Son Haberler

Enterprise Türkiye Genel Müdürü Özarslan Tangün: Sektörde bir numarayız

– Turcomoney Dergisi’nin “CEO Sohbetleri Toplantısı”nın Ekim ayındaki konuğu, Enter Prise Türkiye Genel Müdürü Özarslan Tangün oldu. Tangün, araç kiralama sektöründeki gelişmeleri anlattı, şirketin çalışmaları hakkında değerlendirmeler yaptı, Turcomoney yazarları ve konukların sorularını yanıtladı. İşte Tangün’ün değerlendirmelerinde ve yanıtlarında öne çıkan hususlar…

– Enterprise Amerikan menşeli, St. Louis’den bir firma. Şirketin şu anda 2.4 milyon adet aracı var. Ağırlıklı kısa dönem kiralama yapıyor. Şirketin en yakın rakibinin dünya genelinde 750 bin aracı var. Bir sonraki rakiplerin ise 500 bin, 350 bin ve 180 bin toplam araçları bulunuyor. Yani 2.4 milyon araçla Enterprise, global rakiplerinin toplamından daha büyük. Hala bir aile şirketi.

– Enterprise, Amerika’nın en büyük 7. aile şirketi. 95 ülkede operasyon yapıyorlar. 100 binin üzerinde çalışanı var. 2024 yılı kiralama cirosu yaklaşık 38 milyar dolar. Tam anlamıyla bir dünya devi. Biz 2013 yılında Enterprise ile görüştük ve 2014’ün Temmuz ayında Türkiye’ye getirdik. 2014’ün Temmuz’undan beri Enterprise’i Türkiye’de yönetmeye çalışıyoruz.

– Enterprise’ın Türkiye temsilciliğinin yanı sıra, Türk cumhuriyetleri ve Irak bölgelerinin de ana bayisiyiz. Şu anda yaklaşık 10 bin aracımız, 100’ün üzerinde ofisimiz, 825 çalışanımız var. Biz kurum kültürüne, müşteriye yaklaşım, piyasaya yaklaşım konularına çok önem veriyoruz.. Biz marka bazında Türkiye’deki kısa dönem kiralamada bir numara olduk.

– Tüm Oto Kiralama ve Mobilite Kuruluşları Derneği (TOKKDER)’nin verilerine göre uzun dönem kiralamada 235 bin adet araç var. Yaklaşık 150 bin adet de kısa dönem kiralamada filo var. Yani toplamda yaklaşık 385 bin adet araç var. Amerika ölçeğinde ya da Avrupa ölçeğinde Enterprise’in 2.4 milyon adet aracı var. Dinamik bir nüfusa sahip olan Türkiye’nin gidecek çok yolu var.

– Dünyada yaklaşık 70 milyar dolarlık kısa dönem kiralama potansiyeli var.  Mobilite çözümleri dediğimiz, yani mikromobiliteden scooterlar ve bisikletlerden, mopedlerden günlük kiralamaya oradan uzun dönem kiralamaya, oradan toplu taşımaya uzanan bir ekosistem söz konusu. Birçok şehir bu alanlara yatırım yapıyor. Rakamlar bu durumu net bir şekilde gösteriyor.

– Mobilite dünyası önümüzdeki 5-10 yılda belki son 50 yılda yaşamadığı değişimleri yaşayacak. Mesela Waymo, sürücüsüz taksi hizmeti veriyor. Tesla, önümüzdeki dönemde otonom sürüşlü robot taksiler üreteceğini açıkladı. Araç sahipliği yerine kullanımını seçerseniz çok daha verimli kaynak kullanımı olacak. O zaman örneğin otopark ihtiyacı değişecek. Şehirlerin yapısı değişecek.

– Bugün özellikle otonom araçlarda kaza oranları azalıyor. Böyle olunca bu sefer kasko maliyetleri değişiyor. Tabii bu biraz daha ileri bir zamanda olacak. Sürekli gelişmelerin olduğu ama ülkemize de biraz daha geç gelecek bir konu. İnsanlar farklı alternatiflere yönelmek istiyorlar. Araç sahipliği azalıyor. Zaten şehirlerde yapılacak düzenlemelerde de bir süre sonra bu mecburiyet haline de gelecek.

– Daha fazla paylaşım, daha fazla kiralama, daha fazla kulan-bırak modelleri gündeme gelecek diye düşünüyoruz. Biz müşteriye velinimetimiz diye bakıyoruz. Müşteri memnuniyetinde de Enterprise’ın global ölçümleri var. Son üç yıldır dünya birincisiyiz. Amerika’yı da geçtik. Bu yöndeki çalışmalarımızı devam ettireceğiz.

– Araç kiralama, Türkiye için de önemli bir sektör. Hem kısa dönem kiralama, kısa seyahat ihtiyaçlarının karşılanması, yurt dışından gelen turistlerin desteklenmesi açısından hem de uzun dönem kiralama açısından. KOBİ’lerin  kaynağını götürüp bir arabaya yatırması ülke için de büyük bir kayıp. Bu ukaynağı daha karlı, daha rekabet edilebilir hale getirebilirler. Çünkü kiralamak daha avantajlı.

HAYREDDİN TURAN

Turcomoney Dergisi’nin CEO Sohbetleri Toplantısı’nın konuğu Enterprise Türkiye Genel Müdürü Özarslan Tangün oldu. Toplantıda Turcomoney yazarları ve konuklar sordu, Tangün cevaplandırdı. Enterprise Türkiye’nin faaliyetlerini anlatan Tüngün, “Enterprise’ın Türkiye temsilciliğinin yanı sıra, Türk cumhuriyetleri ve Irak bölgelerinin de ana bayisiyiz. Şu anda yaklaşık 10 bin aracımız, 100’ün üzerinde ofisimiz, 825 çalışanımız var. Biz kurum kültürüne, müşteriye yaklaşım, piyasaya yaklaşım konularına çok önem veriyoruz.. Biz marka bazında Türkiye’deki kısa dönem kiralamada bir numara olduk.” dedi.

WOW İstanbul Hotel’de düzenlenen Turcomoney buluşmasının moderatörlüğünü K Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Kazım Kılınç yaptı.

İşte Turcomoney yazarları ve katılımcı konukların soruları ve Enterprise Türkiye Genel Müdürü Özarslan Tangün’ün yanıtları…

DR. KAZIM KILINÇ – Turcomoney’nin değerli yazarları, değerli dostlarım hoş geldiniz. Konuğumuz, araç kiralama sektörünün önünde gelen kuruşlarından Enterprise Rent-A-Car Genel Müdürü Sayın Özarslan Tangün. Özarslan Bey hoş geldiniz. Konuklarımız, hayatınızın önemli dönüm noktalarını sizin ağzınızdan dinlesin. Daha sonra küresel sektördeki, Türkiye’deki gelişmeleri ve EnterPrise Türkiye’nin çalışmalarını, hedeflerinizi sizden dinleyelim. Ardından soru-cevap kısmına geçelim. Buyurun Sayın Tangün, söz sizde…

ÖZARSLAN TANGÜN – Hoş bulduk, nazik davetiniz için çok teşekkür ederim. Burada olmaktan memnuniyet duyuyorum. Ben Malatya doğumluyum. İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden 1993 yılında mezun olduktan sonra Amerika’ya gittim ve orada MBA yaptım. Sonra bir yatırım bankasında analist olarak başladım. Ardından araştırma departmanının direktörü oldum. 30 kişilik research departmanı vardı. Wall Street Journal, beni Amerika’nın en iyi analisti seçti. Daha sonra da 2005 yılında bir fon kurdum, hedge fonu. Özel girişim sermayesi olarak yatırımcılar ile birlikte çalıştık. Bu şekilde Amerika’da yaklaşık 19 sene kaldım. 2012 yılında Türkiye’ye geldim. Türkiye’de de fon kurar mıyım diye araştırdım. Adnan Bey de sağ olsun bana “Yesoto kiralamada gel bizimle birlikte ol. Yönetim kuruluna gir” dedi. Bu teklif üzerine şirketin hem ortağı hem de genel müdürü olarak başladım. 11 senedir birlikteyiz. Ben Enterprise Global’den başlayıp sonra Türkiye’yi anlatayım. Ondan sonra da genel olarak kiralama sektöründeki gelişmeleri, beklentileri anlatayım. Mobilite sektörü dediğimizde işin içine birçok şey giriyor. Biraz da ondan bahsederim.

ENTERPRISE, TAM ANLAMIYLA BİR DÜNYA DEVİ

Enterprise Amerikan menşeli, St. Louis’den bir firma. Şirketin şu anda 2.4 milyon adet aracı var. Ağırlıklı kısa dönem kiralama yapıyor. Şirketin en yakın rakibinin dünya genelinde 750 bin aracı var. Bir sonraki rakiplerin ise 500 bin, 350 bin ve 180 bin toplam araçları bulunuyor. Yani 2.4 milyon araçla Enterprise, global rakiplerinin toplamından daha büyük. Hala bir aile şirketi. St Louis Amerika’nın Midwest’i bizim Anadolu gibidir. Enterprise, Amerika’nın en büyük 7. aile şirketi. 95 ülkede operasyon yapıyorlar. 100 binin üzerinde çalışanı var. 2024 yılı kiralama cirosu yaklaşık 38 milyar dolar. Tam anlamıyla bir dünya devi. Biz 2013 yılında Enterprise ile görüştük ve 2014’ün Temmuz ayında Türkiye’ye getirdik. 2014’ün Temmuz’undan beri Enterprise’i Türkiye’de yönetmeye çalışıyoruz. Enterprise’in iş yapış şekli gerçekten çok farklı. Ben Dallas Texas’ta 17-18 sene kaldım. Orada en yakın rakibinin ofis sayısı 10 iken Enterprise 200 adet ofisi ile en fazla ofis yoğunluğuna sahip kiralama markası. Yoğunluk, müşteriye yakın olma, müşteri memnuniyeti gibi konuları çok önemsiyor. Bunların sonucunda da şirket, gerçekten karlı bir şekilde büyümüş.

10 BİN ÜZERİNDE  ARACIMIZ, 825 ÇALIŞANIMIZ VAR

Biz de 2014 yılından, 2014 Temmuz’undan beri Yes Oto olarak Enterprise’in Türkiye temsilcisiyiz. Enterprise’ın Türkiye temsilciliğinin yanı sıra, Türki cumhuriyetler ve Irak bölgelerinin de ana bayisiyiz. 2014 yılından bu yana sağlıklı bir büyümemiz oldu. Şu anda yaklaşık 10 bin aracımız var. 100’ün üzerinde ofisimiz var. Bunun 80’i kendi kurumsal ofisimiz. 825 çalışanımız var. Biz kurum kültürüne, müşteriye yaklaşım, piyasaya yaklaşım konularına çok önem veriyoruz. Amerika’nın know-how’ını alıp Türkiye’nin şartlarına göre uygulayınca güzel bir formül oldu diye düşünüyoruz. Biz marka bazında Türkiye’deki kısa dönem kiralamada bir numara olduk. Kiralamayı operasyonel kiralama ve uzun dönem kiralama olarak ikiye ayırabiliriz. Uzun dönem kiralamada ortalama kiralama süresi yaklaşık 30 ay. Burada aslında bir finansal hizmet ve daha sonra satış sonrası hizmeti sağlıyoruz. Kısa dönem kiralamada ise tamamıyla seyahati tamamlayıcı bir hizmet söz konusu.

ARAÇ KİRALAMA TALEBİNİN ÜÇTE BİRİNDEN FAZLASI TURİSTLERDEN GELİYOR

Yurt dışı bizim için çok önemli. Kiralamalarımızın üçte birinden fazlası yurtdışı misafirlerimizden geliyor. Biz bir hizmet ihracatçısıyız. Günlük, haftalık, aylık kiralamalar olarak hizmet veriyoruz. Ortalama kiralama süresi 4,5 gün. Yani kısa dönem kiralama ile uzun dönem kiralama arasında çok ciddi farklar var. Başka bir örnek vermemiz gerekirse, bunlardan biri tamamen dinamik fiyatlama. Bugün Antalya’daki fiyatımızla İstanbul fiyatımız farklı. Hatta Antalya’nın şehir ofisi ve havaalanı arasındaki fiyatıyla farklılıklar olabiliyor. Talebe göre, bizim elimizdeki araca göre dinamik fiyatlıyoruz. Eğer bu işi iyi yönetebilirseniz bu durum, çok esneklik katıyor. Uzun dönem kiralama ise sabit fiyat üzerinden oluyor. O yüzden baştan hesabınızı doğru yapmanız gerekiyor.

SEKTÖRDE YAKLAŞIK 385 BİN ADET ARAÇ VAR

Tüm Oto Kiralama ve Mobilite Kuruluşları Derneği (TOKKDER), kiralama sektörü ile ilgili rakamları açıklıyor. Ben de geçen ay bu derneğin başkanı oldum. Uzun dönem kiralamada 235 bin adet araç var. Yaklaşık 150 bin adet de kısa dönem kiralamada filo var. Yani uzun dönem ve kısa dönemi toplarsanız yaklaşık 385 bin adet araç var. Amerika ölçeğinde ya da Avrupa ölçeğinde Enterprise’in 2.4 milyon adet aracı var. Türkiye’nin aslında gidecek çok yolu var. Türkiye’nin dinamik bir nüfus yapısı var. Nüfus, 86 milyona çıktı. Çok dinamik sektörler var. Bütün ekonomik dalgalanmalara rağmen ayakta kalma gibi kurumsal bir kültürü var. Yurt dışından gelen çok ciddi turist var. Türkiye’ye yılda 60 milyon turist geliyor. Önümüzdeki dönem için 100 milyon turist hedefi var. Bunların hepsi önümüzdeki dönemde de potansiyelin büyük olduğunu gösteriyor. Biz Enterprise ile de bazı çalışmalar yapıyoruz. Çünkü şirketin 95 ülkede tecrübesi var. Bu tecrübeyi bizimle paylaşıyorlar. Yani Türkiye’nin 4-5 kat gibi bir kapasiteye çıkabileceğini düşünüyoruz. Türkiye’de finansa erişim, finansman maliyeti ve buna benzer konular aslında bu tür büyümelere engel oluyor. Biz kurum kültürü olarak daha muhafazakar, acele etmeden, altını doldurarak karlı bir şekilde büyümeye çalışıyoruz. Şu anda dünyada yaklaşık 70 milyar dolarlık kısa dönem kiralama potansiyeli var.  Mobilite çözümleri dediğimiz, yani mikromobiliteden scooterlar ve bisikletlerden, mopedlerden günlük kiralamaya oradan uzun dönem kiralamaya, oradan toplu taşımaya uzanan bir ekosistem söz konusu. Birçok şehir ciddi bir şekilde bu alanlara yatırım yapıyor. Rakamlara bakıldığında bu durum, çok daha net ortaya çıkıyor. Hava kirliliği, kaynak kullanımının verimsizliği, yollar, otoparklar gibi hususlarda inanılmaz bir kaynak verimsizliği var. Bu sürdürülebilir değil. Çünkü dünyanın kaynakları sınırlı, nüfus büyümeye devam ediyor. Bu anlamda mobilite çözümleri açısından çok ciddi yeni ürünler geliyor.

ÖNÜMÜZDEKİ 5-10 YILDA MOBİLİTE DÜNYASINI BÜYÜK DEĞİŞİMLER OLACAK

Otomotiv dünyasını, mobilite dünyasının bir alt kümesi gibi düşünürsek şöyle bir tablo çıkıyor karşımıza. Mobilite dünyası önümüzdeki 5-10 yılda belki son 50 yılda yaşamadığı değişimleri yaşayacak. Bu değişimler şimdiden başladı. Mesela Waymo diye bir şirket var. Sürücüsüz taksi hizmeti veriyor. Tesla, önümüzdeki dönemde otonom sürüşlü robot taksiler üreteceğini açıkladı. Yani bu konseptler bütün bildiğimiz gerçekleri, bütün bildiğimiz yöntemleri alt üst edecek değişimler. Amerika’da yapılan bir araştırma var. Araç başına düşen otopark sayısı 6 ile 7 arasında diyorlar. Yani iki milyara yakın otopark var. İnanılmaz bir rakam. Eğer siz gerçekten istediğiniz zamanda istediğiniz yerde bir mobilite çözümünü alabilseniz araç sahipliği yerine kullanımını seçseniz çok daha verimli kaynak kullanımı olacak. O zaman örneğin otopark ihtiyacı değişecek. Şehirlerin yapısı değişecek. Yani enerjiden şehirlerin kurgulanmasına, telekomünikasyondan ödeme sistemlerine ve sigorta dünyasına kadar herşey değişiyor. Bugün özellikle otonom araçlarda kaza oranları azalıyor. Böyle olunca bu sefer kasko maliyetleri değişiyor. Tabii bu biraz daha ileri bir zamanda olacak. Sürekli gelişmelerin olduğu ama ülkemize de biraz daha geç gelecek bir konu. Türkiye’de bugün yaklaşık 2.2 milyon işletme var. Bunların çok büyük bölümü küçük işletmeler. Bu işletmelerin aslında sermayelerini götürüp araca yatırmaları doğru bir yatırım değil. Bununla ilgili çok istatistik var.

DÜNYADA ARAÇ SAHİPLİĞİ AZALIYOR, ARAÇ KİRALAMA GÜNDEME GELECEK

McKinsey, bu konuda pek çok çalışma yapıyor. Ortalama bir kullanıcı, bir aracı %10 kullanılabilecek zamanını bile kullanmıyor. Dünya geneli için bu süre 60 dakika civarında. Siz 2 saat deseniz de 24 saatlik aslında bir kullanım kapasitesi var. Bunun 2 saati kullanılıyor. Ülkemizde araçlara biraz daha farklı bakılıyor. Türkiye’de sahiplik önemli. Çünkü otomobil, bir yatırım aracı olarak görülüyor. Ama dünyanın birçok yerinde otomobil, değer kaybeden bir araç. O yüzden de gelişmiş ülkelerdeki istatistiklere baktığınızda kişi başı araç sahipliği stabil ya da düşüyor. İnsanlar farklı alternatiflere yönelmek istiyorlar. Araç sahipliği azalıyor. Zaten şehirlerde yapılacak düzenlemelerde de bir süre sonra bu mecburiyet haline de gelecek. Daha fazla paylaşım, daha fazla kiralama, daha fazla kulan-bırak modelleri gündeme gelecek diye düşünüyoruz. Türkiye’de ilginç bir yapı var. TOKKDER olarak biz bunları detaylı bir şekilde inceliyoruz. Şimdi yeni değişiklikler olması gerekiyor. Yasal altyapıda boşluklar var. Türkiye’de 1200-1300 kısa dönem kiralama firması var. Ticaret Odası verilerine göre 16.000 adet görünüyor. Bunların çok büyük bölümü galerici vs. Yani otomotiv ekosistemini de çok ciddi etkiliyor. 400 bin araçlık bir filo şöyle bir tablo var. Uzun dönem kiralamada ortalama süre 30-32 ay. Yani bir araba 32 ayda yenileniyor. Kısa dönemde bu süre, onun yarısından daha az. En son yapılan araştırmaya göre bu süre 14 ay. Mesela biz Enterprise olarak 12 aydan daha hızlı arabayı yeniliyoruz. Otomotive ciddi bir talep var.

ENTERPRISE OLARAK SON ÜÇ YILDIR MÜŞTERİ MEMNUNİYETİNDE DÜNYA BİRİNCİSİYİZ

Ülkemizde tüketicilerin daha fazla kiralama yapmak istediğini görüyoruz. Bunu iş birlikleriyle götürüyoruz. Biz de müşteriye velinimetimiz diye bakıyoruz. Müşteri memnuniyetinde de Enterprise’ın global ölçümleri var. İki soru soruyorlar müşteriye, 95 ülkede aynı metodolojiyle yapıyorlar. Beşli skala üzerinden birinden dört alırsanız sıfır puan alıyorsunuz. İki sorudan da  beş tam puan almanız lazım. Bizde arkadaşlar çok uğraşıyor. Son üç yıldır dünya birincisiyiz. Amerika’yı da geçtik. Tepeye çıkmak güzel ama orada kalmak lazım. Bizim kültürümüz de aslında buna çok uygun. Müşteri memnuniyeti, müşteriye değer verme. Böyle de gerçekten fark yaratıyorsunuz.

KOBİ’LERİN ARACI SATIN ALMASI YERİNE, KİRALAMASI DAHA AVANTAJLI

Bu sektörde çok oyuncu var. Sektörün çok dağınık bir yapısı var. Yasal altyapı olursa bu sorunlar çözülebilir. Araç kiralama, Türkiye için de önemli bir sektör. Hem kısa dönem kiralama, kısa seyahat ihtiyaçlarının karşılanması, yurt dışından gelen turistlerin desteklenmesi açısından hem de uzun dönem kiralama açısından. Aslında birçok şirketin, özellikle KOBİ’lerin o kaynağı, kendi işini daha verimli hale getirip, daha karlı, daha rekabet edilebilir hale getirmek yerine götürüp bir arabaya yatırması ülke için de büyük bir kayıp. Bunun hesabı yapıldığında aslında kiralamak daha avantajlı çıkıyor. Çünkü kiralama şirketleri binlerce araba ölçekli bir iş yapıyorlar. Dolayısıyla hem satın alma fiyatları farklı, hem finansmanı hem de satış sonrası hizmetleri farklı. Biz Türkiye’de kiralama sektörünün  daha da önemli hale geleceğini bekliyoruz. Sektör, ülke ekonomisine de ciddi katkıda bulunuyor, ciddi vergi ödüyor tabii. Önümüzdeki dönemde ekonominin öngörülebilirliği arttıkça sektörün de daha fazla büyüyeceğini düşünüyoruz.

DR. KAZIM KILINÇ – Özarslan Bey, detaylı değerlendirmeleriniz için teşekkür ederiz. Şimdi değerli yazarlarımızın ve konuklarımızın sorularına geçelim. İlk soru, değerli yazarımız Selin Yıldırım’dan… Buyurun Selin Hanım…

SELİN YILDIRIM – Otonom, elektrikli araçları ve otomotivin geleceğini konuştuğumuz bir dönemde siz nasıl bir hazırlık yapıyorsunuz? Sizin nasıl bir öngörünüz var? Yani bu araç otonom mu olacak? Mesela şu an elektrikli araçların boyutu ne kadar? İlk sorum bu. İkincisi de tüm dünyaya baktığımızda kârlılık oranı yüksek. Enterprise Global’in kârlılık oranı, ciro, yapısal ya da fiziki büyüklükle bilgi verir misiniz?

ÖZARSALAN TANGÜN: Biz diğer ülkelerin karlılık oranı detaylarına hakim değiliz.

SELİN HANIM: Enterprise Türkiye için bilgi verir misiniz? Türkiye’deki otomotiv sektörü, bizdeki araç fiyatları, servis, ekipman vs. hakkında neler söylemek istersiniz?

ÜLKEMİZDE ELEKTRİKLİ ARAÇLARA, BEKLENENİN ÜZERİNDE TALEP VAR

ÖZARSLAN TANGÜN – Ben önce ilk sorunuza cevap vereyim. Sonra ikinci sorunuza cevap vermeye çalışayım. Elektrikli araçlara geçiş çok önemli. Zaten ciddi bir şekilde başladı. Ülkemizde de beklenenin üzerinde bir talep görüyoruz. Özellikle sıfır araçta. Ama birkaç konuyu çok iyi anlamak lazım. Birincisi, pil teknolojisi şu anda bir gelişimin içinde. Yani biz yarın öbür gün 1000-1200 km. menzili olan, 10 dakikanın altında şarj olan bir pile ulaştığımızda bundan sonra “bunu  geliştirelim”  diye olan gayretler azalacak. Çünkü o ihtiyaçları ciddi bir şekilde karşılayacak. Ama şu anda sürekli yeni bir şey çıkıyor. Bu arabanın ikinci elini çok ciddiye etkiliyor. Bugün Tesla Amerika’da uzun süredir var. Bu rakamlara bakıyoruz, Türkiye’de de rakamlar var. Biz de elektrikli araçlar konusunda öncü şirketlerden biriyiz. Açıkça söyleyeyim, müşteriyi elektrikli araçlar konusunda yönlendiriyoruz. Şirketlerle stratejik iş birlikleri yapıyoruz. Mesela BMW’nin IX3 . İlk SUV’u getirdiğinde Türkiye’de bizimle işbirliği yaptı. MG, ilk getirdiğinde öyle yaptı. Başka markalarla da iş birliklerimiz var. Ama müşteriyi eğitmeniz, bilgilendirmeniz gerekiyor. Biz bütün çalışanlarımıza bu markalardan eğitim aldırıyoruz ki onlar da müşteriye anlatabilsin. Çok ciddi bir bilgilendirme eksikliği var. Aslında sıfır araçtaki bu talebin en önemli etkisi, vergisel. Bugün iki tane benzer araba, hatta elektrikli olan çıplak fiyatta belki biraz daha pahalı ama öbürü iki katına çıkıyor, ÖTV oranları yüzünden. Onun çok ciddi etkisi olduğunu düşünüyoruz. Mesela Ocak-Eylül dönemi rakamlarına baktım. Türkiye’de satılan otomobillerin, elektrikli otomobillere oranı yüzde 18. Ciddi bir oran. Avrupa da bu seviyelerde. Amerika’da daha düşük. Bunun yarısı kadar değil. Çin bu konuda çok ileride.

DÜNYADA PİL ÜRETİMİNİN YÜZDE 80’İNİ ÇİN KONTROL EDİYOR

Şimdi Avrupa Amerika geri adım attı. Çünkü şunu gördüler. Bugün dünyada pil üretiminin yüzde 80’ini Çin kontrol ediyor. Lityum kaynaklarının %70’ini Çin kontrol ediyor. Nadir elementler dedikleri zor bulunan metallerin çok büyük bölümü Çin’de. Öyle olunca Çin’de bugün 9000 dolara araba satılıyor. Avrupa’da hala 25000 doların altında. 2 sene sonra araba getireceğiz diyorlar. Avrupa ülkeleri rekabet edemez bir hale geldi. O yüzden de vergiler konuyor, geri adım atılıyor. Amerika çok agresif şeyler yaptı. Ama elektrikli geçişi olacak diye düşünüyoruz. Yani orada tabii pilin şekli değişebilir. Katı piller geliyor, başka teknolojiler, çözümler geliyor. O anlamda o geçiş devam edecek.

ELEKTRİKLİ ARABALARIN İKİNCİ ELİ RİSKLİ

Şu anda bu arabaların ikinci eli herkes için riskli. Cep telefonunuzu düşünün. Bundan 3 model önceki cep telefonu siz satmaya kalksanız satamazsınız… Biz şirket olarak da işbirliklerini yapıyoruz. Çünkü bizi de öne çıkardığı için bunu seviyoruz. Yani normalde normal bir arabayı alıp, kiraya verebilirsiniz. Ekstra bir uğraşa gerek yok. Ama elektrikli araba alırsanız bu durumda müşteriye anlatacaksınız, çalışana anlatacaksınız. Mesela araba geldiğinde şarjını doldurmanız lazım. Birçok yerdeki altyapı DC yani hızlı şarja uygun değil. Bu sefer yavaş şarj oluyor, araba 6 saatte doluyor. Öbür türlü benzini koyuyorsunuz, araba 10 dakikada hazır oluyor. Operasyonel olarak da ciddi bir yükü var. Ama bu değişim kaçınılmaz. Bu değişimin sonunda da bu geçiş kaçınılmaz. Avrupa biraz zorladı bazı şeyleri. Ama kiralama şirketleri burada talebi karşılıyor. Uzun dönem kiralamada da rakamlara bakıyoruz. Elektrikli araç kiralaması, toplam kiralamanın yüzde iki buçuğu civarında.

Global firmalar elektrikli araç tercih ediyorlar çünkü globalde onların uyması gereken karbon salınımı limitleri var. Meraklısı var. Biz de onu görüyoruz. Ama genelde bizim teşvik etmemiz gerekiyor. Arabayı çok daha uygun fiyata kiralıyoruz. O anlamda filolardaki yeri çok büyümedi. Pil konusu çok kritik bir konu. Çünkü arabanın ikinci eli bizim için çok önemli. Yani biz arabayı 1 milyona alıp, 800 bin liraya satarsak örneğin o zararı kiralamadan çıkarmamız mümkün değil.

DR. KAZIM KILINÇ – Otomotiv dünyasının duayeni, değerli yazarımız İbrahim Aybar Bey’den bir soru alalım.

İBRAHİM AYBAR – Merkezi olan bir marka gibi algılanan, Toyota Eylül başında bir açıklama yaptı. Lithium-İon yanında ya da Aluminium-İon yeni bir teknoloji ile 1500 km’ye varan menzili 10 dakikada normal şekilde doldurabildiklerini açıkladılar.

İBRAHİM AYBAR – Yaklaşık 5000 referans parça var normal bir otomobilde. Elektrikli araçta 500 oluyor. Parça yok. Bakım maliyetleri düşük. %50’den daha fazla aşağıda. Benim sorum şu. Siz Erterprise olarak taşıt paylaşımı konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz? TOKKDER nasıl değerleniyor? Taşıt paylaşımının farklı kategorileri var. O konuda görüşünüz ne? Bunu şunun için soruyorum. Stelantis’in Free2Move diye bir araç paylaşım girişim bölümü var. Onun alt şirketi. 400 bin otomobil parkı var. Yaklaşık 9 milyon müşteri var. Ama para kazanamadığı için bu operasyonu durduduğu açıklandı. Stellantis’te büyük bir olay. Bu konuyu antatırsanız sevinirim.

ARAÇ PAYLAŞIMI ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA DÜNYANIN HER YERİNDE ANA TREND OLACAK

ÖZARSLAN TANGÜN – Enterprise tam anlamıyla bir dünya devi. Birçok farklı mobilite hizmeti var. Bir tanesi de araç paylaşımı. Ama Enterprise’in yaklaşımı genelde şöyle. Bir şeyi ilk önce test ediyor, deniyor. Kârlı hale getirebilir miyim, verimli hale getirebilir miyim diye. Eğer oluyorsa ondan sonra devam ediyor. Araç paylaşımı da kaçınılmaz. Ama bunun metotları ve yolları var. Şu anda en yaygın gördüğünüz, Free2Move’un da yaptığı, Free Floating dedikleri yöntem. Yani siz arabayı herhangi bir yerden alıyorsunuz, herhangi bir yere bırakıyorsunuz. Bu model çok zor bir model.  Enterprise de bunu denedi, ama para kazanamadı. Bu yüzden Enterprise. bu modelden vazgeçti Şu anda İngiltere’de Londra’da ve birkaç ülkede çalışmaları var. Ama hala büyütmediler.  Müşteri deneyimi açısından bazı şeyler çok önemli ve değerli. Tabi burada ölçek de önemli hale geliyor. İlk etapta hibrit modellerle ilerlemek lazım. Çünkü araçların hasarları çok yüksek oluyor. Araçların kullanım, bizim utilization dediğimiz kullanım oranları çok düşük oluyor. Böyle olunca varlık aynı varlık. Biri %80 dolulukla kiralanıyor, biri %50 ile. %50 ile kullananın %80’den daha fazla para kazanması mümkün değil. Çünkü fiyatı arttırırsanız o zaman talep yine düşüyor. Gelecekte yeni neslin tercihinin istediğinin de bu yönde olduğu net. Orada daha hibrit modeller var olan bir altyapının üzerine ilerleyebilir mi? Biz de Türkiye’de bunlara bakıyoruz. Yani tamamen serbest dolanım değil, ama hibrit bir modelde bunları yapabilir miyiz diye bakıyoruz. Mobilite ekosisteminin içinde bu da önemli. Teknik olarak bakarsanız bizim yaptığımız da araç paylaşımı. Ama siz bir saat değil de bir gün kullanıyorsunuz. Veya üç gün kullanıyorsunuz. Biz paylaşımın dünyanın her yerinde önümüzdeki dönemde ana trend olduğunu, olmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Enterprise de aynı bakıyor. Özetle paylaşım da önemli bir konu.

DR. KAZIM KILINÇ – Teşekkür ederiz. Ali Kamil Bey’in sorusunu alalım.

ALİ KAMİL UZUN – Aslında büyük bir fırsat var. Yani alıp koleksiyon yapar gibi, stoklar gibi aracı evinizde onunla beraber mi yatıp yatacaksınız, yoksa bu konuyu mobil çözümlerle mi halledeceksiniz. Burada devletin de bir şey yapması lazım. Bu özel girişimin tek başına yapacağı bir şey değil. İkincisi bir arabayı alıyorsunuz, belki uzun süre kullanıyorsunuz. Halbuki şimdi böyle farklı modeller, farklı şekilde kullanma imkanı da olacak. Artık aracın mülkiyeti sizin değil. O yüzden kaza oranları düşünce, sigortacılık sektörü gelişecek. Kişi kasko yapmıyor, daha sonra bambaşka sıkıntılar çıkıyor. Yani bu, ülkede bir kalkınma planı çerçevesinde ele alınması gereken bir konu. Büyük bir potansiyel var gibi geliyor bana.

TÜRKİYE’DE ARAÇ FİYATLARI VE FAİZ ORANLARI YÜKSEK

ÖZRASLAN TANGÜN – Çok doğru söylüyorsunuz. Enterprise’ın da bu şekilde yaptıkları var. Hatta bir tanesi de İstanbul’da yapıldı. İstanbul’a üst düzey yöneticiler geldi. Şehirler bu işin çok önemli bir parçası. Bu işin başarılı olması için bunların hepsinin senkronize bir şekilde çalışması lazım. McKinsey, mobilite ile ilgili geniş kapsamlı, çok güzel araştırmalar yapıyor. Web sitesinde de var. Biz de bayağı faydalanıyoruz Ciddi araştırmalar yapıyorlar. Araç sahipliğine bakarken kilometre, zaman gibi konulara dikkat ediyorlar. Yüzde 50’si bireysel kullanım için. Örneğin diyorlar ki, “Biz zamanında istediğiniz yere uygun maliyetli bir araba getirsek arabanı bırakır mısınız?” Ankete katılanların %49’u “bırakırım” diyor. Yani bu paylaşımın ve daha fazla kiralamanın olması için birçok sebep var. Ama burada şehirler, şehir planlaması çok önemli. Burada en büyük kırılım büyük ihtimalle otonom araçlarda olacak. İlk etapta bağlantılı araçlar sonra otonom sürüşe geçiş olacak. Şu anda Enterprise’in araçlarının neredeyse bir milyon tanesi connected dediğimiz, bağlantılı. Sürekli ne olduğunu görebiliyorsunuz. Ama otonoma geçtiğinizde çok farklı bir dünyaya gidiyorsunuz. Zaten Tesla’nın da değerinin 1,5 trilyon dolar olmasının en önemli sebebi bu. Şimdi dünyada yaklaşık 90 milyon araba satılıyor. Bu rakam artmıyor. Hindistan’da, Çin’de, Türkiye’de artış var ama Avrupa’da. Amerika’da yok.  Bunu Elon Musk tekrar tekrar söylüyor, başkaları da söylüyor: 80-90 milyon araba satmaya ihtiyaç olmayabilir. Çünkü otonom sürüşle sizin aracınızı da belki başkası alıp kullanacak. Siz kullanmazsanız, o aracı başka biri alacak, bırakacak. İşin içinden şoförü çıkardığınızda bunun faydası anormal yerlere geliyor. Araba 24 saat çalışır mı? Zor, ama o 58 dakikalar çok ciddi bir şekilde artacak diye düşünülüyor. Tabii kolay değil. Teknik altyapı sorununun, yasal altyapının, etik konuların halledilmesi lazım. Biz de geleceğe de bakıyoruz. Ama bugüne de bakmamız lazım. Hele Türkiye gibi bir yerde arabayı çarparsınız, önünüze ve bugüne bakmazsanız.

Türkiye, araç fiyatının ve faizin en yüksek olduğu ülke. Diğer ülkelerle kıyasladığınızda bunu net bir şekilde görüyoruz. Biz verimlilikle işleri yapmaya çalışıyoruz. Türkiye’de ikinci el piyasası da önemli. O yüzden arabanın ikinci elinden zarar etmemeye çalışıyoruz. Ama Türkiye’nin maliyetleri daha yüksek.

DR. KAZIM KILINÇ – Gürman Tevfik hocamız, bu sistemin finansal boyutunu soruyor…

DR. GÜRMAN TEVFİK – En önemli konu o. Çünkü siz aracı mesela taksitle alıyorsunuz veya krediyle alıyorsunuz. Uzun dönemli kiraladığınız zaman karşı taraf için o satış, zaten vergi hukuku açısından satış anlamına geliyor. Genelde bankalar hep uzun dönemli yapıyor. Kısa dönemlide fiyatlandırma önemli. Yani böyle karmaşık bir konu var. Ben Denver Havaalanı’nda gördüm. Arabayı size verdiklerinde kullanıyorsunuz, sonra tekrar oraya getiriyorsunuz. Kullanırken soruyor, “Tam sigorta mı istiyorsun?” Evet dediğinizde mesela 150 dolar istiyorlar. Ama size sıfır kilometreye yakın bir araba veriyorlar. Dolayısıyla burada finansman modelini doğru oturtmazsanız zarar edersiniz.

BİZİM BİRİNCİ ÖNCELİĞİMİZ LİKİDİTE, İKİNCİ ÖNCELİĞİMİZ RİSK YÖNETİMİ, ÜÇÜNCÜ ÖNCELİĞİMİZ KARLILIK

ÖZARSLAN TANGÜN – Bizim sektör ilginç. Binlerce, on binlerce insana, on binlerce araçla ihtiyaçlarını karşılayacak bir hizmet vermek zorundayız. Müşteri memnuniyeti, çalışan memnuniyeti çok önemli. Bunu yapabilmek için arka planda çok ciddi bir varlık yönetimi gerekiyor. O varlık yönetimini de çok sofistike yapmanız gerekiyor. Aslında kısa dönem kiralama, uzun dönemle karıştırılıyor. Kısa dönemde biz ne yapıyoruz, biliyor musunuz? 80 tane kurumsal ofisimiz var, diğerleri de lisansiye ofislerimiz. Bütün ofisler her lokasyonda talep tahmini yapıyor. Tabi bunun bir sürü metodolojileri var, geçmiş datalar var. Biz merkezde de yapıyoruz, ama ofislerin yapmasını istiyoruz ki onlar da bu işe hakim olsunlar. Yani biz Antalya’da Kasım ayının ilk haftasında hangi kanaldan nasıl bir talep gelecek, bunun tahminini yapmaya çalışıyoruz. Yani Pegasus’tan ne gelecek, bizim web sitemizden ne gelecek, yurt dışından ne gelecek gibi konulara bakıyoruz. Bunu doğruya yakın yapabilirsek, o zaman ona göre arabayı oraya kanalize ediyoruz. Mesela Ankara’da boşta 50 araba var, ama Antalya’da 20 müşteriye araba yok. Onu minimize etmeye çalışıyoruz. Bu çok zor bir şey. O yüzden günlük kiralamanın operasyonu çok daha zor. Ama eğer becerebilirseniz brüt karlıkları da daha yüksek. Burada finansman çok önemli bir konu. Yani açıkçası Enterprise’ın da, Yes Oto olarak Enterprise Türkiye olarak bizim de fark yarattığımız önemli konulardan bir tanesi bu. Mesela bizde 12 kişilik finans ekibi var. Biz şirketi yönetirken, birinci önceliğimiz likidite. İkinci önceliğimiz risk yönetimi. Üçüncü önceliğimiz karlılık. Türkiye’de genelde bunun tersi oluyor. Karlılığın peşinden koşarken bu sefer bilançonuz bozuluyor. Ama bilançonuz bozulduğunda bu işi yönetemez hale gelirsiniz. O yüzden bizim güçlü bir bilançomuz var. Enterprise’ın da bilançosu çok güçlü. Bizim de benzer bir bilançomuz var. Bu işin varlık yönetimi tarafında, arabayı satın alırken zamanlamanız önemli. O yüzden piyasayı sürekli takip etmeniz gerekiyor. Mesela biz 2023 yılının ortasında araba almayı durdurduk. Çünkü o zaman hatırlarsınız Cumhurbaşkanlığı seçimi vardı. Kur baskı altındaydı. Her ay arabaya %5 zam geliyordu. Böyle olunca Euro bazında araba %25 daha pahalı hale geldi. Kur serbest bırakılınca biz dedik ki markalara, zam yapmayın. Çünkü “Euro bazında fiyat normalize oldu” dedik.  Ama bazı firmalar zam yaptı. Çünkü talep var diye düşünüyorlardı. Talep vardı, ama biz almayı durdurduk. 4 ay sonra Ağustos ayında %25 ucuza tekrar o arabaları aldık. Yani buralarda da doğru yönetmeniz, doğru işler yapmanız gerekiyor. Finansmanı nasıl hallediyoruz? Bankalardan, leasingden, bütün finans imkanlarından faydalanıyoruz. Araçlar finanse ediliyor çoğunlukla.

DR. GÜRMAN TEVFİK – Diğer ülkelerde faiz bu kadar yüksek olmadığı için fiyatlara yansıtılamıyor, ama leasing’de fiyatı direkt yansıtıyorsunuz.

ÖZARSLAN TANGÜN – Uzun dönem kiralamada da bizim çok agresif olmamamızın en önemli sebeplerinden bir tanesi, daha rasyonel olabileceğini düşünüyoruz.  Diyelim ki araba 1,5 milyon lira. Siz 3 yıllık bir araba veriyorsunuz, aylık 30 bin liraya, 35 bin liraya arabayı veriyorsunuz. Sırf o arabanın finansman maliyeti 60 bin lira. Bu hesapları yapmak çok zor değil. Biraz piyasanın durumuna bakılıyor, kim nasıl bir şey yapmak istiyor gibi konulara bakılıyor. İkinci el değerini hesabın içine katıp fiyatı tespit ediyorlar. Yani finansman, bu işin çok önemli bir unsuru. Bu nedenle maliyetinizi iyi bileceksiniz. En büyük maliyet, finans. Bu arada insan maliyeti de çok arttı. İkinci maliyet insan oldu şu anda. Biz borçluluğu çok büyütmemeye çalışıyoruz. Çok açgözlü davranmamaya çalışıyoruz. Bu hem kurum kültürümüzden geliyor, hem de Enterprise’in yaklaşımı da böyle. Yani Enterprise’ın, Covid’den önce yaklaşık 1.8 milyon adet aracı vardı. En yakın rakibinin 1 milyon aracı vardı. Covid’den sonra Enterprise 1.6 milyona düştü. Rakibi ise 450 bine düştü. Şimdi Enterprise 2.4 milyona çıktı. Çünkü o Covid’e girerken çok ciddi, kuvvetli bir bilançosu vardı. Biz genelde varlıkla borçluluğun oranlarına bakıyoruz. EBITDA’yla borç çevirme konusuna bakıyoruz. Biz bilançonun, likiditenin çok önemli olduğunu düşünüyoruz.

DR. KAZIM KILINÇ – Ahmet Kacar üstadın sorusunu alalım.

AHMET KACAR – Benim bir sorum, bir de önerim var. Sorum şu: TAG gibi yeni sistemler sizi tehdit ediyor mu? Tehdit eder hale geldi mi? Önerim ise şu: Aynı şekilde bir fon kurabilir misiniz? Diyelim ki ben yatırım yapmak istiyorum. Ben bir araba satın alıp size vereyim, siz işletin. Diyelim ki beş sene sonunda bana ikinci el alarak verin ama bu arada da kârımı da verin.

ÖZARSLAN TANGÜN – Birinci sorunuza cevap vereyim. TAG ilginç bir oluşum. Bir defa yasal değil. Biz şu anda onunla ilgili bir şey görmüyoruz. Daha çok taksileri etkileyen bir durum söz konusu. Ama globale bakarsak Uber var. Uber bence çok önemli bir firma. Çok akıllıca iş yapıyor. Bir de dünyada şöyle bir şey var. Bu Türkiye’de olmuyor, olması çok zor. Uber senelerce milyarlarca dolar zarar etti. Biz bir sene zarar etsek, yapamayız. Ama bu zararın sonucunda öyle yatırımlar yaptılar ki. Şu anda OpenAI’in durumu da aynı. Yapay zekâda olan gelişimler, yatırımlar da böyle.  Yani adam öyle şeyler yapıyor ki, zarar ediyor. Ama ondan çok ciddi öğrenimler kazanıyor. Onunla hayatta kalabilecek parayı da buluyor. Amerika’nın en büyük özelliklerinden biri bu. Bence bu  tehdit edici bir şey. UBER’in 190 milyon müşterisi var. Ama o müşterinin ne yaptığını, ne ettiğini çok iyi biliyor.

İBRAHİM AYBAR – Bu konuda bir uygulama örneği var bende. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden talep geldi, ona yaptık. Getir araç. O zaman Move’un operasyonel desteği alındı. Dijital uygulaması. İzmir Büyükşehir Belediyesi 175 elektrikli Zoe koydu. Bunların hepsi değil, ama şu anda hala da 40’ı çalışıyor. Move’a verildi. Move bunları işletiyor. ay başında rapor ediyor. Rapora eğer teyit gelirse inceliyorlar. Büyükşehir’den ya da şimdi Getir Araç da şimdi tiktak oldu iki gün önce. Onlar elektrik şarj maliyetini düşüp gerisi dört yıldır yapıyorlar.

DR. KAZIM KILINÇ – Büyükelçimiz Ali Kemal Aydın’ın sorusunu alalım.

ALİ KEMAL AYDIN – Ahmet Bey’in önerisinin benzeri bir önerim var. Şahıslara ait araçların bir anlaşmayla kiralama şirketleri tarafından kullanılması mümkün olabilir mi?

ÖZARSLAN TANGÜN – Orada sigorta ile ilgili konular sıkıntılı oluyor. Aslında Turo dediğimiz firma da onu yapıyor. Kendisinin hiç arabası yok. Filosunda tamamen şahıslara ait araçlar var. Ama orada bir kaza olduğunda sigorta nasıl olacak? Araba pert olduğunda ne olacak? Araba çalındığında ne olacak? Çok soru var.

ALİ KEMAL AYDIN: Kiralamalarda normal kasko karşılamıyor mu?

ÖZARSLAN TANGÜN – Türkiye’de maalesef bazı yasal boşluklar var. Emniyeti suistimal diye bir şey var. Bu konunun üzerinde da çok uğraşıyoruz, ama istediğimiz sonuçları alamadık daha. Bir gün alırız inşallah. Müşteri geliyor bizden araba kiralıyor, gidiyor başka bir firmada da kiralıyor, başka yerlerden de kiralıyor. Sonra bunları götürüyor, parçalıyor, aracı kullanarak kamuya zarar veriyor. Bu adamları yakalattırıyoruz, ama hırsız muamelesi yapamıyoruz. Çünkü anahtarı biz verdiğimiz için bu hırsızlığa girmiyor, emniyeti suistimale giriyor. Emniyeti süistimalin cezası yok. Yani bu eski kapkaççılar hikayesi gibi.

DR. KAZIM KILINÇ – Yazarımız Gürdoğan Bey’den bir soru rica ediyorum.

GÜRDOĞAN YURTSEVER – Ben bağlantılı iki konuyu sormak istilorum. Biraz önce Uber’i anlattınız ya, Uber müşterisini iyi tanıyor. Veriyi bu şekilde müşterileri için kullanmak önemli. En azından ne planlıyorsunuz, bu önemli. Sizin gibi firmalardaki en büyük fırsat alanını, bunu servis araçları için de düşünüyorum. O aracı verdiğiniz zaman aslında o aracın sağı solu her yeri sizin için bir tanıtım, reklam imkanı sunuyor. Çapraz ürünler sunabileceğiniz farklı işbirlikleri yapabileceğiniz imkanlar var. Ama çok fazla kullanılmadığını görüyorum.  Farklı firmalarla işbirlikleri yapabileceğiniz konular olabilir mi? Bu konuda planlar var mı?  

ÖZARSLAN TANGÜN – Bazıları kullanmak istemiyor. Yani orada markanın kendi standartları var. Mesela bizim ofislerimizde de karşılama bankosunun üzerine istediğiniz herşeyi koyamazsınız. Çünkü global bir markasınız. O marka kendini öne çıkarmak istiyor. Bizim işbirliklerimiz var.  Mesela Miles&Smiles’la işbirliği yapıyoruz. Ama ofiste karşılama bankosuna konulacak her şeyin standardı önceden belirlendi için istediğiniz her şeyi koyamıyorsunuz. Buna benzer şeyler var. Oralarda nasıl bir şey olabilir bilmiyorum.

DR. KAZIM KILINÇ – Yazarımız Osman Ataman dostumuzdan bir soru alalım.

AV. OSMAN ATAMAN – Birkaç kategoride küçük küçük şeyler söyleyeceğim ve sonra soracağım. Birincisi, TOKKDER Başkanı sıfatınızla şunu anlamak istiyorum. Enterprise, Hertz gibi global markalar var. Türkiye’de ulusal markalarımız kaç tane? Araç kiralamada yerel şirketlerin sayısı, pazar payı kadar? Ve yerel dediğimizde tek şehirlik, tek ofislik mi yoksa onun sınırı nedir?

ŞU ANDA 164 ÜYE VAR, AKTİF OLARAK BU İŞİ YAPAN FİRMA/KİŞİ SAYISI 1500

ÖZARSLAN TANGÜN – Son dönemde günlük kiralama raporu çıkarmaya başladık. TOKKDER uzun süredir uzun dönem kiralama raporu çıkarıyor. Daha yeni günlük kiralama raporu çıkarmaya başladık. İki rapor çıktı şu ana kadar. Orada Tokkder’in hedeflerinden bir tanesi, daha geniş kapsamlı bir üye profiline ulaşmak. Çünkü şu anda 164 üye var. Ama aktif olarak bu işi yapan firma/kişi sayısı 1300, 1500 civarında. Bunlar tahmini rakamlar,çünkü resmi bir şey yok. Bugün Alanya’ya gidiyorsunuz. 100 tane günlük kiralamacı var. Ama bir bölümü de market, manav gibi işletmeler. Bunların bir düzene oturtulup kurallara bağlanması lazım. Çünkü bu iş sofistike bir iş. Amerika’da Enterprise’in pazar payı %60. Zaten Enterprise, Avis, Hertz, işte Six girdi son dönemde. Bunları toparladığınızda %90-95 oluyor. Türkiye’de çok güzel ulusal markalar var. Tabii global markaların burada hepsi var. Çok kuvvetli, güzel, ulusal markalar var. Yerel oyuncular da var. Çok düzgün, işini iyi yapan, müşteriyi koruyan yerel oyuncular da var. Ama maalesef çok ciddi sayıda merdiven altı firma var. Bunları kısıtlayacak veya bunlarla ilgili hiçbir yasal altyapı yok. Bunlara bir yetki belgesi gibi bir şey getirebilirsek o zaman daha sağlıklı yapanlar doğru bir şekilde yapacak. Tüketici daha az mağdur olacak. Son dönemde hem global markaların hem de ulusal markaların pazar payının arttığını görüyoruz. Çünkü onlar bir güven veriyor müşteriye. Bir dünya markası veya güçlü yerel markalar olduğunda dolandırıcılık olmaz ya da bana bir zarar gelmez veya başım ağrıdığında bir çözüm olur diye düşünme ihtimaliniz daha yüksek olur.

DR. KAZIM KILINÇ – Değerli yazarımız Ahmet Cangöz’den bir soru alalım.

AHMET CANGÖZ – 1 Euro alıyorsunuz, 3 Euro’nun vergisini ödüyorsunuz. Depozitoda yükümlülüklerde duruyor. Gelir yazmıyorsunuz. Ben sürdürülebilirlik tarafına katkı yapmak istiyorum. Çünkü sizin sektör, doğrudan emisyon ürettiği varsayılan bir sektör. Hava yolu şirketleri, seyahat sektörü genelde böyle. Paris İklim Anlaşması’nda olsun, Türkiye’de çıkan İklim Kanunu’nda olsun. Benim sorum şu. Bizim sektöre spesifik olarak şu anda sizi zorunlu tuttuğu karbon azaltımı Regülasyonu var mı? Veya yoksa bile siz bu yönde neler yapıyorsunuz?

ÖZARSLAN TANGÜN – Otomotiv tarafında öyle baskılar var. Kiralama tarafında öyle bir şey yok. Elektrikli araç konusunda da aynı şey var. Yani bizim elektrikli aracı müşteriye verene kadar çok uğraşmamız gerekiyor. Müşterinin bu konuda endişesi var. Diyor ki, “yolda kalmak istemiyorum.” Diyoruz ki, “Yolda kalmazsınız, bu araç 450 kilometre gider. Çok hızlı giderseniz daha az gider.” Yani müşteriyi ikna etmeniz gerekiyor. Aslında elektrikli araçları kullanırken büyük bir fayda sağlıyor. Ancak sonrasında  bu piller nasıl şarj edilecek? Pillerin ömrü bitince ne olacak? Sıfır emisyon diye bir şey yok elektrikli arabada. Ondan sonra araçların ikinci eli var, hasar konusu var. Kiralama yaptığınızda, bireysel kullanıma göre aslında karbon ayak izinizi çok ciddi bir şekilde azaltıyorsunuz. Biz şirketlere bu konuda çözümler üretmeye çalışıyoruz. Biz Türkiye’deki ilk ve tek karbon ayak izini ölçen ve misafirlerimiz isterse sıfırlayan kiralama şirketiyiz. Onunla da kalmıyoruz. Karbon kredisi satın aldık. Karbon kredisiyle isterseniz bazen kampanyada bedava olarak yapıyoruz, bazen ücretli. Bu karbon kredisi ile karbon ayak izinizi offsetliyoruz. Yani çok açıkça söyleyeyim, müşteriye ücretsiz verirseniz çok memnun oluyor. Ama düşük ücretli olarak sunulduğunda bile talep azalıyor. Elektrikli arabaları bugün diğer arabalardan daha ucuza kiralıyoruz. Çok ciddi bir yakıt tasarrufu var. Bugün siz bir depo kullansanız 2000 lira, belki daha fazla ödersiniz. Elektrikli araçlarda üçte biri, dörtte biri kadar fiyat ödüyorsunuz. Türkiye’de bu iklim yasasıyla beraber birçok şey de değişecek.

AV. OSMAN ATAMAN -Az önce insan kaynağı giderinin ikinci sıraya yükseldiğini söylediniz. Yapay zeka kullanımında neler gelecek? Sektörünüze giderleri azaltmak ve otomasyonun gücünü arttırmak için neler yapıyorsunuz?

ÖZARSLAN TANGÜN – Yapay zeka, bizim sektörü de çok ciddi etkiliyor. Bugün sahada yüzlerce insanımız var. Yapay zeka daha çok tahminleme konularında ön plana çıkıyor. Fiyatlama tahminleme, talep tahmini, müşteri memnuniyeti  gibi konularda biz de kullanıyoruz.

AV. OSMAN ATAMAN – Havalimanlarındaki kiralamalarla ilgili ne düşünüyorsunuz? Ama hiç bilmeyenlerimiz olabilir. Ben de dahil rakam bilmiyorum. Havalimanları sizin gider kalemlerinizde ne gibi bir sapmaya yol açıyor?

ÖZARSLAN TANGÜN – Biz havalimanlarını stratejik ortak olarak görüyoruz. Kendileriyle de tüm iletişimlerimizde bunu söylüyoruz. Tabii havaalanlarının küçücük yerlerine ciddi rakamlar ödüyorsunuz. Ama orada da kapasite çok yüksek oluyor. O yüzden bu işi ölçekli yapmak çok önemli. Bugün biz diyelim ki İstanbul Havalimanı’nda 100 araba işletsek zarar ederiz. Ama 500 araba işlettiğinizde ciddi bir kar elde edebiliyorsunuz. 1000 araba işlettiğinde en karlı ofisiniz oluyor. Zaten o yüzden de yüksek kiralar vesaire ödeniyor. Yani havaalanları bizim için çok önemli. Çünkü özellikle turizmin, yani seyahatin en yoğun olduğu ve bizim de tamamlayıcı olduğumuz yerler.

DR. KAZIM KILINÇ – On iki organizasyon var. Türkiye’de çok farklı bir etkilik düzenleyen bir şirket. Ziya Kızıl Tanrı dostumuz hoş geldiniz. Önce kendinizi anlatın, sonra sorunuzu alalım.  tanıyabilirsiniz.

ZİYA KIZILTAN – Burada olmaktan son derece memnunum. Özarslan Bey’i dinleyince araç kiralama endüstrisinden bakış açım değişti. Tamamen data ile, veri ile yönetilen bir teknoloji şirketi aslında. Birçok araç şirketi, araç kiralama şirketi. Başka türlü yönetmek gerçekten çok zor. Benim sorum, bir teknoloji gelişimcisi olarak şu. Özarslan Bey de Amerika’da uzun yıllar çalışmış, hatta Türkiye’ye gelirken hayali bir fon kurup bu fonu yönetmekmiş. Acaba çalıştığı kurumun vizyonunda ya da gelecekte belki kendisi, mobilite çok hızlı büyüyor dünyada baktığımız zaman, paylaşım ekonomisi çok hızlı büyüyor. Bu alanlarda bir yatırımı var mı ya da yapmayı düşünüyorlar mı?

ÖZARSLAN TANGÜN – Enerji kullanıma, enerji depolama gibi konular da işin içinde. Orada da hem yabancı kuruluşlarla hem de Türkiye’deki bazı fonlarla görüşüyoruz. Yurt dışında da bazı fonlara hem yatırımcı olarak hem de coinvestor olarak yapabilir miyiz? Onlara da bakıyoruz. Orada önemli fırsatlar olduğunu düşünüyoruz, ama kolay bir alan değil. Doğru partnerleri bulmanız lazım. Bence çok doğru söylüyorsunuz. Biz de aynı fikirdeyiz.

DR. KAZIM KILINÇ – Peki, Sudi Aydemir dostumuzdan bir soru rica alalım.

SUDİ AYDEMİR – Sektörün bizzat içinde faaliyette bulunan bir temsilcisinin bu bilgileri vermesi çok kıymetli. Ben fayda ve maliyet tarafından bir irdeleme yapmak istiyorum. İlk bölümdeki konuşmanızda uzun vadeli, uzun süreli kiralamaların çok düşük olduğunu söylediniz.

ÖZARSLAN TANGÜN – Sektörde uzun dönemde 235 bin araç var. Kısa dönemde de 165 bin araç var. Uzun dönem daha büyük.

SUDİ AYDEMİR – Aslında araç, basit anlamda amortismana tabi bir varlık. Yani kullandıkça değerinin düşmesi lazım. Ama enflasyon etkisi önemli. Sanki bir yatırım aracı statüsü veriliyor. Sektörde bütün bu uygulamaları kontrol eden bir regülasyon var mı?

ÖZARSLAN TANGÜN – Zaten önemli bir şey de o. Aslında bizim de yapmaya çalıştığımız öyle bir regülasyonu getirmek. Orada sıkıntımız şu. Aslında hem Ticaret Bakanlığı hem İçişleri Bakanlığı hem Ulaştırma Bakanlığı yani üç dört farklı yerle işimiz oluyor. Muhatap bir tane bakanlık değil. O da işi zorlaştırıyor.

DR. KAZIM KILINÇ – Yazı İşleri Müdürü’müz Hayreddin Bey’in bir sonusu var…

HAYREDDİN TURAN – Çin” in otomotiv sektöründeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz

ÇİN OTOMOTİVDE ARTIK BİR DÜNYA DEVİ

ÖZARSLAN TANGÜN – Elektrikli araçlarla kimse başa çıkamıyor. Çünkü elektrikli aracın maliyetinin çok önemli bölümü pil. Pili de zaten Çinliler kontrol ediyor. Tamamen dikey entegrasyon var. Yani lityumun çıkarılmasından, işlenmesinden, pilin yapımına kadar hepsini onlar yapıyor.  O rekabet işi çok zor. Bizim açımızdan, yani filo yöneten şirketler açısından dikkat edilmesi gereken konu, ikinci el değerleri nasıl şekilleniyor? Bir marka eğer benim işim satmak, ne fiyattan olursa olsun satmak derse, o bizim işimizi zorlaştırır. Çünkü Çin’de de bunu yaptılar. Yüzde 30 fiyat indirdiler. Şimdi siz aldığınız bir arabada %30-20 zarar ederseniz çok sıkıntıya düşersiniz. Bizim gördüğümüz vergisel avantajlar vesaire çok fark ettiriyor. Yani elektrikli de önemli bir konu. Hibrit de aynı şekilde. Mesela hibritte de ciddi vergisel avantajlar var. Ama Çin bu konuda artık bir dünya devi. Yani bugün Amerika’nın üretim kapasitesi 15 milyon. Avrupa’nın üretim kapasitesi 18 milyon. Çin’in kapasitesi 60 milyona çıktı. O yüzden Avrupa panik halinde.

SELİN YILDIRIM – Filonuzda TOGG var mı?

TOGG TÜRKİYE İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR GİRİŞİM

ÖZARSLAN TANGÜN – Filomuzda TOGG maalesef yok. Onunla da irtibattayız. Bizim belli mekanizmalarımız var. Basitçe söyleyeyim. Biz perakende fiyatın altında fiyatla araç alıyoruz. Yani bir filo indirimiyle. Bütün dünyada da bu böyledir. TOGG, başlangıçta bunu yapmak istemedi. Normal bir fiyatla satmak istedi. O mekanizmaları oturtamadık, ama ilişkimiz devam ediyor. Türkiye’de TOGG’un tanıtımını ilk biz yapalım dedik. Çok çalışmalar yaptık üst üste. TOGG bence Türkiye için çok önemli bir girişim. Ben inanılmaz bir başarı hikayesi diye görüyorum. Bu işin daha başındalar, işleri çok zor. Türkiye’nin katma değerli iş yapması lazım. O anlamda sadece kendi yaptığı iş değil, etrafında bir ekosistem oluşturdu. Bir sürü çözüm ortağı var, yazılım firmaları var. O mantıkla yaklaşıyorlar. Gürcan Bey de bence çok vizyoner bir yönetici. Burada tabii hükümetin de çok ciddi bir iradesi var. Bu kolay bir şey değil yani. Öyle sıfırdan marka yaratacaksınız, bir pazar payı alacaksınız. Bunlar çok zor şeyler.

DR. KAZIM KILINÇ – Milli ve yerli markamız TOGG’un başarılı olmasını arzu edioruz. Tabii TOGG’un uluslararası arasında bir varlık gösterebilmesi için Türklerin dışında da insanların talep eder hale gelmesi lazım. Şu anda insanlarımızda doğal olarak duygusal bir yakınlık var. Avrupa’da da mesela hedef kitle Türkler. Almanya’daki, İngiltere’deki, Fransa’daki. Ama öyle bir hale getirmemiz lazım ki bir İngiliz, bir Fransız, bir Arap, bir Rus o da TOGG’u alma ihtiyacını hissetmeli. O noktaya geldiğimizde TOGG bir dünya markası olur, başarılı olur.

İBRAHİM AYBAR – Daha zamanı var tabii. Onun için kolay değil. Ama şu gerçeği de unutmayalım. Bir an evvel makyaja girmesi lazım. Onun için de para lazım. Bu konuda henüz daha nasıl yaptılar, yapacaklar bilemiyorum. Çünkü bir bilgi yok. Ama şöyle bir şey var, Ticaret Bakanlığı’nın yeni bir mevzuat çalışması var, sektörle görüşüyorlar,

ORHAN ERİMAN – Sizin Anadolu Grubu’ndan Carwizz’in ikinci el otomobillerini ve markalarını devralacağınız şeklinde medyada haberler yayımlandı. Bu operasyon  gerçekleşti mi? Burada neyi hedefliyorsunuz?

ÖZARSLAN TANGÜN – Biz ikinciyeni.com ve Carwizz markalarını Anadolu Grubu’ndan satın almak için bir anlaşma yaptık. Bu da Rekabet Kurulu’nda şu anda.

DR. KAZIM KILINÇ – Özarslan Bey, değerli bilgiler verdiniz. Teşekkür ederiz.

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

İlgili Haberler

Site Haritası