Son Haberler

Dezenflasyon süreci ve erken gevşeme…

Küresel risk iştahının zayıflaması, ticaret anlaşmalarındaki belirsizlikler, jeopolitik gelişmeler TL varlıklara girişi iyice yavaşlatıyor, hisse senedi piyasaları başta olmak üzere tüm piyasalar olumsuz etkileniyor. Dezenflasyon süreci ise, ülkeler arası farklılaşmalar olmakla birlikte genel olarak hız kaybederken enflasyonist riskler, canlılığını korumaya devam ediyor. Özellikle tarife uygulamaları mal fiyatlarında artışa yol açıyor.

– Cari konjonktürde ortaya çıkan aşağı yönlü enerji fiyatlarıyla, yukarı gönlü değerli maden fiyatları arasındaki mücadele enflasyonun küresel ölçekteki seyrini belirliyor.  Mevcut konjonktürde; talep koşullarındaki zayıflığa ve ham petrol üretimindeki artışlara dayalı olarak enerji fiyatlarında görülen aşağı yönlü eğilim ile endüstriyel ve değerli metal fiyatlarındaki artışların yarattığı yukarı yönlü eğilim arasındaki mücadele enflasyonun yönünü belirliyor.

Türkiye’de uygulanan para ve maliye politikaları, enflasyonla mücadelede toparlanmayı zorlaştırıyor, hatta engelliyor. Para ve maliye politikalarının her ikisi de enflasyonu, sadece bir parasal soruna indirgiyor. Bu politikalar, toplumun çoğunluğunun satın alma gücünde tahribat yaratıyor, yüksek sermaye transfer akımlarını, gelir dağılımında bozulmaları ve üreticilerin ve satıcıların kuralsız, disiplinsiz ve adil olmayan fiyat belirleme özgürlüğüne sahip oldukları gerçeğini dışarıda bırakıyor.

– Merkez bankalarının birçoğu faiz indirim konusunda ikilem içerisinde. Dış ticaretteki küresel korumacılık ve tarifelerdeki gelişmeler, temel mal gruplarının fiyatlarını yukarı yönlü itmesine rağmen, merkez bankaları arasında başlayan faiz oranlarını indirme eğilimleri, aslında çelişkili bir ikilem durumu yansıtıyor. Maalesef T.C. Merkez Bankası da aynı ikilem içerinde. TCMB’nin esas aldığı %5lik potansiyel büyüme oranına göre hesapladığı çıktı açığına dayanan dezenflasyon seviyesi reel durumu artık yansıtmıyor.

– TCMB, gevşeme için aceleci davranıyor. Bu durum, yeni bir enflasyon dalgasına sebebiyet verebilir. Temkinlilik ya da ihtiyatlılık olarak nitelendirilen faiz oranlarında indirim yapılması, önemli bir risk faktörüdür. Bu risk, enflasyonun görünümünü bozdu. Bu nedenle para politikasının yeni baştan oluşturulması gerekiyor.  Toplumun çoğunluğunun enflasyon beklentilerinde pozitif algı oluşmadan, gıda fiyatları dezenflasyon sürecine katkı verecek hale gelmeden faiz oranlarının indirilmesi doğru bir politika değil. 

Risk iştahı ve dezenflasyon süreçleri, küresel düzeyde azalıyor. Küresel risk iştahının zayıflaması, ticaret anlaşmalarındaki belirsizlikler, jeopolitik gelişmeler TL varlıklara girişi iyice yavaşlatıyor, hisse senedi piyasaları başta olmak üzere tüm piyasalar olumsuz etkileniyor. Dezenflasyon süreci ise, ülkeler arası farklılaşmalar olmakla birlikte genel olarak hız kaybederken enflasyonist riskler, canlılığını korumaya devam ediyor. Özellikle tarife uygulamaları mal fiyatlarında artışa yol açıyor. Bu gelişmelere paralel olarak faiz indirim süreçleri zayıflamakta hatta yer yer duruyor. Ayrıca risk iştahındaki oynaklıklar TCMB’nin rezervleri üzerinde de oynaklıklara neden oluyor.

Cari konjonktürde ortaya çıkan aşağı yönlü enerji fiyatlarıyla, yukarı gönlü değerli maden fiyatları arasındaki mücadele enflasyonun küresel ölçekteki seyrini belirliyor.  Mevcut konjonktürde; talep koşullarındaki zayıflığa ve ham petrol üretimindeki artışlara dayalı olarak enerji fiyatlarında görülen aşağı yönlü eğilim ile endüstriyel ve değerli metal fiyatlarındaki artışların yarattığı yukarı yönlü eğilim arasındaki mücadele enflasyonun yönünü belirliyor.

UYGULANAN PARA VE MALİYE POLİTİKALARI, ENFLASYONU SADECE PARASAL SORUNA İNDİRGİYOR      

Türkiye’de uygulanan para ve maliye politikalarının enflasyonla mücadelesindeki kapsama alanlarının özellikle dar tutulması, toparlanmayı zorlaştırıyor ve hatta engelliyor: Türkiye’de  uygulanmaakta olan para ve maliye politikalarının her ikisi de enflasyonu, sadece bir parasal soruna indirgiyor. Bu politikalar, toplumun çoğunluğunun satın alma gücünde tahribat yaratıyor, yüksek sermaye transfer akımlarını, gelir dağılımında bozulmaları ve üreticilerin ve satıcıların kuralsız, disiplinsiz ve adil olmayan fiyat belirleme özgürlüğüne sahip oldukları gerçeğini dışarıda bırakıyor. Yatırımcıların finansal alanda güvenli liman arayışları değerli metal fiyatlarında artışlara yol açıyor.

Merkez bankalarının birçoğu faiz indirim konusunda ikilem içerisinde: Dış ticaretteki küresel korumacılık ve tarifelerdeki gelişmeler, temel mal gruplarının fiyatlarını yukarı yönlü itmesine rağmen, merkez bankaları arasında başlayan faiz oranlarını indirme eğilimleri, aslında çelişkili bir ikilem durumu yansıtıyor. Maalesef T.C. Merkez Bankası da aynı ikilem içerinde.

BÜYÜK SANAYİ VE İMALAT SANAYİSİ KAPASİTE KULLANIM ORANI DÜŞÜŞ EĞİLİMİ İÇİNDE

Sanayi üretimindeki artış seyrinin yavaşlamaya hatta gerilemeye devam etmesi, eş zamanlı olarak Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme gücünü de kalıcı olarak sınırlayıp düşürüyor. Büyük sanayide ve imalat sanayi kapasite kullanım oranı düşüş eğilimi içinde.  TCMB’nin esas aldığı %5’lik potansiyel büyüme oranına göre hesapladığı çıktı açığına dayanan dezenflasyon seviyesi reel durumu artık yansıtmıyor. Zira Türkiye’nin potansiyel büyüme gücü %5’lerin altına düştüğü gayet açıktır.

İşgücü piyasalarında işsizlik oranlarında herhangi bir gerileme durumu söz konusu değil. Yurt içi talepteki gerilemenin ana sebebi, satın alma gücünde devam eden zayıflamadır. Yurt içi talep seviyesindeki azalmaya rağmen dezenflasyon sürecinde zayıflama yaşanması, esasında enflasyonist eğilimlerinin hala etkili olan hala kırılmayan gücünü gösteriyor.

ENFLASYONUN ŞU ANDAKİ SEVİYESİ, FAİZ İNDİRİMİNİ GEREKTİRMİYOR               

Geçmişte sermaye transferi yoluyla bazı firmalar lehine yaratılan karşılıksız ve haksız tamponlar kendileri açısından her boyuttaki sıkı para politikasını işlevsizleştiriyor: 2019 yılından itibaren başlatılan ve 2023 yılının ortalarına kadar devam ettirilen düşük faiz döneminde, şirket ve üreticiler lehine başlatılan yüksek seviyeli sermaye transferlerinin yarattığı tamponlar, şu andaki mevcut konjonktürde dahi, sıkı para politikası diye oluşturulan cari faiz oranlarının dezenflasyonist etkisini sıfırlıyor.  Dolayısıyla enflasyonun şu andaki seviyesi faiz indirimini gerektirmiyor. Bu gerekirliğe aksine TCMB’nin faiz indirmesi açıkça enflasyona mücadeleyi zayıflatıyor ve hatta enflasyonun artışına yol açıyor. Her en kadar sıkı para politikasının korunacağı ifade edilse de yapılan faiz indirimleri yoluyla yaratılan çelişki, Yurt içi ve yurt dışı yatırımcılar nezdinde enflasyon hedeflerine güveni hızlıca zayıflattı, fiyat istikrarsızlığı devam etti. Zira enflasyonun mevcut seviyesi hala yapışkanlığını korumaya devam ediyor. 2026 yılı için ilan edilen %16’lık seviyenin ve devamında da ilan edilen tek rakamlı seviyenin gerçekleşme olasılığı mümkün gözükemiyor. Bize göre 2026 yılında da enflasyon oranı +%1,-%2 aralığında aşağı ya da yukarı değişebilmek kaydıyla ortalamada %30 civarında kalmaya devam edecek.

Gıda fiyatları, dezenflasyon ortamına destek vermiyor: Özellikle işlenmiş ya da işlenmemiş gıda fiyatlarındaki yukarı yönlü yüksek gelişmeler dezenflasyon sürecine katkı vermek yerine tam olarak süreci daha hızlı enflasyona döndürüyor.

MERKEZ BANKASI, GEVŞEME İÇİN ACELECİ DAVRANIYOR

Dezenflasyonun tam başarıya ulaşması için ortalama olarak 4-5 yılı aşan uzun süreler gereklidir. Bu süreler yaşanmadan erken gevşeyerek umutlanmak hep aldatıcı oluyor. Başarının tam olarak ortaya çıkıp somut olarak görünür hale gelmesi halinde yumuşatıcı değişikliklere gidilmesi gerekir. TCMB, gevşeme için aceleci davranıyor. Bu durum, yeni bir enflasyon dalgasına sebebiyet verebilir. Adına temkinlilik ya da ihtiyatlılık diyerek faiz oranlarında kademeli indirime devam edilmesi, önemli bir risk faktörüdür. Bu risk faktörü nedeniyle şu anda enflasyon görünümünün bozulduğunu ve bu nedenle para politikasının yeni baştan kalibre edilmesi gerektiğini rahatlıkla ifade edebiliriz. T.C Merkez Bankası, esasında 2024 yılından itibaren sıkı para politikasını yumuşatma arayışı içerinde girdi. Ancak bu süre içerisinde TL’nin reel dış değerinde ciddi kayıpların yaşanmaması ve hatta bir miktar değerli hale gelmesi ise enflasyon mücadelesinin başarısına yardımcı oluyor ve işi ciddi bir şekilde kolaylaştırıyor.

Diğer taraftan enflasyona neden olan politikalar nedeniyle oluşan ve ancak halı altına süpürülen (örneğin KKM gibi) tahribat kaynaklarının önemi bir bölümünün ortadan kaldırılmış olması da mevcut para politikasının başarı hanesine yazılmış durumdadır.

Sonuç olarak, toplumun çoğunluğunun enflasyon beklentilerinde pozitif algı oluşmadan, gıda fiyatları dezenflasyon sürecine katkı verir hale gelmeden faiz indirimlerine gidilmesi yönündeki acelecilik doğru bir politika değildir.

Orhan ÖKMEN

Sesmir Yönetim Kurulu Başkanı

okmen@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

İlgili Haberler

Site Haritası