Son Haberler

Osmanlı’nın borçları, devlet yönetimini nasıl etkiledi?

-Tarih boyunca yaşanan krizlere bakacak olursak genelde israfın ve tasarrufun önemsenmediği, karşılıksız para basılması ile karşılıksız borçlanmanın etkili olduğu görülür. Yüce dinimiz israfı haram kılmış, atalarımız yapacağınız her işte “ehemi mühime tercih ediniz” buyurmuşlardır.

-Lozan Antlaşması’nı anlamak için o tarihte Devletimizin, Milletimizin içinde bulunduğu durumu 10 Ağustos 1920 tarihinde Osmanlı Devletince imzalanmış olan sözde Sevr Antlaşması ile hedeflenen yapıyı çok iyi anlamak gerekir.

-Montrö sayesinde Türkiye II. Dünya Savaşı dışında kalabilmiş, 86 yıl Karadeniz, Barış Denizi olabilmiştir. Nitekim bu günlerde yaşanan talihsiz Rusya’nın Ukrayna’yı işgal saldırısında Türkiye’nin Montrö yetkilerini kullanması ile antlaşmanın önemi bir kez daha anlaşılmış durumdadır.

Devleti güçlü kılan ve birbiriyle bağımlı olan üç ana unsur kısaca “Dış Politika-İç Politika-Ekonomi” olarak belirlenebilir.

Dış Politika: “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” prensibi ile ülke menfaatlerini koruyarak komşu ülkelerle ve diğer ülkelerle iyi ilişkiler sağlayabilmek,

İç Politika: “demokrasi, insan hakları, hukukun (Adalet ve Ahlak İlkesiyle) üstünlüğü ve teşebbüs özgürlüğü,

Ekonomi: güven, istikrar, sürdürülebilir kalkınma, para politikalarının-mali disiplinle desteklenmesi-üretimle bütünleşmesi olarak özetlenebilir.

Tarih boyunca yaşanan krizlere bakacak olursak genelde israfın ve tasarrufun önemsenmediği, karşılıksız para basılması ile karşılıksız borçlanmanın etkili olduğu görülür.

Yüce dinimiz israfı haram kılmış, atalarımız yapacağınız her işte “ehemi mühime tercih ediniz” buyurmuşlardır.

YAKLAŞIK 1.600.000 KM² TOPRAK KAYBEDİLDİ

Yedi yüz yıllık Osmanlı Cihan Devleti’nin son dönemlerinde parça parça dağılımına baktığımızda; Osmanlı’nın ilk toprak kaybı 1699 Karlofça Antlaşması olmakla birlikte, büyük ölçüde toprak kaybı Rusya ile 1872 yılında yapılan antlaşma sonucu başlayıp 1922 yılına kadar sürer. Sonuçta yaklaşık 1.600.000 km² toprak kaybedildi ve Cumhuriyet’e 783 bin 562 km² kalabildi.

Nitekim Osmanlı’nın dağılışının son dönemlerinde yine ölçüsüz ve karşılıksız borçlanmanın, israf sayılacak zamansız yatırımların olumsuz etkilerini açık ve net görebiliriz.

Osmanlı’da ekonomi alanında ilk yapılan yanlışların Kanuni Sultan Süleyman tarafından Dünyaya hâkimken (1535) Fransızlara verdiği kapitülasyon haklarının olduğu, Devletin gücünün kontrolden çıkarak zayıfladığı dönemlerde ise kapitülasyonun Avrupa’ya yayılması ile 1882 yılında İngiltere’nin Dünya Ticaretini etkileyen önemde olan Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlayan Süveyş Kanalı’nı ele geçirmesi ve devam eden yıllarda (2.0), (3.0) Sanayi Devrimlerine zamanında uyum sağlayamayışımız dikkati çekmektedir.

TANZİMAT FERMANI İLE DEVLET YAPISINDA KÖKLÜ DEĞİŞİMLER BAŞLAR

Yıl 1839-1861 (Sultan Abdülmecit) Mısır Nizip Bozgunu yaşanır, Birleşik Krallık söz sahibi olur ve Osmanlı’da Islahat Hazırlıkları gündeme gelir. Tarihimizde Batılılaşmanın ilk hareketi olan Tanzimat Fermanı ile devlet yapısında köklü değişimler başlar.

Batı tarzı yaşama hayranı olan Padişah, Ermeni Mimar Balyan’a Avrupa Saraylarına özentili dışa bağımlı maliyeti 5 milyon altın, yıllık masrafı 2 milyon sterlin olan Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırır (1843-1856) ve krizde olan maliyeyi zora sokar.

Rusya’ya savaş açılır (1853-1856). Kırım Savaşı sürmektedir. Ordunun silah ve mühimmatı yetersizdir. Silah alımı için (1854) dış borç alınır.

Tarih:1876-1909 (Sultan II. Abdülhamit Han) Osmanlı-Rus Savaşları devam eder. 16. ve 20. Yüzyıllar arasında on iki tane olup bunlar arasında en önemlisi Balkanlar’da ve Kafkasya’da başlayan Osmanlı-Rus Savaşıdır. (’93 Harbi Rumi: 1293) (1877-78).

BUĞDAY İTHALATI İÇİN ROTHSCHILD AİLESİNDEN TEKRAR BORÇ ALINIR

Halkın ve ordunun ihtiyacı olan buğday ithalatı için meşhur Yahudi Rothschild ailesinden tekrar borç alınır, ancak yarı parası ödenebilir. Yenilgi sonrası Batum, Artvin, Kars, Ardahan, Doğubeyazıt Ruslara verilir. Ayrıca savaş tazminatı ödenir. Osmanlı Balkanlar ve Kafkasya’da hâkimiyetini kaybeder.

’93 Rus Harbi sonrası Berlin Antlaşması ile (1878) Birleşik Krallığın Osmanlı Hanedanını koruması ve destek vermesi karşılığı Kıbrıs yönetimi geçici olarak kiralanarak Britanya’ya devredilir. 1914 yılında İngiltere tarafından Kıbrıs ilhak edilir. Böylece Kıbrıs kaybedilerek sorunları bu yıllara kadar süregelir.

Osmanlı İdaresi vadesi gelen dış ve iç borçların ana parası bir yana faizlerini bile ödeyemez hale gelince Galata Bankerlerinden almış olduğu borçları ödeyemeyeceğini ilan eder, alacaklılarla anlaşmaya oturulur, (1879) bazı önemli maddelerden alınan vergileri on yıl boyunca iç borçlara karşılık bankerlere bırakılır. Bu duruma dış borç alacaklıları olan Avrupa Devletleri şiddetle karşı çıkar.

DUYUN-U UMUMİYE İLE GELİRLER ALACAKLI OLAN YABANCILARIN KONTROLÜNE GEÇER

20 Aralık 1881 tarihinde Duyun-u Umumiye İdaresi’nin kurulması ile Devletin gümrük ve bazı vergi gelirleri alacaklı olan yabancıların kontrolüne geçer. Karar organında İngiliz-Fransız-Alman-İtalyan- Avusturyalı ile bir Galata bankeri ve bir Osmanlı memuru bulunur.

Yıl 1891. (Hazine ve maliye krizdedir. Aynı bankerden 60 yıl vadeli yüksek faizli 6,4 milyon sterlin dış borç alınır.

Yıl 1914. Hazine’de para yoktur. Bu kez 61 yıl vadeli yüksek faizle 8,3 milyon sterlin borç alınır ve yıllık 330 bin sterlin borç senetleri imzalanır.

Tarih 24 Temmuz 1923 Osmanlı Devleti paramparça haldedir ve İstanbul işgal altındadır.

Lozan Antlaşması ile yeni kurulan Türk Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nden kalan borçları üstlenir. Devleti yarı sömürge seviyesine indiren Duyun-u Umumiye kuruluşuna son verilir. Aynı zamanda kapitülasyonlar tamamen kaldırılır. (2013 kur değerlemesi ile 500 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir*. Bu borçlar Cumhuriyet döneminde, 100 yıl sonra 1954 yılında ödenebilir ve gelişmemize büyük engeller çıkartır).

LOZAN ANTLAŞMASI İLE SEVR ANTLAŞMASI GEÇERLİLİĞİNİ KAYBEDER

1912 yılında Lozan’ın Uşi semtinde yapılan antlaşma ile İtalyanlara verilmiş olan On İki Adalar’ın Lozan Antlaşması ile silahsızlandırılmaması sağlanır.

Lozan Antlaşması’nı anlamak için o tarihte Devletimizin, Milletimizin içinde bulunduğu durumu 10 Ağustos 1920 tarihinde Osmanlı Devletince imzalanmış olan sözde Sevr Antlaşması ile hedeflenen yapıyı çok iyi anlamak gerekir. Sonuçta Lozan Antlaşması ile Sevr Antlaşması geçerliliğini kaybeder.

Yaşanan o günkü şartlar altında Lozan’da yapılan görüşmelerde:

  • Musul Vilayeti, petrol ve Irak Sınırı
  • Çanakkale ve İstanbul Boğazları
  • Hatay Vilayeti
  • Ege Adaları gibi birkaç önemli konu ileri tarihlerde görüşülmek üzere antlaşma dışı bırakılır.

Bunların arasında en önemlisi Boğazlar konusudur. İstanbul vatan toprağı sayılmış ancak Boğazların kontrolü yabancılara kalmıştır.

ATATÜRK’ÜN TARİHİ İFADESİ İLE YABANCILAR “GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER

Nihayet 20 Temmuz 1936 tarihinde İsviçre’nin Montrö Kentinde yapılan “Montrö Antlaşması” ile İstanbul işgalden kurtarılır ve Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihi ifadesi ile yabancılar “geldikleri gibi giderler.” Boğazlar’da Montrö ile egemenliğimiz sağlanmış olur.

Böylece Montrö sayesinde Türkiye II. Dünya Savaşı dışında kalabilmiş, 86 yıl Karadeniz, Barış Denizi olabilmiştir. Nitekim bu günlerde yaşanan talihsiz Rusya’nın Ukrayna’yı işgal saldırısında Türkiye’nin Montrö yetkilerini kullanması ile antlaşmanın önemi bir kez daha anlaşılmış durumdadır.

*Dr. Mahfi Eğilmez “Osmanlı’nın Borçları ve II. Abdülhamit”

Ali Coşkun

58. ve 59. Dönem Sanayi ve Ticaret Bakanı

coskun@turcomoney.com

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası