Son Haberler

Finans yönüyle 2014 ve yeni yıl beklentileri

Türk ekonomisinin yurt içindeki ve yurt dışındaki görünümünü ve algısını olumlu yönde etkileyen, yurt dışı değerlendirme ve derecelendirmelerde mali disiplin ve kamu borç stokunun yanında, en fazla artı değer kazandıran bankacılık sektörü, toplam finans sektörünün yaklaşık % 90’ını oluşturuyor. önemli sağlamlık kriteri sayılan Sermaye Yeterlilik Oranının; hem BASEL düzenlemelerinin gerektirdiği oranın, hem de Avrupa bankalarının oranlarının üzerinde olması, ayrıca sorunlu krediler/brüt nakdi krediler oranı, yabancı para net pozisyon oranı ve tüketici krediler/toplam krediler oranı gibi diğer sağlamlık kriterlerinin de iyi düzeyde olması sayesinde, sektör son 12 yıllık sağlam görünümünü korumaya devam ediyor. Ancak özellikle son birkaç yıldır, faiz/kar payı gelir-gider marjlarının daralması ve aracılık maliyetlerinin yükselmesi nedeniyle yeterli kar sağlayamayan sektörün en önemli sorununun düşük kar düzeyi olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca 2013 yılında yürürlüğe giren Tüketici Koruma Kanunu gereğince yapılan düzenleme sonucunda ücret, masraf ve komisyonlara getirilen kısıtlamaların söz konusu karsızlığı daha da artırması bekleniyor. Sektörü 2014 yılının ilk 9 aylık döneminde ana kalemler itibariyle şu şekilde değerlendirmek mümkün.

• Aktif büyüklüğü % 13.4 oranında artarak 1.9 trilyon seviyesine ulaşmış ve milli gelirin % 15 üzerinde gerçekleşmiştir.

• Sektör, yurt içi tasarrufların yetersizliğinin yanı sıra vade ve maliyet avantajı nedeniyle, başta sendikasyon kredileri ve banka bonosu olmak üzere mevduat dışı finansman araçlarına yönelmektedir. Mevduat, halkın tasarruflarını yüksek getirili alternatif alanlarda değerlendirmesi nedeniyle 9 ayda ancak % 7.9 artış gösterebilmiş, bu artışın da önemli bölümü kur ve faizden kaynaklanmıştır. Görüldüğü üzere bankacılığın ana fon kaynağı olan mevduat ve katılım fonu kan kaybetmeye devam ediyor.

• Sektörün kullandırdığı krediler ise, mevduat dışı kaynakların artması nedeniyle mevduattan daha hızlı ve % 13.4 oranında artış gösterdi.

• Sektörün dönem karı, önceki yılın aynı dönemine göre % 5 oranında azaldı. Bu durum 2013 yılının ilk yarısından itibaren yükselen kaynak maliyetlerine karşılık mevcut portföyün kısmen düşük getirili ve uzun vadeli gelir kaynaklarından (tüketici kredileri ve DİBS ’lerden) oluşmasından, başka bir ifade ile 2013 Mayıs sonunda faiz riskine maruz kalan sektörün faiz/kar payı marjlarındaki daralmadan kaynaklandı.

• Sektörün Sorunlu Kredi oranı % 2.9 dur. Son 4 yılda Varlık Yönetim Şirketlerine devredilen alacaklarla birlikte bu oran % 4.3‘e yükseliyor. (Katılım bankalarında Varlık Yönetim Şirketlerine devredilen kredi bulunmamaktadır.) En yüksek sorunlu kredi oranı % 7.4 ile kredi kartlarında olup, artış eğilimi gösteriyor.

• Sektörün sermaye yeterlilik oranı (SYR) % 15.9 olup BASEL kriterlerinin oldukça üzerinde. Bu durumun sektörün en güçlü yönünü oluşturduğunu düşünüyoruz.

• Cari açığın düşürülmesi amacıyla uygulanan makro ihtiyat politikaları nedeniyle kredi kartlarına ve konut kredileri dışındaki tüketici kredilerine getirilen kısıtlayıcı tedbirler sonucunda, kredi kartlarında ve taşıt kredilerinde düşme, toplam bireysel kredilerin artış oranında azalma yaşanıyor.

Geçen yılla kıyaslandığında 2014 sonunda, bankacılık sektörünün sadece karlılıktaki azalma ile değil, aktif, mevduat ve kredi artış oranlarında da yavaşlama ile karşılaşacağı söylenebilir. Bu yavaşlamanın aktifte 10, mevduatta 15, kredide ise 10 puan civarında olacağı tahmin ediliyor. Yavaşlamanın en büyük nedeninin mevduat girişindeki azalma olduğunu söyleyebiliriz. Diğer taraftan özellikle ithal orijinli malların alımını kısmak için bireysel kredilere getirilen kısıtlamalar da aktif, kredi ve karlılıktaki yavaşlama ve azalmada etkili oldu.

2015 yılı beklentilerinin ise bir takım belirsizlikler nedeniyle net bir şekilde ortaya konamayacağını düşünüyoruz. Türkiye, konumu itibariyle Rusya, Ukrayna, Irak ve Suriye gibi ülkelerle komşu ya da yakın mesafede bulunmakta ve jeopolitik yönden risk bölgesinde yer almakla birlikte, halen Rusya ve Ukrayna’yı içine alan kuzeydeki istikrarsızlığın bir süre sonra çözüleceği ve bölgeye tekrar istikrar geleceğini tahmin ediyoruz. çünkü bu bölgeye istikrarın gelmesinin en fazla yine bu ülkelerin yararına olduğu, bu nedenle Rusya’nın Avrupa ve ABD karşısında geri adım atarak yeniden istikrarlı bir ortamın doğmasını sağlayacağı görüşündeyiz. Ayrıca, 2015 genel seçimlerinin 2014‘te yapılan iki seçimde olduğu gibi yine istikrarsızlık yaratmayacağını düşünüyoruz. Petrol fiyatlarındaki % 40 dolayındaki düşüşün de ekonomimiz açısından olumlu bir gelişme olduğu unutulmamalı. Sonuç olarak Türkiye ekonomisinin geneli ile birlikte bankacılık sektörünün 2015 yılında 2014 yılındakine benzer bir süreç yaşayacağı, aktif, mevduat ve kredi gibi temel göstergelerin beklenen 2014 sonu seviyesinde ve muhtemelen % 15-20 civarında bir artış göstereceği, bankaların mevduat/katılım fonu dışındaki kaynaklara daha fazla yöneleceği tahmin ediliyor.

Diğer taraftan, sektörün özellikle Avrupa bankaları ile rekabet edebilmesi için üzerinde halen % 28 oranında bulunan kamusal yüklerin azaltılması ve Avrupa Birliği düzeyine indirilmesi gerekiyor. Bunu sağlamak için de zorunlu karşılıkların kredi türü bazında da olsa indirilmesi, ayrıca yürürlüğe yeni girecek olan ve Taslağında oldukça yetersiz bulunan zorunlu karşılıklara verilecek getirinin daha tatminkar seviyelere ve Avrupa Birliği düzeyine çıkarılması yararlı olacak.

Genel Bakış

Osman Akyüz

Türkiye Katılım Bankaları Birliği Genel Sekreteri

akyuz@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.