Son Haberler

Hileli LIBOR finansal işlemlere gölge düşürdü

hileli_libor_uluslararasi_finansal_islemlere_golge_dusurdu_1.jpg500-800 trilyon dolar civarında finansal işlemin üstüne endekslendiği LIBOR ve EURIBOR işlemleri bankacılık sisteminin en sık kullanılan “benchmark” oranları.

Libor skandalı ile ilişkili bankalar için 6.2 milyar dolar yükümlülük riski ortaya çıktı. Skandala karışmakla suçlanan 16 bankanın her biri için 400 milyon dolar tutarında risk mevcut.

İngiliz mali tekeli Barclays başta olmak üzere çok sayıda dev bankanın, uluslararası piyasalarda borçlanma maliyetlerini belirleyen LIBOR‘u manipüle ettikleri ortaya çıkmasıyla birlikte birçok ülkede peş peşe LIBOR soruşturmaları açıldı. Bu ayki yazımızda LIBOR ve ETKİLERİ üzerinde duracağız.

1986 yılında devreye giren LIBOR, kısa süreli bir faiz oranı olup, bir geceden başlayarak en çok 12 aylık hesaplanıyor. Dünyada finansal piyasalar arasında en iyi bilinen ve başta gelen gösterge faiz oranı LİBOR. İnterbank oranı olarak da anılır

LİBOR günümüzde, LİFFE, CME ve SIMEX gibi dünyanın önde gelen piyasalarında ve tezgahüstü piyasalarda işlem gören finansal araçlar ile türev ürünlerin faiz oranlarının hesaplanmasında yaygın olarak kullanılıyor.

Borçlanmada en temel göstergelerden birisi

Londra Bankalar Arası Faiz Haddi (LIBOR), 18 banka tarafından 15 vade ve 10 farklı para birimi için günlük olarak belirlenen bir oran. özellikle üç aylık dolar cinsinden LIBOR, bir bankanın o gün saat 11’de başka bankalardan üç aylığına dolar cinsinden borçlanmak için ödemeye razı olduğu faiz oranını belirtiyor. Yani bu oran, bankaların borçlanma maliyetlerini ifade eden en temel göstergelerden bir tanesi.

Bugün itibarıyla, 18 banka her gün saat 11’de ödemeye hazır oldukları faiz oranını açıklıyorlar; en yüksek oranı veren 4 banka (yüzde 25) ile en düşük oranı veren dört banka (yüzde 25) çıkartılıyor; geriye kalanların ortalaması alınıyor ve o günün LIBOR’u ilan ediliyor.

LIBOR bankaların anketi sonucu belirleniyor ve bu belirlemede de iki önemli faktör rol oynuyor.

İlki, LIBOR‘a baz teşkil eden faiz Amerikan Merkez Bankası Fed‘in açıklamış olduğu ve 2009 yılından beri de değiştirmediği yüzde 0 – 0.25 oranı.

İkinci önemli etki ise piyasada dolara olan talep. Eğer piyasada dolar sıkışıklığı ya da herhangi bir malda veya kur cinsinde arzda bir sıkıntı varsa fiyat artıyor, fazlaysa da azalıyor.

Piyasada likidite sıkışıklığı spread’i genişletiyor

Bilindiği üzere uluslararası piyasalarda borçlanma oranı belirlenirken LİBOR’a spread denilen ve riski içeren bir marj eklenir. Piyasada likidite sıkışıklığının yaşanması, LİBOR üzerine eklenen Spread’in genişlemesindeki önemli faktörlerden biri.

LİBOR ile baz faiz oranı birlikte hareket ediyor. özellikle piyasa oynaklıklarının olduğu dönemlerde, LİBOR’un baz faiz oranına yol gösterme eğiliminde olduğu gözleniyor.

Grafiğimizde İngiltere Merkez Bankası tarafından belirlenen baz faiz oranı, 3 aylık LİBOR (interbank faiz oranı) ve 3 aylık spread dalgalanmalarını gösteriyor.

hileli_libor_uluslararasi_finansal_islemlere_golge_dusurdu.jpg

Spread’deki tepe noktaları genellikle diğer iki faiz oranının yükselmesinden bir süre önce oluşuyor. Bu da spread’deki artışların, bir süre sonra diğer iki faiz oranında da artışlar görüleceğinin habercisi olduğu şeklinde yorumlanabilir.

Gecelik LİBOR oranı riskin barometresi kabul ediliyor

LİBOR oranındaki önemli artışlar, borç verenlerin verdikleri borcun geri ödenip ödenmeyeceği konusunda gittikçe daha endişeli olduklarının bir yansıması. özellikle piyasalarda kredi daralması olup olmadığı konusunda bilgi almak isteyenlerin başvuracağı kilit göstergelerden biri. Gecelik LİBOR oranı finansal piyasalarda riskin barometresi olarak kabul edilir.

İngiltere’den sonra Amerika’ya da sıçradı

LIBOR skandalı İngiltere’nin en büyük bankalarından Barclays’le birlikte patlak verdi. Ancak hemen ABD’li bankalar da dahil olmak üzere diğer finansal kurumlar da mercek altına alındı.

Bankalar 4 şekilde LIBOR’u manipüle edebilirler,

1. Piyasa gerçeklerini yansıtmayacak kadar yüksek oranda kotasyon vermek,

2. Piyasa risklerine rağmen kredi verebilmek için aşırı düşük faiz oranıyla borç istemek,

3. Kredi verilen bankanın finansal risklerini göz ardı etmek yada görmezden gelmek. Böylelikle de büyük risklerin fiyatlanmasına engel olmak,

4. Bankaların anlaşarak LIBOR’u yapay seviyelerde tutmaları.

Son beş yıldır manipülasyon yapılıyor

Haziran ayının sonunda Barclays ile ABD ve İngiltere’deki regülatörleri arasında yapılan bir anlaşmanın belgeleri arasında Barclays çalışanlarının (ve bazı başka bankaların da) son beş yıldır LIBOR’u manipüle ettikleri görülüyor.

Müfettişler LIBOR ve ABD, Kanada, İsviçre ve Japonya’daki benzer oranların belirlenmesine hile karışıp karışmadığını araştırıyorlar. Karıştığını buluyorlar. LIBOR’un hileli olduğu ile ilgili iddiaların araştırıldığı çeşitli teftişlerde 20 civarında büyük bankanın adı geçiyor. Citigroup, Deutsche Bank, HSBC, JP Morgan Chase, RBS, UBS, ICAP incelemeye alınan bazıları…

Barclays’in yaptığı hile iki türlü: Birincisi, Barclays’le çalışan türev araçları simsarları ve bankaların, türev araçlarından elde ettikleri kârları artırmak ya da zararlarını azaltmak üzere LIBOR’u etkilemeye çalışmış olmaları.

Maliyetler kasıtlı olarak düşük gösteriliyor

İkinci hile türü ise Barclays’in ve daha başka pek çok bankanın da, bankalarının borçlanma maliyetleri konusunda hiç değilse son iki yıldır yanlış bilgi vermeleri ve maliyetleri kasıtlı olarak düşük göstermeleri.

2007 ortalarında başlayan büyük bunalımla birlikte bankaların birbirlerine kredi vermeyi neredeyse tamamen kestikleri biliniyor. Bu durumda LIBOR’un belirlenmesine temel olabilecek veriler de bir hayli azalıyor ve bankalar açıkladıkları oranlarla borçlanma maliyetlerini düşük göstererek bilançolarının olduğundan daha iyi durumda bulunduğu yanılsamasını yaratıyorlar. Hiç değilse son iki yıldır birbirleriyle anlaşan bankalar, topluca birbirlerinin bilançolarının makyajlanmasına yardımcı oluyorlar.

Bob Diamond‘ın sorgusunda, İngiltere merkez bankasının üst düzey bir yöneticisiyle (Paul Tucker), yaptığı telefon görüşmesi gündeme geliyor. Tucker, Diamond’a Barclays’in verdiği oranların yüksek olmasının Whitehall’da, yani İngiliz hükümeti nezdinde, endişe yarattığını söylüyor. Ertesi gün Barclays daha düşük bir teklif veriyor

Başka faiz oranları da zan altında

Yapılan çeşitli teftişlerde buna benzer manipülasyonların diğer uluslararası faiz oranlarının belirlenmesinde de söz konusu olduğu yönünde bulgular ortaya çıktı.

İsviçre rekabet kurumunun şubat ayında yaptığı soruşturmada İsviçre menşeli bir banka olan UBS’nin, başka iki İsviçre bankası ve on yabancı mali aracı kurumla birlikte LIBOR ve TIBOR’u (Tokyo Bankalar Arası Faiz Haddi) manipüle etmeye çalıştığı tespit edildi.

Yerel soruşturma başlatan ilk ülke Güney Kore oluyor ve ülkenin Rekabet Kurumu (KFTC) bu konuda bir çalışma başlattığını açıklıyor.

Fransa Merkez Bankası Başkanı Christian Noyer Libor faizi skandalı ile ilgili olarak Europe 1 radyosunda “skandalı öğrendiğinde ‘şoke olduğunu‘ belirtirken adı karışanların yargılanması gerektiğini belirtmekten kaçınmıyor.

Bankalar için 6.2 milyar dolar yükümlülük riski

Financial Times Deutschland’ın haberine göre ise Libor skandalı ile ilişkili bankalar için 6.2 milyar Dolar yükümlülük riski ortaya çıktı. Habere göre skandala karışmakla suçlanan 16 bankanın her biri için 400 milyon Dolar tutarında risk mevcut.

Libor‘dan sonra piyasalarda şimdi de Euribor‘un manipüle edilmiş olabileceği tartışılıyor. İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mervyn King‘in, dünyanın önde gelen merkez bankası başkanlarıyla Libor sabitlemelerinde reform önerilerini görüşmek üzere bir toplantı düzenleyeceği ve King, başkanların 9 Eylül‘de akşam yemeği için biraraya gelmelerini istediği biliniyor.

453 milyon dolar ceza ile kurtuldu

Fakat Skandallar bankaların daha sıkı denetlenmesi için kamuoyu baskısını artırırken, sistemin kredi verme iştahını da azaltıyor. 500-800 trilyon dolar civarında finansal işlemin üstüne endekslendiği LIBOR ve EURIBOR işlemleri bankacılık sisteminin en sık kullanılan “benchmark” oranları. Bunlarla oynayabilen bankalar büyük karlar elde edebiliyor. Barclay’sin suçu kabul edip otoritelerle işbirliği yaptı ve 453 milyon dolar ceza ödeyerek kurtuldu.

Hep kazanan kasa mı olacak?

Büyük bankalar denetimin az olduğu bir ortamda, kuralları ve fiyatları kendi belirledikleri bir piyasada müşterilerine hizmet veriyor. Yani oyun sahası hep bankaların lehine şekilleniyor, Mali sermaye ile devletler bütünleşirken, Merkez bankaları ve düzenleyici kuruluşların tercihi ne olacak? Zinciri kıracaklar mı yoksa yine “batmak için çok büyük” ve ” istikrarı sağlamak lazım” yaklaşımları ile kazanan kasa mı olacak?

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Site Haritası