülerinin bozulmasında önemli bir etkendir.

FİYAT İSTİKRAR KOMİTESİ, MERKEZ BANKASI’NIN PARALEL YAPILANMASI OLACAK

Türkiye’nin kurduğu FIK-Fiyat İstikrar Komitesi, Merkez Bankası’nın paralel yapılanması olacaktır. Fiyat istikrarını tehdit eden riskleri izleyerek alınması gereken tedbirleri belirlemek ve uygulanmasını sağlamakla görevlendirilmiş olan FİK (Fiyat İstikrar Komitesi) Merkez Bankası’nın yetki ve görevlerine paralel ve ikincil bir yapılanmadır.

FİK’in teknik kapasitesi orta ve uzun vadede bile fiilen Merkez Bankası’nın teknik kapasitesine ulaşamayacaktır. FİK’i oluşturacak üyelerin teknik ve fiili kapasitelerinin Merkez Bankası’nın teknik kapasite ve olanaklarından daha gelişmiş olma ihtimali olmayacağına göre, kurulan bu ikincil paralel yapı MB’nın kurumsal bağımsızlığını resmi yoldan daha da zayıflatması kaçınılmazdır. Arz şokları şu andaki enflasyonun temel sebebi olmadığına göre, arz şoklarının erken veya geç tespit edilmesi gibi gerekçelerle FİK’in kurulması açıklanamaz.

GÜÇLÜ EKONOMİLERDEN ZAYIF EKONOMİLERE DOĞRU TOPARLANMA EĞİLİMİ AZALIYOR

Küresel düzeyde başlayan ekonomik büyüme, hala denge bulamadı. Küresel ekonomilerde 2020 yılında yaşanan çöküntünün devamında ortaya çıkan toparlanmanın dengesiz yapısı, yatırım arzularını toparlanma yönündeki eğilim hızının eş zamanlı olarak artmasını önlüyor.

Ülkeler arasındaki eşitsiz büyüme, zengin fakir ülke ayırımını ve küresel yoksulluğu iyice artırıyor. Toparlanma süreçleri daha çok gelişmiş ekonomiler için söz konusu olmakta, güçlü ekonomilerden zayıf ekonomilere doğru bu toparlanma eğilimi azalıyor ve zengin fakir ülke ayırımı giderek iyice belirginleşiyor.

Gelişmiş ekonomilerde pandeminin kişisel gelirlerde yarattığı aşınma en fazla bir yıl içerisinde telafi edileceği beklenmekle birlikte, gelişmekte olan veya daha yoksul ekonomilerde tahmin belirsizliği hala devam ediyor.

SAVUNMASIZ GRUPLARIN ARTAN SEFALETİNE KISA SÜREDE ÇÖZÜM BULMAK MÜMKÜN DEĞİL

Küresel düzeyde, artan borç seviyeleri ve yükselen enflasyon, ekonominin ana trendleri olarak ortaya çıkıyor. Savunmasız grupların pandemi sürecinde artan sefaletine kısa sürede çözüm bulmak mümkün gözükmüyor.

Pandemi süreci en yoksul kesimin sefaletini daha çok artırdı. Kadın haklarının zayıf olduğu ülkelerin kadınları, öğrenciler, kayıt dışı çalışanlar, eğitimsiz ve vasıfsız işçiler pandemi karşısında en savunmasız kalan ve en çok zarar gören gruplar oldular.  Yeniden başlayan ekonomik büyüme bu gibi savunmasız grupların sefaletine kısa sürede çözüm bulamayacak.

EKONOMİNİN YÖNETİM BİLEŞENLERİ ALTERNATİF ÜRETME VE ÇOKLU DÜŞÜNME YETENEĞİNİ TAMAMEN KAYBETTİ

Türkiye ekonomisinin yönetim bileşenleri farklılıklarını yitirip tek tip olma mutasyonuna uğradığı için, alternatif üretme ve çoklu düşünme yeteneğini tamamen kaybetti.

Türkiye ekonomisi mali çerçevelerden her vade bazında yoksundur. Türkiye’de büyük veya yeterli ölçekte bir mali destek programı uygulanmamış olmasına rağmen, kısa-orta ve uzun vadeli mali çerçevelerden yoksun olması nedeniyle, sermayenin üretkenliği, kredi-mevduat çoğalmasına yol açan çarpan etkisi ve yatırım bütçesi yapma girişimleri giderek daha da bozuluyor.

KÜRESEL İŞ BİRLİĞİNİ ÖNE ÇIKARTMAKTAN BAŞKA SEÇENEK BULUNMUYOR

Hem yoksul hem borçlu ülkelerin risk altına giren sağlık, beslenme ve eğitim alanındaki yatırımlarını ve yeterliliklerini devam ettirebilmek için küresel iş birliğini öne çıkartmaktan başka seçenekleri bulunmuyor.

Gıda fiyatlarındaki enflasyon, sadece sübvansiyonlarla çözülecek bir sorun olmaktan artık çıktı. Artan gıda fiyatlarının özellikle yoksul kesim üzerinde yarattığı güvensizliği aşmak için şeffaf olmayan sübvansiyonlarla fiyatları dengelemeye çalışmak sorunu çözmek değil ertelemektir.

TÜRKİYE’DE KARBON VERGİSİ POLİTİKASI YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİDİR

Gıda fiyatlarındaki enflasyonun yoksullar üzerindeki etkisini azaltmanın en iyi yolu, sosyal güvenlik kaynaklarını ve yelpazesini genişletmek, gıda tedarikinde lojistik network’u desteklemek, iklim koşullarına direnci artıracak bilimsel çözümler aramak, kalkınma planlarında iklim koşullarını belirleyici bir faktör olarak dikkate almak, yeşili önemseyen düşük karbonlu, sera gazı emisyonlarını azaltıcı, çevreci politikalara yönelmek olmalıdır.  Bu kapsamda Türkiye’de karbon vergisi politikası yeniden gözden geçirilmelidir.

Türkiye sınır ötesi ticaret maliyetlerini düşürerek ilave rekabet üstünlüğü sağlayabilir, sınır içerinde de bu yolla enflasyonu daha rahat kontrol altına alabilir. Gelişmiş küresel ekonomiler pandemi sürecinde iç ve dış ticaretin ülke içerisindeki veya dışarısındaki maliyetlerini azaltıcı kapsamlı reform önlemlerini devreye alırken, Türkiye’de ticaretin operasyonel maliyetleri, pazara veya üretime ulaştırma maliyetleri pandemi öncesine göre yüksek artışlar göstermiş ve herhangi bir koruyucu önlem de deveye alınmamıştır.

Orhan Ökmen

Sesmir Yönetim Kurulu Başkanı

okmen@turcomoney.com

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası