Son Haberler

Kur korumalı mevduat, sistemin TL üzerinden şekillenmesine uzun vadede yetmeyecek

Politika faizinde yukarı yönlü bir değişiklik yapılmayacağı ısrarı devam ederken ve enflasyonda düşme eğilimini sağlayacak herhangi bir mekanizma önerilmediği halde, bir yıllık kontrol ufku sonunda enflasyonda öngörülen yüzde 60 civarındaki hızlı düşmenin nasıl sağlanacağı Merkez Bankası tarafından açıklanmaması en önemli güvensizlik kaynağıdır.

-Arz şoklarının daha çok gıda ve enerji şokuna evrilmesiyle ortaya çıkan derin sorunlar, salt para politikasıyla, yani düşük faizli bir para politikasıyla yumuşatılamaz.  Karar mekanizmaları iyice merkezileşen Türkiye ekonomisi, görevli kurumların geniş katılımıyla hazırlanmış kısa, orta uzun vadeli stratejik plan ve programların yoksunluğu içerisinde günü birlik deneme ve yanılmalarla oyalanıyor.

-Düşen küresel risk iştahı, piyasaların istikrarsızlığını artırmaya devam ediyor. Küresel enflasyonun artış seyri ve gelişmiş ülke para politikalarında normalleşme küresel risk iştahını sınırladığı için, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin sermaye ve finans piyasalarının volatilitesi ve istikrarsızlığı negatif yönde baskılanması giderek artıyor. Ortodoks politikalardan uzaklaşılması, yüksek risk priminin temel nedenidir.

-Politika faizinin indirilmesi, TL’nin değer kaybını besleyen en önemli nedendir. Enflasyonda son dönemde gözlenen yükselişte; gıda ve başta enerji olmak üzere ithalat fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi daha çok arz yönlü unsurlar etkili olmasına rağmen bu süreçte politika faizinin daha da indirilmesi TL’nin değer kayıplarını besleyerek enflasyonu daha da artırmıştır. 

-Fiyat istikrarının sürdürülebilir bir zeminde yeniden şekillenmesi amacıyla TCMB tarafından şu ana kadar söylenen veya kurgulanan mekanizmaların dışında Türk Lirasını öncelikleyen yeni ve etkili bir politika çerçevesi ortaya koyulamadı.  TCMB’nin tüm politika araçlarında lirayı öncelikleyen bir politika çerçevesi izleyeceğine ilişin açıklamaları piyasalar tarafından merak ediliyor ve izleniyor.

-Arz ve talep dengelenmesinde ve ihracat olanaklarının artırılmasında, gıda başta olmak üzere genel tarımsal üretimin artırılması için arazi ve mera yönetimi, iç göçün nedenlerinin ortadan kaldırılması, çiftçilik eğitimi, tarımsal teknoloji, sulama, toprak bakımı ve ıslahı, bitki-hayvan biyolojisi gibi alanlarda kesintisiz yapısal dönüşüm süreçleri başlatılmalıdır. Tarımsal alanda ihtiyaç duyulan yapısal dönüşümün başarılması ulusal ve temel beka meselesidir.

Bir yıllık kontrol ufku sonrasında, enflasyonda öngörülen hızlı düşmenin nasıl sağlanacağı Merkez Bankası tarafından açıklanmamış olunması en önemli güvensizlik kaynağıdır.

 Merkez Bankası, enflasyonun ilk çeyrekten itibaren yüzde 55’lere kadar çıkacağını, son çeyreğe kadar yüksek seviyesini koruyacağını ve son çeyrekte yüzde 40 seviyesine ineceğini, yıl sonunu yüzde 23,2 ile kapatacağını ve 1’er yıllık kontrol ufku olan 2023 sonunda ise yüzde 8,2’ye, 2024 yılında da yüzde 5’e ineceğini öngörüyor.

Politika faizinde yukarı yönlü bir değişiklik yapılmayacağı ısrarı devam ederken ve enflasyonda düşme eğilimini sağlayacak herhangi bir mekanizma önerilmediği halde, bir yıllık kontrol ufku sonunda enflasyonda öngörülen yüzde 60 civarındaki hızlı düşmenin nasıl sağlanacağı Merkez Bankası tarafından açıklanmaması en önemli güvensizlik kaynağıdır. Merkez Bankası’nın iletişim sistemi daha şeffaf olmalı, bağımsızlığı yeniden sağlanmalıdır. 

 EKONOMİK POLİTİKALARDA, KALICI VE DÖNÜŞTÜRÜCÜ FAKTÖRLER YER BULAMADI

Güncel ekonomik politikalarda, kalıcı ve dönüştürücü faktörler yer bulamadı. Güncel ekonomik politikalar açısından, verimlilik, yüksek teknoloji, kurumların gücünün artırılması, yatırım ortamının uygunluğu gibi kalıcı ve dönüştürücü faktörler tamamen göz ardı ediliyor. Rekabet gücü kazanılması için gerekli olan faktörlerden birisi olan ucuzluğun, verimliliği artırarak sağlanması esastır.  Verimlilik artışı ise, yüksek teknoloji kullanımına, uygun yatırım ortamına, kurumsal bağımsızlıkların korunmasına bağlıdır.

Arz şoklarının daha çok gıda ve enerji şokuna evrilmesiyle ortaya çıkan derin sorunlar, salt para politikasıyla, yani düşük faizli bir para politikasıyla yumuşatılamaz.  Karar mekanizmaları iyice merkezileşen Türkiye ekonomisi, uzun süredir, görevli kurumların geniş katılımlı birliktelikleriyle hazırlanmış kısa, orta uzun vadeli stratejik plan ve programların yoksunluğu içerisinde günü birlik deneme ve yanılmalarla oyalanıyor.  

GENİŞ KESİMLERİ FAKİRLEŞTİREREK ORTA GELİR GRUBUNU YOK EDEN POLİTİKALAR

Geniş kesimleri fakirleştirerek orta gelir grubunu yok eden politikalarla ve akabinde de çok sayıda ortaya çıkan tahrip edici yan etkilerinin giderilmesi için oluşturulan yamalı mekanizmalarla, orta gelir tuzağını kırmayı başaran hiçbir ülke olmadı. 

Fiyat istikrarı ve dış dengeyi baskılamadan, Hazine ve bütçenin kısıtlarını biraz daha gevşeterek, satın alma gücünü kaybetmiş hane halklarına ve çökmek üzere olan stratejik firmalara yeni ve özel destek politikalarının başlatılması sosyal sistemdeki gerilimi yumuşatacaktır. Finans sektöründe kamu kesiminin ayrıştırılmasına dayalı her türlü yanlı rekabet farklılaştırılmasına yönelik resmî açıklamalar uzun vadede sisteme zarar verecektir. 

İTHAL İKAMESİ SÜRECİ BAŞLAYAMADI VE EKONOMİNİN DÖVİZ KAZANMA GÜCÜ ARTAMADI

Ödemeler dengesinin mekaniğinde pozitif bir gelişme olmadı, ithal ikamesi süreci hala başlayamadı ve Türkiye ekonomisinin döviz kazanma gücü artamadı.   2021 yılında ihracatın artış hızının ithalatın artış hızından daha büyük olmasına rağmen, miktar olarak ithalatın daha büyük olması nedeniyle geçmiş yılların bir tekrarı olarak 46.1 milyar dolar tutarında bir cari açığın ortaya çıkmış olması, ithalata bağımlılığın sadece yüzde 74- yüzde 77 aralığında değişmesi, ithalatın yüzde  90’a yakın kısmının üretim girdilerinden oluşması, ihracatın içerinde yüksek teknolojili ürünlerin payının sadece yüzde  3-yüzde 3.5 aralığında değişim göstermesi gibi göstergeler, ödemeler dengesinin mekaniğinin özünde herhangi bir değişimin ve ithal ikamesi sürecinin hala başlayamadığını gösteriyor.

İhracatta 2021 yılında meydana gelen artışın reel kur endeksindeki gelişmelerle ilgisi zayıftır.  Zira ihracattaki artışın arkasında düşük kurdan ziyade, küresel talebin artması, tedarik ve lojistik kanallarının süre ve maliyet yönünden Türkiye’ye yeni imkanlar sağlaması ve Türk girişimciliğinin nitelik yönünden kabiliyetinin artmış olması bulunuyor.

Kamusal şeffaflık seviyesi her alanda ciddi bir şekilde zayıfladı.  Örneğin, bazı dönemlerin SWAP bilgileri, doğal gaz stok bilgileri, KKM Bilgileri, COVİD detay İstatistikleri, kamusal garantiler, kamusal ihalelerin önemli bir kısmı hakkında kamu kaynaklarında yeterli ölçüde bilgi bulmak zorlaştı.

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE CARİ İŞLEMLER DENGESİ AÇIK VERMEYE HEP DEVAM EDECEK

İktisadi faaliyetler canlı kaldığı sürece, Türkiye ekonomisinde cari işlemler dengesi açık vermeye hep devam edecek. Türkiye ekonomik modelinde, ihracat ve hizmet gelirlerindeki artışın seyri ithalat artışlarından bağımsız olmadığı için iktisadi faaliyetler canlı kaldığı sürece, cari işlemler dengesi açık vermeye devam edecek.

Üretim yapısında, gelir dağılımında, faktör verimliliğinde ve teknoloji kullanım alanında kalıcı dönüşümler sağlanıncaya kadar cari işlemlerde görülen açık yapısal olarak hep devam edecek.

Rekabetçi kur arayışları, enerji fiyatlarındaki artışın ithalatın içerisindeki yüksek yüküne çare olamaz.  Reel kur endeksinde zorlamayla ve anlamsızca sağlanan düşüşe rağmen iktisadi faaliyetin doğal yapısında devam eden canlılığa bağlı olarak enerji fiyatlarındaki artış ithalatın içerisindeki yüksek payı ve yükünü artırıyor. Reel kur endeksi zorlamasına rağmen dış ticarette miktar bazlı dengelenme bir türlü sağlanamıyor.

Düşen küresel risk iştahı, piyasaların istikrarsızlığını artırmaya devam ediyor. Küresel enflasyonun artış seyri ve gelişmiş ülke para politikalarında normalleşme küresel risk iştahını sınırladığı için, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin sermaye ve finans piyasalarının volatilitesi ve istikrarsızlığı negatif yönde baskılanması giderek artıyor.

ORTODOKS POLİTİKALARDAN UZAKLAŞILMASI, YÜKSEK RİSK PRİMİNİN TEMEL NEDENİDİR

Ortodoks politikalardan uzaklaşılması, yüksek risk priminin temel nedenidir. Türkiye’nin risk priminin GOÜ primlerinden ve sermaye akımlarından bariz bir şekilde daha kötü yönde ayrışmasının temel nedeni ise, Türkiye ekonomisinde Ortodoks politikalara aykırı uygulamalara girişilmiş olmasıdır.

Kur riskinin toplumsallaştırılması risk yönetimini kolaylaştırır ancak, riskin toplam maliyetini azaltmaz. Kur Korumalı Mevduat uygulamasıyla, kur riski, bireysel üstlenim şeklinden toplumsal üstlenim şekline dönüştürülerek ortaya çıkması muhtemel maliyetler tüm toplum genelinde paylaştırılmış ve bu yolla risk yönetimi kolaylaştırıldı.

TL’deki azalan oynaklığın kalıcı ya da geçici olduğu en geç mart ayının sonuna doğru ortaya çıkacak. Türk lirasındaki yüksek oynaklığın KKM adımlarıyla toplumsallaştırılmasının etkisiyle azalmış olmasının kalıcı veya geçici olup olmadığı Mart ayı veya hemen akabinde netleşecek. Zira TL’nin oynaklığına neden olacak FED kararları başta olmak üzere, tüm dışsal faktörlerdeki hareketlenme büyük ölçüde mart ayı sonrasında başlayacağı bekleniyor.

Politika faizinin seviyesi doğru tespit edilinceye kadar, kalıcı istikrar sağlanamayacak. KKM sonrasında Mevduat ve kredi faiz oranlarından iyice ayrışan politika faizi normal seviyesine ulaşıncaya kadar para piyasalarında ve fiyatlama davranışlarında kalıcı istikrar sağlanması teknik olarak mümkün değildir.

SÖZE DAYALI OLARAK POLİTİKA FAİZİ İNDİRİMİ GÜVEN EKSİKLİĞİ YARATIYOR

Merkez Bankası’nın faiz indirimi için sınırlı bir alan var diyerek ve bu söze dayalı olarak da politika faizini indirerek enflasyonun hangi alanlarını veya hangi alt kalemlerini etkilemeyi amaçladığını açıklayan hiçbir bilimsel çalışma yayımlamamış olması, piyasaların güven eksikliğinin en açık nedenidir.

Para politikasının etki alanının dışında kalan arz yönlü arızi faktörlerin, fiyat artışları üzerinde oluşturduğu geçici etkilerin giderilmesi gerekçe gösterilerek, MB tarafından politika faizinin indirilmesi kendi içinde oldukça tutarsız ve ilgisiz bir gerekçedir. Madem para politikasının etki alanı dışındaki bağımsız bir alandan söz ediliyor, o zaman para politikasının en etkili olan politika faizi aracı neden devreye sokuluyor. Tam bir çelişki.

Ayrıca, para politikasının etki alanının dışında kalan arz yönlü arızi faktörler halen devrede olduğuna göre, politika faizinde indirime gidilmeyip, sabit tutulması da kendi içeresinde tutarsızlıktır.  Ayrıca, Merkez Bankası’nın para politikasının etkilediği ve etkilemediği alanlar olarak neler kastediliyorsa veya bu ayrıştırma hangi kriterlere göre yapıldıysa, bu iddiayla ilgili olarak MB tarafından açıklanmış hiçbir iletişim çalışması bulunmuyor.

Yani bu durum, MB faiz indirerek hangi alanları ve nasıl etkilemeyi beklediğini açıklayan hiçbir çalışması bulunmadan salt gerekçe üretmek için yazılmış karma karışık bir iddiadır. Mevcut parasal duruşu sayesinde, uygulanan para politikasının fiyatlar üzerinde etkili olan arz yönlü geçici etkilerin ortadan kalkmasına ve enflasyonun yeniden düşüş eğilimine girmesine yol açacağını, fiyatlama davranışları ve finansal piyasa gelişmeleri bağlamında dışsal ve geçici oynaklıklara karşı önemli bir tampon işlevi göreceğini ifade eden MB’nin bu yönlü açıklamaları doğru değildir.

FAİZİN İNDİRİLMESİ, TL’NİN DEĞER KAYBINI BESLEYEN EN ÖNEMLİ NEDENDİR

Politika faizinin indirilmesi, TL’nin değer kaybını besleyen en önemli nedendir. Enflasyonda son dönemde gözlenen yükselişte; gıda ve başta enerji olmak üzere ithalat fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar, yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki artışlar gibi daha çok arz yönlü unsurlar etkili olmasına rağmen bu süreçte politika faizinin daha da indirmesi TL’nin değer kayıplarını besleyerek enflasyonu daha da artırdı.

Hazine’nin borçlanmasının TCMB fonlamasından daha pahalı olması haksız ve karşılıksız sermaye transferine neden oluyor. TCMB tarafından APİ ve swap işlemleri kanalıyla bankalara yaptığı fonlamanın, sade bir operasyonel çerçevede yapılması olumlu bir özellik olmakla beraber, gecelik faizlerin TCMB politika faizi etrafında oluşmasına rağmen eş zamanlı olarak Hazine’nin borçlanmasının daha pahalı olması TCMB eliyle bankalara haksız ve karşılıksız sermaye transferi yapılmasına neden oluyor.

Enflasyonda tahmin sapmasına temel olan husus, döviz kurlarını yukarı yönlü baskılayan politika faizlerinin MB tarafından indirilmiş olmasıdır. Enflasyonda tahmin sapmasına temel olarak döviz kurundaki gelişmelerin sebep olduğu yönünde TCMB tarafından yapılan belirleme tamamen doğru olmakla beraber, döviz kurlarındaki artışın müsebbibinin ise politika faizlerini anlamsız yere kendisi tarafından indirilmiş olmasıdır.

BAZ ETKİSİNİN ORTADAN KALMASIYLA, DEZENFLASYON SÜRECİNİN BAŞLAYACAĞI TUTARLI BİR TESPİT DEĞİLDİR

Enflasyonda baz etkisinin ortadan kalmasıyla, enflasyonda dezenflasyon sürecinin otomatik olarak başlayacağının öngörülmesi tutarlı bir tespit değildir. Üretici fiyatlarında, döviz kurlarında, fiyatlama davranışlarında, beklentilerde baskıların devam edeceği yönündeki öngörülerine rağmen, Enflasyonda baz etkisinin ortadan kalmasıyla, enflasyonda dezenflasyon sürecinin başlayacağının öngörülmesinin temel dayanakları kendi içerinde mantıklı ve tutarlı değildir.

Fiyat istikrarının sürdürülebilir bir zeminde yeniden şekillenmesi amacıyla TCMB tarafından şu ana kadar söylenen veya kurgulanan mekanizmaların dışında Türk lirasını öncelikleyen yepyeni ve etkili bir politika çerçevesi henüz ortaya koyulamadı.

2022 yılının ilk çeyreğinde fiyat istikrarının sürdürülebilir bir zeminde yeniden şekillenmesi amacıyla geniş kapsamlı politika çerçevesi gözden geçirme sürecinin yürütüleceği yönündeki açıklamasının uygulama adımları ve fiyat istikrarının sürdürülebilir bir zeminde yeniden şekillenmesi amacıyla TCMB’nin tüm politika araçlarında Türk Lirasını öncelikleyen bir politika çerçevesi izleyeceğine ilişin açıklamaları piyasalar tarafından merak ediliyor ve izleniyor. Bu yönlü Merkez Bankası’nın atacağı adımlar bekleniyor.

KUR KORUMALI MEVDUAT SİSTEMİN TL ÜZERİNDEN ŞEKİLLENMESİNE UZUN VADEDE YETMEYECEK

Kur Korumalı Mevduat uygulaması, finansal sistemin TL üzerinden şekillenmesine uzun vadede yetmeyecek. Yıllardır “Ters Dolarizasyon” ya da “Para İkamesi” olarak adlandırılan ekonomik realitenin bu kez isminin değiştirilerek “Liralaşma Stratejisi” başlığıyla, yeniden finansal sistemin TL bazlı enstrümanlar üzerinden şekillendirilmesinin amaçlanması elbette doğru bir stratejidir.

Yüksek enflasyon ve bozulan beklentiler ve güvensizliğin topyekûn olarak normalleşmesi halinde, Liralaşma süreci de başarıya ulaşır. Ancak, bu stratejinin en önemli uygulama aracı olarak seçilen Kur Korumalı Mevduat uygulaması, finansal sistemin TL üzerinden şekillenmesine uzun vadede yetmeyecek.

Zira, Kur Korumalı Mevduat uygulaması sadece satın alma güçlerini korumaya çalışan yerlilerin döviz talebini azaltabilir, ancak Türkiye ekonomisinin döviz talebine sunacağı hiçbir katkısı bulunmuyor. Dolayısıyla “Liralaşma Stratejisi” çerçevesinde enflasyon artışlarına karşı tampon görevi üstlenebilmesi için Para politikasının Kur Korumalı Mevduat uygulamasının haricinde Ortodoks politikalarla ve ihtiyaç duyulan dönüştürücü yapısal reformlarla güçlendirilmesi gerekir.

Politika yapıcılarının anlamsız faiz indirimleri ve genel kabulden yoksun kişisel kabullerine dayalı sözlü açıklamaları yoluyla artışına sebep oldukları ekonomik stres ve döviz kurlarındaki patlama enflasyonu rayından çıkarttı.  Enflasyonun, geniş kesimlerin satın alma gücünde meydana getirdiği tahribatı ve toplumsal fakirleşmeyi daha da artırmak pahasına, kur korumalı mevduat ve döviz satışları yoluyla döviz kurlarının yukarı yönlü eğilimine kısa sürede yıkılması muhtemel olan bir set çekildi.

Şimdilik önünde set çekilmiş olunan döviz kurlarında, yukarı, aşağı veya sabit kalma yönünde oluşacak her türlü hareket olasılığı, KKM yoluyla toplumun geniş kesimlerine farklı farklı ilave yükler getireceği kaçınılmaz bir sonuçtur.   Döviz kurlarındaki artışın üretici fiyatlarında şu ana kadar sebep olduğu birikimli sıçramanın, tüketici fiyatlarına yansıyarak oluşacak erime süreci tamamlanmadan enflasyonun toplum üzerindeki bozucu etkisi devam edecek.

ARTAN EMTİA VE ENERJİ FİYATLARI YÜKSEK ENFLASYONUN ANA KAYNAĞI OLMAYA HALA DEVAM EDİYOR

Uluslararası alanda artan emtia ve enerji fiyatlarının şu andaki yüksek kur seviyesinden TL’ye dönüşmesi de yüksek enflasyonun ana kaynağı olmaya hala devam ediyor. Döviz kurlarının cari seviyesinden aşağı düşmemesi halinde enflasyonun hayat pahalılığına dönüşen etkisi daha uzun süreler devam edecektir.

Yani kurun şu andaki seviyesinde sabit kalması enflasyonun yükünü hafifletmiyor, dolar kurunun en az 9- 9,30 seviyelerine düşmesi gerekir. Ancak, başta Merkez bankası olmak üzere, politika yapıcıların gündem ve uygulamalarında enflasyon yükünü aşağı çekecek hiçbir tedbir paketi veya hazırlık girişimi bulunmuyor. Gıda üretimini pahalılaştıran ithal girdilerinin üretimi bizzat ülke içerisine ikame edilmeden fiyatların seviyesi ve oynaklığı hep yüksek seyredecektir.

TARIMDA İHTİYAÇ DUYULAN YAPISAL DÖNÜŞÜMÜN BAŞARILMASI EN TEMEL BEKA MESELESİDİR

Gıda üretim hacmini aşağılara düşüren ithalat teşvikleri ve zaman zaman başvurulan ihracat engellemeleri, gıda fiyatlarında şu anda görülen yüksek enflasyonun temel nedenleri arasındadır. Tarımsal alanda ihtiyaç duyulan yapısal dönüşümün başarılması en temel beka meselesidir.

Arz ve talep dengelenmesinde ve ihracat olanaklarının artırılmasında, gıda başta olmak üzere genel tarımsal üretimin artırılması için arazi ve mera yönetimi, iç göçün nedenlerinin ortadan kaldırılması, çiftçilik eğitimi, tarımsal teknoloji, sulama, toprak bakımı ve ıslahı, bitki-hayvan biyolojisi gibi alanlarda kesintisiz yapısal dönüşüm süreçleri başlatılmalıdır. Tarımsal alanda ihtiyaç duyulan yapısal dönüşümün başarılması ulusal ve temel beka meselesidir.

KDV ve diğer tüketim vergilerindeki indirimler, yüksek enflasyonla mücadele aracı değil, tam tersine fiyat istikrarı üzerinde yukarı yönlü baskı yaratır.   KKM-Kur Korumalı Mevduattan çıkış stratejisinin zamanlaması ve yöntemi oldukça kritik önemdedir. Planlamanın doğru ve dikkatli yapılamaması halinde, para ikamesi, ters istikamette ve hızlıca tekrar başlayacaktır.

KURLARDA ORTAYA ÇIKAN SAKİNLİĞİ BOZACAK FAKTÖRLER TÜM CANLILIĞINI KORUYOR

Kurlarda ortaya çıkan sakinliği bozacak faktörler tüm canlılığını koruyor. KKM şimdilik kurlardaki oynaklığı azaltmış gözükmekle birlikte, ortaya çıkan yüksek miktarlı negatif reel faiz oranı, FED ’in faiz artırma niyeti, Rusya-Ukrayna gerginliği, döviz kurlarında ortaya çıkan dengelenme halinin kalıcılığını daha şimdiden tehdit etmeye başladılar.

Para ve maliye politikalarındaki gevşeklik, negatif reel faiz alanını daha da büyütecektir. Politika yapıcıların faize yaklaşım paradigmaları değişmez ise para ve maliye politikalarındaki gevşeklik, negatif reel faiz alanını daha da büyüteceği için, döviz/TL kurlarında ortaya çıkan dinginlik hali hızlıca bozulacak, KKM’nin başarısı kesintiye uğrayacaktır.

Rusya-Ukrayna gerginliğinin devam etmesi Türkiye’nin döviz kazanma kabiliyetini düşürüyor. Rusya-Ukrayna gerginliğinin fiilen askeri bir çatışmaya ulaşmadan çözüme kavuşturulması halinde Türkiye açısından ortaya çıkacak olan döviz kazanma kapasitesindeki artışlar, KKM’nin sonuçlarını ve TL’nin değerini olumlu etkileyecektir. Aksi takdirde KKM’nin kamu maliyesine vereceği yük ciddi ölçülerde tahripkâr olabilir. Temel strateji fiyat istikrarına odaklanmak olmalıdır. KKM nin sağladığı getiri oranları, satın alma gücündeki erimeyi karşılayamadığı için, kurlarda şu anda sağlanan sakinliğin kalıcı olmayacağını, temel amaç ve stratejinin fiyat istikrarına odaklanmak gerektiği apaçık ortadadır.

Orhan Ökmen

Sesmir Yönetim Kurulu Başkanı

okmen@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası