Son Haberler

Silikon Vadisi Bankası’nın hatırlattığı dersler…

-2023 yılı bankacılık sektörü açısından iyi başlamadı. Signature, Silvergate, Silicon Valley, Credit Suisse ve First Republic Bank’ın yaşadığı sorunlar akıllara 2008 krizini getirdi. Temelde CS ve SVB arasında hem büyüklük, hem faaliyet alanları hem de yaşanan sorunlar açısından benzerlik bulunmuyor. Fakat iki bankanın da sonunu getiren etken güven kaybı oldu.

Tüm işletmeler açısından risk yönetimi önemlidir ama finansal kurumlar güven müessesi olması nedeniyle bu kurumlar açısından risk yönetimi daha da önem kazanıyor. Bugün özellikle SVB’de yaşanan süreçte risk yönetiminden kaynaklanan nedenlerle geçmişteki yaşanan acı tecrübelerin tekrarlanabildiğine şahit oluyoruz. Geçmişte yaşanan problemlerden gereken dersler çıkarılıp, önlemler alınmazsa tekrar tekrar yaşanma riski bulunuyor.

2023 yılı bankacılık sektörü açısından iyi başlamadı. Signature, Silvergate, Silicon Valley, Credit Suisse ve First Republic Bank’ın yaşadığı sorunlar akıllara 2008 krizini getirdi.

Piyasadaki güven kaybı bankalar açısından en büyük tehlikelerden birisi. Nitekim kripto odaklı bir banka olan Silvergate’de yaşanan yoğun mevduat çıkışı nedeni ile gönüllü olarak faaliyetlerini durdurmasından iki gün sonra 40 yıllık mazisi olan Silicon Valley Bank (SVB), 14 saat içinde battı. En son 27 Mart tarihinde SVB’nin varlıkları First Citizens Bank’e satıldı. Tabi Credit Suisse (CS) açısından durum daha da vahim, 167 yıllık mazisi olan banka 72 saat içinde el değiştirdi. CS’nin UBS tarafından 260 milyar dolara varan devlet ve merkez bankası desteğiyle, 2 milyar USD’ye satın alınması piyasaları daha da endişelendirdi. CS’de yönetimsel hatalar sonucu yıllardır süren skandallar (Örneğin Mozambik’teki “Tuna Bonoları” kredi skandalı) bankanın güvenilirliğine ve karlılığına zarar verdi ve banka en sonunda el değiştirmek zorunda kaldı.

İKİ BANKANIN DA SONUNU GETİREN, GÜVEN KAYBI OLDU

Temelde CS ve SVB arasında hem büyüklük, hem faaliyet alanları hem de yaşanan sorunlar açısından benzerlik bulunmuyor. Fakat iki bankanın da sonunu getiren etken güven kaybı oldu.

Tüm işletmeler açısından risk yönetimi önemlidir ama finansal kurumlar güven müessesi olması nedeniyle bu kurumlar açısından risk yönetimi daha da önem kazanıyor. Bugün özellikle SVB’de yaşanan süreçte risk yönetiminden kaynaklanan nedenlerle geçmişteki yaşanan acı tecrübelerin tekrarlanabildiğine şahit oluyoruz. Kısaca bu konuyu açayım.  Olaya SVB özelinde bakarsak bu banka teknoloji ve girişim şirketlerinin gözdesiydi, silikon vadisi için ciddi bir kayıp. Öyle ki SVB, ABD’deki tüm risk sermayesi destekli girişimlerin yarısına ait nakit paraya ev sahipliği yapıyordu. Bu bankanın batışı 2008’deki Washington Mutual Bankası’ndan sonra Amerikan tarihindeki ikinci büyük banka batışı olarak kayıtlara geçti.

BANKANIN BATIŞI ÖNLENEBİLİR MİYDİ?

Peki bu bankanın batışı önlenebilir miydi? Büyük ihtimal evet önlenebilirdi. Gelin isterseniz SVB’yi çöküşe götüren gelişmelere kısaca bakalım.

1-REGÜLASYONLARIN ROLÜ

Özellikle sermaye yeterliliğine yönelik düzenlemeler finansal piyasaların sağlığı açısında çok önemli olabilmektedir. Nitekim 2018 yılında yani Trump döneminde SVB gibi küçük ve orta ölçekli kredi sağlayıcıları açısından bazı kolaylıklar sağlandı. Sıkı likidite ve sermaye zorunlulukları ile düzenli yıllık stres testlerine tabi tutulma alt sınırı 50 milyar USD’den 250 milyar USD’ye yükseltildi. Bu da likidite yönetimi zafiyeti ve bilançonun büyük kısmının uzun vadeli ve düşük faizli enstrümanlara yatırılmasına imkan sağladı. Kısaca bir grup yerel banka üzerindeki denetim gevşetildi. SVB de bunlardan biriydi.

2-YÖNETİMSEL HATALAR VE RİSK YÖNETİMİ

Ne kadar büyük banka olursa olsun ciddi miktarda mevduat çıkışlarında bankaların ayakta kalabilmesi çok zor. Çünkü bankaların topladıkları mevduatlar genelde kısa vadeliyken verilen krediler daha uzun vadelerde olmaktadır. Bir de aktif pasif arasındaki bu uyumsuzluğa ek olarak SVB’nin uzun vadeli kıymetlere yatırım yapması dengeyi daha da bozmuştu. Nitekim, SVB’nin varlıklarının % 57’si uzun vadeli kıymetlerdeydi, bu oran diğer bankalarda ortalama %24 seviyelerindeydi.

Faiz riskinin dikkate alınmaması FED faiz artırdıkça eldeki tahvillerin zarar yazmasına neden oldu. Bir de azalan mevduat girişi yanında, 2022’nin sonlarına doğru SVB’nin müşterileri bankadan mevduat çekmeye başladılar. Mevduat hızla eridiğinden, SVB nakit toplamak için uzun vadeli varlıklarını zararına satmak zorunda kaldı. Sonunda SVB uzun vadeli tahviller nedeni ile 15 milyar dolar civarında bir zarara katlanmak zorunda kaldı. Bilançodaki boşluğu kapatmak için sermaye artırımına yönelik beceriksiz hamleler, yaşanan panik bankanın iflası ile sonuçlandı. Aslında risk yönetimi etkin olan bir bankada bu çeşit faiz riskine ve vade uyumsuzluğuna (maturity mismatch) yol açacak bir yoğunlaşmaya müsaade edilmemeli, zamanında uyarıların yapılması ve gereken aksiyonların aldırılması gerekirdi. Normalde kurum prosedürlerinde önceden belirli risk ağırlıkları tespit edilir ve bunlar da güncel piyasa koşullarına göre gerektiğinde revize edilir. Eminim bu süreçte risk yönetim biriminin yönetim kuruluna gerekli uyarıları yapıp yapmadığı ve bankanın prosedürlerinde bir eksiklik olup olmadığı ortaya çıkacaktır.

Riskli kararlara yönelik aksiyon almak için regülasyonlara ve denetimlere ihtiyaç duymadan basiretli bir tacir gibi önlemler alınmalıdır. Ama tarih tekerrürden ibaret demişler. Demirbank da zamanında benzer bir şekilde faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmıştı.

3-ÇIKAR ÇATIŞMASI

Olayın bir diğer yanı SVB yönetiminin aldığı uzun vadeli tahvillere yatırım kararı sonrasında yöneticilerin kazançlarını artırdıklarına yönelik suçlamalardır. O dönemde faizlerin düşük olması sayesinde tahvillerden yüksek getiri sağlanması ikramiyelerde büyük bir sıçramaya neden oldu. 2016’da SVB’nin tahvil portföyünün ortalama süresi sadece 2,5 yıldı, yani daha düşük getiri sağlayan nispeten kısa vadeli enstrümanlar bulunuyordu. 2018’in sonunda, ortalama süre 3,8 yıla sıçradı ve özkaynak karlılığının iki kattan fazla artarak % 20’ye çıktı. Yani bu hatalı karar ile banka zarar ederken yöneticiler dolgun primler aldılar.

Yöneticiler bu kararı iyiniyetli de almış olsalar sonuç itibari ile bu karar lehlerine pozitif sonuçlar doğururken, kurum açısından ölümcül sonuçlar doğurdu. Bu çeşit çıkar çatışmasına neden olabilecek durumlar yine etkin bir iç kontrol ve risk yönetimi sistemi ile yakından takip edilmelidir.

GEREKLİ ÖNLEMLER ALINMAZSA BU KRİZLERİN TEKRAR YAŞANABİLİR

Sonuç olarak, geçmişte yaşanan problemlerden gereken dersler çıkarılıp, önlemler alınmazsa tekrar tekrar yaşanma riski bulunuyor. Özellikle güven kurumu olan bankaların da dahil olduğu finansal kurumlarda yönetimsel olarak yanlış karar alınmış olsa bile etkin bir iç kontrol ve risk yönetim sistemi ile sorun yaşanmadan aksiyon alınması veya problemlerin daha az hasarla atlatılması çok önemli.

Mahir Kubilay Dağlı

Eliptik Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi

dagli@turcomoney.com

 

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası