Son Haberler

Demokrasi ve hukuk devleti…

Demokrasi; hukuk devletinin işlediği hallerde ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerle birlikte başarıya ulaşabilir. Demokratik düzen, insan haklarının, toplumu düzenleyen hukukun üstünlüğünün hakim olduğu, devletin adaletle hükmettiği bir düzendir. Devletin dini yoktur. Yöneticilerin dini inanç ve vicdanı sorumlulukları ile işi ehline verip adaletle hükmetmeleri gerekir. Zira toplumun düzeni adalet ve ahlaka dayanır.

– Hukukun kuvvetinin bittiği yerde, kuvvetin hukuku başlar ve devlet, hukuk devleti olmayı terk ederek kanun devleti haline gelir. Anayasamıza göre, Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir (Md. 1). Türkiye Devleti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir (Md. 2). Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı ay yıldızlı al bayrak, milli marşı İstiklal Marşı’dır (Md. 3). Bu maddeler değiştirilemez (md.4).

Dünya Adalet Projesi’ninin 2025 yılı hukukun üstünlüğü endeksi verilerine göre demokrasimiz 143 ülke arasında 118. sırada yer aldı. Demokrasilerde siyasi partiler, sistemin vazgeçilmez kurumlarıdır. Ülkeyi yönetmeye talip siyasi partiler, milletin inançlarını, düşüncelerini ve ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Mevcut siyasi sistem, buna çoğu zaman imkan vermiyor.

– Partiler, millete kendi vekillerini seçtirme yerine bir anlamda parti listesini onaylatıyor.  Tekrar seçilmeyi amaçlayan bir takım milletvekili ise, milletin vekili olduğunu unutup partinin uydusu oluyor. Çoğu zaman milletvekili, hür düşüncesiyle hareket edemiyor, parti grup kararları ile yönlendiriliyor. TBMM’de ekseriyeti sağlayan hükumet; yasama, icra, yargı üçlüsünü kontrolü altına aldığı için muhalefet TBMM’de beklenen denetimleri yapamazken, bağımsız yargı da sağlıklı bir çalışma sergileyemiyor.

– Devlet yönetiminde sistem, adalet ile işlemez ise cumhuriyet ile demokrasi özdeşleşemez. Ülkemizde cumhuriyetin ve demokratik rejimin selameti açısından, günümüzde her şeyden önce siyasi istikrara ihtiyaç var. Zira siyasi istikrar sağlanmadan bölgeler ve kesimler arasındaki sosyal dengenin ve barışın sağlanması da mümkün değil. Böyle bir ortamda ise ekonomi, sağlıklı bir yapıya kavuşturulamaz,

Demokrasi; çoğunluğun sesi, halkın kendi kendini yönetmesidir.

Demokrasi; hukuk devletinin işlediği hallerde ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerle birlikte başarıya ulaşabilir. Bu durum insan haklarının, toplumu düzenleyen hukukun üstünlüğünün hakim olduğu, devletin adaletle hükmettiği bir düzendir.

Devletin dini yoktur. Sonuçta yönetimden sorumlu insandır. Yöneticilerin dini inanç ve vicdanı sorumlulukları ile işi ehline verip adaletle hükmetmeleri gerekir. Zira toplumun düzeni adalet ve ahlaka dayanır.

Törelerimize göre devlet ebed-müddettir, ancak bu dayatmacı devlet anlamına gelmez. Zira devlet, milleti için vardır. İşte o zaman “egemenlik kayıtsız şartsız milletin olur”. Aksi takdirde hukukun kuvvetinin bittiği yerde, kuvvetin hukuku başlar ve devlet, hukuk devleti olmayı terk ederek kanun devleti, bir başka ifadeyle hadim devlet yerine hükmeden, hakim devlet haline gelir.

“TÜRKİYE DEVLETİ DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL BİR HUKUK DEVLETİDİR”           

Hukuk devleti – devletin nitelikleri, Milletin vazgeçilmez milli ve manevi değerleri ile birlikte anlam taşır. Anayasamıza göre, özet olarak;

Md. 1 : Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

Md. 2 : Türkiye Devleti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Md. 3 : Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı ay yıldızlı al bayrak, milli marşı İstiklal Marşı’dır.

Md. 4 : Bu maddeler değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez.

Ancak Anayasa’da böyle açıkça ifade edilmiş olması, bu unsurların her zaman istenen seviyede var olması anlamına gelmiyor. Yönetimde anlayış ve uygulama önemlidir. . Anayasamız defalarca değiştirilmiş olmasına rağmen 12 Eylül 1980 Askeri İktidar zamanında yapılmış olması, sık sık konu ediliyor. Bu nedenle uygulamadaki aksaklıkların değiştirilmesi yerine siyasi gündemde devamlı sivil anayasa söylemleriyle yer alıyor. Günümüzde de terörsüz Türkiye amaçlı olarak konu çok boyutlu olarak TBMM Kurulu Komisyonu’nda tartışılıyor. Görüşmelerde çeşitli kesimlerin siyasi, etnik, dini beklentileri; dış güçlerin Türkiye üzerine oynamak istedikleri politikalar ve terör olayları dikkat çekiyor.

DEMOKRASİLERDE ÖN ŞART, DEVLET İLE MİLLETİN BARIŞIK OLMASIDIR

Çoğu zaman devleti yönetenler istikrarı, insanların tek tip olarak birbirine benzemesinde arıyor. Demokrasilerde amaca ulaşmak için ön şart ise devlet ile milletin barışık olmasıdır. Devlet yönetiminin dünyadaki gelişmiş ülkeler standardına ulaşamaması halinde başta dış politikada ülke çıkarlarını koruma, iç politikada istikrar, ekonomide sağlıklı bir yapıya kavuşma ve teknolojik fırsatları değerlendirerek istenen kalkınma şansını elde etmesi imkansızdır.

Kalkınmış ülkelerde onlarca yıl anayasa değişikliği olmuyor. Örneğin Almanya nüfusu 83 milyon. 7 milyonu çeşitli etnik gruplardan oluşan yabancı Alman vatandaşı ilaveten nüfusun %19’u yabancı. Adı “Bundesrepublik Deutschland” Alman Cumhuriyeti, dili Almanca, vatandaşı Alman. Zira her devletin kuruluşunda asli unsuru vardır. Kökü ve resmi dili önem taşır.

TÜRK DEMOKRASİSİ 143 ÜLKE ARASINDA 118. SIRADA YER ALIYOR

Dünya Adalet Projesi’nin “WJP” World Justice Projeck, 2025 yılı hukukun üstünlüğü endeksi verilerine göre demokrasimiz 143 ülke arasında bir basamak daha gerileyerek 118. sırada yer aldı. “EIU” Ekonomist Intelligence Unit verilerine göre ise ekonomimiz 167 ülke arasında 103. sırada yer alıyor.          Hedef; insan merkezli güçlü devlet, zengin millet denge anlayışlı yönetim olmalıdır. Demokrasilerde siyasi partilerin sistemin vazgeçilmez kurumları olup seçim; milletin inanç, düşünce ve ihtiyaçlarının giderilmesi yönündeki beklentisini ülkeyi yönetmeye talip siyasi partilere yansıtması olayıdır. Mevcut siyasi sistem buna her zaman imkan vermiyor. Partiler millete kendi vekillerini seçtirme yerine bir anlamda parti listesini onaylatıyor.

BAZI MİLLETVİKELLERİ, MİLLETİN VEKİLİ OLDUĞUNU UNUTUYOR, PARTİNİN UYDUSU OLUYOR

Tekrar seçilmeyi amaçlayan bir takım milletvekili ise, milletin vekili olduğunu unutup partinin uydusu oluyor. Çoğu zaman milletvekili hür düşüncesiyle hareket edemiyor, parti grup kararları ile yönlendiriliyor. TBMM’de ekseriyeti sağlayan hükumet; yasama, icra, yargı üçlüsünü adeta kontrolü altına alıyor. Bu sebeplerle muhalefet TBMM’de beklenen denetimleri yapamazken, bağımsız yargı da sağlıklı bir çalışma sergileyemiyor.

MEDYA, HALKI AYDINLATMA YERİNE YANILTMA ARACI HALİNE GELİYOR

Çoğu zaman siyaseti mevcut sistem ve liderlerin tutumu tıkıyor. Aslında bozuk sisteme karşı anlaşıp müşterek tavır alma yerine, parti çekişmeleri ve birbirlerini suçlayarak zayıflatma politikaları siyasi istikrarı bozmakta ve siyasi partilere güveni azaltıyor.  Diğer taraftan demokrasilerde önemli bir yeri bulunan, halk adına denetim ve tarafsız haber verme sorumluluğu olan bağımsız medya kuruluşlarının bazıları çıkar gruplarının menfaatleri doğrultusunda hareket ederek, halkı aydınlatma yerine yanıltma aracı haline geliyor.

ADALET İŞLEMEZSE CUMHURİYET İLE DEMOKRASİ ÖZDEŞLEŞEMEZ

Cumhuriyet kurulunca demokrasi ile taçlanması, egemenliğin bir hanedan yerine halka ait olması hedeflendi. Ancak Cumhuriyetimiz dönem dönem bürokratik cumhuriyet olarak geliştir. Devlet yönetiminde sistem, adalet ile işlemez ise cumhuriyet ile demokrasi özdeşleşemez. Ülkemizde cumhuriyetin ve demokratik rejimin selameti açısından, günümüzde her şeyden önce siyasi istikrara ihtiyaç var. Zira siyasi istikrar sağlanmadan bölgeler ve kesimler arasındaki sosyal dengenin ve barışın sağlanması da mümkün değil. Böyle bir ortamda ise ekonomi, sağlıklı bir yapıya kavuşturulamaz.

Bu konuda demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğünü elde etmek için;

  • Din ve vicdan özgürlüğü
  • Düşünce ve ifade özgürlüğü
  • Teşebbüs özgürlüğü fevkalade önem taşıyor.

TÜRKİYE, ÇELİŞKİLER ÜLKESİ HALİNE SÜRÜKLENMEK İSTENİYOR

Gelişmiş ülkelerin böylesine özgürlüklerin yaşandığı, istikrarlı bir ortamda, ekonomik kalkınmayı sağladıklarını, sanayileştiklerini, gelir dağılımı ve seviyesinin istenen düzeye getirilerek demokrasiyi yerleştirdiklerini görüyoruz. Günümüzde sınırlar kalktı, dünya tek pazar haline geldi. Dijital çağın etkisiyle eğitim düzenimiz, kontrolsüz sosyal medya, kültür değerlerinin zayıflaması vb. gelişmelerle toplum muhtelif güç odaklarınca bir çok konuda kavram kargaşası içine itiliyor, ülke adeta çelişkiler ülkesi haline sürüklenmek isteniyor.

Biri kimliğini geçmişinden, şerefli tarihinden, inancından, törelerinden kısacası bizi millet yapan kültürümüzden aldığı özelliklerle belirleyen; diğeri bu değerlerin yerine Batı’nın moda öncülüğünde yaşama biçimini benimseyen milletimizin öz değerlerini reddeden, dini inanç ve etnik konuları istismar eden iki değişik kesim karşı karşıya getirilmek isteniyor.

HER KURUM VE KARAR, BAĞIMSIZ YARGIYA AÇILMALIDIR

Siyaset; geçim aracı olmayıp, millete hizmet etmenin şerefli bir yoludur. Birkaç kişinin hatası tüm siyasilere mal edilmemeli, demokrasilerin vazgeçilmez unsurları olan siyasi partilere güven öncelikle yöneticileri tarafından sağlanmalıdır. Zira bu müesseseler yara alırsa cumhuriyetimiz demokrasi ile taçlanamaz, geliştirilip yaşatılamaz.

Sonuç olarak; Türkiye’nin siyaset gündemi değiştirilmeli, günlük siyasi kısır çekişmelerden mutlaka kurtarılmalıdır.

Her kurum ve karar, bağımsız yargıya açılmalıdır.

Milletimizin bugün hayat pahalılığı ve işsizlik ortamında sevgiye, barışa, hoşgörüye, güvene ihtiyacı vardır.

Ali COŞKUN

58. ve 59. Hükumetler Sanayi ve Ticaret Bakanı

coskun@turcomoney.com

 

 

 

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

İlgili Haberler

Site Haritası