Son Haberler

Ülkemizde sivil toplum ve sürdürülebilirlik

-Kurumsal Sosyal Sorumluluk aracılığıyla topluma değer yaratmak; hem bir toplumsal beklenti, hem de sağlıklı bir iş stratejisi… Bu kapsamda, şirket çalışanları da gönüllülük sürecine katılıyor ve bağışçılık toplum geneline yayılıyor. Özel sektörün STK’larla işbirliğini tercih etmesinin temel nedeni ise, ekonomik sürdürülebilirliğin sadece finansal sonuçlarla sağlanamayacağını anlamış olması doğal olarak…

-Dünya Bağışçılık Endeksinin ilk sırasında yine Endonezya var. 2021’de mesela; her on kişiden sekizi bir yıl içinde en az bir kez bağış yaptığını bildiriyor. Ülkemiz ise 78’inci sırada yer alıyor. Alt başlıklara bakıldığında da tanımadığı kişiye yardımda 48’inci ve bağışta da 75’inciyiz. Türkiye’de bireylerin yardım ve bağış ve hayırlarını bir STK aracılığıyla yapmamaları önemli bir unsur olarak ortaya çıkıyor.

-Özel sektörün STK’larla işbirliğini tercih etmesinin temel nedeni ise, ekonomik sürdürülebilirliğin sadece finansal sonuçlarla sağlanamayacağını anlamış olması doğal olarak… Eski bir Darüşşafaka Cemiyeti Başkanı olarak, bu aşamada Türkiye İş Bankası ve Darüşşafaka Cemiyeti arasında yürürlükte olan, başka bir benzeri olmayan 81 İlden 81 Öğrenci Projesi’nin bu alanda en iyi örneklerden olduğunu mutlulukla vurgulamak gerekir.

Değerli Okuyucular,

Üçlemenin birinci bölümü olan geçen yazımızda sivil toplum içinde hayırseverlik kavramını irdelemiş, teknolojinin de yardımıyla 21. yy’da daha kapsamlı bir anlam kazandığından bahsetmiştik.

Biraz daha irdeleyelim ve üçlemeyi bir dahaki yazımızda sonuçlandıralım.

Sivil Toplum varoluş nedenlerine (eğitim, sağlık, haklar, çevre, yardım vb – ne ise…) uygun çıktı (içerik) üretmek durumunda. Hedeflere yönelik çalışırken beraber koşacak yol – gönül arkadaşı kişi ve kurumlar bulacak (işbirliği). Bunlar en basit anlamda bireylerin maddi-manevi desteği olabileceği gibi, kurumsal işbirlikleri de olabilir tabii…

Çıktısını üretirken ve ürettikten sonra toplumla paylaşmak durumunda (iletişim) – ki bu vesileyle güven ve itibar yönetimi de güçlensin. Sivil toplumun bu içerik, işbirliği ve iletişim çabalarının sonuçta sürdürülebilirliğin teminatı olması beklenir. Toplum da uygun ve takip edilebilir (şeffaf) gördüğü amaç veya STKları desteklemeye devam eder.

Konu sürdürülebilirlik ise ülkemiz VERME(paylaşma/iyilik) konusunda göreceli olarak nasıl ve nerelerde acaba?

ÜLKELERİN BAĞIŞÇILIK SKORU TANIMADIĞI KİMSEYE YARDIM, STK’LARA  BAĞIŞ VE GÖNÜLLÜLÜK ÜZERİNDEN ÖLÇÜLÜYOR

Charities Aid Foundation (CAF) tarafından her yıl hazırlanan Dünya Bağışçılık Endeksi 2021’e (World Giving Index) göre dünya genelinde 100’den fazla ülkeden (dünya nüfusunun %90’ından fazla)  bağışçılık alanında önemli veriler içeren raporda; ülkelerin bağışçılık skoru;

  • tanımadığı bir kimseye YARDIM etme,
  • sivil toplum kuruluşlarına BAĞIŞ yapma,
  • GÖNÜLLÜLÜK için harcanan zaman,

üzerinden ölçümleniyor. Bağışçılık skoru, biz ona paylaşma tandansı diyelim -pandemi ile sıralamalarda (özellikle Batı dünyası kaynaklı) önemli değişiklikler gerçekleşmiş olmakla beraber- gelişmekte olan ülkeler (Doğu) kaynaklı pozitif olarak gelişmeye GLOBAL olarak devam ediyor – özellikle tanınmayan kişiye YARDIM kaynaklı olarak. Bunun bir miktarını sosyo-kültürel ve dini nedenlere, bir miktarını pandemi sosyal psikolojisine bağlamak yanlış olmaz. Başlı başına bir inceleme sahasıdır.

Ama Dünya Bağışçılık Endeksinin ilk sırasında yine Endonezya var. 2021’de mesela; her on kişiden sekizi bir yıl içinde en az bir kez bağış yaptığını bildiriyor. Ülkemiz ise (bazı kültürel, sosyo ekonomik benzerliklere rağmen) aynı listede 78’inci sırada yer alıyor. Alt başlıklara bakıldığında da tanımadığı kişiye yardımda 48’inci (severiz bu başlığı) ve bağışta da 75’inciyiz. Hatta gönüllülükte – gelişiyor olmakla birlikte- çok daha gerilerdeyiz (99.); destek salt maddi sanki…

Türkiye’de bireylerin yardım ve bağışlarını, hayırlarını yaygın şekilde bir STK aracılığıyla yapmamaları önemli bir unsur olarak ortaya çıkıyor. Bağışın ülkemizde her şeye rağmen yaygın ve istenen düzeyde olmamasının ve STK’lara potansiyele mütenasip bağış yapılmamasının temel nedenleri ile ilgili olarak kişi ve kurumlara güven duyulmaması, kurumların tanınmaması ve yardımların yerine ulaşması ile ilgili kaygılar sık sık ortaya atılır.

ÜLKEMİZDEKİ BAĞIŞ TOPLAMI, GSYİH’NIN YÜZDE 1’İNE DAHİ ULAŞMIYOR
TÜSEV’in (Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı) çalışmaları ülkenin bağışçılık yaklaşımında son 10 yıl içinde önemli bir değişiklik yaşanmadığını da ortaya koyuyor. Ülkemizdeki bağış toplamı, gayrisafi yurtiçi milli hasılanın (GSYİH) yüzde 1’ine dahi ulaşmıyor. Sadece, demokrasimiz adına da cesaretlendirici bir görece gelişme olarak önceki yıllara kıyasla sivil toplum üyeliğine olan ilgide bir artış olduğu izleniyor. (Veriler çeşitli derneklere üye olan kişi sayısının 9 yılda iki katı artarak 5.3 milyondan çift-basamaklı rakamlara ulaştığını gösteriyor.)

Türkiye’de bağışçılığın güçlenmesi adına son dönemde yaşanan olumlu bir gelişme, kurumsal bağışçılığın önem kazanmaya başlamış olması…Geçmişin yardımseverlik kavramı bugün geldiğimiz noktada iş dünyası ile STK’ları bir araya getiriyor.

Dünyada ve Türkiye’de; eğitim, çevre, sanat, kültür gibi sosyal konulara kaynak ayıran, iş yapış modellerini bu konuları dikkate alarak yeniden tasarlayan, küresel sorunların çözümünde sivil toplum kuruluşları ile işbirliğine giden fikir öncüsü vizyoner şirketlerin sayısı hızla artıyor. (Toplumsal fayda yaratmak tabii ki salt bağış yapmak anlamına gelmiyor. Toplumda değişim yaratmak için STK’lar ve özel sektör arasında uzun vadeli stratejik ortaklıklar kurulması gerekiyor.)

ŞİRKET ÇALIŞANLARI DA GÖNÜLLÜLÜK SÜRECİNE KATILIYOR VE BAĞIŞÇILIK TOPLUM GENELİNE YAYILIYOR

Kurumsal Sosyal Sorumluluk aracılığıyla topluma değer yaratmak; (başta organizasyonlara katmak için rekabet edilen yetenekler tarafından olmak üzere) hem bir toplumsal beklenti, hem de sağlıklı bir iş stratejisi… Bu kapsamda, şirket çalışanları da gönüllülük sürecine katılıyor ve bağışçılık toplum geneline yayılıyor.

Özel sektörün STK’larla işbirliğini tercih etmesinin temel nedeni ise, ekonomik sürdürülebilirliğin sadece finansal sonuçlarla sağlanamayacağını anlamış olması doğal olarak…

Eski bir Darüşşafaka Cemiyeti Başkanı olarak bu aşamada Türkiye İş Bankası ve Darüşşafaka Cemiyeti arasında yürürlükte olan, dünyada biricik, benim bildiğim başka bir benzeri olmayan 81 İLDEN 81 ÖĞRENCİ PROJESİ’nin bu alanda platin / en iyi örneklerden olduğunu mutlulukla vurgulamak gerekir. Bu proje ile ülke sayesinde üretilen kaynaklarla ülkenin (ihtiyaç sahibi, daha az şanslı) evlatlarına EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ sunulmuş, çok ihtiyaç duyulan bir dönemde bir ilim-irfan yuvası ve yavrularına maddi ve manevi can suyu sağlanmış ve sağlanmaktadır.

Benzeri örneklerin, belki daha küçük bütçelerle başlayıp artarak iş dünyasında, sosyo-ekonomik yaşamda yaygınlaşması arzu edilir. Konjonktürel yaklaşımlar kısa vadeli, belki de heba edilen kaynaklar olacak, uzun vadeli yaklaşımlar hem topluma, hem de hissedara değer yaratacaktır. Her ekonomik ortamda –objektif ve strateji paralelinde- kurumsal sosyal sorumluluk destekçisi ve inananlarından olacağız.

Uzun lafın kısası; Sürdürülebilirlik kaynak meselesi… Kaynak ise ancak toplum gözündeki güven ve dolayısıyla İTİBAR ile mümkün… Hayat zor. Her zaman zor olacak. Konjonktürel durum bağış/sivil topluma her zaman zorluklar sunacak. Ülkemiz insanı paylaşmayı, hayır yapmayı seviyor ama göreceli hem dünya gerisinde, hem de kendisi zengin değil (gönlü olsa da.)

TOPLUMUN ALIŞKANLIKLARININ GELİŞMESİNİ BEKLEMEK YERİNE TÜM İYİ ÖRNEKLERİ İLE SİVİL TOPLUMUN AKTİF OLARAK TOPLUMU ÇEKMESİ DAHA DOĞRU

Görüşümüz, toplumun alışkanlıklarının gelişmesini BEKLEMEK YERİNE kurumsallığı, şeffaflık ve hesapverirliği, öz-denetimi ve tüm iyi örnekleri ile sivil toplumun aktif olarak toplumu ÇEKMEsinin daha doğru olacağı…

Sivil Toplum salt misyonları, konuları itibarıyla değil, demokratik gelişimimiz için de sorumluluğu olan bir ödev sahibi güç. Sivil Toplumda iyi yönetişim, iyi örnekler bir yandan toplumsal deneyim ve beklentiyi ileriye götürürken mikro anlamda da SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK çabası daha kolay adres edilebilecek.

Üçlemenin son ve 3. bölümünde sürdürülebilirlik, itibar, güven başlıklarını daha derin irdeleyip bu konuyu noktalamaya çalışacağız.

M.Tayfun Öktem

Darüşşafaka Cemiyeti Yüksek Danışma Kurulu Üyesi

Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı (2019-22)

oktem@turcomoney.com

 

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası