Son Haberler

Nesilden nesile sosyal fayda sağlamak

Günümüzde filantropi; birinin, zamanını, uzmanlığını veya varlıklarını sosyal fayda yaratmak amacıyla gönüllü vermesi olarak kullanılıyor.[1] Filantropi kelimesinin bu etimolojik çözümlenmesi, kelimenin bugün yaygın kullanımı olan maddi temelli, ayni veya nakdi bağışın çok ötesinde bir anlama geldiğini ortaya koyuyor.

Kelimelerin düşüncelerimizi doğrudan belirleme gücü bulunuyor. Bunun için düşünsel faaliyetlerimizde kelimelerin etimolojik anlamlarına bakmak, işleyeceğimiz konuyu farklı açılardan ele almamızı, daha derin ve tarihsel boyutlarıyla kavramamızı sağlayacak. Bu kelimelerden biri de yabancı dildeki kullanımıyla filantropi. Filantropi, Yunanca’da sevgi anlamına gelen “philos” ile insan anlamına gelen “antropos” kelimelerinden oluşuyor. Bu iki kelimeyi birlikte kullanarak oluşturulan filantropi, insan sevgisi anlamını taşıyor.

Günümüzde filantropi; birinin, zamanını, uzmanlığını veya varlıklarını sosyal fayda yaratmak amacıyla gönüllü vermesi olarak kullanılıyor.[2] Filantropi kelimesinin bu etimolojik çözümlenmesi, kelimenin bugün yaygın kullanımı olan maddi temelli, ayni veya nakdi bağışın çok ötesinde bir anlama geldiğini ortaya koyuyor. Kelimenin kökü insan sevgisi olup, dolayısıyla insan sevgisi için yapılan çalışmaları içeriyor. Günümüzdeki tanımlamaysa, bir bireyin veya grubun ortak faydayı ileriye götürmek ve yaşam koşullarını iyileştirmek için yaptıkları gönüllü bağış kavramını da kapsıyor.[3]

 

sosyal sorumluluk ile ilgili görsel sonucu

SEVGİYİ GÖSTERMENİN YOLU

Konu insan sevgisi için yapılan çalışmalar olunca, bu sevgiyi göstermenin araçları da değişiyor. Bugün, geçmişte olduğu gibi dünyanın da ihtiyacı olan eğitim, sağlık, kültür ve sanat, yoksulluğun giderilmesi, kadın statüsünün geliştirilmesi vb. konularda filantropi uygulamalarının yaygın olduğunu görüyoruz.

Tarihsel geleneklerden kaynaklanan, sosyal sorumluluk kültürünün önemli olduğu bir toplumsal yapımız var. Anadolu’da kurulan kervansaraylar, camilerin etrafında kurulan sosyal kurumlar, aşevleri, çeşmeler, bu sosyal sorumluluk kültürünün örnekleri arasında yer alıyor. Ayrıca kişilerin servetlerini hayır işlerinde harcanmak üzere açtıkları vakıf gibi kurumları da bu sosyal sorumluluk anlayışının örnekleri olarak sayabiliriz. Bunlar, zamanın şartlarında muhtaç insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla dönemin “sosyal devlet” anlayışı ve yardımsever kişilerin gayretleriyle ortaya çıkıyor.

 

yardımlaşma ile ilgili görsel sonucu

 

 

Bugün artık toplumda sosyal sorumluluk olarak özetlediğimiz bu konuda bireyler, kendi bütçeleri çerçevesinde bağış yaparken, kurumlar bunları kurumsal sosyal sorumluluk projeleri olarak ele alıyor. Konuyu sadece bütçe açısından değerlendirmek de çok doğru değil. Aynı zamanda bireyler zamanlarını, bilgi birikimlerini, sosyal fayda yaratmak amacıyla, gönüllü olarak kullanıyor.

                SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ, TÜKETİCİDE OLUMLU ALGI YARATIYOR…

Şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) projelerini bugün filantropi anlayışının iş dünyasındaki uygulaması olarak görüyoruz. Sosyal sorumluluk projeleri, kurumsal firmalar için göz ardı edilmemesi gereken önemli faaliyetler arasında yer alıyor. Hatta tüketicilerin firma tercihlerinde, firmanın yaptığı sosyal sorumluluk projelerinin önemli olduğu belirtiliyor. Bilinen, güvenilir, markalaşmış firmaların etkili sosyal sorumluluk uygulamaları, kamuoyu tarafından hem bekleniyor hem de bu tür davranışları olumlu karşılanıyor. Aynı zamanda bu algı, firmaları sosyal sorumluluk çalışmalarına da özendiriyor. Nitekim ülkemiz ekonomisinin amiral gemileri olarak kabul edilen pek çok kuruluşumuzun eğitim, sağlık, kültür gibi birbirinden farklı alanlarda sosyal sorumluluk çalışmaları yaptıklarını biliyoruz.

Bir yasal zorunluluk olmanın dışında ahlaki bir duruş olarak yapılan bu çalışmaların dünyada da yaygın örneklerini görüyor, duyuyoruz.

Şirketlerin sosyal sorumluluk uygulamalarına baktığımızda, bazılarının kurdukları vakıflar aracılığıyla bu çalışmalara kaynak ayırdıklarını, bazılarının başka STK’ları destekleyerek bu çalışmaları yaptıklarını, bazılarının da bünyelerinde kurdukları birimlerle bu çalışmaları gerçekleştirdiklerini veya hepsini birlikte ya da birkaçını aynı anda yürüttüklerini görüyoruz.

Kurumlar sosyal sorumluluk projeleriyle toplumsal faydayı ve gelişmeyi sağlamayı amaçlarken bunun için de büyük fonlar ayırabiliyorlar. Ayrılan bu fonlarla hayata geçirilen devasa küresel projeler, kurulan ulusal veya uluslararası vakıflarla, geniş bir ilişki ve etki yaratıyor.

                    FİLANTROPİ, KURUMSALLAŞARAK DAHA DA ÖNEMLİ OLMAYA BAŞLADI

Adına ister sosyal sorumluluk ister filantropi diyelim, ihtiyaç sahibi kişilere yardım etme, toplumsal fayda sağlama amacı özellikle şirketler için kurumsallaşarak, daha da önemli olmaya başladı. Artık toplumun ihtiyaç duyduğu alanları doğru belirleyebilen, bu konularda çalışmalar yapmak için ekipler ve mali kaynaklar organize eden şirketlerden bahsediyoruz. Bu anlayışın, sosyal sorumluluk konusunda çalışan diğer aktörler olan sivil toplum kuruluşları ve bireylerin çalışmalarıyla sinerji oluşturarak, toplumsal refah üzerine ölçülebilir bir etkisi bulunuyor.

Ülkemiz ekonomisinin önemli aktörleri arasında yer alan aile şirketleri açısından konuyu irdelediğimizde, genel filantropik çalışmaların yanı sıra farklı bir sosyal fayda uygulamasıyla da karşılaşıyoruz. Ayrılan fonların, kurulan vakıfların veya işbirlikleri yanında kurucu liderin şirkette yarattığı ve şirketin sürekliliğini sağlayan kültürün de filantropik bir özellik taşıdığını görüyoruz.

İKİNCİ SPOT

Yeni nesil yöneticilerin, kendilerinden önceki kuşaklardan devraldıkları miras arasında ayrıca şirketlerin sosyal sorumluluk çalışmaları da yer alıyor. Sosyal sorumluluk çalışmaları devam ettirilmeli hem de şirketin yapısına uygun anlayış çerçevesinde, bu alanlardaki çalışmalar da güncellenmeli. Böylece nesilden nesile geçen şirket, nesilden nesile geçen bir sosyal fayda anlayışıyla, toplumsal refaha katkı sağlamış olacak.

yardımlaşma ile ilgili görsel sonucu

 

              YENİ NESLİN DEVRALDIĞI MİRAS ARASINDA SOSYAL SORUMLULUK DA YER ALIYOR

Kurucu lider, ticari başarısı yanında kendinden sonra gelecek kuşakların yetiştirilmesi amacıyla hem zamanını hem bilgi ve deneyimini de kişilere vakfediyor. Aynı şekilde şirkette, şirkete özel, onun ruhunu taşıyan bir kültürünün yaratılması, çalışan bağımlılığının sağlanması, güven ortamının sağlanması, çalışanlar arasındaki ilişkilerin tesisi gibi konular da kurucu liderin ticari başarı dışındaki gücünün bir sonucu.

Kurucu liderden sonra şirket yönetimini devralan kuşaklar, şirketin bizatihi kendisi, sürekliliğini ve sürdürülebilirliğini sağlayan kültürü, kendileri için sahiplenilmesi gereken bir sosyal fayda öğesi olarak algılamalı.

Yeni nesil yöneticilerin, kendilerinden önceki kuşaklardan devraldıkları miras arasında ayrıca şirketlerin sosyal sorumluluk çalışmaları da yer alıyor. Kurucu liderlerin, şirketin yapısına uygun olarak sosyal sorumluluk faaliyetlerine kaynak ayırdığını görüyoruz. Şirketin yönetim anlayışının bir parçası olan bu davranış, yeni nesil için de kabul edilmeli, hem var olan sosyal sorumluluk çalışmaları devam ettirilmeli hem de şirketin yapısına uygun anlayış çerçevesinde, bu alanlardaki çalışmalar da güncellenmeli. Böylece nesilden nesile geçen şirket, nesilden nesile geçen bir sosyal fayda anlayışıyla, toplumsal refaha katkı sağlamış olacak.

                 FİLANTROPİ, ŞİRKETLERİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNE DE KATKI SAĞLIYOR

Yerküremiz bugün birçok sorunla karşı karşıya. Bu sorunların çözülmesi artık sadece devletlerin veya uluslararası kurumların değil diğer bütün aktörlerin, sivil toplum kuruluşlarının, bireylerin ve şirketlerin de çalışmalarını gerektiriyor. Belirli bir ekonomik faydanın elde edilmesi amacıyla kurulan şirketler, yapacakları bu katkılarla sadece toplumsal refaha katkı sunmuyor aynı zamanda şirket karlılığı ve sürdürülebilirliği üzerine de olumlu bir etkiye ve algıya sahip oluyor.

Şirketlerin yönetimini devralan yeni kuşakların sürdürülebilir bir sosyal sorumluluk anlayışına sahip olması ve bu anlayışlarını çağın gereklerine göre güncellemeleri, şirketlerin sürdürülebilirliği için bir yönetimsel zorunluluk, kurucu kuşakların mirasına sahip çıkılması konusunda da bir ahlaki duruş olarak önem taşıyor.

Ali Kamil UZUN

Türkiye İç Denetim Enstitüsü Kurucu Başkanı

Deloitte Türkiye Yönetim Kurulu Danışmanı

uzun@turcomoney.com

 

 

[1] http://degisimicinbagis.org/filantropi-nedir/

[2] http://degisimicinbagis.org/filantropi-nedir/

[3] http://www.tusev.org.tr/tr/sosyal-yatirim/degisim-icin-bagis-projesi/yayin-turkiyede-kurumsal-filantropi

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Site Haritası