Son Haberler

Şu an nakit kraldır

-Piyasalar Ekim ayına olumlu bir hava ile başladı. Hisse senetleri başta olmak üzere riskli finansal varlıklar geniş tabanlı bir fiyat artışı yaşadı. Küresel hisse senedi endeksi MSCI All Country World Index (ACWI) Eylül ayında %9,3 gibi ciddi bir miktarda düşmesine rağmen, Ekim’in ilk iki işlem gününde %5,9’luk bir yükselme ile derin bir nefes aldı.

-Piyasaları yönlendiren iki ana neden vardı. Birinci neden; endeks aşırı satış” olarak adlandırılan piyasa normalinin oldukça üzerinde satış baskısıyla ciddi bir düşüş yaşamıştı. Bu bir tepki alımıydı. İkinci itici güç ise piyasaların, ABD Merkez Bankası FED’in faiz artırımlarını yavaşlatabileceği veya azaltabileceği fikrini daha çok benimsemeye başlamış olmalarıydı.

-Bazı piyasalar Ekim aynın başındaki artışlarının tam aksine sene başından beri süregelen aşağı yönlü seyirlerine geri döndü, bazılarında ise ay ilerledikçe toparlanma daha da arttı. 25 Ekim itibariyle gelişmekte olan piyasalar endeksi MSCI EEM, aylık bazda %2 ve sene başına kıyasla %30 düştü. Küresel gelişmiş piyasalar endeksi MSCI ACWI ise aynı zaman diliminde aylık olarak %6 arttı. Buna rağmen sene başına kıyasla %22 kayıpla “ayı piyasası” bölgesinde kalmaya devam etti.

-Kripto para birimleri, özellikle Bitcoin ve Ethereum, ay boyunca kademeli olarak yükseldi. 25 Ekim’de Bitcoin 20189 dolarda Ethereum ise 1474 dolarda kapanarak sene başından bu yana sırasıyla %56,4 ve %60 zarar yazdılar. Aynı dönemde, gelişmiş ve gelişmekte olan piyasa para birimlerinin çoğu ABD doları karşısında düşüşünü sürdürdü.

-ABD dolarının Euro, Japon Yeni, İngiliz Sterlini, Kanada Doları, İsveç Kronu ve İsviçre Frangı’nın ağırlıklı bir bileşimi karşısındaki değerini ifade eden DXY endeksi, getiri savaşında zaferini ilan etmeye devam etti. Riskli finansal varlıkların yükselmesi nedeniyle ayın başında %1,8 oranında zayıflayan DXY ay sonuna doğru hafif toparladı. 25 Ekim itibariyle yıllık bazda %15.9 artan endeks, 113’lük tarihi zirvesinin altına gerileyerek 111’den kapandı.

Türk hisse senetleri kazanan piyasalardan biri olmaya devam etti. Borsa İstanbul 100 endeksinin getirisi, Türk Lirası bazında %114’e (ABD doları bazında %53) ulaştı. Amerikan Doları bazındaki getirinin daha düşük olması, Türk Lirası’nın ABD doları karşısında değer kaybetmesinden kaynaklandı. 2022’nin başından bu yana ABD Doları Türk Lirası’na karşı %39,8 değer kazanarak 25 Ekim’de parite 18,60’da kapandı.

-FED, enflasyonu kontrol altına almak için gösterge faizini yükseltmeye devam ederken, görünürde bir durma noktası görünmüyor. Bunun nedeni, enflasyon rakamlarının hala nispeten yüksek olması ve kışa girerken yükselme ihtimali olan petrol fiyatlarının enflasyonu daha da tetikleme ihtimali. Bu arada, ekonomik büyüme hala güçlü görünüyor.

-Avrupa da daha iyi durumda değil. Bu ayki sayımızda daha ayrıntılı olarak ele aldığımız ham petrol piyasaları bölümünde de belirttiğimiz üzere Avrupa ekonomisi için tehdit oluşturmaya devam eden kısa vadeli ham petrol tedarik zincirindeki sorunların enflasyona baskısı nedeniyle bu konu Avrupa Merkez Bankası’nın gündeminde.

-Piyasaların ciddi miktarda düştüğü ve dalgalanmaların görüldüğü ortamlarda nakit kraldır. Neden? Çünkü nakit böyle dönemlerde fiyatı düşen hisse senetlerini, tahvilleri veya kriz nedeniyle fiyatı cazip hale gelmiş diğer yatırımları portföylere eklemek suretiyle kullanılabilecek ciddi bir yatırım enstrümanıdır.

Nakit merkez bankalarının gösterge oranlarını yükseltmeye devam etmesi halinde muhtemelen kral olmaya devam edecek.

-Nakit paraya ek olarak, küresel araçlara erişimi olan bireysel yatırımcılar enflasyona bağlı tahviller (ABD’deki TIPS gibi), momentum odaklı stratejiler ve ham petrol ve altın gibi enflasyona duyarlı emtialardan da yararlanabilirler. Ancak bu yatırımların yine de piyasa dalgalanmalarına maruz kalacak. Dolayısıyla buna tahammül edebilen yatırımcılar için uygundur.

-Bireysel yatırımcılar ayrıca geniş bazlı dolar endeksi olan DXY ve hisse senedi ve/veya tahvil dalgalanmalarında artan endeksler gibi yüksek riskli ve bu tarz ortamlarda daha iyi performans gösterebilen yatırımları da portföylerine ekleyebilir. Aynı zamanda bir riskten korunmak amacıyla açık pozisyon açabilen ve özel yatırımlar ile birlikte daha büyük düşüşlerin yaşandığı piyasalardaki aşırı zarar etmiş bonolar gibi daha büyük yatırımlara erişimi olan kurumsal yatırımcılar için yatırım imkanı çok daha geniş.

Küresel piyasalardaki dalgalanmalar, Ekim ayı boyunca çok sayıda kritik olayın etkisiyle yüksek seviyede seyretmeye devam etti. Bu dalgalanmaların ana sebepleri şunlar: ABD’nin rekor seviyede düşük işsizlik verileri, OPEC+’nın[1] üretimini kısma kararı ve İngiltere’nin çiçeği burnunda yeni Başbakanı Liz Truss’ın ayın ortasında Gilt olarak adlandırılan İngiltere 30 yıllık tahvillerinin aniden çakılması. Bu gelişme üzerine Truss’ın istifa etmesi, Rishi Sunak’ın başbakanlık koltuğuna oturması… Ve Truss’ın İngiltere tarihinin en kısa Başbakanı unvanını almasına neden olan olaylar silsilesi…

Piyasalar Ekim ayına olumlu bir hava ile başladı. Hisse senetleri başta olmak üzere riskli finansal varlıklar geniş tabanlı bir fiyat artışı yaşadı. Küresel hisse senedi endeksi MSCI All Country World Index (ACWI) Eylül ayında %9,3 gibi ciddi bir miktarda düşmesine rağmen, Ekim’in ilk iki işlem gününde %5,9’luk bir yükselme ile derin bir nefes aldı.

PİYASALARI YÖNLENDİREN İKİ ANA NEDEN

Peki piyasalar neden aniden fikir değiştirdi?

Piyasaları yönlendiren iki ana neden vardı. İlk olarak, endeks “aşırı satış” olarak adlandırılan piyasa normalinin oldukça üzerinde satış baskısıyla ciddi bir düşüş yaşamıştı. Bu durum, daha fazla satış yapabilecek çok az piyasa oyuncusu kaldığı veya hiç kalmadığı anlamına geliyordu. Yani bu bir tepki alımıydı. Nitekim, bu gibi durumlarda normalin oldukça üzerine çıkan veya çok altına düşen piyasaların başladıkları yere geri dönme eğilimi göstermeleri beklenen bir tepkidir.

İkinci itici güç ise piyasaların, ABD Merkez Bankası FED’in faiz artırımlarını yavaşlatabileceği veya azaltabileceği fikrini daha çok benimsemeye başlamış olmalarıydı.

KRİPTO PİYASALARI DA OLUMLU HAVADAN FAYDALANDI

Portföylerde riski arttırmaya yönelik bu geniş tabanlı yükseliş, gelişmekte olan piyasalar endeksi MSCI EEM’in %4,95 artmasına, enflasyon korkuları nedeniyle yükselen ABD 10 yıllık hazine getirilerinin ayın ilk iki işlem gününde %3,83’ten %3,64’e kadar düşmesine ve dolayısıyla fiyatlarının artmasına neden oldu. Kripto piyasaları da bu olumlu havadan faydalandı. Bitcoin %4,7 artışla 20.000 olan direncinin üzerine çıkarak 20.340’a kadar yükseldi. Ethereum da aynı dönemde %2,2 kazandı.

Enflasyonist korkuların piyasalara geri dönmesiyle birlikte piyasalardaki olumlu hava hızla ortadan kayboldu. Bunun kısmi nedeni, 13 üye ülkeyi ve 11 üye olmayan ülkeyi içeren OPEC+’nın üretimlerini azaltma kararı almaları beklentisiydi. 5 Ekim’de gerçekleşen toplantıda OPEC+, Rusya ve Ukrayna arasındaki çatışmanın devam etmesi ve ileride oluşması beklenen tedarik problemleri nedeniyle 8 Haziran’da 122 doların üzerine çıkan ve Eylül sonunda 79,49 dolara kadar gerileyen ham petrol fiyatlarını desteklemek amacıyla günlük 2 milyon varil kesintiye gitmeye karar verdi. Bu kâğıt üzerindeki üretim kesintisi, gerçekte uygulanacak kesintiden çok daha az olacak olmasına rağmen, kışa girilirken oluşması beklenen tedarik sıkıntılarına ilişkin endişeler ve ham petrolün yalnızca haneler tarafından değil, aynı zamanda endüstriyel olarak geniş kullanımı göz önüne alındığında piyasadaki enflasyon korkularını körükledi.

ABD’DE İŞSİZLİK VERİLERİ YARIM YÜZYILIN EN DÜŞÜK SEVİYESİNE DÜŞTÜ

7 Ekim’de açıklanan ve beklenenden daha güçlü ABD işsizlik verilerinin %3,5 ile yarım yüzyılın en düşük seviyesine düşmesi piyasalardaki dalgalanmayı ve riskli finansal varlıklar üzerindeki aşağı yönlü baskıyı yükselti. Zira bu rakamlar FED’in faiz artırımını yavaşlatmayacağı endişelerini körüklemişti. Ay ortasında açıklanan enerji ve gıda fiyatlarını hariç tutan ABD yıllık çekirdek TÜFE yani enflasyon rakamlarının bir ay öncesine oranla %6,3’ten %6,6’ya yükselmesi piyasanın endişelerini daha da yoğunlaştırdı.

23 Eylül’de İngiltere’nin yeni başbakanı Liz Truss’ın, 1972’den bu yana en büyük vergi indirimini açıklamasının ardından İngiltere bono piyasalarını sarsan ve İngiltere’nin 30 yıllık bonoları olan Gilt faizlerinin %5’e uçmasına neden olan olaylar zinciri piyasaların sakinleşmesine katkıda bulunmadı. Piyasalar bu duruma hazırlıksız yakalanmıştı. Portföylerinin tahminlerinden daha hızlı eridiğini gören İngiliz kurumsal yatırımcılar, zararlarını azaltmak ve eriyen nakit varlıklarını yenilemek amacıyla acilen Giltlerini satmak durumunda kaldılar. Bu da tahvil fiyatları üzerinde daha fazla baskı yarattı. İngiltere Merkez Bankası, İngiliz sterlinini ve tahvil fiyatlarını desteklemek amacıyla piyasalara müdahale ederek, sadece diğer İngiliz piyasalarına değil, belki de küresel piyasalara sıçrayabilecek bir kısır döngünün önünü kesti. Ancak, İngiltere Merkez Bankası’nın görevi, kurumsal yatırımcılarının refahını desteklemek değil, piyasa istikrarını sağlamak olduğu için, Merkez Bankası Başkanı Andrew Bailey yatırımcıları Gilt ve benzeri açık pozisyonlarını kısa sürede kapatmaları konusunda uyarmak zorunda kaldı. Bu durum, İngiltere Merkez Bankası’nın aniden kendisini daha kısa bir süre evvel enflasyonu bastırmak amacıyla uyguladığı sıkı para politikası kapsamında sattığı bonoları tekrar satın alırken bulmasına ve dolayısıyla uyguladığı politikayı tersine çevirerek bir ikilemin ortasında kalmasına neden oldu. Bu arada İngiliz sterlini ABD doları karşısında %5 düşerek 22 Eylül’de 1.126’dan 24 Eylül’de 1.069’a kadar geriledi. İngiltere Merkez Bankası’nın müdahalesinin ardından sterlin Eylül sonunda 1.117’ye ve İngiltere’nin yeni Başbakanını belirlemesini müteakip 25 Ekim itibariyle 1.147’ye kadar yükseldi. İngiliz sterlini aynı dönemde sene başından itibaren %15,2 kaybetti.

GELİŞMEKTE OLAN PİYASALAR ENDEKSİ, YÜZDE 30 ORANINDA KAYBETTİ

Tüm bu kötümser hava nedeniyle bazı piyasalar Ekim aynın başındaki artışlarının tam aksine sene başından beri süregelen aşağı yönlü seyirlerine geri dönerken, bazılarında ay ilerledikçe toparlanma daha da arttı. 25 Ekim itibariyle gelişmekte olan piyasalar endeksi MSCI EEM, aylık bazda %2 ve sene başına kıyasla %30 düştü. Buna mukabil, küresel gelişmiş piyasalar endeksi MSCI ACWI aynı zaman diliminde aylık olarak %6 artmasına rağmen sene başına kıyasla %22 kayıpla “ayı piyasası” bölgesinde kalmaya devam etti. Ayı piyasası, bir endeksin son zamanlardaki en yüksek seviyesinden %20 veya daha fazla düşmesi olarak kabul edilir. ABD 10 yıllık Hazine tahvili faizleri de bu süreçte %4.08’e yükseldi. Dalgalı bir aya rağmen, ham petrol WTI ilk ay vadeli işlem sözleşmesi, ayın başında elde ettiği kazanımlarının çoğunu korudu. 25 Ekim itibariyle aylık %6,9 ve yıllık %12,9 artarak 25 Ekim itibariyle bir varil petrolün ilk ay sözleşme fiyatını piyasalar 85,32 dolar olarak belirledi. Aynı zaman diliminde, altının ilk ay vadeli işlem sözleşmesi Ekim ayında %0,7 düşerken sene başına oranla %9,2 kayıp yaşadı.

