Son Haberler

Kim yeni çağın “musluğunu” kontrol ederse, küresel gücü de o elinde tutar

– Yapay zeka sektörünü geliştirmek için 7 trilyon dolar harcanacakmış. Bu, AI altyapısının çevresel ve lojistik sınırlarını zorlayan bir maratonun başlama vuruşu. Yeni nükleer santraller, yeni enerji hedefleri ve füzyon projelerinin gündeme gelmesi boşuna değil. Eğer bir teknoloji gerçekten insanlık tarihini değiştirecek, hastalıkları tedavi edecek, iklim krizini çözecekse… Neden devasa bir kamuoyu algısını yönetecek kampanyalara, mitolojik rakamlara ihtiyaç duyar?

– AI’ın babası olarak bilinen Geoffrey Hinton,  “Rekabet, güvenliği eziyor” diyor. Çalıştırdığımız her bir YZ modeli, devasa bir enerji tüketiyor. Bu, gezegenimizin kaldıramayacağı bir yük. Bu mesele, sadece teknoloji meselesi değil, bir güç meselesi. O 7 trilyon dolarlık vizyon, aslında 21. yüzyılın petrolünü, yani işlemcileri kontrol etme vizyonudur. Kim bu yeni çağın “musluğunu” kontrol ederse, küresel gücü de o elinde tutar. 

– Birkaç dev şirketin bize dayattığı bir geleceğe “mecbur” olmak yerine, kendi değerlerimize uygun bir geleceği hep birlikte tasarlayabilir miyiz? Geleceği asıl yazanlar, sadece kod yazanlar oolmayacak, o kodu sorgulayanlar ve yeniden şekillendirenler olacak. Yapay zekanın geleceği, 7 trilyon dolarlık çip fabrikalarında değil… Laboratuvarlarda, hastanelerde, rüzgâr çiftliklerinde şekillenecek. Kontrolü ele alalım ve hikâyeyi biz yazalım. Çünkü devrim, pazarlanan değil, yaşanandır!

Görsel, yapay zeka asistanı Gemini tarafından oluşturulmuştur.

Şu rakamı unutmayın: 7 trilyon dolar.

Yedi… trilyon… dolar. Evet, rakamı hayal etmek bile zor? Dünyadaki en büyük şirketlerin bir çoğunun toplam değerinden daha fazla. Birçok ülkenin milli gelirinin kat kat üstünde. Almanya, Japonya ve Hindistan ekonomilerinin toplamı kadar…

Bu para, yapay zeka sektörünü geliştirmek için kullanılacakmış. Hayal kurmak kolay: İlk planda, 100 milyon grafik işlem birimi (GPU) ile yapay zekâyı “doğaüstü” boyutlara taşımayı vaat eden bir güruh… Ama bu hayalin faturası tam 3 trilyon dolara, hatta Open AI CEO’su Sam Altman’ın gönlünden geçen rakamla 7 trilyon dolara kadar çıkıyor.

Bu ölçek, yalnızca finansal değil, devasa bir enerji talebi demek: Yılda 75 gigavatın üzerinde güç çekmek, Birleşik Krallık’ın enerji ihtiyacı kadar bir şebeke.. Bu, AI altyapısının çevresel ve lojistik sınırlarını zorlayan bir maratonun başlama vuruşu. Yeni nükleer santraller, yeni enerji hedefleri ve füzyon projelerinin gündeme gelmesi boşuna değil.

YAPAY ZEKA 70 YAŞINDA…

Aslında yapay zeka yeni değil, 70 yaşında. Ama son 3 yılda olduğu kadar medyada, borsada, siyasette bu kadar gürültü koparılmadı! Neden şimdi?

“.com” balonunu hatırlayın. 1990’ların ortasında “İnternet her şeyi değiştirecek!” diye bağırıldı. Gerçekten değişim geldi, evet… Ama spekülasyon bataklığının temizlemesi 10 yıl sürdü. Trilyonlarca dolar bir yerlere aktı ve kayboldu. Şimdi aynı senaryo: “Ya tutturursak?” kumarı gibi. Nvidia’nın piyasa değeri, Türkiye ekonomisinin 4 katına katına çıktı! Pek çok yapay zeka şirketinin de değerleri akıl almaz seviyelerde.

Görsel, yapay zeka asistanı Gemini tarafından oluşturulmuştur.

DÜNYA GENELİNDE SON 10 YILLARIN EN BÜYÜK ENFLASYONU YAŞANIYOR

Korku ve zorunluluk algısı bir balon şişiriyor. Bu balon, her kesim tarafından benimseniyor mu? McKinsey’in 2024 raporuna göre, kuruluşların %65’i generatif YZ’yi en az bir işlevde düzenli kullanıyor, %78’i ise birden fazla iş alanında YZ’ye başvurmuş durumda. Ancak bu yaygınlık, otomatik olarak maliyet düşüşü ya da verimlilik patlaması getirmiyor. Normalde verimlilik ve maliyet sağlaması gerekiyordu, ama dünya genelinde son 10 yılların en büyük enflasyonu yaşanıyor.

Gerçek şu ki, şirketler 2024’te generatif YZ için 33,9 milyar dolar harcadı. Buna rağmen “verimlilik paradoksu” sürüyor: Yatırımlar, sonuçlara tam olarak yansımıyor. Teknolojiye duyulan güven ile sahadaki değer arasındaki makas açılıyor. Üstelik her bir ChatGPT sorgusu, dünya genelinde ortalama 2–3 gram CO₂ salınımına yol açıyor. Yıllık sorgu trafiği düşünüldüğünde iklim maliyeti ihmal edilemez bir boyuta ulaşıyor

Şimdi bir an duralım.

Eğer bir teknoloji gerçekten insanlık tarihini değiştirecek, hastalıkları tedavi edecek, iklim krizini çözecekse… Neden bu kadar devasa bir kamuoyu algısını yönetecek kampanyalara ve neredeyse mitolojik rakamlara ihtiyaç duyar?

“TEKNOLOJİK KÖLELİK” DAYATILIYOR…

Bu yazıda, size çiplerden ya da algoritmalardan bahsetmeyeceğim. Size, teknolojinin kendisinden çok daha güçlü bir şeyden bahsedeceğim: Bize anlatılan hikayeden.

Her teknolojik çözümün “tüm sorunlara panzehir” olarak sunulmasının elitlerin gücünü pekiştiren bir strateji olduğunu düşünüyorum. Son birkaç yıldır hepimize dev bir sacayağı hikayesi anlatılıyor. Hatta, AI’nın insan zihnini sömürgeleştiren bir hikaye oluşturarak “teknolojik kölelik” dayattığı bile savunulabilir.

Birinci ayak: Hayranlık. Bize yapay zekânın neredeyse tanrısal, sihirli bir güç olduğu söylendi. “Her şeyi bilen”, “insanüstü” bir zekâ… Bu anlatı, teknolojiyi o kadar erişilmez bir yere koydu ki, onu sorgulamak neredeyse “ilerleme karşıtlığı” gibi algılanmaya başlandı. Ona hayran olmamız istendi.

İkinci ayak: Korku. Aynı anda, diğer köşeden bir fısıltı yayıldı: “Dikkat et, yapay zekâ işini elinden alacak!” Bu korku, bizi toplumsal bir çözüm aramaktan alıkoyup, bireysel bir hayatta kalma yarışına soktu. “Geri kalmamalıyım” paniğiyle hepimiz kendimizi bu yarışın içinde bulduk.

Üçüncü ve en güçlü ayak: Mecburiyet. Hayranlık ve korkuyla sıkıştırıldıktan sonra bize nihai mesaj verildi: “Bu trene binmek zorundasın. Ya adapte olursun ya da yok olursun.” Şirketler, devletler, bireyler… Herkes bu kaçınılmaz olduğu söylenen geleceğe hazırlanmak zorunda hissetti.

AI’NIN BABASI HINTON’DAN UYARI: REKABET, GÜVENLİĞİ EZİYOR

AI’ın babası olarak bilinen Geoffrey Hinton, pişmanlık içinde:  “Rekabet, güvenliği eziyor”diyor. Gary Marcus uyarıyor: “Bunlar istatistiksel taklitçiler, zekâ değil.” diye dikkat çekiyor. Peki, bu ustaca örülmüş hikayenin arkasındaki gerçek ne?

Gerçek şu ki, parlak manşetlerin arkasında, durum biraz daha farklı. Evet, teknoloji ilerledi. Ama benimsenme oranı, yani bu teknolojinin gerçek hayata dokunma hızı, bize anlatıldığı kadar yüksek değil. McKinsey gibi kuruluşların raporları gösteriyor ki, şirketlerin büyük çoğunluğu YZ’yi denemiş olsa da, bundan somut bir verim alanların oranı hala çok düşük.

Ve bir de kimsenin pek konuşmadığı bir duvar var: Enerji duvarı. Çalıştırdığımız her bir YZ modeli, çalıştırdığınız her bir karmaşık sorgu, devasa bir enerji tüketiyor. Bu, gezegenimizin kaldıramayacağı bir yük. Yani teknoloji, kendi fiziksel limitlerine çarpmaya başlıyor.

Görsel, yapay zeka asistanı Gemini tarafından oluşturulmuştur.

BU MESELE, SADECE TEKNOLOJİ MESELESİ DEĞİL, BİR GÜÇ MESELESİ

O zaman soru şu: Eğer hem benimsenme yavaşsa, hem de önünde devasa bir enerji engeli varsa, bu kadar büyük bir “kaçınılmazlık” anlatısı neden pompalanıyor? Çünkü bu mesele, sadece teknoloji meselesi değil. Bu bir güç meselesi.

O 7 trilyon dolarlık vizyon, aslında 21. yüzyılın petrolünü, yani işlemcileri kontrol etme vizyonudur. Kim bu yeni çağın “musluğunu” kontrol ederse, küresel gücü de o elinde tutar. Bu, yeni bir platform savaşıdır. Ve bu savaşta etik, hukuk, toplumsal fayda gibi kavramlar genellikle birer “engel” olarak görülür. “Hızlı hareket et ve kuralları sonra düşün” kültürü, bu anlatı sayesinde meşrulaştırılır.

Peki, biz bu hikayenin neresindeyiz? Sadece dinleyiciler mi olacağız? Bize sunulan geleceği sorgusuzca kabul mü edeceğiz? Ben buna inanmıyorum. Tarih bize göstermiştir ki, devrimler sadece teknolojiyle yapılmaz. Devrimler, anlatılarla yapılır. Ve her anlatı, yeniden yazılabilir.

Bugün sormamız gereken soru “Yapay zekâ ne yapabilir?” değil.

Asıl sormamız gereken soru şu: “Biz, insanlık olarak, bu teknolojiyle ne yapmak istiyoruz?”

Görsel, yapay zeka asistanı Gemini tarafından oluşturulmuştur.

DEVRİM PAZARLANAN DEĞİL, YAŞANINDIR

İşlerimizi kaybetmekten korkmak yerine, işlerimizi nasıl daha anlamlı hale getirebileceğini tartışabilir miyiz? Teknolojinin büyüsüne kapılmak yerine, onun limitlerini ve risklerini cesurca konuşabilir miyiz? Birkaç dev şirketin bize dayattığı bir geleceğe “mecbur” olmak yerine, kendi değerlerimize uygun bir geleceği hep birlikte tasarlayabilir miyiz?

Geleceği yazanlar, sadece kod yazanlar olmayacak. Geleceği asıl yazanlar, o kodun etrafındaki hikayeyi anlatanlar, sorgulayanlar ve yeniden şekillendirenler olacak.

Yapay zekanın geleceği, 7 trilyon dolarlık çip fabrikalarında değil… Laboratuvarlarda, hastanelerde, rüzgâr çiftliklerinde şekillenecek. Kontrolü ele alalım ve hikâyeyi biz yazalım. Çünkü devrim, pazarlanan değil, yaşanandır!

Not: Kapak görseli, yapay zeka asistanı Gemini tarafından oluşturulmuştur.

Zuhal Mansfield

TMG Dış Tic. ve Madencilik Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı

mansfield@turcomoney.com

 

 

 

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

İlgili Haberler

Site Haritası