Son Haberler

Liberalizm vaatlerini yerine getiremedi, insanlık farklı bir yere savruldu

Rusya’nın Ukrayna’yı işgale gitmesi belki de belirsiz bir sürecin başlamasına neden oldu. Bu sürecin sadece zamansal boyutlarını bilmiyor değiliz. Daha da önemlisi hangi ekonomik, politik ve hatta düşünsel sonuçlara varacağını bilemeyecek bir konuma sürükleniyor dünya.

-Güvenlik endişesiyle ve korkuyla kavranan bir dünyada her şey bambaşka bir biçimde yorumlanacak. Liberalizmin vaatlerini yerine getirememiş olması ile farklı bir yere savrulan insanlık, belki de bu dünya görüşünün önemini tekrar keşfedene kadar, uzun ve zor yıllar yaşayacak.

-Ülkemiz üzerindeki etkileri de olumsuz olacak bu sürecin. Özellikle de ekonomik açıdan zorlu bir sürecin içerisinde kalacağız. Halihazırda varolan yapısal sorunlarımızı çözememiş olmamız ve üzerine gelecek olan ilave sorunlar bizim refah ve kalkınma hedeflerimizi gerçekleştirmemizi daha da zorlaştıracak.

Covid-19 pandemisi tüm dünya ülkelerini olduğu gibi ülkemizi de derinden etkiledi. Öyle ki sanırım herkes bu sürecin sonlanmasının bir müjde olarak tanımlanmasında hemfikir olacaktır. Gerçekten de gerek ulusal gerekse de uluslararası ekonomik ilişkiler üzerinde pandeminin hem konjonktürel hem de yapısal olumsuz etkileri yaşandı.

Ancak, tam bu müjdenin tadını çıkaracak mıyız derken yeni ve sancılı bir sürece girilmesi söz konusu oldu. Tahmin edilebileceği üzere jeopolitik süreçten bahsediyorum. Rusya’nın Ukrayna’yı işgale gitmesi belki de belirsiz bir sürecin başlamasına neden oldu. Bu sürecin sadece zamansal boyutlarını bilmiyor değiliz. Daha da önemlisi hangi ekonomik, politik ve hatta düşünsel sonuçlara varacağını bilemeyecek bir konuma sürükleniyor dünya.

LİBERALİZMİN VAATLERİNİ YERİNE GETİREMEMİŞ OLMASI İLE FARKLI BİR YERE SAVRULAN İNSANLIK

Burada düşünsel sonuçlardan da bahsediyorum. Burada kastedilen insanların nasıl bir dünyada yaşadıklarına ve tabii yaşayacaklarına dair algılarının değişecek olmasıdır. Refah, özgürlük ve iyi bir yaşam hedefleyen bir anlayıştan belki de başka bir noktaya savrulacak insanlar ve toplumlar. Güvenlik endişesiyle ve korkuyla kavranan bir dünyada her şey bambaşka bir biçimde yorumlanacak. Liberalizmin vaatlerini yerine getirememiş olması ile farklı bir yere savrulan insanlık, belki de bu dünya görüşünün önemini tekrar keşfedene kadar, uzun ve zor yıllar yaşayacak.

Ülkemiz üzerindeki etkileri de olumsuz olacak bu sürecin. Özellikle de ekonomik açıdan zorlu bir sürecin içerisinde kalacağız. Halihazırda varolan yapısal sorunlarımızı çözememiş olmamız ve üzerine gelecek olan ilave sorunlar bizim refah ve kalkınma hedeflerimizi gerçekleştirmemizi daha da zorlaştıracak. Neymiş bu yapısal reformlar diyerek uzaklaştığımız zorunlu gündeme geri dönemez ve bu dönüşümü gerçekleştiremezsek ciddi sorunlar ile yüzleşmek zorunda kalacağız.

İKTİSAT KASVETLİDİR, ÇÜNKÜ DÜŞÜNCENİN AYAKLARI YERE BASAN TARAFINDADIR

Bu satırları karamsarlık olarak değerlendirmek mümkündür. Ancak, bir iktisatçının sözleri zaten özü itibarıyla karamsardır, çünkü iktisat kasvetli bir bilimdir. Finansın vaatleri ve iyimserliğini, politikanın verdiği sözleri ve umutları değil, kıtlık yasasının insanı sürüklediği tercihleri tartışır iktisat. İsterseniz şöyle de denilebilir: İktisat kasvetlidir, çünkü düşüncenin ayakları yere basan tarafındadır. Tabii ki düşüncenin bir de yükselmek isteyen tarafı vardır ama materyalist karakteri haiz iktisadı diğer yanda değerlendirmek yerinde olacak.

Yapısal reform ihtiyacına dönülecek olursa, esasen bu tartışma ülkemizin yapısal sorunlarının tespiti ile başlar. Kanaatimce ülkemizin, neredeyse iki asır boyunca etkili olduğu iddia edilebilecek iki önemli yapısal sorunu mevcuttur. Bunlar döviz yetersizliği ve tasarruf eksikliğidir.

Somutlaştırmak gerekirse ülkemiz dış ticaret açıklarından başlayan döviz borçlarına ve para ikamesine kadar giden bir dizi kalıcı sorunu yaşıyor. Sanayileşmenin gecikmesi, modern parasal-finansal ekonomiye entegrasyonda yaşanan sorunlar ve makroekonomik istikrarsızlıklar bu yapısal sorunun aşılmasında karşılaşılan önemli nedenlerdir.

SAĞLAM PARAYA DAYALI BİR PARASAL SİSTEMİN KURULAMAMASI

Diğer taraftan da düşük gelir seviyeleri, modern ekonominin getirdiği tasarruf alışkanlıklarına tam anlamıyla geçilememesi ve sağlam paraya dayalı bir parasal sistemin kurulamaması tasarruf eksikliği sorunumuzun temellerinde yer alıyor.

Özetlemek gerekirse ülkemizde çok önemli iki parasal-finansal enstrüman yeterince ulaşılabilir değildir. Daha da basitçe ifade edelim sorunumuz döviz ve tasarruf kıtlığıdır. Kıt olan bu değişkenleri en verimli biçimde kullanmamızı sağlayacak reformları yapmamız gerekiyor.

Yukarıda bahsi geçen zorlu senaryonun gerçekleşmesi ise işimizi kolaylaştırmayacak, daha da zorlaştıracak. O halde soru en verimli kullanma imkanı sağlayacak olan nedir sorusudur. Cevap kimsenin hoşuna gitmeyecek. Çünkü hem döviz kuru hem de reel faiz yüksek olmalıdır. Ancak bu yolla zaten çok az miktarda olan dövizinizi ve tasarrufunuzu en verimli alanlara kanalize edebilirsiniz.

Eğer bu zorlu dönemde sağlam paraya geçebilirseniz ondan sonra bu kaynaklardan zaten yeterince bulabilir ve fiyatlarını makul seviyelere çekebilirsiniz. Bu yol tabii ki ne finans ne de politika açısından uygun değildir. Ama yukarıda vurgulandığı üzere iktisat kasvetli bir bilimdir ve kimseye hiçbir zaman cennetin anahtarlarını vaat etmiyor.

Doç. Dr. Ertuğrul Kızılkaya

İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi

kizilkaya@turcomoney.com

 

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası