Son Haberler

Vergi yükünüzü azaltmak için Aralık ayı bitmeden bunları yapın!

-Yılın son ayına girerken şirketlerin muhasebe birimlerinde dönem sonu işlemleri de hız kazanmaya başladı.

Peki Aralık ayında yapılması gereken işlemler neler? Vergi yükünüzü azaltmak istiyorsanız, Aralık ayı bitmeden bunları mutlaka yapmanızda fayda var…

Yine bir mali yılın son ayına geldik. Şirketlerin muhasebe birimlerinde dönem sonu işlemleri telaşı başladı. Bu yoğunluk genellikle yılın son günlerinde artar, yeni yılın ilk aylarını da kapsayacak şekilde hızlanarak devam eder. Yıl sonu hesap mutabakatları, stok sayımları, vergi usul kanuna göre yapılması zorunlu değerlemeler, ayrılması gereken karşılıklar… Tüm bu işlemler muhasebe birimlerinin rutin yıl sonu telaşının birer parçasını oluşturur. Nihayet Mart, Nisan aylarında işletmenin faaliyetlerini içeren finansal tabloları kesinleşip yıllık beyannamelerin verilmesiyle “dönem sonu” son bulur.

Dönem sonunda en önemli ay Aralık’tır. Bazı konularda işletme sahip ve yöneticileri tarafından bu ay içinde yapılması gereken bazı değerlendirmeler, verilmesi gereken kararlar ve en geç Aralık tarihini taşıması gereken işlemler söz konusudur. Bazıları hak düşürücü süre niteliğinde olan bu işlemlerle ilgili bazı hatırlatmalar bu yazımızın konusu oluşturuyor. İşletme sahip ve yöneticilerinin bu konularda bilgi sahibi olması ve zaman kaybetmeden harekete geçmelerinde yarar var.

Öncelikle, 26 Aralık’ta sona erecek olan indirimli orana tabi satışlardan doğan KDV iadelerine ilişkin süreye dikkat çekelim. Sonra da 31 Aralık’ta süresi dolacak olan diğer işlemlere değinelim.

KDV İADESİNDE KASIM 2021 BEYANNAMESİNE DİKKAT!

Mükelleflerin indirim yoluyla telafi edemedikleri KDV, devreden KDV olarak bilançolarında bir alacak yaratmakta ve finansman yükü oluşturuyor. KDV sistemimizin mekanizması, yeni satışlar nedeniyle tahsil edilecek KDV ile bilançolardaki devreden KDV’nin olabildiğince mahsup edilmesi kalan kısmın işletme ömrü boyunca gelecek dönemlere devredilmesi şeklinde işletiliyor.

Yasada tanımlanan bazı özel durumlar dışında bu KDV alacağının işletmelere iade edilmesi mümkün değildir. İade hakkı tanınan KDV tutarlarının geri alınabilmesi için KDV Kanunu ve tebliğlerde son derece katı bir yaklaşımla belirlenmiş işlemlerin süresi içinde tamamlanması gerekiyor.

KDV iadeleri esas olarak,

  • indirimli orana tabi teslim ve hizmetler,
  • tam istisnaya konu (ihracat istisnası, taşımacılık istisnası, teşvik belgeli yatırımlar vb.) işlemler,
  • ve kısmi KDV tevkifatları

nedeniyle oluşuyor.

2019 yılının başından itibaren KDV iadesinin talep edilebileceği süreler sınırlandı ve başvurular şekle bağlandı. Ayrıca, Yeminli Mal Müşavirlerin KDV İade Tasdik raporlarını belli süre içinde ibraz etmeleri şartı getirildi. Süreler ve şekil şartları yukarıda belirtilen üç ana grup itibariyle belirlendi. Bunlar hak düşürücü süreler olduğundan azami dikkat gerektiriyor.

Buna göre;

  • 2020 yılında indirimli orana tabi işlemler gerçekleştiren– yani %1 veya %8 oranıyla satış yapan- KDV mükelleflerinin en geç 26.12.2021 tarihine kadar verilecek olan Kasım dönemi KDV beyannamesi ile iadeyi talep etmeleri ve ayrıca 31 Aralık 2021 tarihine kadar iade talep dilekçesi ve ekleriyle birlikte bağlı bulundukları vergi dairesine başvurmaları gerekiyor.
  • 2019 yılında tam istisna nedeniyle iadeye tabi işlemi olan mükelleflerin 31.12.2021 tarihine kadar ilgili dönem beyannamelerinde ilgili dönem beyannamelerinde istisnaya ilişkin yüklenilen KDV sütununu doldurmaları gerekiyor. Bu kapsamda, eğer gerekiyorsa ilgili dönemlerin düzeltme beyannameleri ve internet vergi dairesi liste yüklemeleri de tamamlanmış olmalıdır. Ayrıca, mükellefler en geç bu süre içinde iade talep dilekçesi ve ekleriyle birlikte vergi dairesine başvurarak iade talebinde bulunmalıdır. 2020 yılında tam istisna nedeniyle iadeye tabi işlemi olan mükelleflerin 31.12.2022 tarihine kadar süresi mevcuttur.
  • 2019 yılında kısmi KDV tevkifatına tabi işlemleri olan mükellefler en geç 31.12.2021 tarihine kadar ilgili dönem beyannamelerinde iadeye konu olan KDV alanında beyan etmeli ve bu süre içinde standart iade talep dilekçesiyle ve ekleriyle birlikte bağlı bulundukları vergi dairesine başvurmalıdır. 2020 yılında KDV tevkifatı nedeniyle iadeye tabi işlemi olan mükelleflerin 31.12.2022 tarihine kadar süresi mevcuttur.

VARLIK BARIŞI 31 ARALIK’TA SONA ERİYOR…

7256 sayılı Yasa ile getirilen ve Varlık Barışı olarak bilinen Gelir Vergisi Kanunu’nun Geçici

93’üncü maddesinde yer alan başvuru süreleri 30 Haziran 2021 tarihinden 31 Aralık 2021

tarihine uzatılmıştı.  Bu düzenlemenin ana hatlarını hatırlamakta yarar var.

  • Yurtdışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının Kanun kapsamında yurda getirilmesi mümkündür.
  • Yurt içinde bulunan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, vergi dairesine bildirilerek kanuni defter kayıtlarına alınabiliyor
  • Bildirimde bulunulacak varlıklara ilişkin olarak hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacak
  • Yapılan bildirimden dolayı herhangi bir vergi ödenmeyecek

Düzenlemenin işletme sahipleri için cazip bir yönü şu olabilir. Varlık Barışı kapsamında bildirilen varlıklar, 31.12.2021 tarihine dönem kazancının tespitinde dikkate almaksızın işletmeye dâhil edebilir, kanuni defterlere kaydedilebilir. Bu takdirde, söz konusu varlıklar vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate alınmaksızın işletmeden çekilebilir.

ÖRTÜLÜ SERMAYE TUZAĞINDAN KAÇINABİLİR MİYİZ?

Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre, örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkı ve benzeri giderler kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınamaz.

Kanun’un 12. Maddesi’nde, kurumlar vergisi mükelleflerinin ilişkili olduğu kişilerden aldığı borçların öz sermayenin üç katını aşması durumunda bu borçlanmaların örtülü sermaye sayılacağı belirtiliyor. Kuruluşun dönem başındaki öz sermayesinin sıfır veya negatif olması durumunda, kuruluşun ortaklardan ve ilişkili taraflardan aldığı tüm borçlar örtülü sermaye olarak kabul edilecek.

Kıyaslamaya konu olan öz sermaye tutarı dönem başındaki değeri ifade ediyor. Dikkat edilirse, yıl içinde borçlanma tutarı değişiklik gösterse bile kıyasa konu dönem başı öz sermaye değeri tüm yıl boyunca sabit kalıyor. 2022 yılı için öz sermaye tutarı aynı zamanda 2021 sonundaki öz sermaye değerini ifade ettiği için, işletmenin 31.12.2021 tarihinde ulaşacağı öz sermaye tutarı, 2022 yılı boyunca örtülü sermaye için sabit bir ölçü teşkil edecektir. 2022 yılında oluşabilecek finansman ihtiyacının ortaklar tarafından karşılanması halinde şirketin öz sermayesi zayıf kalırsa, bu finansmana ilişkin faiz ya da kur farkı gibi finansman giderleri ilave vergi yükü yaratacak. 2022 yılı içinde yapılacak sermaye artırımı yahut öz sermayeyi artırabilecek diğer katkılar örtülü sermaye eşiğini yükseltmeye yardımcı olamayacak. Bu nedenle, ortaktan veya diğer ilişkili kişi ve kuruluşlardan borçlanan veya borçlanmayı planlayan kurumlar vergisi mükelleflerinin Aralık ayı içinde öz sermayeyi güçlendiren önlemleri fiilen uygulamış olmaları çok önemlidir. Örneğin, ortak alacağının bir kısmının sermayeye eklenmesi, Vergi Usul Kanunu’nun geçici 31. Maddesinde yer alan yeniden değerleme imkanından yararlanılması, varlık barışı hükümlerinden istifade edilerek bazı varlıkların işletme kayıtlarına alınması, taşınmaz veya iştirak hisselerinin kurumlar vergisi istisnası kapsamında satılarak elde edilecek karın fon hesabına alınması gibi önlemlerle, 2021 sonundaki öz sermaye rakamının yükseltilerek, 2022 yılındaki ilişkili kişilerden temin edilecek finansmana engel olacak bir tuzağa dönüşmesi engellenebilir.

FİNANSMAN GİDER KISITLAMASINI HAFİFLETEBİLİRSİNİZ

Yukarıda değindiğimiz örtülü sermayeden kaçınabilmek için alınacak öz kaynakları güçlendirme önlemleri finansman gider kısıtlamasının getirdiği vergi yükünün azaltılması için de yararlı olacaktır. Örtülü sermaye uygulamasından farklı olarak, finansman gider kısıtlamasında, borcun ortaklardan veya ilişkisiz taraflardan alınmış olmasının önemi yoktur.

2021 yılında yeniden hayatımıza giren finansman gider kısıtlaması nedeniyle kur farkı, vade farkı, faiz ve komisyon gibi finansal harcamalar daha da önemli hale geldi. 3.2.2021 Tarih ve 3490 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’na göre, kullandığı yabancı kaynaklar öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının % 10’u kurum kazancının tespitinde indirim olarak kabul edilmeyecek. Bu gibi giderler, kanunen kabul edilmeyen gider (KKEG) olacak.

Yüksek oranda dış kaynak kullanan işletmelerin vergi yükünü önemli ölçüde artıran bu düzenlemenin getireceği külfeti azaltmanın bir yolu borçları azaltmak ise diğer bir yolu da öz sermayeyi güçlendiriyor.

Örneğin, 7326 Sayılı Kanun ile Vergi Usul Kanun Geçici 31. Maddesinde düzenlemeye göre, kanunun yürürlüğe girdiği Haziran ayı itibariyle işletmelerin aktifinde yer alan taşınmazlar 31 Aralık 2021 tarihine kadar yeniden değerlemeye tabi tutularak değerleri artırılabilir.

Böylece oluşan fark üzerinden %2 vergi ödenecek ve bu fark bilanço pasifinde öz kaynak kalemine fon olarak eklenecek. Öz kaynak tutarının artışı, finansman gider kısıtlamasında KKEG yazılacak tutarı azaltabileceği gibi, belki de işletmenin tamamen bu uygulamanın bu kapsam dışında kalmasını sağlayabilir.

ŞÜPHELİ ALACAKLARINIZI BELGELENDİRİN…

Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesine göre, dava ve icra aşamasında bulunan alacaklar şüpheli alacak karşılığı ayrılmak suretiyle vergi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınabiliyor.

Yasada alacağın şüpheli hale geldiği tarihte karşılık ayrılmasını zorunlu kılan bir hüküm olmadığı halde mali idare öteden beri, karşılığın ancak ve sadece alacağın şüpheli hale geldiği yıl ayrılabileceği görüşünde.

Danıştay’ın birbirinden farklı yönde kararları olmasına rağmen, Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 1999 yılında aldığı kararda mükellefin kendi istediği yılda karşılık ayırmasının dönem kazancının keyfi olarak mükellefin seçimine göre belirlenmesi sonucunu doğuracağı, bu nedenle karşılığın sadece alacağın şüpheli hale geldiği yıl ayrılması gerektiği sonucuna varıldı.

İşletmelerin finansmanı açısından oldukça zorlu geçen 2021 yılında şüpheli alacak niteliğine bürünmüş olan alacakların belirlenerek gerekli işlemlerin 31.12.2021 tarihinden önce yapılması, işletmelerin hak kaybına uğramaması bakımından oldukça önemlidir.

Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ile ilgili olan ve bu faaliyetler çerçevesinde elde edilen belgeli ve belgesiz alacaklara karşılık ayrılması için alacağın dava ve icra safhasında olması gereklidir. Demek ki, şüpheli alacağın gider yazılabilmesi için icra merciine veya mahkemeye başvurularak dosya açtırılmış olması gerekir.

Ayrıca tutarı 3.000 Türk lirasını aşmayan küçük alacaklara karşılık ayrılabilmesi için de yine yıl kapanmadan önce, borçlu protesto edilmeli veya borçluya birden fazla yazılı talepte bulunulmuş olmalıdır.

7338 sayılı Kanunla, 2021 yılından itibaren, İşletme hesabı esasında defter tutan mükelleflere de şüpheli alacaklarını gider yazma imkânı tanındığını hatırlatalım.

SABİT KIYMET YENİLEME FONU’NUZU KULLANIN…

Yenileme fonu, amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satılması sonucunda oluşan karın alınan aynı tür iktisadi kıymetin amortismanından düşülmek suretiyle vergi erteleme avantajı sağlayan bir uygulamadır.

Vergi Usul Kanunun 328. Maddesine göre, satıştan kaynaklanan kar pasifte geçici bir hesapta (549-Özel Fonlar) tutulabiliyor ve bu fonda azami üç yıl kalabiliyor. Üç yıllık sürenin ne zaman dolduğu konusu yakın zamana kadar oldukça tartışmalıydı. İdare ve yargı arasında süre konusunda farklı görüşler söz konusu idi. Mali İdare üç yıllık sürenin ilk yılını satışın yapıldığı yıl olarak kabul ederken, Danıştay ise süreyi satışın yapıldığı yılı takip eden yıldan itibaren başlatan kararlar karar veriyordu.

26 Ekim 2021’de 7338 sayılı Kanunla değiştirilen madde hükmüne göre, satıştan doğan kâr, satışın yapıldığı tarihi takip eden üçüncü takvim yılının sonuna kadar pasifte geçici bir hesapta tutulabilir. Bu süre içinde, satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi veya benzer mahiyetteki bir iktisadi kıymetin iktisabı gerçekleşmezse, geçici hesapta tutulan kâr, satışın yapıldığı yılı takip eden üçüncü takvim yılının kâr ve zarar hesabına eklenir.

Bu durumda, 2019 yılında satış yapılarak yenileme fonu ayrılmış olması halinde 31.12.2021 tarihine kadar fonun kullanılması gerekir.

Ahmet Cangöz

Ortak | Grant Thornton Türkiye

cangoz@turcomoney.com

 

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası