Son Haberler

DÜNYADAKİ BÜYÜME ORANLARI DÜŞECEK

TüSİAD’ın 2013 yılı ikinci Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısı Eylül sonunda İstanbul çırağan Sarayı’nda yapıldı. TüSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Erkut Yücaoğlu ve TüSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz tarafından açılış konuşmaları yapıldı. Gündeme ilişkin tartışmalara kritik bir çerçeve kazandırmak amacıyla KONDA Araştırma ve Danışmanlık Genel Müdürü ve T24 İnternet Gazetesi Köşe Yazarı Bekir Ağırdır, ilgili konu başlıklarını yatay kesen bir toplumsal eğilim değerlendirmesini TüSİAD üyeleri ile paylaştı. Ağırdır’ın sunumunun ardından, Radikal Gazetesi Köşe Yazarı Uğur Gürses “Ekonomik Gelişmeler”, İstanbul Ekonomi Danışmanlığı Yönetici Ortağı ve Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan ülgen “Dış Politika” ve Sabancı üniversitesi öğretim üyesi Prof. E. Fuat Keyman “Demokratikleşme Bağlamında Siyasi Reformlar” başlıklı konularda üyelere sunum yaptı.

DüNYADAKİ BüYüME ORANLARI DüŞECEK
TüSİAD toplantısındaki konuşmasında, son 10 yılda para piyasalarındaki bolluğun ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan düşük faizlerin, yükselmekte olan piyasaların büyümesine önemli katkı sunduğunu belirten TüSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, ancak dünya ekonomisine damgasını vuran bu finansal koşulların, artık değişmekte olduğu bir döneme girildiğine işaret etti.

Bundan sonraki süreçte, küresel finansman kaynaklarının daha kısıtlı olacağını savunan Yılmaz; “Nitekim büyüklüğü ve dışa açıklık oranıyla Türkiye ekonomisi de, bu küresel geçiş dönemlerinden önemli ölçüde etkileniyor ve etkilenmeye de devam edecek. Yeni dönemde anlaşılıyor ki, özellikle gelişen piyasa ekonomilerinin tarihi potansiyel büyümelerinden bahsetmek mümkün olmayacak, bu kategorideki tüm ülkelerde, çin dahil, potansiyel büyüme oranları aşağı doğru revize edilecek.
İkinci balon döneminin bitişini işaret eden, son 4 ay içindeki finansal dalgalanmayı değerlendirdiğimizde, diğer gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin merkez bankaları gibi Merkez Bankamızın da, büyüme ile enflasyon hedefi arasında bir dengeleme politikası benimsemek durumunda kaldığını gözlemliyoruz. Bu süreçte, faiz aracının kullanılmadığını ve kurun da süratle yukarı doğru çıktığını gözlemledik. Bu olağanüstü geçiş dönemlerinde, Merkez Bankalarının işleri gerçekten çok zor ve ister istemez üstlerine ek sorumluluklar geliyor. Bu nedenle kullandıkları araç setleri de genişleyebiliyor. Fakat bizim açımızdan, bu politika tercihi, ancak ve ancak enflasyon hedefine ulaşıldığı takdirde yerinde olacaktır. Bu balon etkisi geçtikten sonra, önümüzdeki en önemli tehlike enflasyon hedefinin şaşması olacak. Dolayısıyla, Merkez Bankası‘nın para politikasını, bu çerçevede değerlendirmeye, izlemeye devam edeceğiz” dedi.

TüRKİYE YüZDE 4 BüYüYECEK
Dünya genelindeki finansman kısıtı nedeniyle, Türkiye’de bu yılki büyümenin, TüSİAD tahminlerine yakın olarak, yüzde 4 civarında gerçekleşeceğini düşündüklerini belirten Yılmaz sözlerine şöyle devam etti:

“Düşük büyümenin yönetilmesi gereken önümüzdeki birkaç yılda, büyümenin niteliği çok önemli olacak. Kamu maliyesinde dengeleri korumak, fiyat istikrarını önceleyen bir para politikasını güçlendirmek ve kamu harcama verimliliğini artırmak, bu dönemde öncelikli politika alanları olmalı. Kamu harcama verimliliği kapsamında, bölgesel kalkınma desteklerinin, istihdam ve Ar-Ge teşviklerinin önemine işaret etmek isterim. Ayrıca, büyümenin sınırlı kalması muhtemel bu dönemde, ücret dışı işgücü maliyetlerini aşağı çekecek çalışmaların sürmesi ve özellikle istihdam üzerinde yeni yüklerin yaratılmaması konusunda hassasiyetle üzerinde durulması gereken bir alandır. Türkiye için düşük büyüme yüzde 4’ün altıdır. İhtiyacımız olan, ortalama büyüme hızımızı, finansal balonun sönmeye başladığı bir dönemde yüzde 6’lara çıkarmaktır. Bu büyüme hedefinin tutturulabilmesi için, üç alanda cesur ve kararlı adımların atılması gerekiyor. Bunlar arasındaki en önemli politika alanı 10. Kalkınma Planında da öngörüldüğü gibi iç tasarruf oranlarının artırılması ve daha da önemlisi nasıl artırılacağı konusudur. İkinci kritik reform alanı ise, çözüm sürecinin başarıya ulaşmasıdır.

YüCAOĞLU: PARA POLİTİKALARINDA SIKILAŞMAYA GİDİLECEK
TüSİAD toplantısında konuşan TüSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Erkut Yücaoğlu, ABD’de olumlu ve istikrarlı bir büyümenin başladığını ve işsizlik rakamlarının aşağı düştüğünü hatırlatarak, likidite pompalamasının sonuna gelindiğini söyledi. ABD‘nin er geç para politikasında sıkılaşmaya gideceğini belirten Yücaoğlu, yer yer resesyondan çıkma işaretleri görünse de, Avrupa Birliği’nde büyümenin hala sıfır olduğunu hatırlattı. Japonya’da ise 20 yıldır süren bir deflasyon baskısından kurtuluşun göründüğünü dile getiren Yücaoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Para akımlarının yön değiştirmesi ile başta Hindistan, Brezilya ve Endonezya olmak üzere bütün gelişen ekonomilerde aynı arızaları gördük. Döviz fiyatları yükseldi, borsalar büyük irtifa kaybetti, faizler arttı ve merkez bankalarının rezervleri üzerine baskılar oluştu. Tabi Türkiye de bundan nasibini aldı. FED bir karar verdi. Bono alımlarının devam edeceğini ve bu bono alım yavaşlamasının iki üç ay tehir edildiğini bu haberlerden anladık. Dolayısıyla yine iyimser havalar geldi. Fakat bu arada hepimizin aklına şu sual takıldı: Acaba Türkiye gelişmekte olan ekonomiler içerisinde olumsuz bir ayrışma mı gösterdi?

Bunun cevabı karışık! çünkü bakıyoruz bütçe disiplini ve makul bir büyüme süreci devam ediyor.

İşsizlikte artma var. Ama bunun sebebi; iş gücü arzındaki artmaya yetişemememiz Borsadaki düşüş ve gösterge faizlerindeki artış sert oldu. Bununla birlikte Economist dergisinin ve J.P.Morgan Bankası’nın yaptığı analizlerde gözüken şu ki, milli gelirine ve rezervlerine oranla, cari açığı ve dış finansman ihtiyacı en yüksek 2-3 ülke arasında Türkiye var.”

Türkiye ekonomisinin en kırılgan tarafının cari açık ve bu açığın finansman kalitesi olduğunu savunan Yücaoğlu, Türkiye’de makroekonomik dengelerin yeniden kurgulanması ve OVP hedeflerinin revize edilmesi gerektiğini belirterek şu görüşlere yer verdi: Cari açığın en büyük parçası enerji sektöründe ve Türkiye enerji açığı ile net ithalatçı olmaya devam ediyor. Bu çerçevenin düzelmesi yıllar alacak. Burada yegane söylenebilecek şey; yerli kaynaklara ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı yatırım hamlesinin artarak, hızlanarak sürmesi gerekiyor.Fakat dünyaya bakıyoruz, Güney Kore, Japonya, Malezya, Tayvan gibi birçok ülkede enerji açığı var. Onlar da net ithalatçı.

Fakat yarattıkları katma değer ve global pazarlara sundukları ürünler ile enerji ihtiyaçlarını karşıladıkları gibi, toplamda dengelerini fazlaya çıkartıyorlar. Yani döviz rezervlerini artırmaya devam ediyorlar. Onun için “enerjiden dolayı açık veriyoruz” konusunu artık Türkiye’nin kabul etmemesi lazım. Bizim hakiki hedefimiz bu enerji açığını yarattığımız başka katma değerli ürünlerle kapatmaktır.

Tabi bu çizgiye gelmemiz için, mikro ekonomik yapısal reformları büyüteç altına almamız gerekiyor. Burada ilk etapta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın yarattığı bir Sanayi Stratejisi var. Bu stratejinin hayata geçirilmesi için ciddi bir koordinasyon gerekiyor.

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Site Haritası