Son Haberler

Altınbaş 35 markayla küresel güç oldu

5_kitada_35_markayla_kuresel_guc_oldu_2.jpg“ALPET ile enerjide; Creditwest Bank,Creditwest Faktoring, Creditwest Insurance, Creditwest Finance ve Altınbaş Kıymetli Madenler Borsası ile finansta; Altınbaş, Assos, Ellda, Era, ONSA ve Alstone markalarıyla mücevheratta, Transal ve Galata Denizcilik ile lojistikte faaliyet gösteriyoruz.”

“Türkiye’de kuyumculuk sektörüne bayilik sistemini ilk getiren firma Altınbaş’tır. Bunu takiben sektörün ilk altın ve mücevherat üretim fabrikasını da biz hizmete açtık. Hedefimiz dünya genelinde 1000 mağaza sayısına ulaşmak.”

“Varlık gösterdiğimiz tüm sektörlerde uluslararası ölçekte bir oyuncu olmayı ve bölgesel bir güç haline dönüşmeyi hedefliyoruz. Sadece mücevheratta değil; enerji, finans ve lojistikte de benzer bir yaklaşım içindeyiz. Akademi ve Spor için de aynı yaklaşım geçerli.”


KUYUMCU DüKKANINDAN 5 KITAYA AçILMAYI BAŞARDI

Türkiye’de son yıllarda yıldızı en çok parlayan iş adamlarından biri olan İmam Altınbaş’ın hikayesi, babası Mehmet Altınbaş’ın Gaziantep’te 1965 yılında kurduğu kuyumcu dükkanında başlıyor.

çocukluk yıllarını babasının yanında, kuyumcu dükkanında çırak olarak geçiren İmam Altınbaş, 5 kardeşiyle oluşturduğu inanılmaz sinerjiyle bugün Altınbaş Holding’in kaptan köşkünde oturuyor. Enerji, finans, mücevherat, lojistik, eğitim ve spor alanlarında 35 markası ile 5 kıtada faaliyet gösteren Altınbaş Holding, iş yaptığı alanlarda Türkiye’nin adını dünyaya duyuruyor. Bugün en zengin 100 Türk listesinde yeralan isimlerden biri olan İmam Altınbaş, vizyon olarak da oldukça güçlü bir yapıya sahip. İşte büyük düşünen, düşündüğünü gerçekleştirmek için gece gündüz çalışan ve Türkiye’nin en başarılı iş adamlarından biri olan İmam Altınbaş’ın etkileyici öyküsü ve sorularımıza verdiği yanıtlar:

Altınbaş Holding’in dünden bugüne uzanan başarı öyküsünden bahseder misiniz?

Altınbaş Holding olarak 60 yıla ulaşan yolculuğumuz kuyumculuk alanındaki yatırımımız ile başladı. Bugün 4 milyar doları aşan aktif büyüklüğe ve 4.000 çalışana ulaştık. 6 erkek kardeş olarak sağlam temeller üzerine güçlü bir yapı kurduk. Yatırımlarımızı en iyi şekilde geliştirmek için gayret gösterdik. Enerji, finans, mücevherat, lojistik, eğitim ve spor alanlarında 35 markamız ile 5 kıtada faaliyet gösteriyoruz. İş yaptığımız alanlarda Türkiye’nin adını en iyi şekilde duyuracak yatırımlarımızla varlığımızı güçlendiriyoruz.

Altınbaş Holding olarak; ALPET ile enerjide; Creditwest Bank, Creditwest Faktoring, Creditwest Insurance, Creditwest Finance ve Altınbaş Kıymetli Madenler Borsası ile finansta; Altınbaş, Assos, Ellda, Era, ONSA ve Alstone markalarıyla mücevheratta, Transal ve Galata Denizcilik ile lojistikte faaliyet gösteriyoruz.

Altınbaş Holding’in doğuşu ve gelişiminden söz ederken, kuyumculuk sektöründe imza attığımız ilklerden bahsetmek gerekiyor. Türkiye’de kuyumculuk sektörüne bayilik sistemini ilk getiren firma Altınbaş’tır. Bunu takiben sektörün ilk altın ve mücevherat üretim fabrikasını da biz hizmete açtık.

Grup olarak, finans sektörüne girişimiz ise 1983 yılında çıkan Türk Parasının Değerlendirilmesine ilişkin Kanun ile oldu. Ailemizin bir bölümünün Kıbrıs’ta olması nedeniyle ve o günkü şartlarda Kıbrıs gibi son derece bakir ve rekabeti Türkiye’ye göre nispeten daha düşük olan bir bölgede banka açmanın doğru olacağına inandık. Creditwest markası ile Kıbrıs’ın önde gelen itibarlı bankalarından biri olarak bankacılığın yanı sıra, yatırım bankacılığı, sigortacılık gibi çeşitli alanlarda da hizmet sunmaya devam ediyoruz.


ALTINBAŞ HOLDİNG finans yatırımlarını
creditwest çatısı altında topladı

2006 yılında finansal yatırımlarımızı Creditwest çatısı altında topladık. Finans alanında Türkiye’de halka açık olan ve İMKB’de işlem gören Creditwest Faktoring şirketimiz ve Ukrayna’daki ilk Türk bankası olan Creditwest Bank Ukrayna’yı, bu alandaki önemli yatırımlarımız olarak sayabiliriz. özellikle vurgulamak isterim ki, Ukrayna’daki banka yatırımımızı takiben bugün birçok Türk Bankası Ukrayna’da banka açtı. ülkemiz işadamlarının, Türkiye’nin bölgesel bir güç olması yolunda itibarlı ve istikrarlı yatırımlar yapıyor olması bizleri memnun ediyor. Böylece kurulduğumuz günden bu yana sürdürdüğümüz öncü olma misyonumuzun da sonuçlarını görebiliyoruz.


ALPET PAZAR LİDERİ

Finans alanındaki yatırımlarımızın ardından enerji sektörüne giriş yaptık. Bu alandaki yatırımlarımızı ilk olarak 90’ların başında Kıbrıs’ta yaptık. 2000’lerde Türkiye’de ALPET olarak varlık göstermeye başladık. 1997 yılında Kuzey Kıbrıs’ta kurulan ALPET markasını 2001 yılında Türkiye’ye taşıdık.

Türkiye’de akaryakıt dağıtım sektörünün dikkat çeken markalarından biri haline gelen ALPET, belirlenen hedefine doğru ilerlerken altyapı ve insan gücü yatırımına büyük önem veriyor. ALPET, Türkiye’nin en yüksek depolama kapasitesine sahip akaryakıt dağıtım şirketlerinden biridir. 2004 yılında Arnavutluk’ta akaryakıt dağıtım faaliyetlerine başlayan ALPET, ülkenin pazar lideri konumunda.


‘HOLDİNGİMİZ ORGANİK OLARAK BüYüDü‘

Altınbaş Holding’in büyüme sürecine baktığınızda bizimkisi tam bir organik büyüme. Mesela enerjinin taşınması ihtiyacı bizi lojistik sektörüne yatırıma yöneltti. Galata Denizcilik ve Transal Denizcilik şirketlerini kurduk. Galata Denizcilik ile gemi inşa alanında faaliyet gösteriyoruz. Transal Denizcilik ise; kimyasal maddeler ve petrol taşımacılığı alanında yerli ve yabancı firmalara tüm dünya denizlerinde hizmet veriyor. Transal Denizcilik’in filosunda şu an 10 adet kimyasal tanker bulunuyor.


İSTANBUL KEMERBURGAZ üNİVERSİTESİ AçILIYOR

Büyük önem verdiğimiz eğitim alanındaki kurumsal sosyal sorumluluk projelerimizi ise Mehmet Altınbaş Eğitim ve Kültür Vakfı ile birlikte sürdürüyoruz. ‘Her koşulda insan’ yaklaşımı ile T.C. İstanbul Kemerburgaz üniversitesi’ni bu sene bir vakıf üniversitesi olarak hayata geçirdik.

üniversitemiz, ilk öğrencilerini 2011–2012 akademik yılında kabul edecek. Ayrıca 2007 yılında bünyemize kattığımız, Türkiye’nin en köklü ve en başarılı spor kulüplerinden birisi olan Göztepe Spor Kulübü ile spor alanındaki yatırımımızı sürdürüyoruz. Göztepe bu yıl şampiyon olarak Bank Asya 1.Ligine yükseldi. Hedefimiz köklü bir geçmişi ve tarihi başarıları olan Göztepe’mizi hak ettiği yere taşımak ve kalıcı başarılar elde etmek. Altınbaş Holding olarak bundan sonra da sosyal sorumluluk alanındaki çalışmalarımıza devam edeceğiz. Eğitim ve spor alanında yaptığımız katkıları, bir gider olarak değil Türkiye’nin geleceğine yapılan yatırımlar olarak değerlendiriyoruz.

Birçok alanda iş yapan Altınbaş Holding’in Amiral Gemisi olan şirketle ilgili detaylı bilgi verir misiniz?

Bizim holdingimizin tek bir bayrak gemisi yok. Bugüne kadar son derece dengeli ve tutarlı bir büyüme çizgimiz oldu. Bunun gerisinde yatan strateji, bulunduğumuz sektörlerde ciddi varlık göstermek ve her yatırım yaptığımız sektörü Altınbaş Holding’in büyümesi için eşit ağırlıkta önemsemektir. Faaliyet gösterdiğimiz tüm sektörlerdeki yatırımlarımız aynı şekilde bayrak gemimiz olarak tanımlanabilir. Hiç birisinin ağırlığı ve önemi diğerini bastırmaz. Bu dengeyi korumaya büyük önem gösteriyoruz.

Hedeflerimizi küresel olarak koyduk. Altınbaş Holding varlık gösterdiği tüm sektörlerde uluslararası ölçekte bir oyuncu olmak ve bölgesel bir güç haline gelmek için çalışmalarını sürdürüyor. Sadece mücevheratta değil; enerji, finans ve lojistikte de benzer bir yaklaşım içindeyiz. Akademi ve spor için de aynı yaklaşım geçerli.

Mesela enerji sektöründe Türkiye dışında Kıbrıs’ta ve Arnavutluk’ta büyük yatırımlarımız bulunuyor. Kıbrıs’ta sektörün pazar lideriyiz. Arnavutluk’ta da pazar payımız % 30. Bu da bizi yine pazar lideri konumuna getiriyor. Uluslararası yatırımlarımızda hedefimiz; iş yaptığımız alanlarda Türkiye’nin adını en iyi şekilde duyuracak, katma değeri yüksek yeni yatırımlarla, bölgedeki varlığımızı güçlendirebilmek.

Ukrayna gibi son derece bürokrasinin yoğun ve yatırımın zor olduğu bir ülkede ilk Türk Bankasını kurduk. Bunu övünerek söylüyoruz, çünkü bugün bizim gibi birçok büyük Türk yatırımcısı banka kurmak için çalışmalarını yürüttü ve faaliyete geçtiler. Demek ki Türk finans sektörüne bir anlamda öncülük edebilmişiz. Uluslararası bir “TüRK” yatırımcı olarak bundan daha büyük bir mutluluk olduğunu düşünmüyorum.

Ukrayna örneğinden yola çıkacak olursak, rekabet stratejimiz son derece basit: İyi hazırlan, araştırmanı iyi yap, ekibini iyi kur, zamanlamanı düzgün belirle, harekete geç ve işi bitirene kadar da asla durma. Her zaman yeni fırsatları da kollamayı ihmal etme. Biz hep çok çalışmanın ve iyi bir ekiple ortak akıl üreterek çalışmanın önemine inandık. Rekabet stratejimiz de bunun üzerine kurulu.


ALTINBAŞ 1000 MAĞAZA HEDEFLİYOR

Altınbaş’ın özellikle mücevherat sektöründe Türkiye ve dünyada ulaşmak istediği hedef nedir?

Altınbaş markası sektöründe pek çok ilki gerçekleştirmiş uluslararası bir marka konumunda. Şu anda Türkiye ve yurtdışında mevcut 135 mağaza ve 850 civarı kornerlarımız bulunuyor. Yeni dönemde mağazalaşmaya çok önem veriyoruz. Dünyada toplam 1000 mağazaya ulaşmayı hedefliyoruz.

TüRK MüCEVHERAT SEKTöRü DüNYANIN EN İYİ 2. ADRESİ OLDU

Ortadoğu ve diğer bölgedeki ülkelerin özelde grubunuza, genel anlamda ise Türk mücevherat sektörüne ilgisi hakkında neler söyleyeceksiniz?

Bugün gelinen noktada, geçmişte içine kapanık olan Türk mücevher sektörü olarak; gerek devlet bürokrasisi ve gerekse kamuoyu nezdinde yaygın bir kabul gördüğümüzü ve farkındalık yarattığımızı söyleyebilirim.

Sektörümüz sadece üretim alanında değil; aynı zamanda tasarım, markalaşma, pazarlama, hizmet ve dağıtım alanında kat ettiği aşamalarla, dünya mücevher sektörünün en önemli birkaç oyuncusu arasına girmeyi başardı. Sektörümüzün milyar dolarlarla ifade edilen ihracat potansiyeli; firmalarımızın yurtdışındaki yaygın satış ve dağıtım ağı, yurtdışında açtığımız markalı mağazalar, katıldığımız çok sayıda uluslararası fuar, sektörün sadece yerli değil yabancı tasarımcılarla da çalışmaya başlaması, çok sayıda üniversitede açılan mücevher ve takı tasarım bölümleri ve uluslararası medya organlarında giderek daha fazla yer almamız, bu gelişmenin başlıca göstergeleri arasında yeralıyor.

Geleneksel diye bilinen bir sektör olmasına rağmen, Türk kuyumculuk sektörü son yıllarda küreselleşmeyi en yakından hisseden sektörlerin başında geliyor. Bunun sonucunda da, bugün Türkiye, mücevher alanında, komşu pazarları da dikkate alınarak, hem arz hem de talep zenginliği bakımından Hindistan ile birlikte Dünyanın en önemli iki merkezinden birisi olarak gösteriliyor. Sektörümüz, dinamizmden kaynaklanan bir refleksle, yeni pazarlara yöneldi. Ortadoğu ve Kuzey Avrupa ülkeleri gibi kapalı ekonomiler krizden daha az etkilendi ve bu nedenle biz de İran, Suriye, Irak, Cezayir, Libya ve Fas gibi ülkelere ağırlık verdik.

ALTIN FİYATLARINDA ULUSLARARASI PİYASALAR BELİRLEYİCİ OLUYOR

Altın geçmişte olduğu gibi bugün de en sağlam yatırım aracı olarak güven veriyor. Altının dünya ve Türkiye ekonomisindeki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her şeyden önce 1980 yılını hatırlayalım. O yıllarda İran- Irak savaşı vardı ve altın
fiyatları birden bire 400 doların üzerine çıkmıştı. Aynı bugün olduğu gibi enerji fiyatlarından kaynaklanan bir şok vardı. Ve dünyanın huzuru bozulmuştu. 1980 yılındaki tepe noktalarından altın alanlar aynı fiyattan satmak için 27 yıl beklediler.

Gerçekten de 2007 yılında uzun bir aradan sonra 400 doların üzerine çıktı ancak o zamanlar da pahalı diye almayanlar oldu. Bugünkü fiyatlara bakınca her iki davranışın da ne kadar yanlış olduğu ortaya çıkıyor. Altın için peşin öngörülerde bulunmak fevkalade yanlış olur. Buna rağmen dolar TL’ye karşı yükseldikçe, gram altının fiyatının da yükseleceğini söylemek de mümkün. Her ne kadar Türkiye altın konusunda hatırı sayılır bir ülke olsa da, altın fiyatları yurtdışı piyasalarda belirleniyor.

Bizde de bir ons altının değeri o günkü dolar kuruyla çarpılarak bulunuyor. Dolayısıyla yurtiçi talebin düşük ya da yüksek olmasının çok da büyük önemi yok. Piyasa ne diyorsa, fiyat da o şekilde teşekkül ediyor.

Türk mücevherat sektörünün dünyada daha da büyümesi için ne tür adımların atılması gerekiyor?

İhracatçıların sorunlarını yapısal, bürokratik engeller, konjonktürel ve global olmak
üzere 4 ana gruba ayırabiliriz. Yapısal sorunumuz Türk kuyumcu firmaların kurumsallaşmalarını henüz tamamlayamamış olmasıdır. Bürokrasi konusundaki en büyük sıkıntı ise, ihracatın önünde ciddi engellerin var olmasıdır. Son 15–20 yılda Türk kuyumculuk sektörünün üretiminin lehinde işleyen ucuz girdi faktörünün giderek bir avantaj olmaktan çıkıp bugün en büyük rakibimiz olan ülkelerin avantajı haline dönüşmesi de sektörümüzün konjonktürel problemidir. Global sıkıntımız da pazarın daralmasından kaynaklanan sorunlardır.

öTV SEKTöRü ZORLUYOR

Türkiye 1980 sonrası uygulan politikalar sayesinde; altın, değerli metal, değerli ve yarı değerli taşlarda çok önemli bir konuma geldi. Ancak altın kadar Türkiye’nin geleceğinin pırlanta ve değerli taşlarda da olduğuna inanıyorum. Burada tek sorunumuz dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir öTV gerçeğidir. Biz sektör olarak vergi alınmasına karşı değiliz ancak kayıt dışını hortlatacak yaklaşımların da bertaraf edilmesi gerektiğini, ya da en baştan bunun mali politikayla gerçekleşmesi gerektiğine inanıyoruz.

öTV sorunu, şu anda sektörün en önemli sorunu. Değerli taş sektöründe dünyada hatırı sayılan ülkelerin hiçbirinde, üretimin hammaddesi olan çıplak taş üzerinde ülkemizdekine benzer bir vergi uygulaması yok. Sektörümüze yönelik finans ve vergi düzenlemelerinin revize edilmesi gerekiyor. Mücevherat sektörüne “ayrıcalıklı” değil, “öncelikli” olarak bakılması gerektiğini düşünüyorum.

5_kitada_35_markayla_kuresel_guc_oldu_3.jpgMücevher ham maddesi üzerindeki öTV sorunu çözülmeden, Türkiye’de kuyumculuk sektörünün kurumsallaşması tehlikeye girer. Tasarımcısı, ekibi olan, reklam ve tanıtım yapan büyük kurumsallaşmış firmalar küçük firmalar karşısında zorda kalıyor. Biz rekabet edilebilir koşullarda çalışmak istiyoruz. Türkiye’de daha ithalat yaparken yüzde 20 vergi alınıyor. Gerekli yasal ve vergisel alt yapı sağlandığında Türk mücevherat sektörünün Dünya Lideri olacağına yürekten inanıyorum.

Zaten halihazırda cazibe merkezlerinden biri. Ancak dünyanın en önde gelen çekim merkezi olabilmesi için, devlerin bakışının değişmesi gerekiyor. İnsanlığın başladığı tarihten bu yana; her zaman altın, pırlanta, değerli taşları elinde tutanlar ve yeni çağa geldiğimizde petrolü elinde bulunduranlar, sanki “seçilmiş” bir elit grup gibi değerlendirilir ve iktidarlar da vatandaşa popüler gözükmek adına, bu sektörleri ya feda ederler ya da daha ılımlı bir deyişle göz ardı ederler. Aslında bu Türkiye’de çok daha şiddetli, çok daha acımasız bir şekilde cereyan etmektedir.

Bugün, mücevherat sektörünün tekstil sektöründen hiçbir farkı olmadığı gibi, moda ve tasarım konusunda en az onun kadar rekabetçi oluğunu söyleyebiliriz. Türkiye’de bulunan yüzlerce tasarımcı, en nadide ürünleri ortaya koymaya çalışırken; diğer yandan altının tozunu pırlantanın zerresini bile boşa sarf etmeden süreçleyen fabrikalarımız mevcut iken, ve bu işletmelerde çalışan yüz binlerce vasıflı insan varken; bunu görmemezden gelmek artık popüler bir davranış değil diye düşünüyorum.

Görmezden geldiğimiz birçok şey, ihmal ettiğimiz birçok alan, geçmişte olduğu gibi bugün de karşıma çıkıyor ve bize “keşke” dedirtiyor. Dolayısıyla, Türkiye’nin altın ve mücevheratta dünyanın cazibe merkezi olması için gelecekte “keşke” dedirtecek uygulamaların bertaraf edilmesi ve binlerce yılın sonunda rüştünü ispat etmiş olan özbeöz bu topraklara ait mücevherat sektörünün ihtiyaç duyduğu revizyonların yapılması gerekiyor.

MüCEVHARAT SEKTöRüNüN VİZYONU GENİŞ

Türkiye’nin önüne koyduğu 2023 vizyonunda, mücevherat sektörünün konumu nasıl olacak?

Sektörün ihracatını sadece doğrudan yapılan ihracatla kısıtlamanın doğru bir yaklaşım olmadığı kanısındayım. Zira bavul turizmi, yolcu beraberi giden mallar gibi ihracata katkısı herkesçe bilinen kanalların yanı sıra, yurtdışı mağazacılığı ve turizm satışlarının da ihracatımız içindeki payının giderek artacağına inanıyoruz. Bu açıdan bakıldığında ihracatımızın artışının çok yönlü olarak devam edeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Geçmişte sektörümüzün nereden nereye geldiğine bakıldığında hedeflenen ihracat rakamlarının da ulaşılabilir olduğu ortada.


BAŞARIYI YöNETEBİLMEK ONA ULAŞMAKTAN DAHA ZORDUR


Birçok sektörde dev şirketleri yöneten bir iş adamı olarak, başarılarınızın arka planında yatan etkenler nelerdir?

İş hayatında başarılı ve istikrarlı olmak için, dinamik olmak, yeni fikirlere yönelmek gerekir. Yeni imkanları görebilen, fırsatları ve elindeki kaynakları büyümek için kullanan girişimci ruha sahip bireyler ve kurumlar başarılı olurlar. 1950’lerde rahmetli babamız Mehmet Altınbaş’ın, Gaziantep’te bir kuyumcu mağazası olarak başlattığı yolculuğu, bizler bugün Türkiye’nin en önemli holdinglerinden biri olan Altınbaş Holding olarak devam ettiriyoruz. Onun kurduğu sağlam temeller üzerine biz binayı inşa ettik. Bize en büyük miras olan girişimcilik gömleğimizi bir gün bile çıkarmadık.

1980’lerde küresel bir oyuncu olmaya karar verdik. Fırsatların peşinde koştuk. Değer yarattık. Risk aldık. Bugün ulaştığımız noktaya varmak için çok çalıştık çok sıkıntı çektik. Yatırımlarımız farklı alanlara, şirketlerimiz farklı coğrafyalara yayılırken, dinamizmi kaybetmemek için çok çabaladık. Piyasanın oyuncusu değil, yapıcısı olarak yakaladığımız ivmeyi kaybetmemek için her gün bir öncekinden daha çok çalışarak daha ilerisini hedefledik.

Başarı yönetimi, başarıya ulaşmaktan daha zordur. Hedef her zaman kalıcı başarılara ulaşmak olmalı. Yöneticiler sürdürülebilir başarının formülünün her zaman peşinden koşmuştur. Yöneticilerin ve çalışanların her zaman daha üst hedefler için yönlendirilmesi gerekiyor. Bunun için dinamizmi sürekli kılmak şart. Aksi halde sadece mevcut olan ile yetinmek, eldekine sahip çıkmak anlayışı hakim olur ki, bu da zirvede kalmaya yetmez. 2008 yılında başlayan küresel kriz bize bir kez daha gösterdi ki; en büyük şirketler bile bu fırtınalarda savrulabiliyor.

Ayrıca bir diğer önemli nokta da; belirli başarı dönemlerinden sonra işlerin hep yolunda gideceğine dair olan inançtır. Bu duygu daha büyük hedeflere ulaşmak için bilinmeyen sularda yüzmeye benzer. Derinliğini, akıntılarını bilmediğiniz bir göl ya da denizde yüzerseniz güvenli kıyılardan uzaklaşırsınız. Bu sebeple yöneticiler ve şirketler emin olmadıkları sektörlere yatırım yapmamalı.

Röp. Cesur çAçA

cesur@turcomoney.com

1 Yorum

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

  • Mahir Sancak
    5 Ağustos 2011 01:05 - Reply

    Tek kelime ile bravo diyorum.

  • Site Haritası