Son Haberler

Dijital tekno derebeylik kapıda… Feodalizm, homo-economicus ile kanka…

Teknoloji  tabanlı ve destekli kapitalizmin  yeni formlarını yaşadığımız dönemlerin içinden geçmekteyiz. Covid küresel pandemisi sonrasi bunu daha da farkeder olmamiz aslinda bunun o kadar da anlik olmadığının ipuçlarını da barındırıyordu. Yine de yeni, en yeni, en hakiki yeni gibi yeni sözcüğünü seviyor insan. Örneğin yeni nesil dediğinde bir zaman önce X’ten sonraki Y kuşağı ardından Z kuşağı öngörüleri ön planda idi. Şimdi Alfa çocuğu nerede ise demode olacak. Uzmanlar ve bizler gibi ekonomi ilmin içinde olup çapraz okuma ve araştırma yapanlar, kapitalizmin bu evresinin hayli, orantısız miktarda servet biriktiren ve dijital kaynaklar üzerinde aşırı kontrol sahibi olan tekno-oligarkların egemenliklerini ilan ettiği bir bir neo-feodalizm , “tekno-feodalizm”,  “dijital feodalizm”  “bilgi feodalizmi”, çağının kapıda olduğunu söylüyor. Bir yanda ekonomik teoriler ve bir yanda etik değerlerden ve adaletten yoksun homo-economicus un rasyonel tercih ve  kararlarının yanısıra insani  ölçekteki garabeti. İktisadi teorilerin yönlendirmeleri ile kamusal yaşam politikaları neye evriliyor ise  insanın ekonomisi de orada şekilleniyor kanımca .Yine bir tavuk yumurta açmazı geldi mi kapıya?
KAPİTALİZM, FEDODALİZMİN PABUCUNU DAMA ATTI
Global ölçekte ve yüzyılları içine alan tarihsel boylamda, sorular çok… Vakti zamanında kapitalizm, feodalizmin pabucunu dama atıp yeni  sosyo-ekonomik sistemini yaratırken, serfleri veya tarım emekçilerini, serflerin çalıştığı ve ürün ürettiği tarım arazilerine sahip olan feodal beylerin, ağaların kontrolünden kurtarma vaatleri ile prim yapmakta idi?

Serfler ekonomiye değer katarken, acaba toprak sahipleri  emeği sömürüp, değeri gasp ediyorlar mı sorusu sorulmakta mıydı?  Kapitalist sistem, yeni teknolojinin ortaya çıkmasının da desteğiyle  ticari faaliyet ve metaların satılabileceği pazarları genişleterek, meta üretenlere ekonomik geleceklerini belirleme fırsatları konusunda neler sunmakta idi. Ve sunduğu herşey insan açgözlülüğünü arttırma mı yoksa azaltma yönünde mi hareket ediyordu?

KAPİTALİZM, KLAN VE MİRAS GÜCÜNÜ BELLİ ÖLÇÜDE ORTADAN KALDIRDI

Tarım emekçilerinin  feodal beylerin ekonomik hükmüne gereksinimleri kaybolmakta idi. O zamana kadar  toprak sahipleri de epey yükünü yapmış  ekim- biçimden elde edilen  toprak kirası üzerinden hayli  servet biriktirip hatta bunu sonraki nesile  mirasçılarına devretmekte idi. O sırada yeni manzaraya bakınca; feodalizm sayesinde imtiyazlı aileler  siyasi ve ekonomik anlamda ellerinde tuttukları gücü kapitalizm yüzünden bir nebze kaybetmiş olduğu görülmekte idi..  Kapitalizm bu klan ve miras gücünü  belli  ölçüde ortadan kaldırırken  ve  gelenek ve feodal hiyerarşi ticareti empoze etmemesi ile kutsanırken, acaba bu yeni içinde adaleti bozan üretimi verimliliği azaltan ,sürdürülebilirlikten uzak işin içinde başka bir hinoğlu hinlik var mı yoksa herşey insanlık ve canlılık ailesi için daha mı iyiyye gidiyor. İnsanın  sorması gereken en temel sorulardan biri miydi? Yani feodalizm gitti diye sevinildikten sonra  yeni ekonomik teorilerle yatırım için mevcut sermaye ve piyasaların  ticari alışverişi ve tüketimi zorunlu kıldığı bir sistem içinde insanların genel anlamda çoğunluğu daha etik,daha adil ve daha tatminkar ve dahi   mutlu muydu?
TEKELLERİN DEVRİ BİTİYOR MU?

Yirminci asrın  kapitalizm, orantısız sermaye birikimi ile kar maksimize etmişlerinin öykülerinde üretim araçlarının yanısıra  piyasaları, emeği  kontrol eden büyük şirketlerin hakimiyeti bitiyor derken acaba gider eteri gelir beteri denebilecek başka sistemler insan hayatına giriyor muydu? Bu da çok soruldu uzmanlar tarafından. Bu tekellerin devri bitiyor muydu, içinde bulunduğumuz  yirmi birinci yüzyılda? Yoksa yeni bir kapitalizm biçimi mi ortaya çıkıyor? Kimi  iktisatçıların bu yeni sistemi, kapitalizmin mevcut enkarnasyon un geçmişteki feodalizm gibi hatta ondan daha  sömürgen ve aç gözlü olduğu fikrini savunuyor. Olan biten tamamen böyle mi? Bunu tamamen söyleyemesek de,  tekellerin değil bitmek hatta daha  güçlendiklerini  hatta ne alıp sattığımızı daha önceden hiç olmadığı kadar kontrol ettiğini görüyoruz. Zaten bu bir sır değil. “Tercihlerimizi yönlendiriyorlar” Şimdi soru şu: Buna izin mi veriyoruz? Bunu kendi verdiğim eğitimlerde küresel sürdürülebilirlik ve neo feodalizm başlığıyla müzakere konusu yapmamam için hiç bir sebep yok  sanırım şimdilik burada kalsın.

HERKES EMEĞE SAYGI DUYUYOR MU?
Sosyo-kültürel normların zaruri temel  insan ihtiyacı için değişim gereksinimlerini bir yana koyarsak  diğer köşede açgözlülükleri var. Soru şu: Acaba emel ihtiyaçların garanti altına alınmasını sağlayacak bir iktisadi teori öngörüsü var mıdır günümüzde? Çalışma yaşamında herkes önce kendinden başlamak üzere emeğe saygı duyuyor mu ve en verimli şekilde çalışma ve üretme gayretinde midir? Yani herkesin  temel ihtiyaçların garanti altına alan bir ekonomik ve sosyo-politik  sistem inşa edilmiş olsa,  herkes  nasılsa hazırı bulduk deyip yan gelip karpuz gibi yatmamaya hevesli midir? Kaynaklarımızı tüm canlıların yaşamlarını zenginleştirmek için kullanmak lazım yoksa sürdürülebilirlik konusu ağzımızda sadece sürekli çiğnediğimiz ve şekeri bitip sürekli atıp yenisiyle değiştirdiğimiz sakız olarak kalacak”  diyecek kadar paylaşımcı  mı? Ve başta kendisine sonra da çevresine dürüst mü? Koşullara göre herhangi bir şart altında kendisine çevresine ve canlılık alemine zarar vermeyecek şekilde ihtiyaçlarını karşılamanın gerektirdiği bilgiye ulaşıp bu bilgiyi verimliliğe dönüştürebiliyor mu ?
TEKNOLOJİ VE SERVET DÜŞMANLIĞI YAPMADAN
Esasen insanlar en zorlu sorunlarına akılcı ve insaniyetten uzaklaşmamış  çözüm bulma konusunda inanılmaz bir kapasiteye sahip. Hal böyle iken  insanlığın büyük bir çoğunluğunun  en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan bir ekonomiye  katlanmaları acıklı değil mi yoksa?  Oysa çevremizi destekleyen, tüm canlılar aleminin ya da ailesinin varlığına değer vererek  gelişmesine katkıda bulunabilecek  sistemi  önce içselleştirmesi sonra da fiiliyata dökmek mümkün. Her zaman yapacağımızın daha iyisini yapmak da mümkün iken bizi tutan nedir? Bilgisayar algoritmaları  hangi sosyo-ekonomik sistemin  ihtiyacını karşılamaya yönelik hizmet ediyor mu? Potansiyellerini herkesin gelişmesi yönünde   kullanmaları için teşvikler sayesinde  insanlar yeterince  motive ediliyorlar mı? “Kargaşa yaratmadan ve birbirini kırıp dökmeden, yıkarak parçalamadan,ötekileştirmeden, kutuplaştırmadan  insanın  her birey özelinmde kendi ekonomik kaderlerini olabildiğince belirleme gücü, acaba çağın gerisine düşmeden, teknoloji ve servet düşmanlığı yapmadan, dengeli, orantılı adaletli hangi etik anlayışa mümkün kılınmalı” üzerine düşünülesi mevzular nacizane.
Kaynaklarımızı tüm canlıların yaşamlarını zenginleştirmek için kullanacak yollar arayışımız bol olsun diyerek  akla ziyan tabiata ve insanlığa (umuyorum ki) fayda sorularım ile şimdilik günün temposuna geri çekilirken ekonomistler  ve bilhassa eğitmen ekonomistler biraz bunları konuşmalı diyorum. Kendi adıma ufkumuzu açarak  geliştirilmesi gereken alanlarımızın daha da genleşmesi   için sanki göle birazcık  maya çaldım haftaya üstadım Hüseyin Çevik, eğitmen ekonomist dostumuzla Chi Ci Talks ‘da ekonomi söyleşimize (CI_conomıc talks )  biraz bu mevzuları da konu ederim diye düşünüyorum. Bakalım sohbet nasıl şekillenecek ve en çok hangi alanları iktisadi teoriler üzerinden mercek altına alacağız.   Neoklasik teoriler üzerinden Çevik Hoca’nın anlatıları doğrultusunda yayınımızda biçimlenecek. Söyleşinin yayın videolarına mutlaka Turcomoney’den de ulaşabilirsiniz elbet .
Önümüzdeki günlerde bu yayınlarla etkileşimli olarak hepimize güzel bir gün olsun…
Çiğdem Yorgancıoğluyorgancioglu@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Site Haritası