Son Haberler

Makro ihtiyati tedbirler, ekonomiye çare olur mu?

-Sorun şu ki yüksek büyüme politikamızın arkasındaki tüketim ve kredi büyümesi halen devam etmekte olup bu eğilim uygulanan geçici tedbirlerin etkisini ortadan kaldırıyor. Düşük faiz politikası, TL’nin hızlı değer kaybı ile birleşince, tasarruf eğilimi daha da azalarak, konut ve araba alımı ile tasarruf etme ve enflasyona karşı korunma talebini yükseltti.

-182 milyar dolar seviyesindeki kısa vadeli borç stokunun oldukça altında kalan rezervler yanında yatırım yapılabilir seviyenin oldukça altındaki kredi notumuzla birleşince Türk Lirasının istikrarı daha da bozuldu. Bu süreçte Türkiye’nin 5 yıllık CDS primi 13 Haziran Pazartesi günü 847 puanı görerek 2003’ten bu yana en yüksek düzeye çıktı.

Enflasyonun azaltılması ve finansal istikrarın sağlanmasına yönelik olarak ekonomide özellikle para ve maliye politikalarını öne çıkaran, tüketim ve kredi yönlü artışı yavaşlatmak amacıyla uygulanan geçici uygulamalar olan makro ihtiyati tedbirler son dönemde artan oranda konuşulmaya başlandı. 2008 krizi sonrasında da çokça tartışılan bu tedbirlerin yapısal sorunlara kalıcı çözümler üretemediği ise zaman içerisinde görüldü.

Tablo 1. TCMB Brüt ve SWAP Hariç Net Rezervler

Kaynak: BloombergHT

Yılbaşından bu yana resmi brüt ve net rezervlerin azalış gösterdiği görülmekte olup pandemi döneminde uygulanan konut kredi faizlerinin düşürülerek makro büyüme yakalandığı döneme göre konjonktürel ve politika yönünden farklılık gösteriyor.

182 milyar dolar seviyesindeki kısa vadeli borç stokunun oldukça altında kalan rezervler yanında yatırım yapılabilir seviyenin oldukça altındaki kredi notumuzla birleşince Türk Lirasının istikrarı daha da bozuldu.

Tablo 2. Türkiye CDS Primi (Son Altı Ay)

 Bu süreçte Türkiye‘nin 5 yıllık CDS primi 13 Haziran Pazartesi günü 847 puanı görerek 2003’ten bu yana en yüksek düzeye çıktı.

MAYIS AYI TÜFE 1998 YILINDAN BERİ YÜZDE 73,5 İLE EN YÜKSEK SEVİYESİNE ÇIKTI

TÜİK’in açıkladığı Mayıs ayı TÜFE’nin 1998 yılından beri yüzde 73,5 ile en yüksek seviyesine çıkarak negatif reel faiz makasının açılması sonrasında 2008 krizi sonrasında da gördüğümüz bir devlet iç borçlanma senedi türü olan “Gelire Endeksli Senet” ihracı yapılması, tüketici kredi vadelerinin kısaltılarak kredi kartı asgari ödeme tutarının limite bağlı olarak arttırılması ve özellikle ticari kredilere uygulanan karşılıkların arttırılması yoluna gidildi.

Maalesef ülkemizin büyümesi tüketime dayalı olup aşağıdaki tabloda TÜİK tarafından açıklanan verilerden de açıkça görülüyor.

Tablo 3. GSYH Büyümesi

Kaynak:TÜİK

TÜM MAKRO İHTİYATİ TEDBİRLERE RAĞMEN TÜKETİCİ KREDİLERİNDE BÜYÜME HIZI YÜZDE 60’I AŞTI

Ancak tüm bu makro ihtiyati tedbirlere rağmen Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun haftalık yayınladığı 13 haftalık kur etkisinden arındırılmış veri setine göre tüketici kredilerinde büyüme hızı yüzde 60’ı aştı.

Tablo 4. Tüketici Kredilerinin Seyri (Milyon TL)

Kaynak: BDDK

Makro ihtiyati tedbirler uygulanması bir yana, yıl başından bugüne para arzındaki üç kattan fazla olan artış TCMB verilerine göre aşağıdaki tabloda açıkça görülüyor.

Tablo 5. M1 ve M3 Para Arzı

Kaynak: TCMB

Grafik, M1 (mavi çizgi) ve M3 (siyah çizgi) para arzlarındaki yıllık yüzde değişimi gösteriyor. M1 en dar para arzı tanımı olup dolaşımdaki para ve vadesiz mevduatlardan oluşuyor. Geniş para arzı M3 ise M1’e vadeli mevduatlar, repodan sağlanan fonlar, para piyasası fonları ve vadesi 2 yıla kadar olan ihraç edilen menkul kıymetler eklenerek elde ediliyor.

Dünyada pandemi sonrasında yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı artan kaynak milliyetçiliği politikaları ile birleşince emtia fiyatlarında hızlı bir artış yaşanmasına neden oldu, bu da tüm dünyada makro ihtiyati tedbirlerin uygulamada daha fazla kullanılmasına sebebiyet verdi.

Tablo 6. Makro Göstergeler Ülke Karşılaştırması

Kaynak: www.mahfiegilmez.com

YÜKSEK BÜYÜME POLİTİKAMIZIN ARKASINDAKİ TÜKETİM VE KREDİ BÜYÜMESİ UYGULANAN GEÇİCİ TEDBİRLERİN ETKİSİNİ ORTADAN KALDIRIYOR

Ancak sorun şu ki yüksek büyüme politikamızın arkasındaki tüketim ve kredi büyümesi halen devam etmekte olup bu eğilim uygulanan geçici tedbirlerin etkisini ortadan kaldırıyor.

Konut kredi faizlerinin düşürülmesi ve yabancılara konut karşılığı vatandaşlık uygulamaları ile konut fiyatlarında ve kira değerlerinde suni artış ve bir fiyat balonun oluşmasına neden oldu. Düşük faiz politikası, TL’nin hızlı değer kaybı ile birleşince, zaten düşük olan tasarruf eğilimi daha da azalarak, halkımızda konut ve araba alımı ile tasarruf etme ve enflasyona karşı korunma talebini yükseltti.

Karar verme teorisinde kök nedene ulaşmazsanız geçici tedbirler ile yalnızca günü kurtarır kalıcı çözümler üretemezsiniz. Maalesef geçici tedbir politikasının bir ürünü olarak kira artış oranının yüzde 25’te tutulması kararı, kontratların ötelenmesi ve hava parası uygulamaları ile şimdiden makro ihtiyati tedbirler gibi etkisini kaybetti..

Prof. Dr. Mehmet Yazıcı

Maltepe Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı

yazici@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası