Son Haberler

‘Siyah Kuğu’ haftası

*Krizin henüz bittiğini söylemek imkansız, düzelmelerin kalıcı olup olamayacaklarını ancak yaşayarak göreceğiz. BİST100 Endeksi, 2020’de gördüğü en yüksek seviye olan 124,500’den 88,125 seviyesine kadar düştü.  Yılbaşında 5.95 seviyesinde olan Dolar/TL kuru 13 Mart günü 6.60 seviyelerine dokundu.

 *Yatırımları zamana yaymak, değişik yatırım araçları arasında bölmek ve bu araçların performanslarını düzenli takip etmek şarttır. Yatırımlardan uzun vadede iyi sonuç almak ancak iyi planlanmış bir “Varlık Dağılımı” ile mümkün.

 *Hedefleriniz ve risk tercihleriniz doğrultusunda oluşturmuş bir varlık dağılımı riskleri yayacak, yatırım süresi boyunca sizi rahatsız edebilecek oynaklıkları azaltacak, hem de uzun vadede makul bir reel getiri elde etmenizi sağlayacak.

‘Siyah Kuğu’ deyimi emekli bir opsiyon trader’i olan ünlü yazar Nassim Nicholas Taleb’in ‘Black Swan’ adlı kitabı ile finans literatürüne girmiştir. Beklenmeden gerçekleşen, seyrek rastlanan ve dramatik sonuçları olan olayları anlatan bir kavramdır bu.

Geçtiğimiz hafta içinde tüm dünyada finansal piyasalarda tam bir Siyah Kuğu olayı gözlemledik. Corona virüsünün yarattığı panik ortamı hisse senetlerinde, tahvillerde, döviz kurlarında ve genelde “güvenli liman” olarak algılanan altın ve Bitcoin fiyatlarında büyük oynaklığa ve düşüşlere neden oldu.

ZİRVE NOKTASI 16 MART GÜNÜ GÖRÜLDÜ

Yıllardır yükseliş trendinde olan S&P 500 endeksi iki hafta içinde yüzde 35 oranında değer yitirdi ve sadece 12 Mart Perşembe günü yüzde 9.5 düşerek Ekim 1987’deki ‘Kara Pazartesi’ olarak anılan günkü yüzde 20.5’luk düşüşten sonra ABD tarihinin ikinci büyük düşüşünü gerçekleştirdi.

Krizin bugüne dek olan zirve noktası 16 Mart günü görüldü.  O gün itibarı ile dünyanın en büyük borsa endeksleri olan S&P 500, Nikkei 225 ve FTSE 100 2020 yılı içindeki zirve noktalarından yüzde 32 ile yüzde 35 arasında düşüş göstermişlerdi.

KRİZİN HENÜZ BİTTİĞİNİ SÖYLEMEK İMKANSIZ

ABD’nin ve onu takiben bir çok ülkenin almış olduğu tarihte eşi benzeri görülmemiş parasal genişleme ve şirketlere kaynak aktarma programları sayesinde 23-27 Mart haftası içinde borsalarda çok sert yükselişler yaşandı.  Krizin henüz bittiğini söylemek imkansız, borsalardaki düzelmelerin kalıcı olup olamayacaklarını ancak yaşayarak göreceğiz.

BİST100 Endeksi de 2020 yılı içinde görmüş olduğu en yüksek seviye olan 124,500’den 88,125 seviyesine kadar düştü.  Yılbaşında 5.95 seviyesinde olan Dolar/TL kuru 13 Mart günü 6.60 seviyelerine dokunup geçtiğimiz haftayı 6.45 seviyesinde kapadı.  Borsa İstanbul geçtiğimiz haftayı bu yıl içindeki zirve seviyesine göre yüzde 29 aşağıda kapattı.

ALTINA HEM DİNİ, HEM SOSYAL BAZI NEDENLERLE BÜYÜK İLGİ

Geçtiğimiz ay Turcomoney’de yayınlanan ‘Türk Halkının Yatırım ve Yatırım Eğilimleri’ başlıklı yazımda vatandaşlarımızın kısa vadeli yatırım araçlarına, özellikle Türk Lirası ve Dolar cinsinden olan mevduata yatırım yaptıklarını, altına hem dini, hem sosyal bazı nedenlerle büyük ilgi duyduklarını ancak sermaye piyasası araçlarına ilgi göstermediklerini anlatmıştım.

Ancak 2019 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren mevduat faizlerinin düşmesi ile birçok yatırımcı alternatif getiri arayışı ile hisse senetlerine yönlendiler ve bunların bir çoğu yüksek seviyelerden hisse senetleri veya hisse senetleri içeren yatırım fonları aldılar.  Bu düşüş, geçmişte yaşanan birçok oynaklık döneminde olduğu gibi, bu sefer de yatırımcılara zarar ettirdi ve borsa küskünlerinin sayısını arttırdı.

Maalesef insanoğlunun hafızası çok güçlü değil, geçmişteki olayları çabuk unutuyor.  Geçmişte olanlardan ders almakta da pek usta olduğumuz söylenemez.  Bu sadece Türk halkı için değil, tüm insanlık için geçerli.  Ancak, vatandaşlarımızın sisteme olan güvensizliği, fırsatçı düşünme biçimi, parasal konulardaki sabırsızlığı, kısa vadeciliği ve disiplinsizliği bu tür ortamlardan yüksek zararlarla çıkmalarına neden oluyor.

OLAYLARDAN NE TÜR DERSLER ÇIKARMAMIZ GEREKİYOR

Bu yazıyı geçtiğimiz bir kaç hafta içinde gerçekleşen olaylardan ne tür dersler çıkarmamız gerektiğini anlatmak için yazıyorum.

Ben kendimi bir yatırım gurusu olarak görmüyorum, hele iyi bir trader kesinlikle değilim ama otuz yılı aşkın bir süredir yatırımcıların piyasalarda yaptıkları hataları gözlemleme ve o hatalardan dersler çıkarma şansım oldu.  Bu yazıda okuyucularla bu tecrübelerimi paylaşmaya çalışıyorum.

‘Geleceğe Yatırım – Aileler İçin Tasarruf ve Yatırım Tavsiyeleri’ adlı kitapta okuyuculara yatırım yapmanın göründüğü kadar zor bir iş olmadığını ve belli prensiplere sadık kalınması ve disiplinli olunması durumunda uzun vadede olumlu sonuçlar alma ihtimalinin yüksek olduğunu anlatmaya çalışmıştım.  Disiplin, sabır, uzun vade gibi kavramlar hemen hemen herkes ama özellikle gençler tarafından sıkıcı bulunurlar.

BİRİKİMLERİ YATIRIMA DÖNÜŞTÜRÜRKEN DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER

Birikimlerimizi yatırıma dönüştürürken dikkat etmemiz gereken konular şunlardır:

  • Birikimlerimizi öncelikli olarak enflasyona karşı korumak, finansal varlıklarımızın toplam alım gücünü istikrarlı bir şekilde yükseltmek;
  • Birikimlerimizi piyasalardaki risklere karşı korumak, piyasa dalgalanmalarından mümkün olduğunca az etkilenmelerini sağlamak;
  • Geleceğe yönelik hedeflerimize ulaşmak için gereken birikim miktarını ve getiri oranlarını saptamak ve (tercihan yatırım danışmanlarının yardımı ile) hedeflerimize ulaşmak için ne tür riskler almamız gerektiğini ve bu risklere zaman içinde dayanıp dayanamayacağımızı belirlemek;
  • Yatırımlarımızın özellikle kriz dönemlerinde ve/veya piyasalardaki sert düşüşlerde bizi paniğe sevk edecek bir yapıda olmamasını sağlamak.

Kısa vadede zengin olmak maalesef sadece çok az sayıda kişiye nasip olur.  Özellikle sabit gelirli kişiler için varlıklı olmanın yolu yaşamları boyunca bütçe yaparak tasarruf etmekten, tasarrufları birikimlere dönüştürmekten ve bu birikimleri uzun vadeli, sağlıklı yatırım araçlarına aktararak zaman içinde büyümelerini sağlamaktan geçer.

BİRÇOĞUMUZ GEÇMİŞTEN GELEN ALIŞKANLIKLARLA KISA VADELİ DÜŞÜNÜYOR

Yatırımları sağlıklı büyütmenin yolu bizi hedeflerimize ulaştıracak getirileri sağlayacağını düşündüğümüz yatırım araçlarına yönlendirmekten geçer.  Ancak birçoğumuz yatırım yaparken geçmişten gelen alışkanlıklarla kısa vadeli düşünüyor, riskleri yaymıyor ve gereğinden fazla işlem yaparak fazla komisyon ve/veya vergi ödüyoruz.

Birikimlerde istikrarlı bir büyüme sağlamanın tek yolu hedeflerinize, gelecekteki ihtiyaçlarınıza ve karakterinize (risk algınıza) uygun olan, sağlıklı bir “Varlık Dağılımı”nı yapmaktan geçer.

Şöyle ki;

  • Herhangi bir yatırım aracının getirisini istikrarlı olarak doğru tahmin etmek mümkün değil. En usta uzmanlar bile zaman zaman tahminlerinde yanılırlar çünkü piyasaları etkileyen sayısız faktör vardır ve bunlar zaman zaman birbirlerinden bağımsız, zaman zaman da birlikte hareket ederler.  Kontrol edilemeyen çok sayıda değişkenin piyasalar üzerinde yaratacağı etkileri istikrarlı olarak doğru tahmin eden modeller kurmak mümkün değil.
  • Bazı yatırım araçları uzun yıllar kötü performans sergilerler, ardından çok iyi bir dönem geçirebilirler. Altın buna güzel bir örnektir. Bazıları ise çok uzun yıllar süren muhteşem bir performansın ardından çok uzun yıllar süren bir durgunluk dönemine girebilirler. 1990’lı yıllarda yatırımcılara çok yüksek kazançlar sağlayan hazine bonoları ve devlet tahvillerinin reel getileri son yıllarda çok düşük seviyelerdedir.
  • Bazı yatırım araçlarının riskleri diğerlerine göre daha yüksektir. Finans literatüründe risk “getirilerdeki oynaklık” olarak tanımlanır. Fiyatları sürekli olarak inip çıkan hisse senetleri riskli yatırım sınıfındadır. Herhangi bir yıl en yüksek getiriyi sağlayan hisse senetleri ertesi yıl değeri en çok düşen yatırım araçlarının başında gelebilirler. Bu geçmişte defalarca gözlemlendi. Ancak riskleri yüksek olan yatırım araçları teorik olarak “uzun vadede” daha yüksek getiri potansiyeli taşır.  Ama gerçek hayatta bunun her durumda gerçekleşeceğini beklemek de doğru değil.
  • Getiri üretmeyen yatırım araçları (altın, yastık altındaki döviz, v.b.) genelde uzun vadede enflasyona yenilmeye mahkumdur.

Yukarıdaki nedenlerden ve belirsizliklerden dolayı, yatırımları zamana yaymak, değişik yatırım araçları arasında bölmek ve bu araçların performanslarını düzenli takip etmek şarttır. Yatırımlardan uzun vadede iyi sonuç almak ancak iyi planlanmış bir “Varlık Dağılımı” ile mümkün. Hedefleriniz ve risk tercihleriniz doğrultusunda oluşturmuş bir varlık dağılımı riskleri yayacak, yatırım süresi boyunca sizi rahatsız edebilecek oynaklıkları azaltacak, hem de uzun vadede makul bir reel getiri elde etmenizi sağlayacak.

Yatırım süresi boyunca siz (ve/veya yatırım danışmanınız) portföyünüzü sürekli olarak gözden geçirecek, varlık sınıflarının neden iyi veya kötü performans gösterdiklerini anlamaya çalışacak ve bu tahliller sonucu bazı varlık sınıflarına yapılan yatırımları arttırırken bazılarını azaltacak veya sonlandıracaksınız.  Bu “Portföy Dengeleme” olarak adlandırılan bir işlemdir ve portföyün toplam getirisini arttırmayı hedefler.  Yine de her zaman dikkat edilmesi gereken konu portföyde birbirinden (nispeten) bağımsız hareket eden çeşitli yatırım araçlarının bulunmasıdır ki, toplam varlık düzeyinizde çok sert olumsuz oynamalar olmasın.

Bu prensiplere sadık kalırsanız ve piyasalarda macera aramak yerine ‘Geleceğe Yatırım’ anlayışı ile değişik yatırım araçlarına aylık düzenli yatırımlar yaparsanız uzun vadede bunun mutlaka ama mutlaka olumlu geri dönüşünü görürsünüz.

Unutmayın, “Yatırım Basit Bir İştir”.

Zor olan disiplinli ve sabırlı olmaktır.

Attila Köksal, CFA

koksal@turcomoney.com

 

 

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Site Haritası