GELİŞMİŞ PİYASA PARALARI ABD DOLARI KARŞISINDA DÜŞMEYE DEVAM ETTİ

Kripto para birimleri, özellikle Bitcoin ve Ethereum, ay boyunca kademeli olarak yükseldi. 25 Ekim’de Bitcoin 20189 dolarda Ethereum ise 1474 dolarda kapanarak sene başından bu yana sırasıyla %56,4 ve %60 zarar yazdılar. Aynı dönemde, gelişmiş ve gelişmekte olan piyasa para birimlerinin çoğu ABD doları karşısında düşüşünü sürdürdü. ABD dolarının Euro, Japon Yeni, İngiliz Sterlini, Kanada Doları, İsveç Kronu ve İsviçre Frangı’nın ağırlıklı bir bileşimi karşısındaki değerini ifade eden DXY endeksi, getiri savaşında zaferini ilan etmeye devam etti. Riskli finansal varlıkların yükselmesi nedeniyle ayın başında %1,8 oranında zayıflayan DXY ay sonuna doğru hafif toparladı. 25 Ekim itibariyle yıllık bazda %15.9 artan endeks, 113’lük tarihi zirvesinin altına gerileyerek 111”den kapandı.

BORSA İSTANBUL 100, BUGÜNE KADAR %114 KAZANDI

Eylül ayındaki bir miktar istikrarsızlığa rağmen, Türk hisse senetleri gergin piyasa ortamında sadece bir avuç kazanan piyasalardan biri olmaya devam etti. İstanbul 100 borsasının getirisi Türk Lirası bazında %114’e (ABD doları bazında %53) ulaştı. Amerikan doları bazındaki getirinin daha düşük olması, Türk Lirasının ABD doları karşısında değer kaybetmesinden kaynaklandı. 2022’nin başından bu yana ABD Doları Türk Lirası’na karşı %39,8 değer kazanarak 25 Ekim’de parite 18,60’da kapandı.

PİYASANIN DİBİNE YAKIN BİLE DEĞİLİZ

Geçen ayki sayımızda da bahsettiğimiz gibi, mevcut piyasa ortamı normal piyasa koşullarından farklı olmaya devam etti. Normal piyasa koşullarında çoğu geleneksel yatırım aracının kendi aralarındaki korelasyonlarının, yani iki yatırımın aynı yönde birlikte hareket etme miktarının, birbirlerinden farklı olması beklenir. Ancak, hisse senedi piyasalarında çalkantıların başladığı Aralık 2021’den beri, türleri veya coğrafyaları ne olursa olsun yatırımların birlikte hareket etme eğilimini sürdürmeye devam ettiği bir gerçek. Bir önceki yazımızda da belirttiğimiz üzere, bu durum finansta birbirine yaklaşan korelasyonlar olarak adlandırılır ve portföylerin sağlıklı çalışmasını engeller. Bunun nedeni çeşitlendirmenin artık işe yaramamaya başlamasıdır. Piyasalarla birlikte aşağı yönlü hareket etmeyen yatırımları bulmak oldukça zorlaştığından, bu durum geleneksel portföylerdeki kayıpları tetikler. Ekim ayındaki yatırım getirileri birbirinden daha önceki aylara göre biraz daha farklı olsa da sene başından itibaren getiriler, piyasaların genel olarak hala birlikte hareket etmeye devam ettiğini gösteriyor.

Riskli finansal varlıklardaki bu karamsar hava ve aşağı yönlü hareket döngüsünü kırmak için merkez bankası politikalarının ne kadar etkili olacağını ve bu döngüyü kırmak için ne yapılması gerektiğini şu noktada tahmin etmek zor.

Yine de net olan bir şey var – hala piyasaların dibine yakın değiliz ve ortam çok daha kötüleşebilir.

FİNANSAL KRİZ DAHA NE KADAR DEVAM EDEBİLİR?

Herkesin aklındaki asıl soru, bunun bir finansal kriz olup olmadığı değil, daha ziyade nereye kadar devam edebileceği ve yatırım kayıplarının ne kadar derin olacağı. FED, enflasyonu kontrol altına almak için gösterge faizini yükseltmeye devam ederken, görünürde bir durma noktası görünmüyor. Bunun nedeni, enflasyon rakamlarının hala nispeten yüksek olması ve kışa girerken yükselme ihtimali olan petrol fiyatlarının enflasyonu daha da tetikleme ihtimali. Bu arada, ekonomik büyüme hala güçlü görünüyor.

Ama gerçekten öyle mi?

Ekim ayı ABD’de şirketlerin mali tablolarının açıklandığı ay oldu ve rakamların çoğu beklentilerden daha iyi olsa da şirketler bir cephede birleşti; piyasalara “tahminlerinizi kesin!” dedi. Neden? Çünkü daha yüksek faiz oranları, büyüme tahminlerinin daha yüksek oranlarda iskonto edileceği anlamına geliyor. Bu durumda bugünkü rakamların daha düşük olması kaçınılmaz. Ayrıca, artan faizler nedeniyle sermaye maliyetinin daha yüksek olması ve dolayısıyla daha düşük kâr marjları bekleniyor. Bu piyasalar için ne anlama geliyor? Piyasaları genelde yönlendiren gelecekteki beklentiler olduğu için, bu riskli finansal varlıkları ve özellikle hisse senetlerini hala zor günlerin beklediği anlamına geliyor.

ENFLASYONLA MÜCADELE KÜRESEL BÜYÜMEYİ TEHDİT EDİYOR

Avrupa da daha iyi durumda değil. Bu ayki sayımızda daha ayrıntılı olarak ele aldığımız ham petrol piyasaları bölümünde de belirttiğimiz üzere Avrupa ekonomisi için tehdit oluşturmaya devam eden kısa vadeli ham petrol tedarik zincirindeki sorunların enflasyona baskısı nedeniyle bu konu Avrupa Merkez Bankası’nın gündeminde.

Bu sadece bölgesel bir sorun değil. Eylül ayı sonuna doğru Uluslararası Para Fonu (“IMF”) Başkanı, “enflasyon mücadelesinin küresel büyümeyi tehdit ettiğini” söylerken, Dünya Bankası “yükselen faizlerin tetiklediği küresel bir çöküş” konusunda piyasaları uyardı. Gerçekten de bu sene yaklaşık 90 merkez bankası politika faiz oranlarını arttırdı ve bunlardan yarısı faizlerini tek kalemde en az %0,75 artırdı[2]. Yani küresel olarak bir sıkı para politikası uygulanıyor. Sonucunun büyümenin yavaşlaması olmaması imkânsız. Nitekim, IMF, 17 Ekim’de yayımladığı Dünya Ekonomik Görünümü’nde[3], “küresel büyümenin 2021’de yüzde 6,0’dan 2022’de yüzde 3,2’ye ve 2023’te yüzde 2,7’ye yavaşlamasının öngörüldüğünü” ve “bunun 2008’deki küresel mali kriz ve COVID-19 pandemi dönemleri hariç bunun 2001’den bu yana en zayıf büyüme profili” olduğunu kaydetti.

FED, POLİTİKA FAİZİNİ ARTTIRMAYA DEVAM EDER Mİ?

Hisse senetleri gibi riskli finansal varlıklarda gelecek çeyrek ila gelecek yıl arasında ne olabileceğine dair sorular ve bunla ilgili teoriler çok. Örneğin Amerika hisse senedi endeksi SP500, piyasadaki gerileme sona ermeden evvel gerçekten değerinin beşte birini daha kaybedebilir mi? FED’in daha önce belirlediği %4,5 politika faizi hedefinde durmayıp artırmaya devam etmesi olası mı? Artık resesyon kesin mi? Çoğu piyasa katılımcısı bu soruların hepsine veya çoğuna cevap olarak evet diyorlar. Bunlar ve ABD 10 yıllık Hazine faizlerinin %6’ya ve üstüne çıkma olasılığı, ham petrolün tekrar 100 doları aşması ve hatta bunun çok üzerinde bir rakamı görme olasılığı gibi beklentiler de piyasada gittikçe daha çok kabul görüyor.

Finansal riskin piyasaları bu kadar geniş kapsamlı olarak etkilediği dönemlerden kaçmanın imkânsız olduğunu daha önce de tartışmıştık. Ancak bu durumlarda çeşitlendirme yoluyla yatırımcı portföylerinde bir savunma hattı oluşturmak mümkün mü? Cevap kesinlikle evet, ama bu kolay değil. Bunun nedeni, geçmişte işe yarayan yatırımların mevcut piyasa ortamında çalışmama ihtimalinin olması. Bu durum, kurumsal yatırımcılardan ziyade bireyse yatırımcılar için yatırım yapılabilir evreni önemli ölçüde daraltmakta. Ve piyasalar şimdi yeni bir paradigmayla karşı karşıyalar. Artan faizler ve artan enflasyon hem tahvillere hem de hisse senetlerine aynı anda yatırım yapmanın acıyı ikiye katlayabileceği anlamına geliyor. Hisse senedi ve tahvil getirilerindeki uzun vadeli pozitif beklentiler göz önüne alındığında, hisse senedi ve tahvil pozisyonlarını tamamen sıfırlamak akıllıca olmasa da her ikisine olan yatırımları, son dönemdeki düşük faizler nedeniyle artık pek akla gelmeyen ama aslında ciddi bir yatırım aracı olan nakit lehine azaltmak mantıklı olabilir. Ancak nakit dikkatlice tutulması ve kullanılması gereken bir yatırım.

ŞU AN NAKİT KRALDIR, MUHTEMELEN ÖYLE OLMAYA DEVAM EDECEK

Finans piyasalarında bir sürü kriz görenlerin söylediği üzere piyasaların ciddi miktarda düştüğü ve dalgalanmaların görüldüğü ortamlarda nakit kraldır. Neden? Nakit böyle dönemlerde fiyatı düşen hisse senetlerini, tahvilleri veya kriz nedeniyle fiyatı cazip hale gelmiş diğer yatırımları portföylere eklemek amacıyla kullanılabilecek ciddi bir yatırım enstrümanı. Gerçekten nakit şu an kral ve merkez bankalarının gösterge oranlarını yükseltmeye devam etmesi halinde muhtemelen öyle olmaya da devam edecek.

Nakit paraya ek olarak, daha evvel bahsettiğimiz gibi küresel araçlara erişimi olan bireysel yatırımcılar enflasyona bağlı tahviller (ABD’deki TIPS gibi), momentum odaklı stratejiler ve ham petrol ve altın gibi enflasyona duyarlı emtialardan da yararlanabilirler. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta, bu yatırımların yine de piyasa dalgalanmalarına için bu tarz yatırımların sadece buna tahammül edebilen yatırımcılar için uygun olacağıdır. Bireysel yatırımcılar ayrıca geniş bazlı dolar endeksi olan DXY ve hisse senedi ve/veya tahvil dalgalanmalarında artan endeksler gibi yüksek riskli ve bu tarz ortamlarda daha iyi performans gösterme eğiliminde olan yatırımları da portföylerine eklemeyi düşünebilirler. Aynı zamanda bir riskten korunma amacıyla açık pozisyon açabilen ve özel yatırımlar ile birlikte daha büyük düşüşlerin yaşandığı piyasalardaki aşırı zarar etmiş bonolar gibi daha büyük yatırımlara erişimi olan kurumsal yatırımcılar için yatırım evreni tabi ki çok daha geniş.

PİYASALAR, SİZİN LİKİT KALABİLECEĞINIZDEN DAHA UZUN SÜRE İRRASYONEL OLABİR

Seçilen rota ne olursa olsun, ortalama bir yatırımcıyı sancılı bir yol bekliyor. Sadece bilinen bilinmeyenler nedeniyle değil, bilinmeyen bilinmeyenler nedeniyle de piyasaların önümüzdeki dönemde nasıl gelişeceğini bilmek mümkün değil. Bir kristal küre olmaksızın, tüm piyasaların veya yatırım araçlarının hangi yöne gideceğini tahmin etmeye çalışmak zor. Ancak her kaybeden yatırıma karşılık portföyünde en az bir adet kazanan yatırımı olduğunu bilenler geceleri daha rahat uyuyabilirler. Ünlü ekonomist John Maynard Keynes’in dediği gibi, piyasalar, sizin likit kalabileceğinizden daha uzun süre irrasyonel olabilir. Dolayısıyla hedef tümüyle doğru olmak değil, sadece tamamen yanlış olmamaya çalışmaktır.

Ela Karahasanoglu, MBA, CFA, CAIA

Uluslararası Finans Uzmanı

karahasanoglu@turcomoney.com

ela.karahasanoglu@ekrtotalportfolioadvisory.com

https://www.linkedin.com/in/elakarahasanoglu/

[1] Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC), üye ülkelerinin petrol politikalarını koordine eden ve birleştiren, petrol ihraç eden 13 gelişmekte olan ülkenin daimî hükümetler arası örgütüdür. OPEC üyesi olmayan bazı ülkeler, OPEC ile OPEC üyesi olmayan ülkeler arasındaki politika hedeflerini daha da pekiştirmek amacıyla gönüllü üretim kesintileri gibi girişimlere katılırlar. OPEC+ olarak bilinen bu ülkeler grubu içerisinde Azerbaycan, Bahreyn, Brunei, Kazakistan, Malezya, Meksika, Umman, Filipinler, Rusya, Güney Sudan ve Sudan bulunur. www.opec.org

[2] Kaynak Bloomberg

[3] IMF Dünya Ekonomik Görünümü, 17 Ekim, 2022 https://www.imf.org/en/Publications/WEO/Issues/2022/10/11/world-economic-outlook-october-2022

ELA KARAHASANOĞLU KİMDİR?

Ela Karahasanoğlu, merkezi Kanada’nın Toronto şehrinde bulunan EKR Total Portfolio Advisory’nin CEO’su
olarak görev yapıyor. EKR, global kurumsal yatırımcılara ve varlık yöneticilerine alternatif yatırımlar ve
portföy kurulumu ve yönetimi konularında danışmanlık hizmeti veriyor. Karahasanoğlu, daha önce 200
milyar doları aşan portföyü ile ABD ve Kanada'nın en büyük varlık yöneticilerinden biri olan BCI’da Fon
Yönetimi Grubu’nun başındaydı.

Ela Karahasanoğlu, uluslararası yatırım ve finans alanlarında 25 yılı aşkın yönetici liderlik tecrübesi var. New
York, Londra ve Toronto gibi dünyanın ileri gelen finans merkezlerinde UBS, Merrill Lynch, Mercer, CIBC
Asset Management ve BCI gibi tanınmış varlık yönetimi, danışmanlık ve emeklilik fonu şirketlerinde çalıştı.
Karahasanoğlu, kurumsal portföy yönetimi alanında konferanslara sık sık konuşmacı olarak davet ediliyor,
Makaleleri ve konuşmaları küresel olarak yayınlanan Karahasanoğlu’nun, finans konusunda çok sayıda basılı
eserleri bulunuyor. Ela Karahasanoğlu, merkezi Amerika’da bulunan ve kurumsal yatırım alanının önde
gelen yayınlarından biri olan Institutional Investor tarafından 2020’de “Küresel Yenilikçi Lider“ ve 2018’de
“Hedge Fund Yükselen Yıldızı” ödülüne layık görüldü.

Üsküdar Amerikan Lisesi mezunu olan Ela Karahasanoğlu, 2000 yılında Amerika’da Georgetown
Üniversitesi’nde MBA’ni tamamladı. 2002’den beri CFA ve 2010’dan beri CAIA unvanlarına sahip. 2018’den
bu yana CAIA’39’nın Toronto Bölgesi Eş Başkanı olarak görev yapıyor. Evlidir ve Toronto’da yaşıyor.

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası