Son Haberler

2023 için kristal küre neler diyor?

-2022, aslında olabilecek… Ama bir türlü olamayan şeylerin yılı olarak hatırlanacak…  2022, çoğu piyasanın yükseldiği ve sadece birkaçının düştüğü ve yatırımcıların hemen her zamanki gibi makul getiriler elde ettiği bir yıl olabilirdi… ama öyle olmadı. 2022, yılın geri kalanına tıpatıp benzeyen karmakarışık bir ayla kapandı. Peki bu yıl neler oldu ve gelecek yılda ufukta neler var?

-23 Aralık itibariyle yılın asıl kazananı Türk Lirası bazında %194 getiri ile (ABD Doları bazında %109) hem yerel hem de ABD Doları cinsinden dünya çapında en yüksek getiriyi sağlayan Türk borsası oldu. Türk Lirası’na karşı ABD Doları tutan yatırımcılar da 2021’in sonundan bu yana %40 getiri elde ettiler. Aslında, 2022’de gelişmiş ve gelişmekte olan piyasa para birimlerinin çoğu ABD Doları karşısında değer kaybetti. 

-FTX hikayesi tıpkı Enron ve Madoff skandallarında olduğu gibi zamanla gün ışığına çıkacak şok edici yeni ayrıntılarla birlikte 2023’te ve sonrasında gündemi meşgul etmeye devam edecek. Dijital paralarla ilgili negatif haberlere rağmen, Bitcoin’deki düşüş yavaşlarken Ethereum’daki kayıplar devam etti. 23 Aralık itibarıyla Bitcoin yalnızca -%2 düşerken, Ethereum -%6 kaybetti. Bitcoin ve Ethereum yılbaşından bu yana sırasıyla -%64 ve -%67 kaybetti.

-Tedarik zinciri nedeniyle oluşan enflasyonla mücadele eden merkez bankaları da faizleri artırıyor. Ama faiz artırımlarının ne kadar etkili olacağını hiçbiri tam olarak bilmiyor. Merkez bankaları şu anda deneme yanılma yöntemiyle sorunu çözmeye çalışıyor. Çünkü içinde bulunduğumuz makroekonomik ortam, geçmişte yaşadığımız her dönemden oldukça farklı. Örneğin, ABD şu anda son 40 yılın en yüksek enflasyonuyla birlikte en düşük işsizlik seviyesini aynı anda yaşıyor.

-Piyasalar, merkez bankalarının enflasyonla etkili bir şekilde savaşabileceklerine ikna olmuş değil. ABD hisse senedi piyasaları, FED’in son toplantısında %4,75’ten %5,1’e yükselttiği gelecek seneki faiz beklentisini fiyatlara yansıtmış durumda. Fakat, FED’in ve diğer merkez bankalarının enflasyon tahmini konusunda ne kadar zayıf oldukları göz önüne alındığında, piyasaları 2023’te büyük bir sürpriz bekliyor olabilir.

-2023 yılında hisse senetleri muhtemelen tahvillerin yanı sıra düşüşünü sürdürür. ABD faizlerinin getiri eğrisi, FED’in faiz artışları ve ileriki dönemlerde resesyon yani kısacası stagflasyon olasılığı nedeniyle muhtemelen negatif eğimli olmaya devam eder (yani kısa vadeli getiri faizleri, uzun vadeli getiri faizlerinden daha yüksek olur).

-ABD Doları’nın piyasanın riskli yatırımlardan uzaklaşması nedeniyle diğer para birimlerine karşı bir kez daha zafer kazanmasıyla birlikte, şirket tahvilleri ile devlet tahvilleri arasındaki faizlerinin farklarının tekrar genişleyeceği anlamına gelebilir. Bunun nedeni faizlerin ve riskin arttığı dönemlerde yatırımcıların şirket tahvili gibi daha riskli yatırımlardan devlet tahvili gibi daha az riskli yatırımlara yönelme eğilimi göstermesi.

-Bu ortam, kripto pazarları için pek iyi olmaz, ancak muhtemelen altın fiyatlarını yükseltir. Kışın beklendiği gibi sert geçmesi petrol fiyatlarını yükseltebilir. Ancak, OPEC’in üretimi kısmayacağı varsayılırsa, ABD Stratejik Petrol Rezervlerini 70$ civarında yeniden doldurma planına sadık kalır ve yeni jeopolitik riskler oluşmazsa, uzun vadede petrol fiyatları 70-80 Dolar aralığında sabitlenebilir.

-Geleceği mükemmel olarak tahmin etmek imkânsız. Ancak bahsettiğimiz bilgiler ışığında kristal küremize bakarsak bu yılın sonu, muhtemelen piyasalar için iniş ağırlıklı olan bu dönemin sonu olmayacak. 2023’te yukardaki senaryonun en azından bir kısmının gerçekleşmesi ve piyasalardaki düşüşün en azından bir süre daha devam etmesi kuvvetle muhtemel.

2022, aslında olabilecek… ama bir türlü olamayan şeylerin yılı olarak hatırlanacak…

Covid sorunu kökünden çözülebilirdi ama olmadı. Tedarik zinciri sorunları ortadan kalkabilirdi ama kalkmadı. Rusya ile Ukrayna arasındaki ihtilaf sona erebilirdi ama ermedi. FTX, likidite krizinden kurtulabilirdi ama olmadı. Enflasyon beklendiği gibi geçici olabilirdi ama o da olmadı.

Hisse senetleri ve tahvil piyasalarındaki zararlar toparlayabilirdi, ama öyle olmadı… İngiltere Başbakanı Liz Truss başarılı olabilirdi ama olmadı… ve Fransa Dünya Kupası’nı kazanabilirdi ama kazanamadı.

2022, çoğu piyasanın yükseldiği ve sadece birkaçının düştüğü ve yatırımcıların hemen her zamanki gibi makul getiriler elde ettiği bir yıl olabilirdi… ama öyle olmadı.

Peki bu yıl neler oldu ve gelecek yılda ufukta neler var?

2022, yılın geri kalanına tıpatıp benzeyen karmakarışık bir ayla kapandı.

2022’NİN EN ÇOK KAZANDIRAN BORSA ENDEKSİ TÜRK HİSSE SENETLERİ OLDU

23 Aralık itibariyle yılın asıl kazananı Türk Lirası bazında %194 getiri ile (ABD Doları bazında %109) hem yerel hem de ABD Doları cinsinden dünya çapında en yüksek getiriyi sağlayan Türk borsası oldu. Yerel para birimi bazında en çok kaybeden borsa da -%40 ile Rusya oldu.

 

Kaynak: Bloomberg

Not: Getiriler 31 Aralık 2021 ile 23 Aralık 2022 tarihlerinde yabancı yatırımcılara açık olan borsalarda yerel para birimi cinsinden kapanış fiyatları üzerinden hesaplanmıştır. Birden fazla borsa bulununan ülkelerde gösterge endeksler baz alınmıştır.

Öte yandan, elinde Türk Lirası’na karşı ABD Doları tutan yatırımcılar da 2021’in sonundan bu yana %40 getiri elde ettiler. Aslında, 2022’de gelişmiş ve gelişmekte olan piyasa para birimlerinin çoğu ABD Doları karşısında değer kaybetti. ABD Doları’nın Euro, Japon Yeni, İngiliz Sterlini, Kanada Doları, İsveç Kronu ve İsviçre Frangı’nın ağırlıklı bir bileşimi karşısındaki değerini ifade eden DXY endeksi, getiri savaşında zaferini ilan etmeye devam etti. Eylül ayından bu yana biraz düşmesine rağmen, DXY yatırımcısına 23 Aralık itibariyle yıllık bazda %9 gibi kayda değer bir getiri sağladı.

HEM GLOBAL HİSSE SENETLERİ HEM TAHVİLLER YILI ZARARLA KAPATTI

23 Aralık itibariyle hisse senetleri ve tahviller yılı ekside kapatırken, belli başlı emtialar ciddi zarar yazmadan veya biraz artı getiriyle yılı bitirmeyi başardılar. Global hisse senedi piyasaları endeksi MSCI ACWI -%19,5 getiriyle tekrar ayı piyasasının sınırına kadar geriledi. Gelişmekte olan hisse senedi piyasaları endeksi MSCI EEM ise sene başından bugüne -%22,5’lık kayıpla ayı piyasası bölgesinde kalmaya devam etti. Okuyucularımıza hatırlatmak adına, ayı piyasası, bir endeksin son zamanlardaki en yüksek seviyesinden %20 veya daha fazla düşmesi olarak kabul edilir.

Tahviller ise aynı dönemde seneyi ekside ve birbirine benzer getirilerle kapattılar. Hem Bloomberg Global Toplu Tahvil Endeksi (Global Aggregate Bond Index) hem de Bloomberg Global Yüksek Getirili Tahvil Endeksi (Global High Yield Bond Index) sen başından bu yana -%10,6 kaybetti. Bloomberg Global Kurumsal Tahvil Endeksi (Global Corporate Bond Index) ise -%13,6 ile aynı dönemde üç endeks arasında en çok kayıp yaşayan endeks oldu. Bir miktar dalgalanmanın ardından, 23 Aralık itibariyle ABD bazlı ham petrol WTI ilk ay vadeli işlem sözleşmesi sene basından itibaren %5,5 getirirken, aynı dönemde altının ilk ay vadeli işlem sözleşmesi -%1,2 kaybetti.

FTX’İN ETKİLERİ KRİPTO FİYATLARINI BASKILAMAYA DEVAM ETTİ

Milyarlarca dolarlık kripto borsası FTX’in ve kardeş şirketi Alameda’nın Kasım ayında birkaç gün içinde olağanüstü bir şekilde iflas etmesinin etkileri Aralık ayında da devam etti. FTX müşterileri ve yatırımcılarının milyarlarca dolarının nasıl iç edildiğine ve Alameda’yı finanse etmek için kullanıldığına dair yeni bilgilerin gün ışığına çıkmasını takiben, FTX’in mimarı ve eski CEO’su Sam Bankman-Fried, hakkında açılan davalar nedeniyle ABD’ye iade edilmek üzere Bahamalar’da tutuklandı. Büyük olasılıkla FTX hikayesi tıpkı Enron ve Madoff skandallarında olduğu gibi zamanla gün ışığına çıkacak şok edici yeni ayrıntılarla birlikte 2023’te ve sonrasında gündemi meşgul etmeye devam edecek.

Dijital paralarla ilgili negatif haberlere rağmen, Bitcoin’deki düşüş yavaşlarken Ethereum’daki kayıplar devam etti. 23 Aralık itibarıyla Bitcoin yalnızca -%2 düşerken, Ethereum -%6 kaybetti. Bitcoin ve Ethereum yılbaşından bu yana sırasıyla -%64 ve -%67 kaybetti. Servet kaybını daha belirgin anlatmak adına bunu şöyle de açıklayabiliriz. Yatırımcıların Bitcoin ve Ethereum yatırımlarının 2021’in sonundaki seviyelerine ulaşması için sırasıyla +%175 (yani 2,75 kat) ve %200 (yaklaşık 3 kat) kazanması gerekiyor. Bu tür olaylar, yatırımın altın kurallarından birinin güzel bir örneği – öncelikli olan büyük kazançlar elde etmek değil, büyük kayıplardan kaçınmak.

PİYASALAR YIL SONUNA DOĞRU HIZLA YÖN DEĞİŞTİREBİLİR

Aralık ayında hisse senedi piyasaları yukarı mı yoksa aşağı mı gideceğine karar veremedi. Ancak nihayetinde yönün aşağı olması gerektiğinde karar kıldı. Bu durum aslında hiç de şaşırtıcı değil. Bir önceki sayımızda da değindiğimiz üzere, sene sonu tatili yaklaştıkça yatırımcıların genellikle pozisyonlarını kapatmasıyla birlikte piyasalardaki likiditenin azalması kaçınılmaz. Dolayısıyla bu dönemlerde, piyasaların alım satım baskılarına daha hassas olduğunu belirtmemiz gerek.

Tabi tek neden sadece likiditede değil. Aralık ayının başında yatırımcılar, ABD enflasyon verilerinin beklenenden daha düşük gelmesi ihtimali nedeniyle oldukça heyecanlanmıştı. Öyle ki verilerin açıklanacağı 13 Aralık gününe kadar ABD hisse senedi endeksi SP500 birkaç gün içinde %2’lik bir çıkış yaşadı. Gerçekten de enflasyon inmişti. Çekirdek enflasyon Kasım’da %6,3 iken Aralık’ta %6’ya ve ana enflasyon da Kasım’da %7,7’den Aralık’ta %7,1’e düşmüştü. Bu harika bir haberdi. Ancak piyasalar her zaman olduğu gibi önce söylentiyi satın alıp sonra da haberi sattı. Kısacası piyasalar frene bastı. Çünkü nihayet enflasyonun devam edeceğine ikna olmuşlardı. Akabinde hem de tam bir gün sonra ABD Merkez Bankası FED yılın son faiz kararında %0,50’lik artışla Haziran’dan bu yana en düşük faiz artırımını gerçekleştirerek gösterge faizini %4,25-4,5’e çekti. Bu haber ilk başta piyasa oyuncularını faiz artışlarının nihayet sona ereceğine dair umutlandırdı. Ancak FED yetkilileri, enflasyonla mücadele kararlılıklarının altını çizmekte gecikmediler.

PİYASALARDA DURUM DAHA DA ÇİRKİNLEŞEBİLİR

Eğer bu faiz artışı münferit bir olay olsaydı, belki de global hisse senedi piyasaları bunu umursamaz ve neşeli yükselişlerine devam edebilirlerdi. Fakat aynı günlerde İngiltere Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankası, Kanada Merkez Bankası ve hatta Avustralya Merkez Bankası dahil olmak üzere büyük birkaç merkez bankası daha hedef faizlerini %0,25 ila %0,5 arasında arttırırken faizlerin yükselmeye devam edeceğinin de sinyalini verdiler. Piyasalar nihayet hem enflasyonun hem de faiz artışlarının henüz sona ermeyeceği gerçeğinin farkına vardı. Hatta durum daha da çirkinleşebilirdi.

Neden?

Aslında çok basit bir nedenden dolayı. Enflasyonla mücadelede para politikası araçları yetersiz. Merkez bankaları da bunun fakında ve bir taraftan durumu analiz edip diğer taraftan da çözmeye çalışıyorlar. Çok geriye gitmeye gerek yok; FED’in geçen sene Aralık’taki toplantısını hatırlayın. Tüm FED üyelerinin ileriye dönük FED gösterge faiz oranının ne olacağına dair yaptıkları tahminlerin her tarihteki ortalamasını gösteren grafiğe bakarsanız (aşağıdaki grafikteki beyaz çizgi), 2022’nin sonuna yani bugüne kadar faizi sadece 3 kere arttırarak FED gösterge faizini %0,25’ten sadece %0,75’e çıkartmayı beklediklerini gösteriyor.

Ama biz %0,75’in yakınlarında bile değiliz. %4,5’deyiz!

 

Kaynak: Bloomberg

FED CİDDİ OLARAK YANILDI

Bu küçük bir hata payı da değil. Sadece bir yıl içinde %3,5 gibi büyük bir fark var kendi tahminleriyle gerçek rakamlar arasında. Belli ki makroekonomik koşulları tahmin etmede FED hiç başarılı değil. Geçen yıl FED’in defalarca enflasyonun “geçici” olduğunu söylediğini hatırlıyor musunuz? Covid kısıtlamalarının kalkması ve hayatın normale dönmesiyle birlikte talebin biraz artacağını, ancak bunun yoldaki “küçük” bir tümsek olduğunu ve bu darboğazın kendi kendine kaybolacağını söylediler… ama hiç de öyle olmadı.

Kısacası FED ciddi olarak yanıldı ve hala da tam olarak taşların nasıl yerine oturacağını bilmiyor. İşin enteresan tarafı, 14 Aralık’taki toplantılarında da bunu itiraf ettiler ve daha ne kadar faiz arttıracaklarını bilmediklerini söylediler. Bu durum sadece ABD’ye özgü değil. Tedarik zinciri nedeniyle oluşan enflasyonla mücadele eden diğer merkez bankaları da aynı durumda. Faiz artırımlarının ne kadar etkili olacağını hiçbiri tam olarak bilmiyor.

Merkez bankaları aslında şu anda deneme yanılma yöntemiyle sorunu çözmeye çalışıyorlar. Çünkü içinde bulunduğumuz makroekonomik ortam, geçmişte yaşadığımız her dönemden oldukça farklı. Örneğin, ABD şu anda son 40 yılın en yüksek enflasyonuyla birlikte en düşük işsizlik seviyesini aynı anda yaşıyor… ve ciddi bir resesyon ve hatta daha da kötüsü stagflasyon riski var, yani düşük veya negatif ekonomik büyümeyle (ve yüksek işsizlik seviyesiyle) birlikte enflasyon.

FED ve diğer merkez bankalarının en büyük korkusu da bu çünkü içinden çıkılması çok zor bir durum stagflasyon. Öyle bir durumda faiz oranlarını yükseltmek enflasyonu düşürür, ancak oranları çok hızlı veya çok fazla yükseltmek ekonomik büyümeye zarar verip resesyona neden olabilir… oranları yeterince veya yeterince hızlı yükseltmemek ise aniden yükselen enflasyona yol açabilir. Bu da nihayetinde gene resesyona neden olabilir. Dolayısıyla, şu anda ekonomi resesyona girmeden evvel enflasyonu hızlıca kontrol altına almak merkez bankaları için hayati önem taşıyor. Bu nedenle FED, iki büyük petrol şokunun tetiklediği ve ABD tarihinin en yüksek enflasyon dönemlerinden biri olan 1970’lerdeki “Büyük Enflasyon” olarak adlandırılan dönemden bu yana tarihinin en agresif faiz artırımlarından birini uyguluyor. Ancak, o donemde sadece enflasyon değil, işsizlik de yüksekti. Bugün öyle değil… ve o dönemdeki enflasyonu tetikleyen petrol fiyatı, bugünün enflasyonunun nedeni değil.

İçinde bulunduğumuz ortama benzer sayılabilecek tek dönem, arz düşerken talebin artması nedeniyle enflasyonun yükseldiği 2. Dünya Savaşı sonrası. Ancak o döneme nazaran gene bir fark var; o zamanlarda olan fakat bugün olmayan fiyat sabitleme politikaları.

MERKEZ BANKALARININ FAİZ ARTTIRMASI ENFLASYONU YÜKSELTEBİLİR 

Kısacası, bugünün şartları diğer dönemlerin hepsinden farklı. Dolayısıyla daha önce işe yarayan para veya maliye politikaları bugün işe yarayabilir veya çalışmayabilir. Ancak kesin olarak bildiğimiz bir şey var. Bu seferki enflasyon, sadece talep veya petrol gibi tek bir emtiada oluşan beklenmedik bir fiyat artışı kaynaklı değil. Talep, elbette sorunun bir parçası, ancak bu aynı zamanda arz kaynaklı bir problem. Bu nedenle, bu sorunun tek başına para politikası ile çözülmesi zor. Hatta faiz artışlarının durumu daha da kötüleştirme olasılığı var.

Yükselen faizlerin gerçekten de talebi azaltmasını beklemek mantıklı. Bu da enflasyonun tabi ki bir nebze düşmesi anlamına geliyor. Ancak ekonomistler, yüksek faizlerin zaten sıkıntılı olan tedarik zincirini daha ne kadar zorlayacağı konusunda hemfikir değiller. Zira artan faizler şirketler için daha yüksek sermaye maliyeti demek. Bu da girdi maliyetlerini arttırarak… evet doğru tahmin ettiniz… daha yüksek enflasyon anlamına geliyor!

Merkez bankacıları ve monetaristler, para politikasının arz kaynaklı bir enflasyona çok etki etmeyebileceğini de itiraf ediyorlar. Ancak, faizlerin talebin tamamen bitmesine sebep olacak kadar yükselmesi durumunda enflasyonun eninde sonunda düşeceğini düşünüyorlar. Bu, ileri seviyede bir kanser hastasını aşırı düzeyde kemoterapi ile tedavi etmeye benziyor. Ümit edilen sonuç, ekstrem miktarda kemoterapinin kanseri öldürmesi… tabii önce hastayı öldürmezse!

Para politikası kesin ve net hatları olan bir bilim dalı değil. Asla da olmadı. Bu nedenle Keynesçiler ve monetaristler, her iki tarafın yaklaşımının da belirli dönemlerde işe yaramış olması nedeniyle, enflasyonla mücadelede bugün kimin yaklaşımının en iyi olduğu konusunda sürekli tartışıyorlar. Ancak her iki tarafın da fikir birliğinde olduğu nokta, para politikasının enflasyonla mücadelede takribi bir araç olduğu… özellikle arz kaynaklı durumlarda. Çünkü bu tür durumlarda mali çözümleri de düşünmek gerekiyor. Bunlar, şirketlere verilen hükümet desteğini arttırmak ve/veya şirketlerin vergilerini düşürmek ve/veya enflasyona yol açan fiyat baskılarını azaltmak amacıyla şirketlerin maliyetlerini düşürmeye yönelik diğer çözümler gibi bir dizi maliye politikasını kapsayabilir. Bu politikaları uygulamak ve gevşetmek para politikaları kadar kolay olmayabilir. Ancak disiplinli bir yaklaşımla problemin semptomlarından ziyade kendisini çözmek mümkün.

PİYASALARI 2023’DE BÜYÜK BİR SÜRPRİZ BEKLİYOR OLABİLİR

İşte bu nedenlerden dolayı piyasalar, merkez bankalarının enflasyonla etkili bir şekilde savaşabileceklerine ikna olmuş değil. ABD hisse senedi piyasaları, FED’in son toplantısında %4,75’ten %5,1’e yükselttiği gelecek seneki faiz beklentisini fiyatlara yansıtmış durumda. Fakat, FED’in ve diğer merkez bankalarının enflasyon tahmini konusunda ne kadar zayıf oldukları göz önüne alındığında, piyasaları 2023’te büyük bir sürpriz bekliyor olabilir.

Peki o zaman neler olabilir?

Bu senaryoda, hisse senetleri muhtemelen tahvillerin yanı sıra düşüşünü sürdürür. ABD faizlerinin getiri eğrisi, FED’in faiz artışları ve ileriki dönemlerde resesyon yani kısacası stagflasyon olasılığı nedeniyle muhtemelen negatif eğimli olmaya devam eder (yani kısa vadeli getiri faizleri, uzun vadeli getiri faizlerinden daha yüksek olur). Bu da ABD dolarının piyasanın riskli yatırımlardan uzaklaşması nedeniyle diğer para birimlerine karşı bir kez daha zafer kazanmasıyla birlikte, şirket tahvilleri ile devlet tahvilleri arasındaki faizlerinin farklarının tekrar genişleyeceği anlamına gelebilir. Bunun nedeni faizlerin ve riskin arttığı dönemlerde yatırımcıların şirket tahvili gibi daha riskli yatırımlardan devlet tahvili gibi daha az riskli yatırımlara yönelme eğilimi göstermesi.

Bu ortam, kripto pazarları için pek iyi olmaz, ancak muhtemelen altın fiyatlarını yükseltir. Kışın beklendiği gibi sert geçmesi petrol fiyatlarını yükseltebilir. Ancak, OPEC’in üretimi kısmayacağı varsayılırsa, ABD Stratejik Petrol Rezervlerini 70$ civarında yeniden doldurma planına sadık kalır ve yeni jeopolitik riskler oluşmazsa, uzun vadede petrol fiyatları 70-80$ aralığında sabitlenebilir.

2023 PİYASALARDA DÜŞÜŞ AĞIRLIKLI BİR YIL OLABİLİR

Elbette bunların hepsi olası sonuçlar ve geleceği mükemmel olarak tahmin etmek imkânsız. Ancak bahsettiğimiz bilgiler ışığında kristal küremize bakarsak bu yılın sonu, muhtemelen piyasalar için iniş ağırlıklı olan bu dönemin sonu olmayacak. 2023’te yukarıdaki senaryonun en azından bir kısmının gerçekleşmesi ve piyasalardaki düşüşün en azından bir süre daha devam etmesi kuvvetle muhtemel.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, zayıf piyasalara ve yüksek dalgalanmaya karşı korunmak için portföyünüzde, hisse senetleri ve tahvillerin ötesinde çeşitli piyasa koşullarına dayanıklı ve çeşitlendirilmiş yatırım araçlarının olduğundan emin olmanın tam zamanı. Sizi ünlü yatırımcı Warren Buffet’ın meşhur ve çok yerinde bir sözüyle baş başa bırakmak istiyoruz “Kimin çıplak yüzdüğünü ancak gelgitte sular çekilince anlarsınız”. Sular bir süredir çekiliyor.

2023 yılınız kutlu olsun!

Ela Karahasanoğlu kimdir?

Ela Karahasanoğlu, merkezi Kanada’nın Toronto şehrinde bulunan EKR Total Portfolio Advisory’nin CEO’su olarak görev yapıyor. EKR, global kurumsal yatırımcılara ve varlık yöneticilerine alternatif yatırımlar ve portföy kurulumu ve yönetimi konularında danışmanlık hizmeti veriyor. Karahasanoğlu, daha önce 200 milyar doları aşan portföyü ile ABD ve Kanada’nın en büyük varlık yöneticilerinden biri olan BCI’da Fon Yönetimi Grubu’nun başındaydı.

Ela Karahasanoğlu’nun uluslararası yatırım ve finans alanlarında 25 yılı aşkın yönetici liderlik tecrübesi var. New York, Londra ve Toronto gibi dünyanın ileri gelen finans merkezlerinde UBS, Merrill Lynch, Mercer, CIBC Asset Management ve BCI gibi tanınmış varlık yönetimi, danışmanlık ve emeklilik fonu şirketlerinde çalıştı. Karahasanoğlu, kurumsal portföy yönetimi alanında konferanslara sık sık konuşmacı olarak davet ediliyor, Makaleleri ve konuşmaları küresel olarak yayınlanan Karahasanoğlu’nun, finans konusunda çok sayıda basılı eserleri bulunuyor. Ela Karahasanoğlu, merkezi Amerika’da bulunan ve kurumsal yatırım alanının önde gelen yayınlarından biri olan Institutional Investor tarafından 2020’de “Küresel Yenilikçi Lider“ ve 2018’de “Hedge Fund Yükselen Yıldızı” ödülüne layık görüldü.

Üsküdar Amerikan Koleji mezunu olan Ela Karahasanoğlu, 2000 yılında Amerika’da Georgetown Üniversitesi’nde MBA’ni tamamladı. 2002’den beri CFA ve 2010’dan beri CAIA unvanlarına sahip. 2018’den bu yana CAIA’nın Toronto Bölgesi Eş Başkanı olarak görev yapıyor. Karahasanoğlu, evlidir ve Toronto’da yaşıyor.

Ela Karahasanoğlu, MBA, CFA, CAIA

Uluslararası Yatırım Uzmanı

karahasanoglu@turcomoney.com

ela.karahasanoglu@ekrportfolioadvisory.com

https://www.linkedin.com/in/elakarahasanoglu/

 

 

 

 

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası