Son Haberler

Okumuyoruz, ama her şeyi biliyoruz…!

Araştırmaların sonuçları gösteriyor ki; okuyan, düşünen, araştıran, olayları somut-bilgi ve belgelere dayalı olarak değil, duyduklarıyla ya da internetten öğrendikleriyle, bilgi sahibi olmadan yorumlayan, garip bir toplum olduk. Yani duyduklarımızla çok bilen bir toplumuz. Oysaki duyduklarımızın büyük çoğunluğu yalan yanlış bilgilerden oluşuyor.

Okumayan, araştırmayan, sorgulamayan insan; olaylara farklı açılardan bakmayı bilmeyen, genellikle sabit fikirli ve acımasız insanlardır. Zira düşünsel zenginlikten yoksun oldukları için farklı düşünenlere saygıları da yoktur. Her şey onun bakışı çerçevesindedir, onun dünyasında farklı fikirlere yer yoktur.

Bütün bu açmazlardan kurtulmanın yolu okumaktır, kitaplardır. Kitap, bilimsel düşünüş yetisi kazanılmasının ilk adımıdır. Kitap; bilgidir, hazinedir. Cehaleti yenmenin yegâne yoludur. Atatürk cehaletin en büyük düşmanımız olduğunu belirterek okumanın önemine işaret etmiştir.

Üniversiteden mezun olduktan sonra, bir bankanın müfettiş yardımcılığı yazılı sınavına girmiş, yazılı sınavı kazanmış ve sonrasında mülakat aşamasına gelmiştim. Mülakatta bana, okulda hukuk derslerinden hangilerini gördüğümü sormuşlardı. Ben de sınav konularına göre baktığımızda, medeni hukuk dışında tüm hukuk derslerini gördüğümüzü ve iyi de hazırlandığımı, ancak medeni hukuk dersini okulda görmediğimiz gibi özel olarak da hazırlanamadığımı açıkladım.

Bunun üzerine, bana hukuk sorularının yer aldığı bir kutucuk uzattılar ve bir tane soru çekmemi istediler. Soruyu çektim, tabi ki Murphy Kanunu gereğince medeni hukuktan soru çıktı. Ben de medeni hukuka çalışmadığımı söylediğimi, soru hakkında bilgim olmadığını belirttim. Onlar ısrarla, dersi görmemiş ve hazırlanmamış olsam da soruya yanıt vermemi istediler.

O esnada Uğur Mumcu’nun o meşhur sözü aklıma geldi: “Bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmaz”. Bilgim olmadığı için yanıt vermek istemediğimi belirttim. Israrla yanıt istemeleri üzerine, soruyu yorumladım ve tabi ki yanıldım. Ve de mülakatı sırf bu nedenle kaybettim.

BİLSİN VEYA BİLMESİN, HERKES HER KONUDA RAHATLIKLA FİKİR YÜRÜTEBİLİYOR

Bunu niye mi anlattım? Son yıllarda toplumumuz, garip bir hal aldı. Herkes her şeyi biliyor. Bilsin veya bilmesin, herkes her konuda rahatlıkla fikir yürütebiliyor. Karşı tarafa çatıyor, acımasızca eleştiriyor, kızıyor, küfür ediyor, hakaret ediyor. TV’lerde her gün izliyoruz.

Bakıyoruz, aşı konusunda herkes uzman, herkes tarihçi, ekonomist, siyaset bilimcisi… İş ve/veya özel yaşamında da aynı şekilde davranışlar sergileniyor. Adeta bilgiçinsanlar topluluğuyuz.

Bilinen şu ki, bir problemi çözebilmek için bazı verilere ihtiyaç vardır. O veriler olmadan problemi çözme olanağı genellikle yoktur. Bilmeden, araştırmadan, sorgulamadan, somut bilgi ve belgelere sahip olmadan yorum yapmak, olsa olsa laf kalabalığı getirebilir. Aksi düşünülemez.

GÜNDE SADECE 1 DAKİKA KİTAP OKUMAYA, 6 SAAT TELEVİZYONA 3 SAAT İSE İNTERNETE

Gelin bu kadar çok bilenin olduğu toplumun okuma alışkanlığını irdeleyelim. Okuma oranı itibariyle dünyanın en geri ülkelerinden biriyiz. Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin bir araştırmasına göre, ülkemizde ihtiyaç listesi sıralamasında kitap, 235’inci sırada. İnsanımız, ortalama olarak; günde sadece 1 dakikasını kitap okumaya, 6 saatini televizyona 3 saatini ise internete ayırıyor. (1)

Yine Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu’nda; bir Japon yılda ortalama 25, bir İsviçreli 10, bir Fransız 7 kitap okurken, bir Türk ise 10 yılda bir kitap okuyor. Hürriyet Gazetesi’nde yer alan bir haberde, Bağımsız Eğitimciler Sendikası’nın araştırmasında göre, Japonya’da nüfusun yüzde 17’si, Amerika’da yüzde 12’si, İngiltere ve Fransa’da yüzde 21’i, Türkiye’de ise on binde 1’i düzenli olarak kitap okuyor. Rapora göre, Türkiye’de bir kişinin okumaya ayırdığı zamanın; Norveçli 300, Amerikalı 210, İngiliz ve Japon 87 katını ayırıyor. Dünya ortalaması ise Türklerin 3 katından fazla.

KİTABA HARCANAN PARA ÜLKEMİZDE 0,45 DOLAR, NORVEÇ’TE 137, ALMANYA’DA 122, BELÇİKA’DA 100 DOLAR

Yine Birleşmiş Milletler Raporu’na göre, bir yıl içinde kitaba harcanan para ülkemizde 0,45 dolar iken, bu rakam Norveç’te 137, Almanya’da 122, Belçika ve Avustralya’da 100 dolar seviyesinde.

Kitap içerikleri bakımından da ne yazık ki çok parlak görünmüyoruz. En çok satılan kitap sıralamasına göre, aşk romanları, Keloğlan masalları, Nasrettin Hoca fıkraları, cinsel içerikli kitaplar, Karadeniz fıkraları ve dini kitaplar ön sıralarda yer alıyor.

DUYDUKLARIYLA, İNTERNETTEN ÖĞRENDİKLERİYLE, BİLGİ SAHİBİ OLMADAN YORUMLAYAN, GARİP BİR TOPLUM OLDUK

Bu araştırmaların sonuçları gösteriyor ki; okuyan, düşünen, araştıran, olayları somut-bilgi ve belgelere dayalı olarak değil, duyduklarıyla ya da internetten öğrendikleriyle, bilgi sahibi olmadan yorumlayan, garip bir toplum olduk. Yani duyduklarımızla çok bilen bir toplumuz.

Oysaki duyduklarımızın büyük çoğunluğu, yalan yanlış bilgilerden oluşuyor. Özellikle sosyal medya ve internet üzerinden edinilen bilgiler önemli ölçüde sağlıksız, dayanağı olmayan, doğruluğu kanıtlanmamış bilgilerden oluşuyor Zira internette yer alan bilgilerin giriş kontrol sistemi yoktur.

Okumaktan bu kadar uzak bir toplum olmamıza rağmen, herkes her şeyi biliyor!.. Çevremize bakıldığında; doktor kadar hastalıkların tedavisini, siyaset bilimcisi kadar siyaseti, ekonomistten daha iyi ekonomiyi, teknik direktörden daha çok futbolu, şehir plancısından daha iyi planlamayı bilen insanlardan geçilmiyor.

OKUMAYANLAR; OLAYLARA FARKLI AÇILARDAN BAKMAYI BİLMEYEN, GENELLİKLE SABİT FİKİRLİ VE ACIMASIZ İNSANLARDIR

Okumayan, araştırmayan, sorgulamayan insan; olaylara farklı açılardan bakmayı bilmeyen, genellikle sabit fikirli ve acımasız insanlardır. Zira düşünsel zenginlikten yoksun oldukları için farklı düşünenlere saygıları da yoktur. Her şey onun bakışı çerçevesindedir, onun dünyasında farklı fikirlere yer yoktur.

Ona göre; duyduğu, öğrendiği ne ise gerçek odur. Okullarımızda da eğitim sistemimizde de farklı fikir ve düşüncelere yer yoktur. Farklı düşünenler çoğu zaman cezalandırılırlar.

Bütün bu açmazlardan kurtulmanın yolu okumaktır, kitaplardır. Kitap, bilimsel düşünüş yetisi kazanılmasının ilk adımıdır. Kitap; bilgidir, hazinedir. Cehaleti yenmenin yegâne yoludur. Atatürk cehaletin en büyük düşmanımız olduğunu belirterek okumanın önemine işaret etmiştir. Maender, okuyan insanın iki misli gördüğünü belirtmiştir. Kitaplar, sessiz öğretmen gibidirler ve bilincimiz ve ruhumuzu aydınlatırlar.

Sonuç olarak; eğitim sistemimiz ne yazık ki okumayan, araştırmayan, sorgulamayan, bilimsel düşünceden uzak, ön yargılı, cahil, düşüncesiz, saygısız, kaba-saba ve bencil bir toplum yaratmıştır. Aileden başlayarak tüm eğitim anlayış ve sisteminin yeniden ele alınması, ancak otuz yıl sonraki dönemde etkisini göstermeye başlayacaktır.

(1) Artfulliving.com.tr

Şaban Çağıran                                                                                                                                                 

Bankacı  

cagiran@turcomoney.com

 

 

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası