Son Haberler

Borsada tahmin yapmak – SON YAZI

En son yazıdan bu yana uzun zaman geçti. Bir video hazırlamaya yoğunluğum nedeniyle vakit bulamadım ve bu son yazı ile söyleyeceğim son sözleri de söyleyip sizi daha fazla bekletmek istemedim.

Beyni öğrendiniz. Beynin zaafının ne olduğunu da öğrendiniz. Neymiş….
Beyin borsayı da arabayı öğrendiği gibi öğreneceğini zannediyormuş. Halbuki arabada gaza basınca hızlanıyor, frene basınca duruyor, direksiyonu sola çevirince sola, sağa çevirince sağa gidiyordu. Dolayısıyla bunlar hep aynı şekilde tekrarlandığı için beyin bunları bir süre sonra reflekslerin olduğu bölüme atıyordu.
Ama…
Aynı şeyi borsada yapmaya kalktığında, borsa direksiyonunu sola çevirdiğinizde, araba bazen sola, bazen de sağa doğru gidince beyin bir türlü bu hareketleri modelleyip refleks haline getirip sonra da huzura kavuşamıyordu. Huzura kavuşamayınca da, borsadaki araba kullanma macerası bir kabusa dönüşüyordu. Tabi ki sonuç kabus olunca beyin yine en kolay yolu buluyordu. Bu kabus dönemlerinde, stresin had safhaya geldiği, kandaki kimyasalların hızla değiştiği ve vücuda ciddi biçimde zarar vermeye başladığı anda, beynin amigdala bölgesi harekete geçerek ya en dipte sattırıyor ya da en tepede aldırarak vücudu rahatlatıyordu. Bu nedenle de, aldığı kağıt hızla düşen kişiler, strese girip bu kağıdı sattıktan sonra, kağıdın bir iki kademe daha düştüğünü gördüklerinde huzur buluyorlardı. Beynin en iyi öğrendiği şey bu oluyordu. Ondan sonra da çoğunlukla tepede aldırıp dipte sattırıyordu.
Yani borsa öyle bir araba ki, beynin programlayabildiği ve refleks haline getirebildiği tek şey, tam uçurumundan düştüğünüzü düşünürken, sizi arabadan dışarı atmak oluyordu.
Demek ki borsa arabası eğer direksiyonu sola çevirince sağa gidebiliyorsa, ya da tersi oluyorsa ve bu yüzden sürekli uçurum kenarına geldiğinizi düşünüyorsanız, henüz amigdala devreye girmeden frene basmalısınız.
Ama hocamm… fren her zaman tutmuyordu ki…
Ben başka bir frenden bahsedeceğim… Alım yaparken STOP-LOSS’u belirlediğinizde her zaman arabayı durdurabilirsiniz ve amigdala devreye girmez. Ama zor olan nokta frenin arabayı durdurması değil, sizin frene basma iradenizdir. Tam frene basacakken, bilinçaltından gelen “bu sefer uçuruma kadar gitmeyebilir” mesajı beynin YANLIŞ GöRüŞBİRLİĞİ veya İYİMSERLİK zaafıdır. Bu nedenle borsa arabasında sadece freni kullanmayı ve önceden belirlediğiniz fiyata düşüş olduğunda frene basma iradesini harekete geçirmeyi öğrenmelisiniz.
Eğitimlerime Rusya’dan katılan bir arkadaşımız çok para kaybetmişti. Şu an öğrendiği tek şey frene basmak ve büyük kayıpları artık hiç yaşamıyor. Huzura erdi. Frene basmayı öğrendikten sonra, daha doğrusu beyne frene basmayı iyice öğrettikten sonra, gaz pedalını da öğretin. Yani aldığınız kağıt belirli bir sürede belirli bir kara ulaşınca, daha fazla gaza basmaya çalışmayın. Baktınız ki gaza bassanız da yavaşlamaya başaldı, Kârı cebinize koymayı da akıl edin. Ondan sonrası çok kolay… Beyin ne zaman dip ve tepe aramyı bırakırsa, huzurlu ve mutlu ytırımcılar olmaya başlayacaksınız…
Gelelim “borsada tahmin yapmak” sözüne…
Borsada tahmin yapan herkes yüzde yüz tutturur. Mesela ben sizlere “borsa 80 bine gidecek” dersem bu tahminim mutlaka doğru çıkacaktır. 5 yıl içinde nasıl olsa 80 bini göreceğiz. Ama acaba önce 50 bine düşüp mü 80 bine gideceğiz, yoksa 63 binden sonra mı 80 bine gideceğiz? Eğer biri size gün be gün borsanın önce nereye düşüp, sonra nereye gideceğini söylüyorsa inanmayınız.
Borsaların ruhu KAOTIK’tir. Yani küçük bir etki veya haber bütün yönü uzun bir süre boyunca değiştirebilir. Temel olarak çok ucuz bir kağıt için orta ve uzun vadede yükseleceğini söylüyorsanız, mecburen varsayım yapmak zorundasınızdır. Yapmanız gereken tek şey bu varsayımların değişip değişmediğini izlemektir. Bir şirketin satışlarının bir yılda yüzde 50 artacağını, karlarının da yüzde yüz artacağını ve şirketin bu karları dağıtacağını biliyorsanız, temel analiz yapmışsınız demektir. Fiyatının da uygun olduğunu düşünerek alım yaparsınız. Fakat şirketin fabrikasında bir işçinin attığı sigaradan çıkan bir yangınla, 6 ay boyunca üretim yapamayacağını önceden tahmin edemezsiniz. Kaotik süreç işlemeye başlar. Basit bir sigara, sizin bütün tahminlerinizi alt üst edebilir. Buna kelebek etkisi adı verilir. Yani KAOS teorisi der ki, şartlar değiştiği anda değer değişir.
Şirkete yatırım yapmak, çok iyi tanıdığınız ve çok sevdiğiniz bir arkadaşınızla ilişkinizi sürdürmek gibidir. Şu an hayal edin…. Anneniz ve babanız haricinde en sevdiğiniz insan kim? O’nu neden seviyorsunuz? Neden O’na bu kadar değer biçiyorsunuz?
Hocam ben İbrahim’i çok seviyorum… 2001 krizinde her şeyimi kaybettiğimde yanımda sadece o vardı. En çok değer verdiğim ve beni sevdiğini düşündüğüm insanlar yanımdan kayboldular ama İbrahim hep yanımdaydı. O benim için paha biçilmez bir insan…
Dur canım acele etme bak şimdi sana İbrahim’in bir videosunu izleteceğim… Bak senin hakkında neler söylüyor?
Vaaaaayyyy adi herifffff…. Demek…..
İşte böyledir, yeni bir bilgi geldiğinde ve bu bilgi şok bir bilgi olduğunda değer değişir. Değeri değiştirebilecek milyonlarca faktör vardır. Siz sadece bu faktörlerden üç beş tanesi üzerine varsayım kurarak, orta ve uzun vadeli değer tahmini yaparsınız. Eğer gerçek bir yatırımcı iseniz, değeri etkileyebilecek her gelişmeyi ve her haberi izlemelisiniz… Yani fikirlerinize aşık olup, körü körüne saplantılı bir şekilde “bu kağıt illaki gidecek” salaklığını yapmamalısınız. Bu yüzden, gerçek akıllı yatırımcı DöNEK YATIRIMCIDIR. Yeni bilgi geldiğinde bu bilgiyi en sağlıklı şekilde değerlendirip, elindeki kağıda yeniden doğru bir değer biçebilen ve düşüncelerini ve görüşlerini değiştirebilen yatırımcıdır.
Bir gün okuyucularımdan çağdaş bana mail gönderdi ve 4.20 civarındayken Eregli aldığını ama kağıdın düşmeye başladığını ve satmaya kara verdiğini, çünkü amigdalasının kendisine illaki sat demeye başladığını falan söyledi. Ben de kendisine mail atıp, alım yaparkenki koşullarda önemli bir değişiklik var mı? Dedim. Eğer yoksa, “bence günlük fiyat hareketleri seni aldatmasın, elindeki malı almaya çalışıyorlar” dedim. “Hisseyi alırken düşündüğün değerleme yöntemi ve koşulları değişmediği sürece vazgeçmemelisin” dedim ( Kendisi bizim temel analiz eğitimini aldığı için değerleme yapmanın ne anlama geldiğini çok iyi bilir). Beklemeyi tercih etti ve bu hisseden yaklaşık zannedersem yüzde 40 para kazandıktan sonra sağolsun bana da bir koli Malatya kayısısı, ceviz sucuğu ve peksimet göndermiş ( Tühhh bunu yazmamam gerekiyordu, çünkü yazdığım görüşlerim nedeniyle karşılığında kayısı aldığım için yatırım danışmanlığı yapmış oluyorum ve 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası var, lütfen sakın başka hiç kimse bu tür koli falan göndermeye kalkmasın).
Daha sonra çağdaş bana benim bir yazımı da postaladı ve bu yazıyı çok seviyormuş. Bir ara VOB’da zarar etmiş ve şöyle diyor;
“Bu göçme durumlarında benım acıp okudugum güzel bı yazı var 30 mart 2006 perşembe gunu akşam gazetesınde yayınlanan bır yazı tanıyorsunuz yazanı oda sızı tanıyor :)) ben en cok 3 üncü paragrafı sevıyorum 🙂
sevgıler, saygılar….
Yazım aşağıdaki yazıymış. Okuyunca benim de hoşuma gitti. Siz de okuyunuz. Güzel olan şey nedir biliyor musunuz? Bir okuyucunuz yıllar öncesinin bir yazısını saklayıp size gönderiyor. Hikayeyi bilirsiniz…
Adam, deniz kenarında, dalgaların kıyıya attığı deniz yıldızlarını alıp denize fırlatıyormuş… Oradan geçen biri sormuş…
Ne yapıyorsun?
Deniz yıldızlarının hayatını kurtarıyorum…
Sen kafayı mı yedin? Burada binlerce deniz yıldızı var…
Deniz yıldızlarını fırlatan adam eğilip bir tane daha deniz yıldızı almış ve büyük bir sevinçle denize fırlatmış…
Gördün mü O’nun hayatı kurtuldu…
BİLGİ GüçTüR arkadaşlar… Bu yazı dizisi eğer bir kişinin bile mutlu yatırımcı olmasına sebep olursa ve beş yıl sonra, Cenab-ı Allah ömür verir de, bir başka okuyucum bana bu yazı dizisini gönderirse, ben yine çok mutlu olacağım… Bu yazı dizisine burada son veriyor ve gösterdiğiniz ilgiye çok teşekkür ediyorum.
AKŞAM GAZETESİNDE 26 Mart 2006’da yayınlanan Yazım…
Hayatımda hiç dalga sörfü yapmadım. Nasıl bir heyecandır bilemiyorum ama şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki; piyasa dediğimiz yerde yaptığımız “piyasa sörfü” herhalde dalga sörfüne taş çıkartacak kadar heyecanlı ve korkutucu. Piyasalara daldığınıza normal dalga boylarında sörf yapmıyorsunuz. Adeta tsunami dalgaları üzerinde sörf yapıyorsunuz. Alış ve satış dalgaları dalgaları öyle büyük duygusal depremler yaratıyor ki; gerçekten de küçük yatırımcının bununla başetmesi çok ama çok zor. Buna benzer şekilde, eğer Roller Coaster denilen alete binmişseniz, raylar üzerinde giden vagonların içine sizi bağlarlar. Yavaş yavaş yukarı doğru çıkmaya başlarsınız. En tepeye geldiğinizde heyecan doruktadır ve bir anda serbest düşüşe geçersiniz ve isteseniz de istemeseniz de çığlık atarsınız. Yaşadığınız heyecan o kadar yoğundur ki karın bölgenizde bir boşluk ya da sancıya benzer bir duygu hissedersiniz.
Dün çok sayıda e-posta aldım. Yatırımcılar artık piyasaların dalgaları arasında öyle bunalmışlardı ki, herkes aynı ifadeleri kullanmasa da konu hep aynıydı. Zararlarının büyümesinin yarattığı düşme duygusunun etkisiyle, satış yapıp bu duygusal fırtınalardan kurtulmak istediklerini söylüyorlar ve bana doğru bir karar olup olmadığını soruyorlardı. Aslında bu tür mektup atmalarının temel sebebi şudur. O anda yeni bir karar vermenin dayanılmaz ağırlığı altında ezilmek istemiyorlar ve fikrine güvendikleri birinden teyit bekliyorlardı. Aslında bu davranış biçimi, bilinçli yaptıkları bir şey değil. Bilinçaltı onları buna zorluyor.
Hiçbir borsa yatırımcısı zarar ettiği zaman suçu kendinde aramaz ve mutlaka mazeretler bulur. Müşteri temsilcisi ya da broker, verdiği emri zamanında yerine getirmemiştir. Aslında satmayı düşünmüş ama o an bir şey onun elini kolunu bağlamıştır. çok güvendiği yatırım uzmanı ya da borsa analisti ‘bu seviyelerden satılmaz‘ demiştir ve o da satmadığı için şimdi büyük zarar yazmıştır. Suç kendisinin değil, fikrine güvendiği kişinindir. Zaten kendisinin hisse senedi almasının sebebi de hep bu uzmanlar değil midir? Aslında bu gibi durumlarda yatırımcı kendi kendinden kaçmaktadır.
Halbuki bütün sorun beynin çalışma mekanizmasıdır. Beyin doğrusal düşünür fakat piyasalar eğrisel hareketler yapar. Doğrusal düşünen beyinler eğrisel piyasalarda sürekli zarar ederler. üstelik dalgaların bu derece yükseldiği zamanlarda gelen haberlerin hepsi, yeni büyük dalgalar yaratırken, yatırım işi tamamıyla duygusal bir savaşa dönüşür. Bu savaş insanın kendini rahatlatma savaşıdır. Borsada yapılan iş, para yönetimi veya yatırım olmaktan çıkar ve yatırımcı parasını değil, duygularını yönetmeye başlar. İşte bütün sorunlar burada başlar. Bir defa bunlar olmaya başladı mı gerisi de gelir.
Sürekli olarak vurguladığımız bir mesaj var. Bir bilgi herkese ulaşmışsa bu bilgiyi kullanarak kazançlı çıkmanız mümkün değildir. Dün ABD merkez Bankası FED‘in Başkanı Bernanke faiz artışlarının devam edebileceği sinyalini verdikten sonra ABD borsaları ve Bezilya borsası kelimenin tam anlamıyla göçtü. Dün sabah bizim piyasalarımız açıldığında borsa hızla aşağı giderken dolar ve faizler yukarı gitti. Böylelikle piyasaların tsunamisi de başlamış oldu. Dünkü tsunami sırasında boğulan çok yatırımcı oldu. Gelen postalar bunu sinyal veriyor. Halbuki pazar günü yazdığımız yazıda endeks 41.500 veya bu seviyenin altına düşerse hisse pozisyonlarınızı yüksek riskli portföy tablosunda yüzde 40‘a çıkarmanızı önermiştik. Aslında dünkü açılış sonrasında, bütün bu duygusal fırtınaları çok iyi bilen biri olarak bile, ben de tırsmadım değil. Ama bu bilgi yine iş gördü ve herkesin bildiği kötü haberi görerek satanlar yine zararlı çıktılar. Borsa gün içinde gördüğü dip seviyenin tam 1800 puan üzerinde kapattı. Kıssadan hisse: Fırtına olan yerde, pozisyonlarınızı demirleyip fırtına geçene kadar beklemelisiniz.

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.