Son Haberler

Batı Trakya Türkleri ve Türkiye, Yunanistan için can simidi olabilir

  

 

– Dr. Adnan Gerdemeli’nin daveti üzerine, yapay zeka başlıklı bir konferans vermek üzere geçen ay Yunanistan’ın Gümülcine kentine gittik. Gümülcine Gençler Birliği lokalinde gerçekleştirdiğimiz konferansımız, gayet verimli geçti.  Toplantıya 100 civarında katılım oldu. Sayıdan çok kompozisyon ilginçti; hemen her meslekten ve yaştan katılım vardı. Üstelik çok etkileşimli bir oturum oldu ve iki saate yakın sürmesine rağmen bir kişi bile salondan ayrılmadı.

-Batı Trakya Türkleri ve bölge hakkında pek çok yararlı bilgi edindik. 1990’lara kadar Türk azınlık mensuplarının ev ve arazi satın alması, evlerini ve camilerini tamir ettirmeleri; araba, kamyon, traktör ehliyetine sahip olmaları ve kahvehane, dükkan gibi işyeri açabilmeleri çok zormuş. Böyle temel insan haklarına aykırı yasal düzenlemeler dışında kamusal alanda yazılı olmayan kurallar hep uygulanagelmiş. Sosyal ayrımcılık biraz azalsa da bugün hala devam ediyor.

 

– Yunanistan deniz ticareti, turizm ve biraz da tarım, sanayi ile ekonomisini ayakta tutabilen bir ülke. Nüfusu 10,5 milyon civarında. Bu nüfus, on yıllardır artmıyor. Silahlanma, her zaman en önemli giderlerinden. Özellikle iyi yetişmiş genç nüfusunu, girişimci insanlarını sürekli batıya göç ile kaybediyor. Bu göçte, ülke içindeki imkanların kısıtlı olmasının yanı sıra politikacıların yerli yersiz Türkiye korkusu pompalamaları da etkili.

 

-Yunanistan, 2010’larda yaşadığı derin ekonomik krizi AB’nin desteğiyle şimdilik atlatmış görünüyor. Ama ABD-Çin Ticaret Savaşları’nın dünyayı, AB’yi nasıl etkileyeceğini öngörmek zor. Bana göre küçük ülkelerin herhangi bir birlik üyesi olsalar da önümüzdeki dönemde işleri çok zor. Bu noktada Yunanistan için Batı Trakya Türkleri ve Türkiye bir can simidi olabilir. Türk girişimcisine, iş insanlarına, zanaat erbabına kapılarını açan bir Yunanistan bundan çok kazançlı çıkar.

 

YAZI

Birkaç ay önce bir telefon aldım “Ben Dr. Adnan, bize yapay zeka başlıklı bir konferans verir misiniz”. Tabii diyerek hangi kurum, hangi şehir olduğunu sordum. “Gümülcine” diye cevap verdi Adnan Bey! Yunanistan Gümülcine, sık sık gittiğimiz Enez Büyükevren Köyü’ne gümrük işlemleri hariç 1,5 saat mesafedeki şirin kent. 17 Mayıs için sözleştik ve konferansı gerçekleştirdik. Ev sahiplerimiz ve dinleyiciler sayesinde hayatımızın en unutulmaz günlerinden birini yaşamış olduk.

Dr. Adnan Gerdemeli 1984 İstanbul Tıp Fakültesi mezunu, nöroloji uzmanı. Şimdi Gümülcine’de başarıyla dertlere deva oluyor. İki gün boyunca bizimle ilgilenirken bir taraftan da telefonla ulaşan Türk veya Yunanlı, hastalarına yardımcı olmaya çalıştı. Sorularımız üzerine, özellikle felçli veya evde bakıma muhtaç hastalarını köylerinde ve ev ortamlarında ziyaret ederek, tedavilerini düzenlediğini paylaşması, çok takdire şayan. Eşi Belgin Hanım ile, sabah İpsala’da karşıladılar bizi ve gümrük geçişimize eşlik ettiler.  19 Mayıs tatili nedeniyle binlerce araba, otobüs ve kamyon Yunanistan tarafının ilkel şartlarında, çok az personelle, işlem yapması yüzünden tam 6 saatte geçebildik Yunanistan’a. Ancak sohbet güzeldi, Batı Trakya Türkleri ve bölge hakkında pek çok yararlı bilgi edindik.

        BALKANLAR’LA İLGİLİ AYRINTILI BİLGİ EDİNMEK İSTEYENLER, BU KİTAPLARI OKUYABİLİR                   

Batı Trakya ve Balkan Türklerinin trajedisi 1789’da başlıyor. Milliyetçiliğin yükselmesi ve ulus devletlerin ortaya çıkışı ile yıllar içinde dağılan ve gerileyen Osmanlı İmparatorluğu 1912 Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı yenilgileri ile Balkanları terk ediyor ve bölgede yaşayan Türk nüfus büyük zulme uğruyor, anavatana kaçabilenler kendini zor kurtarıyor. Bu konularda daha ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz Fatma Uz tarafından kaleme alınan “Balkan’ı Bal Eyledik ve Rumeli El Olurken”, Mustafa İmamoviç ve İbrahim Şerif tarafından kaleme alınan “Boşnakların Tarihi” ve Dr. Hüseyin tarafından kaleme alınan “Bir Mücadelenin Hikayesi” isimli kitaplarından yararlanabilirsiniz.

YUNANİSTAN, TÜRKLERİ YILDIRMAYA VE GÖÇE ZORLUYOR

Lozan Antlaşması ile Batı Trakya Türkleri mübadele dışında tutularak “Müslüman Azınlık” statüsüne geçiriliyor. Ancak yıllarca azınlık hakları da gasp ediliyor ve özellikle 1974 Kıbrıs Harekatından sonra Türklere ve toplum önderlerine baskı artıyor. Yunanistan’ın AB üyesi olması bile baskıları hafifletmiyor. Örneğin resmi olarak bizi davet eden kurum Batı Trakya Azınlığı Kültür ve Eğitim Şirketi (BAKEŞ) idi. İçinde Türk adı geçen dernek veya vakıf kurmaları yasak olduğu için ancak şirketleşerek sivil toplum faaliyetlerini sürdürüyorlar. Zaten Yunanistan devletine göre Batı Trakya’da uzun yıllar hiç “Türk” olmamış, onlara Müslüman azınlık denmiş ve Türkçe konuşmalarına rağmen kendilerini Türk olarak tanımlamaları yasaklanmış! Israrlı bir baskı, yıldırma ve göçe zorlama politikası uygulanmış.

                             BASKILAR, TÜRKLERİ DAHA HALİS İNSANLAR HALİNE GETİRMİŞ

Duyduklarıma inanamadım; 1990’lara kadar Türk azınlık mensuplarının ev ve arazi satın alması, evlerini ve camilerini tamir ettirmeleri; araba, kamyon, traktör ehliyetine sahip olmaları ve kahvehane, dükkan gibi işyeri açabilmeleri çok zor imiş düşünebiliyor musunuz? Böyle temel insan haklarına aykırı yasal düzenlemeler dışında kamusal alanda yazılı olmayan kurallar hep uygulanagelmiş . Sosyal ayrımcılık biraz azalsa da bugün hala devam ediyor. Bunlara karşı çıkan bağımsız siyasi lider Dr. Sadık Ahmet ve Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif gibi toplum önderleri defalarca yargılanmış ve hapis, para cezalarına çarptırılmışlar. Her krizin fırsat doğurduğu gibi belki de yüzyıldan fazladır süren baskı ve yıldırma politikaları onları inadına bilge, inadına daha halis insanlar haline getirmiş ve gönül rahatlığıyla ifade edebilirim ki, en has Türkler, vatanseverler “Suyun öbür tarafında”.

                         ATATÜRK GENÇLİĞİ, ENERJİSİYLE, GÜZELLİĞİYLE KENDİNİ BELLİ EDİYOR                  

Etkinlik, Gümülcine Gençler Birliği lokalinde oldu. Bizden önce 19 Mayıs nedeniyle gençler için piknik ve müzikli eğlence vardı; Atatürk gençliği her yerde aynı; enerjisiyle, güzelliğiyle kendini belli ediyor. Toplantıya 100 civarında katılım oldu. Sayıdan çok kompozisyon ilginçti; Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosu Aykut Ünal ve eşi İlayda Ünal, Muavin Konsolos Ali Tosun, Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif, İskeçe Müftüsü Mustafa Trampa, BAKEŞ Başkanı Dr. Hüseyin Bostancı, Genel Sekreter Pervin Hayrullah, İskeçe Türk Birliği Başkanı Kerem Abdurrrahimoğlu, Öğretmenler Birliği Başkanı Aydın Ahmet’in yanı sıra hemen her meslekten ve yaştan katılım vardı. Üstelik çok etkileşimli bir oturum oldu ve iki saate yakın sürmesine rağmen bir kişi bile salondan ayrılmadı.

GÜMÜLCİNE VE İSKEÇE MÜFTÜLERİ, SADECE DİN BÜYÜĞÜ OLARAK DEĞİL, TOPLUMUN LİDERİ OLARAK MUAMELE GÖRÜYOR

Müftülük makamı Batı Trakya’da bizim bildiğimizden, tüm İslam dünyasından çok farklı ve anlamlı. Osmanlı’dan beri gelen uygulama ile müftülerin aynı zamanda yargıç/kadı olarak görev yapması söz konusu; yani birçok hukuki meselede söz sahibiler. Bu konum uluslararası antlaşmalarda da güvence altına alınmasına ve müftülerin aynı metropolitler gibi seçimle iş başına gelmesi gerektiği halde devlet Türk toplumunun istemediği kişileri ısrarla atama ile müftü yapmış. Tabii halk seçilmiş müftüleri sayıyor; üstelik Gümülcine ve İskeçe Müftüleri sadece birer din büyüğü olarak değil, toplumun lideri olarak muamele görüyor. Toplantıyı başından sonuna kadar izleyen müftülerimizle yaptığımız derin sohbetlerde bu konumu ne kadar hak ettiklerini bizzat görmüş oldum.

              BİZLERİ KIRMIZI HALIYLA KARŞIMALARI LAZIM, AMA NEMRUTÇA DAVRANIYORLAR

Konferanstan sonra akşam yemeği için gittiğimiz restoranda binlerce kişinin niçin saatlerce gümrükte o eziyeti çektiğini çok iyi anladık. Fevkalade güzel yemekler, rahatsız etmeyen garsonlar, sohbete çok uygun gürültüsüz, saçma müziksiz bir ortam ve muhtemelen makul bir hesap. Tabii Yunan tarafının acilen İpsala Gümrük Kapısı’nı bir AB üyesi ülkeye yakışır hale getirmesi gerekiyor. 50 yıldır çivi çakılmamış, boya bile yapılmamış köhne binalar, yetersiz sayı nedeniyle iş yükü arttıkça nemrutluğu artan personel, insanın garibine gidiyor. Üstelik Türkler, özellikle Yunanistan’ın batılı turistlerce kısa mevsimi nedeniyle pek tercih edilmeyen kuzey bölgeleri için bulunmaz nimet. Doğrusu bizleri kırmızı halıyla karşılamaları lazım.

YUNANİSTAN EKONOMİSİNİ DENİZ TİCARETİ, TURİZM, TARIM VE SANAYİ İLE AYAKTA TUTUYOR

İki ülke arasında Meriç Nehri, sınır olduğu için uzun bir köprüden geçmeniz gerekiyor. Köprü çok eski, bir gün insanlar geçiş yaparken yıkıldığını duyarsanız şaşırmayın. Yenisinin yapılması konusunda iki taraf karar vermiş, ama henüz inşaat başlamamış. Başkonsolosumuz, Yunanistan tarafındaki İpsala Gümrük Kapısı’nın yenilenmesi için ihale açıldığını, ancak henüz sonuçlanmadığını söyledi. Tabii, isterseniz biz yapalım teklifi karşı taraftan kabul görmemiş. İnşaat işlerinin çok yavaş ilerlemesi, sohbetlerde ana konulardandı. Şimdilerde Bulgaristan ile Yunanistan sınırları kaldırmışlar, umarım bir gün Türk vatandaşları da eziyet çekmeden Yunanistan veya tüm dünyada seyahat edebilir hale gelir.

Yunanistan deniz ticareti, turizm ve biraz da tarım, sanayi ile ekonomisini ayakta tutabilen bir ülke. Nüfusu 10,5 milyon civarında. Bu nüfus, on yıllardır artmıyor. Silahlanma, her zaman en önemli giderlerinden. Özellikle iyi yetişmiş genç nüfusunu, girişimci insanlarını sürekli batıya göç ile kaybediyor. Bu göçte, ülke içindeki imkanların kısıtlı olmasının yanı sıra politikacıların yerli yersiz Türkiye korkusu pompalamaları da etkili. 2010’larda yaşadığı derin ekonomik krizi AB’nin desteğiyle şimdilik atlatmış görünüyor. Ama ABD-Çin Ticaret Savaşları’nın dünyayı, AB’yi nasıl etkileyeceğini öngörmek zor. Benim kanaatim, küçük ülkelerin herhangi bir birlik üyesi olsalar da önümüzdeki dönemde işlerinin çok zor olduğu yönünde.

                     YUNANİSTAN İÇİN BATI TRAKYA TÜRKLERİ VE TÜRKİYE CAN SİMİDİ OLABİLİR

İşte bu noktada Yunanistan için Batı Trakya Türkleri ve Türkiye bir can simidi olabilir. Her alandan Türk girişimcisine, iş insanlarına, zanaat erbabına kapılarını açan bir Yunanistan bundan çok kazançlı çıkar. Devlet, baskı ve yıldırma politikasından vazgeçerek Batı Trakya Türklerinin kimliklerine saygı gösterse ve onları kendi vatandaşı gibi bağrına bassa hem iç çatışmaların doğurduğu negatif enerji ortadan kalkar; hem de bu genç ve dinamik, iyi yetişmiş nüfus ekonomiye çok daha fazla katkı sağlar. Ben her zaman iyimserim ve aklıselimin bir gün geniş coğrafyamızda da hakim olacağına inanıyorum.

Gümülcine’deki insanlarımızdan, onların hikayelerinden, yaşadıklarından çok etkilendik. Doğrusu kalbimiz orada kaldı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğu günden beri Batı Trakya Türklerine elinden geldiğince sahip çıkmış. Şimdi destek sırası bizlerde; sivil toplum kuruluşlarımızla, meslek örgütlerimizle, üniversitelerimizle, tüm gücümüzle onların kendilerini geliştirmeleri, ekonomik bakımdan güçlenmeleri, temel insan haklarını elde etmeleri için gayret içinde olmalıyız. Has ve halis kardeşlerimiz bunu fazlasıyla hak ediyor.

TENDÜRDİYOT

Prof. Dr. Melih Bulut 23.05.2025

 

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.