Son Haberler

Savunma sanayiindeki başarı, sağlığa örnek olabilir mi?

-Baykar, 20 yıl önce mühendis baba Özdemir Bey’in önderliğinde 6 kg.lık ilk robot uçağı ile start vermiş. Tek yerli ve tek doğru dürüst uçan robot uçak, bir yıldan sonra kabul görmüş. Bundan sonra İHA’lar, SİHA’lar, TB1; derken Azerbaycan-Ermenistan ve Ukrayna-Rusya savaşlarında bariz üstünlük gösteren Bayraktar TB2 üretilmiş. Grubun insansız jet uçağı Kızılelma Aralık 2022’de ilk deneme uçuşunu başarıyla tamamlamış. Baykar’da 1500’ü mühendis olmak üzere yaklaşık 3200 kişi çalışıyor. Yaş ortalaması 27!

– Baykar’ın üç yıllık siparişleri dolu, şu anda 16 ülkede varlar, 27 ülke ile anlaşmış durumdalar. 20 yılda toplam gelirlerinin %75’i ihracattan sağlanıyor. Grup ayrıca sağlıkla Toplum Sağlığı Vakfı’nı kurmuş. Vakıf, ruh sağlığı, genetik, nadir hastalıklar, kanser konularında çalışmalar yürütmeyi, yenilikçi araştırmaları ve girişimcilerini desteklemeyi, merkezler kurmayı planlıyor.

-Savunma sanayiindeki bu başarıyı sağlık alanında da gerçekleştirebiliriz.  Dijital sağlık teknolojileri yardımıyla sağlığı geliştirme aşamasına geçiyoruz. Sağlıkta yapay zekanın yerli, milli olması yani bizim halkımızın verileri kullanılarak üretilmesi gerekiyor. Doğru adımları hızla atarsak sağlığa, biyoteknolojiye, sentetik biyolojiye dayalı ekonominin ön plana çıkacağı geleceğin dünyasında Türkiye olarak göz kamaştırıcı ilerlemelere imza atabilir, önümüzdeki yüzyıla damga vurabiliriz.

Türkiye Sağlık Platformu’nun (TUSAP) 31. Toplantısı nedeniyle 14 Ocak’ta Özdemir Bayraktar tesislerindeydik. Selçuk Bayraktar ve çalışma arkadaşlarının Türkiye adına başardıklarını görmekten dolayı çok mutlu olduk, duygulandık, gururlandık. Bu vesile ile devlet yetkilileri başta, birçok kişi tarafından sağlık sektörünün temsilcileri olarak bize yöneltilen savunma sanayiindeki atılımları niçin sağlık sektöründe tekrarlayamadığımız eleştirisini değerlendirmek ve başarı için neler yapmamız gerektiğini tartışmak istiyorum.

Önce Baykar hakkında bize aktarılan bilgileri paylaşayım. 20 yıl önce mühendis baba Özdemir Bey’in önderliğinde 6 kg.lık ilk robot uçağı açılan ihalede yetkililerin beğenisine sunmuşlar. Tek yerli ve tek doğru dürüst uçan robot uçak olmasına karşın tahmin edeceğiniz nedenlerle kabul edilmeleri bir yılı almış. Bundan sonra İHA’lar, SİHA’lar, TB1; derken Azerbaycan-Ermenistan ve Ukrayna-Rusya savaşlarında bariz üstünlük gösteren, dünyanın konuştuğu Bayraktar TB2 üretilmiş. Grubun hayali olan insansız jet uçağı Kızılelma Aralık 2022’de ilk deneme uçuşunu başarıyla tamamlayarak grubun yolculuğunu artık bambaşka bir aşamaya taşımış. Selçuk Bayraktar bugünlerde çok gündemde olan F35’lerin artık beşinci ve son nesil pilotlu jet savaş uçağı olduğunu, geleceği Kızılelma benzeri uçakların yazacağını söyledi.

BAYKAR’DA ÇALIŞANLARIN YAŞ ORTALAMASI 27!         

Tesis Hadımköy’de, tabii ciddi korunma önlemleri var. Daha ilk kapıdan girerken güvenlik görevlilerinin farklı, güven dolu ve güven veren, işini çok sevdiği ve ciddiye aldığı beden dilinden hemen belli olan halleri dikkatimi çekti. Binaya girdikten sonra karşılaştığımız tüm personelde aynı özgüveni ve orada çalışmanın verdiği mutluluğu fark etmemek imkansızdı. Kurumda 1500’ü mühendis olmak üzere yaklaşık 3200 kişi çalışıyor. Yaş ortalaması 27! Evet 27! Z kuşağını, gençleri devamlı eleştirenler, bakalım buna ne diyecek? Uygun çalışma ortamı ve motivasyon sağlandığında Türkler ve Türk gençleri kadar verimli, üretken, fedakar insanları dünyanın başka hiç bir yerinde bulamazsınız. Grubun sloganı “Dünyanın en iyisini yapabiliriz” ve yapıyorlar da. Müreffeh Türkiye’ye ulaşmak için etik ve ahlaki ilkelerle çalışarak milli ve özgün üretim yapıyorlar. Ukrayna Savaşı’ndaki duruşları etik ve ahlak zemininin mutlaka sağlam olması gerektiğini, sadece lafta bırakmayarak nasıl içselleştirmiş olduklarını da bize gösterdi. Tarihin doğru tarafında oldukları için Ukrayna halkı ve insanlık adına onlara buradan bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.

HEDEFLERİ UZAYA ÇIKMAK…

Selçuk Bey liseyi Robert Kolej’de, üniversiteyi İTÜ’de okumuş, Amerika’nın seçkin üniversitelerinde robotik ve kontrol mekanizmaları konusunda kendisini geliştirmiş, orada çok önemli projelere dahil olmuş. Sonuçta bu toprakların evladı olarak ülkesine hizmet etmeye karar vermiş. Şu anda her hücresiyle işin içinde ve başında olduğu belli; öyle ki Kızılelma, ilk uçuşuna götürülürken uçağı sırtlayanlardan birisi de o. Her anlamda kurumun lideri. Donanımı babasından, ama daha önemli gördüğü yazılımı, iktisatçı annesinden aldığını gururla söylüyor. Alışageldiğimiz mühendislerden değil; yaptığı işte ve her alanda sosyal bilimlerin, etik, ahlak ve adaletin, ne yaptığınız kadar nasıl yaptığınızın önemli olduğunu sürekli vurguluyor. “Kapımızdan yalan giremez” diyerek kendisi kadar değerli gördüğü her düzeyden çalışma arkadaşı ile onun deyimiyle yarının yarışına bugünden hazırlanıyorlar. Artık hedefleri uzay.

DÜNYA ALEM BAYKAR ÜRÜNLERİ İÇİN SIRADA

Üç yıllık siparişleri dolu, şu anda 16 ülkede varlar, 27 ülke ile anlaşmış durumdalar; yani yok satıyorlar; dünya alem sırada. 20 yılda toplam gelirlerinin %75’i ihracattan gelmiş. Şu anda da %95’e yakınını ihracattan elde ediyorlar. Tarihte ilk kez yedi batı ülkesi vatandaşlarının “Biz Ukrayna’ya Bayraktar TB2 göndereceğiz” sözüyle bağış kampanyası yaptığını bize aktarıyor. Sonrasında da toplanan paraları o ülkelerde sosyal yardım amaçlı kullanılması koşuluyla TB2’leri kendileri bağışlamışlar.

SAĞLIKTA YAPAY ZEKA GİRİŞİMLERİ YARIŞACAK

Toplum, Baykar Grubu’nu kurduğu T3 vakfının kamu kurumlarıyla birlikte düzenlediği Deneyap Atölyeleri ve Teknofest ile de tanıyor. Bu inovasyon şöleni, her yıl farklı şehirlerde yapılıyor ve binlerce genç, çocuk yıl boyu buna hazırlanıyor. Ben şahsen katılamadım, ama oradaki enerjiyi uzaktan bile hissedebiliyorum. Sağlıkta inovasyon Teknofest’in konularından birisi, bu yıl da sağlıkta yapay zeka girişimleri yarışacak. Grup ayrıca sağlıkla ilgili Canan Bayraktar, Toplum Sağlığı Vakfı’nı (Kısa adıyla Can Sağlığı Vakfı) kurmuş. Vakıf, ruh sağlığı, genetik, nadir hastalıklar, kanser konularında çalışmalar yürütmeyi, yenilikçi araştırmaları ve girişimcilerini desteklemeyi, merkezler kurmayı planlıyor. Bu gayretleri için kendilerine çok teşekkür ediyoruz. Savunma sanayiindeki ve iş yaşamındaki birikimlerinin sağlık sektörümüze eşsiz katkılar sunacağına inanıyoruz.

Baykar Grubu, kurumsal olarak sağlık sektörüyle ilk kez pandemi döneminde karşılaşmış. Hatırlarsınız Covid-19, ortalığı kasıp kavurmaya başlayınca bizde ve dünyada solunum cihazı sıkıntısı baş göstermişti. Bunun üzerine daha önce bu cihazla ilgili çalışmalar yapan Biosis adlı startup, Arçelik, Aselsan, Baykar, devlet kurumları, kalibrasyon gibi gerekli işleri yapan birçok firma seferberlik ruhu ile bir araya geldi ve tam bize yakışır şekilde bir mucize yaratarak günler içinde cihazı tamamlayıp seri üretime geçildi. Sonrasında önce bizdeki eksiklikler giderildi, ihracat veya Afrika’daki ülkeler gibi hiç cihazı olmayanlara bağış yapıldı.

YAPAY ZEKA, HEKİMLERİN BİR HAYLİ GERİSİNDE

Tıpta, sağlıkta bizim temel paradigmamız “Önce Zarar Verme”dir. Her ne kadar dijital sağlık teknolojileri yardımıyla öngörü ile sağlığı geliştirme aşamasına geçiyor olsak da hastaya ve insana zarar vermemek bizim için çok önemlidir. Örneğin yapay zekanın tıp bilgisini doktorlarla kıyaslarken sadece soruları doğru çözüp çözmediğine değil, yanlış cevaplarının hastaya ne derecede zarar verebileceğini de ölçeriz. Nitekim bu konuda, şu anda, yapay zeka hekimlerin bir hayli gerisinde kalmaktadır. Bu açıdan bakınca savunma sanayinin paradigması bunun 180 derece tersidir “Önce zarar ver, öldür, en azından yarala, saf dışı bırak”. Baykar ve kamu ya da özel diğer savunma şirketlerinin başarılarını sağlıkla kıyaslamak en baştan bu nedenle doğru bir tutum değil.

SAĞLIKTA CİDDİ DÜZENLEMELER, REGÜLASYONLAR VAR

Önce zarar vermeme prensibi nedeniyle sağlıkta çok ciddi düzenlemeler, yasal regülasyonlar var. Bir ilaç molekülünü keşfetmeniz yetmiyor, bunun insanlarda zararsız olduğunu göstererek piyasaya sürmeniz yıllar alıyor ve milyarlarca liranıza mal oluyor. Pandemi nedeniyle özel olarak hızlandırılmış programla insanda kullanılmasına izin verilen mRNA aşılarında bu süre ancak bir yıla indirilebildi. Buna karşılık yaptığınız silah iyi çalışmazsa karşınızdakini öldürmüyor da sakat bırakıyor! Silahlar için şöyle çalışacak böyle uçacak diye şartnameleri var, ama aşırı titizlikle yapılmış düzenlemeler yok. İlaç, aşı veya cihazların istenmeyen yan etkileri, hele ölüm ortaya çıktığında dağ gibi tazminat ödenmesi işi ayrıca güçleştiriyor.

SAĞLIKTA DEVLET HEM KURAL KOYUCU, HEM ALICI, HEM SATICI HEM TÜKETİCİ, HEM DE SUNUCU

Savunma sanayinde devlet sadece alıcı ve tüketici. Sağlıkta devlet hem kural koyucu, hem alıcı, hem tüketici, hem de hizmet sunucu. Bu nedenle devlet istediği zaman istediği şekilde oyunun kurallarını değiştirebiliyor ve buna kimse sesini çıkaramıyor, eşit şartlarda rekabet hiçbir zaman gerçekleşmiyor. Savunma sanayi ile sağlığı kıyaslamanın doğru olmadığının en tipik örneği Aselsan aslında. Uzun yıllardır büyük başarılara imza atan bu nadide kurumumuza ithalat oranının çok yüksek olduğu tıbbi cihaz başta olmak üzere sağlık alanında yerli milli teknoloji geliştirmesi için de görev verildi. Bildiğim kadarıyla 100’ün üzerinde mühendis ve diğer çalışan bu amaca tahsis edildi, yıllardır maaş alıyorlar, uğraşıyorlar. Ama solunum cihazı hariç bir başarı öyküsüne şahit olmadık. Belki de var ben bilmiyorum; öyleyse özür dilerim. Ama gerçek şu ki üç beş çalışanla büyük işler başaran startupların olduğu sağlıkta onlardan çok daha büyük başarılar beklemek bu ülke vatandaşları olarak hakkımız. Belki yanlış ürünlere konsantre oldular, belki de yanlış yapılandılar, bilemiyorum. Ama hiç şüphesiz sağlık savunma sanayiine göre her bakımdan farklı ve çok daha karmaşık bir sektör. Başarı için sadece iyi bir fikir, mühendisler, doktorlar, altyapı yeterli olmuyor. Bütünsel bakış açısı, kültüre uygunluk, alanda birikim, tecrübe, temel bilimlere aşinalık gibi birçok faktörün bir arada dikkate alınması gerekiyor.

VERİ OLMAYINCA SAĞLIKTA, YAPAY ZEKADA NASIL DÜNYA İLE YARIŞABİLİRİZ Kİ?                               

Örneğin sağlıkta yapay zekanın yerli milli olması yani bizim halkımızın verileri kullanılarak üretilmesi gerekiyor. Bir Japon veya Amerikalının verileriyle üretilen sağlıkta yapay zeka bizim insanımız için doğru çözümler üretemeyebiliyor. Pekiyi veri nerede? Yerli milli sağlık verilerimiz var, ama yoklar. Dünyanın yurttaşlarının en geniş sağlık verisine sahip ülkelerinden birisiyiz, ama bu veriler aslında yoklar. Çünkü kamu tarafından bilgi üretmek için kullanıma açılmıyorlar, anonimleştirilmiyorlar. Veri olmayınca dijital sağlıkta, yapay zekada nasıl dünya ile yarışabiliriz ki?

TIBBİ CİHAZ VE MALZEME FİRMALARI GEÇ ÖDEMİ VE ÖDEME ALAMAMA SORUNLARI İLE UĞRAŞIYOR

Bir başka konu ödemeler. Dolar’ın, Avro’nun değeri piyasada başka, ilaç sektörüne devletin verdiği fiyatlarda başka. Maliyetinin altında satış yapmaya zorlanan sadece ilaç sektörü değil. Tıbbi cihaz ve malzeme firmaları da yıllardır geç ödeme, ödeme alamama gibi sorunlarla kıvranıyor, büzüştükçe büzüşüyorlar. Savunma sanayiinde doların karşılığının farklı olduğunu veya onlara alacakları için bugün git seneye gel dendiğini hiç duymadık. Bu ve benzeri birçok nedenle sağlık girişimcilerimizi, yatırımcılarımızı, kurumlarımızı beceriksizlikle suçlamak haksızlık. Doğrusu böyle bir karşılaştırma, bana elma ile armudu değil; elma ile bir kayayı kıyaslamak gibi geliyor, ikisi de atomlardan müteşekkil cisimler, başka ortak özellikleri belki şekilleri olabilir.

ÖZELEŞTİRİ YAPMAMIZ LAZIM

Baykar yetkilileri yaşadıkları bürokratik engelleri medyada içtenlikle anlatıyorlar; zihniyet aynı olduğu için bunlar sağlıkta da farklı değil. İşte burada sağlık sektörünün onlardan alacağı pek çok ders var. Bu engelleri aşmak için hep birlikte, işbirliği ile neler yapabiliriz?  Örneğin genel olarak havacılığın ne yönde değişeceğini doğru öngörmüş ve kurumlarını bu yönde geliştirmişler. Türk sağlık sektörü paydaşları olarak biz sağlıkta geleceği onlar kadar doğru okuyabildik, kurumlarımızı ve çalışanlarımızı buna hazırlayabildik mi? Sağlıkta inovasyona, yapay zekaya, dijital teknolojilere yeterince önem verdik mi? Burada özeleştiri yapmamız lazım. Sağlıkta kamu gibi önemli karar vericilerden olan hekimler, hemşireler, tüm sağlıkçılar belki kendi alanlarındaki gelişmeleri yakından izlediler. Ama bütünsel bakışla dünyada ve başka ülkelerde ne gibi değişimler olduğunu gözleyip genel olarak sağlıkta neler yapılması gerektiğini öngörebildiler, kendilerini buna göre konumlandırabildiler mi?

SAĞLIKTA İNAVASYON EKOSİSTEMİ YANLIŞ KURGULANDI

Şunu kabul etmeliyiz ki sağlıkta inovasyon ekosistemi yanlış kurgulandı. Onca maddi desteğe, emek veren yetişmiş insan kaynağına rağmen fazlaca başarı öyküsü yazılamadı. Buna karşılık sağlığın eğitim ve hasta hizmeti ön planda olmak üzere başarılarımız da ortada. Doğru adımları hızla atarsak sağlığa, biyoteknolojiye, sentetik biyolojiye dayalı ekonominin ön plana çıkacağı geleceğin dünyasında Türkiye olarak göz kamaştırıcı ilerlemelere imza atabilir, bir önceki yazımızda vurguladığımız gibi önümüzdeki yüzyıla damga vurabiliriz. Baykar gibi dünya ölçeğinde kendini ispatlamış bir kurumun deneyimlerini Can Sağlığı Vakfı aracılığıyla sağlık sektörüne aktarması çok kıymetli. İnanıyorum ki karşılıklı olarak birbirimizden öğreneceğimiz, insanlığa katacağımız çok şey var.

Prof. Dr. Melih Bulut

bulut@turcomoney.com

 

 

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası