Son Haberler

Bölgesel kalkınmada sivil toplum

Bölgesel kalkınmanın en temel prensibi yerelin, kendi dinamiklerini fark etmesidir. Her bölgenin kendi rekabet avantajları var, önemli olan bu dinamik ve rekabet avantajlarını harekete geçirebilmektir.

Bölgelerarası gelişmişlik farklılıkları, ülkeden ülkeye eğilimi değişse de tüm ülkelerin yapısında karşımıza çıkıyor. çoğu ülkeler, sürdürülebilir ve dengeli kalkınmayı sağlayamamış ve bölgesel dengesizliklerin ortaya çıkardığı sosyo-ekonomik sorunlarla mücadele etmek zorunda kalmıştır.

ülkeler, bu bölgesel dengesizlikleri gidermek ve sürdürülebilir dengeli bir kalkınma süreci yakalayabilmek için günümüzde yeni arayışlar içerisine girmiştir. Elbetteki; her ülkenin kendi yapısı ve dinamizmi birbirinden farklıdır ancak bölgesel kalkınma için olmazsa olmaz altyapılar da mevcuttur. Dolayısıyla bu temel parametrelerin neler olduklarını net bir şekilde ortaya koymak ve ülkemiz için uygulanabilir ve sürdürülebilir bölgesel kalkınma modelini ortaya koymak gerekiyor.

Bölgesel kalkınma, merkezi yönetimle hükümetin müdahalesine dayanan tavandan-tabana bir yaklaşım yerine; yerel, bölgesel, ulusal ve hatta uluslararası aktörlerin katılımıyla gerçekleşecek bir süreci içeriyor. Yani bölgesel kalkınmanın en temel prensibi yerelin daha çok katılımcı olması ve yerelin kendi dinamiklerini fark etmesi ile ilintilidir. Her bölgenin kendi rekabet avantajları vardır. Bunlar genç nüfus, sermaye birikimi, sanayileşme, tarım, stratejik konum gibi parametrelerdir. Bölgesel kalkınma stratejisi dediğimizde de üzerinde düşünmemiz gereken konu, bu dinamikleri ve rekabet avantajlarını nasıl harekete geçirebileceğimiz ile ilintilidir. Bunu sağlamak, yani harekete geçmek elbette kolay değil. Bu sadece devletlerin ve hükümetlerin tek başlarına sağlayabilecekleri durum değildir. Sivil toplum ve diğer dinamikler bu konu üzerinde ciddi anlamda efor sarf etmedikçe açıkçası topyekün bir bölgesel kalkınmadan söz etmek hayli güç.

Türkiye’de bölgesel kalkınma stratejilerinin en temelinde yatan iki ana gövde şimdilik bizleri bir yere taşımaya çalışıyor. Bunlardan birincisi bölgesel kalkınma ajanslarıdır. Bu ajanslar her bölgenin kendi öz koşulları esas alınarak hazırlanmış ve tamamen bölgesel rekabet avantajlarını harekete geçirecek çalışmalar yapmaktadır. Tabii dünyanın gelişmiş ekonomilerinde benzeri süreçlerden daha önce geçildiğini de düşündüğümüzde, Türkiye’nin bu açıdan eksiklikleri de olabilir. Ancak iyi niyetli bir çaba içerisinde bu ajanslar, önemli bir açığı kapatmaktadırlar. Bölgesel kalkınma stratejileri açısından ikinci ana gövdeyi ise bölgesel iş dünyası, sivil toplum örgütleri oluşturuyor. Her ilde kurulan iş dünyası örgütlerinin dışında bölgesel iş dünyası örgütlerinin rolü bugün için çok önemli.

ülkemizde, iş dünyasının en önemli sivil toplum örgütü olan TüSİAD’ın bu açıdan yıllar önce bu gerçeği görerek desteklediği TüRKONFED oluşumu ve onun bünyesinde olan bölgesel Federasyonlar bu açıdan çok kritik. TüRKONFED bünyesindeki bölgesel federasyonların en temel misyonu bölgesel kalkınma stratejilerinin oluşturulması ve bu stratejilerin hayata geçirilmesi için çalışmalar yapmasıdır.

Türkiye bölgesel kalkınma konusuna ciddi anlamda eğilmek zorundadır. Zira bölgeler arası gelişmişlik farkı ve bölgelerin var olan potansiyellerinin yeterince değerlendirilememesi konuları geleceğimiz açısından düşündürücü. İşte bu nedenle bölgesel sivil toplum örgütlerine büyük iş düşmekte ve önemli bir rol üstlenmektedirler.

Tarkan KADOOĞLU

kadooglu@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Site Haritası