Son Haberler

Avrupa’nın otomotiv politikasının Türkiye’ye “Made In Europe” etkisi

Merhabalar,

Avrupa Komisyonu, Avrupa’nın otomotiv sektörünü temiz, rekabetçi ve sürdürülebilir bir yapıya dönüştürmeyi amaçlayan yeni bir otomotiv destek paketi açıkladı. Bu paket şu hususları içeriyor:
Batarya üretimi ve elektrikli araç üretimi için finansal destekler,
Bürokratik süreçlerde kolaylık.  Ancak verilmesi öngörülen tüm teşvikler “Made in Europe” ürünlere bağlanıyor.

İşte bu son ifade Türkiye için kritik ölçüde risk barındırıyor. Bilindiği gibi Türkiye’nin otomotiv ihracatının yaklaşık %60 lık büyük kısmı AB ülkelerine yapılıyor. Bu nedenle Türkiye için AB’nin “Made in Europe” tanımı dışında kalmak, geleneksel ihracat avantajlarını azaltmak demek. Bu da AB ülkelerinden teşvik ve yatırım çekme potansiyelini zayıflatabilir. Nitekim geçen hafta Otomotiv Sanayi derneği (OSD), bu tanıma Türkiye’nin dâhil edilmesinin “stratejik ve hayati” olduğunu vurgulamıştı.

Peki, Türkiye olarak nasıl bir politika izlemeliyiz?

YEŞİL DÖNÜŞÜME UYUM İÇİN HIZLA YAPACAĞIMIZ ÖDEVLER VAR

Eğer bizler AB ile iş birliği ve müzakere sürecine aktif katılarak bu tanımda yer alabilirsek, mevcut gümrük birliği avantajlarını sürdürmeyi sağlayabiliriz. Bunun yanı sıra yeşil dönüşüme uyum için de hızla yapacağımız ödevler var.
AB otomotivde sürdürülebilirlik için karbon salımı yapmayan bataryalı taşıt üretimi teşvik ediyor. Ek olarak ürünlere karbon ayak izi bazında talep ve fiyat avantajı oluşturmaya niyetli. Otomotiv sektörümüz de bu politikalara entegre olma gayreti içinde. Burada ciddi bir fırsat yakalayabiliriz. Ülkemizde üretim yapan otomotiv markalarının hibrit ve bataryadan elektrikli taşıt üretimini genişletmek için çalıştığını da biliyoruz ama şimdilik kamuoyuna açıklanan projeler bir elin parmaklarından az. Keza otomotiv ihracatçısı olan şirketlerimiz de AB’nin yıl başında başlayacak olan sınırda karbon düzenlemesi için projeler geliştirmeye devam ediyorlar.

TÜRKİYE, ÜRETİM/TEDARİK ZİNCİRİNE ENTEGRESYON DERİNLİĞİNE SAHİP

Türkiye, Avrupa ülkelerine coğrafi yakınlığı sayesinde üretim/tedarik zincirine entegrasyon derinliğine sahip. Batarya ve hibrit teknolojilere ait yatırımlarımız da ülkemizi AB’nin yeşil üretim politikasına yaklaştırıyor. Örneğin yakın bir tarihte Berlin’de yapılan Türk-Alman Otomotiv İşbirliği Zirvesi’nde de ülkemizin sadece üretim üssü değil, aynı zamanda Avrupa’nın mobilite ve sürdürülebilir tedarik zincirinin aktif bir halkası olduğu açıkça belirtilmişti.

Peki, tüm bu gelişmeler ülkemiz lehine bir gelişme vadediyor mu?

Bu soruya evet demek mümkün. Zira otomotiv sektörümüz AB ile sık temaslar yapıyor ve ‘Made in Europe‘ kapsamı içinde yer almaya gayret ediyor. Bu doğrultuda yatırımlar da hızlanmış görünüyor. Yine de önemli riskler mevcut. Bir kere Avrupa Birliği içinde değiliz. Dolayısıyla 19 Ocak günü görüşmeye açılacak olan ‘Made in Europe‘ düzenlemesi 28 ocak 2026 tarihinde finalize olana kadar ciddi lobi faaliyetine sahne olacak. İlgili Devlet birimlerimizin ve sektörümüzün bu süreci lehimize sonuçlandırması gerekli. Sonrasında da tedarik zincirinde sürekli var olabilmek için asla yanlış yapmamalı, işi hep ciddiye almalı ve zincirin kuvvetli halkası olmayı sürdürmeliyiz.

Bu anlamda 2026 yılının ülkemize kolaylıklar getirmesini yürekten diliyorum.

İbrahim AYBAR

Vesiile A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı

aybar@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

İlgili Haberler

Site Haritası