– ABD Başkanı Donald Trump, ikinci döneminde gerçekten de verdiği sözleri yerine getirdi. Ancak bunu ne piyasaların ne de seçmenlerinin beklediği şekilde yaptı. Aniden üst üste yağdırdığı gümrük vergileriyle global piyasaları alt üst etti. Birçok kişiye göre Trump, resmen yalan söylüyor. Örneğin “Amerika’yı tekrar müthiş yapma” vaadinde bulundu. Trump’ın gerçeklikten kopuk görüşleri ve uygulamaları, bu hedefle pek uyuşmuyor. Elon Musk’ın “hükümet tasarrufu” bahanesiyle yüz binlerce kişiyi bir gecede işsiz bırakması da Trump’ın vaadiyle örtüşmüyor.
– Amerikalılar Trump’ın “etik” biri olmadığını düşünüyor. Örneğin, Katar’dan gelen özel bir uçağı hediye olarak kabul etme kararı seçmenlerini rahatsız etti. Oysa Trump’ın seçim kampanyası, sistem karşıtı duruşu ve büyük serveti nedeniyle finansal kazanç için bu işi yapmadığı için “yolsuzluğu ortadan kaldırabilecek” en iyi aday olduğu mesajı üzerine kuruluydu. Ancak şimdi birçok seçmeni, Trump’ın da diğer Başkanlar ya da devlet yetkilileri gibi yolsuz olduğunu ve hatta Trump yönetiminin neredeyse otokratik olduğunu düşünüyor.
– Trump’ın global ticaret savaşı ve vergilere ilişkin tavrını yumuşatmasıyla, dünya genelindeki hisse senedi piyasaları Mayıs ayında iyi bir performans gösterdi. Ancak buna rağmen ABD borsaları tam anlamıyla toparlanamadı. 23 Mayıs itibarıyla, S&P 500 endeksi ay boyunca +%4,2 yükselerek yıl başından bu yana düşüşünün -%1,3’e gerilemesine neden oldu. Teknoloji ağırlıklı NASDAQ endeksi daha da iyi bir performansla Mayıs ayında +%7,4 arttı. Ancak endeksin sene başından bugüne getirisi -%3 kayıp ile negatifte kaldı.
– Trump yönetiminin global ticari vergileri gündeme getirmesiyle birlikte bu vergilerin özellikle ABD tüketicileri için enflasyonist olacağı beklentisi tahvil getiri faizlerindeki düşüş trendinin değişmesine neden oldu. Mayıs ayında tahvil getiri faizlerinde yaşanan bu ani artış, tüm tahvil getiri faizi eğrisini gözle görülür biçimde etkiledi. Faiz artışına paralel olarak, 23 Mayıs itibarıyla Bloomberg Global Tahvil ve Global Kurumsal Tahvil endeksleri sırasıyla -%1 ve -%0,6 oranında düşüş kaydetti.
– Geçtiğimiz yıl etkileyici bir ralli yaşayan kripto paralar, Trump yönetiminin neden olduğu belirsizlik ortamında bu yılın başlarında zorlanmıştı. Ancak Mayıs ayında, hisse senedi piyasalarındaki olumlu havaya paralel olarak güçlü bir geri dönüş yaşadılar. 23 Mayıs itibarıyla Bitcoin aylık bazda +%14,5’lik getiri ile 108.000 seviyesini aştı. Bu vesileyle yılbaşından bu yana getirisi +%15,5’e yükseldi. Aynı dönemde Ethereum, etkileyici bir performans sergileyerek aylık bazda +%41,7 arttı.
– Altın, Mayıs ayında çalkantılı bir ortamda güvenli liman özelliğini pekiştirdi. Ay boyunca, yatırımcılar hisse senetlerindeki dalgalanmadan korunmak ve ticari vergilerin enflasyonu arttırabileceği endişesiyle kendilerini güvence altına almak amacıyla altına yöneldi. 23 Mayıs itibarıyla, altının ilk ay vadeli işlem sözleşmesi aylık bazda +%2,3 artarak 2025’teki güçlü yükselişine devam etti. Böylece altının sene başından bu yana getirisi %28,5’e ulaşarak bu yılın en iyi performans gösteren yatırım araçlarından biri oldu.
– Ham petrol Mayıs ayında oldukça güçlü bir performans sergiledi. Nisan ayında yaşanan düşüşün ardından, ülkeler arasındaki ticaret savaşının global büyüme ve enerji talebini olumsuz etkileyeceği yönündeki endişelerin azalmasıyla birlikte petrol fiyatları yeniden yükselişe geçti. 23 Mayıs itibarıyla, ABD ham petrolü WTI ilk ay vadeli işlem sözleşmesi aylık bazda +%5,7 artış gösterdi. Ancak bu artış, yılın başındaki kayıpları telafi etmeye yetmedi ve ham petrolün yılbaşından bu yana getirisi -%14,2 oldu.
– Türk hisse senetleri, Mayıs ayındaki global hisse senetlerinde yaşanan artıştan olumlu şekilde etkilendi. 23 Mayıs itibarıyla, Borsa İstanbul BIST100 endeksi aylık bazda yerel para birimi cinsinden +%3,1 (ABD doları bazında +%1,8) artış gösterdi. Böylece endeksin yılbaşından bu yana getirisi TL bazında -%4,8, ABD doları bazında ise -%13,7 oldu. BIST100’ün ABD doları cinsinden getirisinin yerel para birimi cinsinden getirisinin altında kaldı. Bunun nedeni, doların Türk lirası karşısında 2024 sonundan bu yana +%10,2 değer kazanmış olması.
– Trump’ın ticari savaş odaklı ilerlemeye devam etmesi ve daha fazla kaosa yol açması kuvvetle muhtemel. Bu nedenle yakın ve ortada vadede, yatırımcılar ekstra temkinli olmalı ve portföylerinde defansif yatırımlara devam etmeli. ABD’nin ne tür bir ticaret politikası uygulayacağı ve bunun ekonomik etkileri netleşene kadar, piyasalardaki dalgalanmalar bu şekilde yüksek seyredebilir. Yatırımcılar, portföylerinde nakit ya da nakit benzeri kısa vadeli araçlar bulundurmalı, altın gibi çalkantılı dönemlerde değerini muhafaza eden yatırımlara yer vermeli.
– Uluslararası piyasalardaki gelişmeler, portföylerde “riski azaltan” yatırımların ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Yatırımcılar uzun vadeli portföylerde yalnızca devlet tahvili değil, aynı zamanda bir miktar yatırım yapılabilir tahvil ve yüksek getirili tahvillere yer vermeli. Efsanevi yatırımcı Warren Buffett’ın da dediği gibi, “Önemli olan yağmuru tahmin etmek değil; Nuh’un gemisini inşa etmektir.” Yani her piyasa düşüşünü önceden tahmin etmeye çalışmak yerine, finansal yapınızı fırtınaya dayanacak şekilde inşa etmek gerekir.
ABD Başkanı Donald Trump, ikinci döneminde gerçekten de verdiği sözleri yerine getirdi. Ancak bunu ne piyasaların ne de seçmenlerinin beklediği şekilde yaptı. Aniden üst üste yağdırdığı gümrük vergileriyle global piyasaları alt üst etti. Ocak ayı sonunda iktidara geldiğinden bu yana yalnızca piyasaları değil, kendi Cumhuriyetçi Partisi’ni ve seçmenlerini bile şaşırttı. Sonuç olarak da Trump, 1953’te Eisenhower döneminden bu yana ilk 100 gün onay oranı en düşük başkan olarak en baş sıraya oturdu. Ancak ikinci döneminde %44 ile, yalnızca %41 onay aldığı ilk dönemine göre bir nebze daha başarılı olduğu söylenebilir. Fakat her iki döneminin de ilk 100 gününde %3-4 onay kaybetmiş olması pek de övünülecek bir durum değil.
Bu düşük onay oranının kaynağının Trump’ın global ticaret politikası olduğu sanılabilir. Ancak durum bu kadar da basit değil. Amerikan halkı, sadece Trump’ın Amerika’nın ticaret partnerlerine uyguladığı vergilere kızgın değil. Sonuçta ortalama bir Amerikalı, hayatını doğrudan etkilemeyen ekonomik terimlere neden bu kadar önem versin ki? Asıl sorun, Trump’ın vaat ettikleriyle gerçekleştirdikleri arasındaki büyük uçurum. Birçok kişiye göre resmen yalan söylemiş olması büyük bir etken. Örneğin “Amerika’yı tekrar müthiş yapma” vaadini ele alalım. Trump’ın gerçeklikten kopuk ve herhangi bir temele dayanmayan matematiksel bir formülle sıradan Amerikalılar için temel tüketim mallarını pahalılaştırması ya da siyasi görüşleri Trump’la örtüşmeyen vatandaşlarını veya Kanada gibi komşularının vatandaşlarını sınırda keyfi olarak gözaltına alması bu hedefle pek uyuşmuyor. Elon Musk’ın “hükümet tasarrufu” bahanesiyle yüz binlerce kişiyi bir gecede işsiz bırakması da Trump’ın vaadiyle örtüşen bir karar değil.
AMERİKALILAR, TRUMP’IN “ETİK” BİRİ OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYOR
Daha da kötüsü, Amerikalılar Trump’ın iddia ettiği kadar “etik” biri olmadığını düşünüyor. Örneğin, Katar’dan gelen özel bir uçağı hediye olarak kabul etme kararı seçmenlerinin dikkatinden kaçmadı. Oysa Trump’ın seçim kampanyası, sistem karşıtı duruşu ve büyük serveti nedeniyle finansal kazanç için bu işi yapmadığı için “yolsuzluğu ortadan kaldırabilecek” en iyi aday olduğu mesajı üzerine kuruluydu. Ancak şimdi birçok seçmeni, Trump’ın da diğer Başkanlar ya da devlet yetkilileri gibi yolsuz olduğunu ve hatta Trump yönetiminin neredeyse otokratik olduğunu düşünüyor.
GLOBAL VERGİ KAOSU PİYASALARI HAZIRLIKSIZ YAKALADI
Bu gelişmelerin hiçbiri finansal piyasalar açısından pozitif değil. Dünyanın en güçlü ekonomilerinden birinin başında, ülkeyi bir şirket gibi yönetip vatandaşlarını işçi gibi gören sağı solu pek belli olmayan bir Başkan var.
Yatırımcılar, seçimlerden önce Trump’ın bu tarz muhafazakâr eğilimlerinin farkındaydı. Ancak bu denli büyük bir vergi şokunu da beklemiyorlardı. Bunun sonucu ise politika belirsizliği ve enflasyonist baskılar gibi daha önce ortaya çıkma ihtimali olduğu bilinen risklerin, tüm yatırım araçlarında şiddetli biçimde kendini göstermesi şeklinde oldu.
Piyasalar, Trump’ın keyfine göre art arda tırmanan ve aniden durulup tekrar artan ticari vergilerin ardından riski hızla yeniden fiyatladı. Ticari savaşlardaki bu ani tırmanış, tüketici fiyatlarının artacağı ve şirket kârlarının düşeceği yönündeki korkuları körükledi. Bu da 2025’in ilk çeyreğinden sonra güçlükle toparlanmaya başlamış olan güveni zedeledi. Özetle, ABD’yi “yeniden müthiş yapmayı” hedefleyen Trump’ın agresif “önce Amerika” bazlı ticari stratejisi, global yatırımcıları yeniden tedirgin etti. Yılın ilk beş ayındaki çalkantı, son aylarda yaptığımız uyarıların canlı bir teyidi oldu. Jeopolitik sürprizler oluştuğunda, piyasalar hızla rehavetten kargaşaya sürüklenebilir. Şimdi bu çalkantılı ortamda Mayıs ayında belli başlı yatırım araçlarının nasıl performans gösterdiğine bakalım.
GLOBAL HİSSE SENETLERİ TİCARET ŞOKUNUN ETKİSİNDEN TOPARLANMAYA BAŞLADI
Trump’ın global ticaret savaşı ve vergilere ilişkin tavrını yumuşatmasıyla, dünya genelindeki hisse senedi piyasaları Mayıs ayında iyi bir performans gösterdi. Ancak buna rağmen ABD borsaları tam anlamıyla toparlanamadı. 23 Mayıs itibarıyla, S&P 500 endeksi ay boyunca +%4,2 yükselerek yıl başından bu yana düşüşünün -%1,3’e gerilemesine neden oldu. Teknoloji ağırlıklı NASDAQ endeksi daha da iyi bir performansla Mayıs ayında +%7,4 arttı. Ancak bu olağanüstü performansına rağmen endeksin sene başından bugüne getirisi -%3 kayıp ile negatifte kaldı. Kanada S&P/TSX hisse senedi endeksi de iyi bir ay geçirerek Mayıs ayında +%3,7’lik yükselişle sene başından bu yana +%4,5 getiri elde etti. Bunun bir nedeni de Kanada’nın Nisan ayında yapılan seçimlerde Liberal Parti lideri ve yeni Başbakan Mark Carney’in net bir şekilde kazanması oldu.
Avrupa hisseleri ve gelişmekte olan piyasalar Mayıs ayında iyi bir performans sergilerken yılbaşından bu yana ABD piyasalarından daha iyi bir getiri elde ettiler. Avrupa hisse senedi endeksi Euro Stoxx 50, Mayıs ayında +%3,2 artarken yılbaşından bugüne getirisi +%8,8 oldu. Global gelişen piyasalar endeksi MSCI EM ise aynı dönemde +%5,6 yükselerek yılbaşından bugüne +%10,6’lık ciddi bir getiri sağladı. Dolayısıyla global hisse senedi endeksi de genel olarak iyi bir performans gösterdi. MSCI All-Country World Index (ACWI), Mayıs ayında +%4,5 artarken yılbaşından bugüne getirisini +%4,1’e çıkardı.
ENFLASYON ENDİŞESİ NEDENİYLE TAHVİL GETİRİ FAİZLERİ YÜKSELDİ
Okuyucularımızın hatırlayacağı üzere, Ekim ve Aralık ayları hariç 2024 Nisan ayının sonundan bu yana uzun vadeli tahvil fiyatlarının yükseldiğinden (yani tahvil getiri faizlerinin düştüğünden) daha evvelki sayılarımızda bahsetmiştik. Ancak Trump yönetiminin global ticari vergileri gündeme getirmesiyle birlikte bu vergilerin özellikle ABD tüketicileri için enflasyonist olacağı beklentisiyle bu trend değişmeye başladı. Mayıs ayında tahvil getiri faizlerinde yaşanan bu ani artış, tüm tahvil getiri faizi eğrisini gözle görülür biçimde etkiledi.
Faizlerdeki bu artış hem reel faiz oranlarının yükselmesinden hem de tahmini enflasyonun artmasından kaynaklandı. Bir kez daha hatırlatalım. Kısa vadeli getiri faizlerini merkez bankasının faiz kararları etkilerken, uzun vadeli nominal getiri faizleri o vadelerdeki tahmini enflasyon ve reel faize göre hareket ederler. Basitleştirilmiş haliyle formüle etmek gerekirse şu şekilde de ifade edebiliriz:
Nominal Getiri Faizi = Reel Faiz + Tahmini Enflasyon.
Aşağıdaki grafik, tahvil faizlerinin son bir yıldaki değişimini ve özellikle Mayıs 2025’te (kırmızı çizgi) nasıl sıçradığını gösteriyor.
Kaynak: Bloomberg
Bu faiz artışına paralel olarak, 23 Mayıs itibarıyla Bloomberg Global Tahvil ve Global Kurumsal Tahvil endeksleri sırasıyla -%1 ve -%0,6 oranında düşüş kaydetti. Buna karşın Yüksek Getirili Tahvil endeksi, Mayıs ayında +%1,1’lik getiri sağladı. Aynı endekslerin yılbaşından bugüne getirileri ise sırasıyla +%1,2, +%1,5 ve +%2,3 oldu.
BITCOIN VE ETHEREUM GÜÇLÜ BİR GERİ DÖNÜŞ YAPTI
Geçtiğimiz yıl etkileyici bir ralli yaşayan kripto paralar, Trump yönetiminin neden olduğu belirsizlik ortamında bu yılın başlarında zorlanmıştı. Ancak Mayıs ayında, hisse senedi piyasalarındaki olumlu havaya paralel olarak güçlü bir geri dönüş yaşadılar. 23 Mayıs itibarıyla Bitcoin aylık bazda +%14,5’lik getiri ile 108.000 seviyesini aştı. Bu vesileyle yılbaşından bu yana getirisi +%15,5’e yükseldi. Aynı dönemde Ethereum, etkileyici bir performans sergileyerek aylık bazda +%41,7 arttı. Ancak bu yükseliş, yılbaşından bu yana kaybını telafi etmeye yetmedi ve Ethereum’un sene başından bu yana getirisi -%24’e geriledi.
ALTIN TIRMANIŞINI SÜRDÜRDÜ
Altın, Mayıs ayında da ışıltısını koruyarak bu tarz çalkantılı bir ortamda güvenli liman özelliğini pekiştirdi. Ay boyunca, yatırımcılar hisse senetlerindeki dalgalanmadan korunmak ve ticari vergilerin enflasyonu arttırabileceği endişesiyle kendilerini güvence altına almak amacıyla altına yöneldi. 23 Mayıs itibarıyla, altının ilk ay vadeli işlem sözleşmesi aylık bazda +%2,3 artarak 2025’teki güçlü yükselişine devam etti. Böylece altının sene başından bu yana getirisi %28,5’e ulaşarak bu yılın en iyi performans gösteren yatırım araçlarından biri oldu.
HAM PETROL FİYATI TOPARLADI
Ham petrol Mayıs ayında oldukça güçlü bir performans sergiledi. Nisan ayında yaşanan düşüşün ardından, ülkeler arasındaki ticaret savaşının global büyüme ve enerji talebini olumsuz etkileyeceği yönündeki endişelerin azalmasıyla birlikte petrol fiyatları yeniden yükselişe geçti. Bu seneki dalgalanma, geçen sene petrol fiyatlarının sergilediği nispeten istikrarlı seyirden oldukça farklı. 23 Mayıs itibarıyla, ABD ham petrolü WTI ilk ay vadeli işlem sözleşmesi aylık bazda +%5,7 artış gösterdi. Ancak bu artış, yılın başındaki kayıpları telafi etmeye yetmedi ve ham petrolün yılbaşından bu yana getirisi -%14,2 oldu.
TÜRKİYE HİSSE SENETLERİ İYİ BİR AY GEÇİRDİ
Türk hisse senetleri, Mayıs ayındaki global hisse senetlerinde yaşanan artıştan olumlu şekilde etkilendi. 23 Mayıs itibarıyla, Borsa İstanbul BIST100 endeksi aylık bazda yerel para birimi cinsinden +%3,1 (ABD doları bazında +%1,8) artış gösterdi. Böylece endeksin yılbaşından bu yana getirisi TL bazında -%4,8, ABD doları bazında ise -%13,7 oldu. BIST100’ün ABD doları cinsinden getirisinin yerel para birimi cinsinden getirisinin altında kalmasının nedeni, doların Türk lirası karşısında 2024 sonundan bu yana +%10,2 değer kazanmış olması.
HENÜZ HER ŞEY BİTMİŞ DEĞİL
Piyasalar bu gelişmeler karşısında hazırlıksız yakalanmış olabilir, ancak okuyucularımızın hatırlayacağı üzere Trump’ın Ocak 2025’te göreve başlamasından önce bu olasılığın altını çizmiştik. Ocak 2025 sayımızda yayımlanan 2024 değerlendirmemizde bu konuya şu şekilde yer vermiştik:
Trump yönetimi ilk 100 gününde neye odaklanacak?
Gelecek yılı değerlendirirken ilk olarak mevcut durumu inceleyelim. 2025 yılının en belirleyici faktörlerden birinin Trump yönetiminin uygulayacağı politikalar olacağını düşünüyoruz… ABD’yi daha rekabet edebilir kılmak amacıyla Trump’ın mevcut global ticari sistemi yeniden düzenlemeye oldukça hevesli olması nedeniyle bu kesinlikle global bir mesele olacaktır. Trump’ın ilk 100 gününün Çin ve muhtemelen Avrupa ile ticari ilişkilere odaklı olacağı bir sır değil. ABD, Meksika ve Kanada arasındaki NAFTA veya yeni adıyla USMCA 2026’da tekrar gözden geçirilecek… ABD ve Kanada’nın dünyadaki en büyük ikili ticari ilişkiye sahip olduğu göz önüne alındığında, herhangi bir önemli değişikliğin sadece bu iki ülke için değil, global olarak da büyük etkileri olabilir. Bunun da nedeni iki ülke arasındaki ticaretin önemli bir kısmını doğal kaynakların oluşturması.
Bu müzakerelerin enflasyonist bir etkiye mi sahip olacağı yoksa sadece tek seferlik bir fiyat değişikliği etkisi mi yaratacağı belli değil. Ancak son Trump yönetimi sırasında yapılan bu tarz müzakerelerin ne tür sonuçlarını olduğunu biliyoruz… Trump dönemindeki fiyat artışlarının geçiciden ziyade kalıcı ve enflasyonist etkileri olduğu bariz. Olası bir ticaret savaşının global büyümeyi olumsuz yönde etkileme riski olduğunu da unutmamak gerek. Bu da yatırımcıların yakından takip etmesi gereken aşağı yönlü bir risk.
Kanımızca son dönemdeki gelişmeler, bu görüşü değiştirecek nitelikte değil. Aksine, Trump’ın ticari savaş odaklı ilerlemeye devam etmesi ve daha fazla kaosa yol açması kuvvetle muhtemel. Bu nedenle yakın ve ortada vadede, yatırımcıların ekstra temkinli olmaları ve portföylerinde defansif yatırımlara devam etmeleri gerektiğini düşünüyoruz. 2025’in başlarında piyasaların ani reaksiyonları, ticari politika kaynaklı sürprizler nedeniyle yaşanan güven bunalımı nedeniyle piyasa şartlarının ne kadar hızlı şekilde bozulabileceğini açıkça ortaya koydu. ABD’nin ne tür bir ticaret politikası uygulayacağı ve bunun ekonomik etkileri netleşene kadar, piyasalardaki dalgalanmalar bu şekilde yüksek seyredebilir. Yatırımcıların, portföylerinde nakit ya da nakit benzeri kısa vadeli araçlar bulundurarak altın gibi bu tarz çalkantılı dönemlerde değerini muhafaza eden yatırımlara yer vermesi akıllıca olabilir. Nitekim, bu ayki yükselişle birlikte altın tarihi zirvesinin yakınlarında seyrediyor. Bu güçlü seyir, portföylerde “riski azaltan” yatırımların ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Yatırımcılar ayrıca bu dönemde portföylerinde ABD tahvili veya ABD doları varsa ekstra dikkatli olmalılar. Her ne kadar bu iki yatırım aracı normalde finansal stres dönemlerinde değerini muhafaza etme veya artma eğiliminde olan ve dolayısıyla “güvenli liman” olarak kabul edilen yatırımlar olsalar da, piyasalarda son dönemde yaşanan stresin kaynağının ABD merkezli olması ve sorunun bir kısmının özellikle ABD’deki enflasyonist baskı olması nedeniyle, bu iki yatırım da son dönemde pek defansif bir profil sergilemiyor.
UZUN VADELİ YATIRIM STRATEJİLERİNDEN VAZGEÇMEYİN
Bununla birlikte, sağlıklı bir miktar hisse senetleri ve tahvilleri içeren uzun vadeli yatırım stratejilerinden yukarıdaki nedenlerle bir anda vazgeçmek de tabi ki doğru değil. Bunun yerine, yatırımcılar portföylerindeki risk seviyesinin, kendi risk toleranslarıyla örtüştüğünden emin olmalılar. Bu da, uzun vadeli portföylerde yalnızca devlet tahvili değil, aynı zamanda bir miktar yatırım yapılabilir tahvil ve yüksek getirili tahvillerden olması demek. Okuyucularımız, diğer defansif yatırım araçları ile ilgili daha detaylı bilgiye önceki yazılarımızdan ulaşabilirler.
Efsanevi yatırımcı Warren Buffett’ın da dediği gibi, “Önemli olan yağmuru tahmin etmek değil; Nuh’un gemisini inşa etmektir.” Yani her piyasa düşüşünü önceden tahmin etmeye çalışmak yerine, finansal yapınızı fırtınaya dayanacak şekilde inşa etmek gerekir. Bu temkinli ve çift korumalı yaklaşım, böylesine öngörülemez piyasalarda son derece değerlidir.
Mevcut koşullarda, yatırımcıların uzun vadeye odaklanan, riski yüksek yerine daha defansif bir portföyden faydalanacağını düşünüyoruz. Yatırımcıların olası ani piyasa hareketlerine karşı kendilerini hazırlamaları gerekiyor. Trump’ın öngörülemez karakteri, her ne pahasına olursa olsun kazanma isteği ve piyasanın buna son dönemdeki tepkisi göz önüne alındığında, 2025 yılının hem yatırımcılar hem de yatırım yapmayanlar için oldukça zor geçebileceğini düşünmeye devam ediyoruz.
Not: Kapak görseli, yapay zeka asistanı Gemini tarafından oluşturulmuştur.
ELA KARAHASANOĞLU, MBA, CFA, CAIA
Uluslararası Yatırım Direktörü
karahasanoglu@turcomoney.com
ela.karahasanoglu@ekrportfolioadvisory.com
https://www.linkedin.com/in/elakarahasanoglu/
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.