Son Haberler

BÜYÜMENİN YOLU YERLİ ÜRETİM

Türkiye sanayisinin vazgeçilmez hammadde üreticisi Petkim, 60‘ı aşan petrokimyasal ürün yelpazesiyle büyümeye devam ediyor. ürettiği petrokimyasal ürünler; inşaat, tarım, otomotiv, elektrik, elektronik, ambalaj ve tekstil sektörlerinin önemli girdileri arasında bulunan Petkim; ayrıca ilaç, boya, deterjan, kozmetik gibi birçok sanayi kolu için de girdi üretiyor. İstanbul Sanayi Odası‘nın “İlk 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” sıralamasında 12‘inci olan Petkim; Türkiye İhracatçılar Meclisi‘nin “En çok İhracat Yapan 1000 Firma” sıralamasında 13’üncü, Ege Bölgesi Sanayi Odası tarafından açıklanan “Ege‘nin En Büyük 100 Sanayi Kuruluşu” ve “En çok İhracat Yapan Firmalar” sıralamasında ise 2‘inci sırada yer alıyor. Türkiye ekonomisinde faaliyet gösteren birçok sektörü, ithalata bağımlı olmaktan kurtaran PETKİM Genel Müdürü Saadettin Korkut’a, yürüttükleri faaliyetleri ve geleceğe dönük hedeflerini sorduk:

Petkim’in üretim kapasitesi, istihdama katkısı, pazar payı ve genel anlamda ekonomiye katkısından bahseder misiniz?

Petkim halen yıllık 3.2 milyon ton brüt üretim gerçekleştiriyor. Şirketimizde 2500 çalışanımız bulunuyor. İş süreçlerimizle ilgili bizlere alt işveren olarak katkı koyan firmaların çalışanları ile birlikte bu sayı 3 bine yaklaşıyor. Türkiye’de termoplastiklerin tüketimi büyük bir hızla artıyor. Artış hızında dünyada çin’den sonra ikinci sıradayız. Bizim gibi kuruluşların çok önemli düzenleyici rolleri var. Türkiye’de petrokimya sektörünün tek üreticisiyiz. Hammadde üretiyoruz, onu sanayiciler alıyor, o ürünü yüzlerce ürüne dönüştürüyor. Bu zinciri bizim çok iyi bilmemiz ve takip etmemiz gerek. Yani Petkim’in kapısından çıkan bir ürün araba tamponu da oluyor, bisküvi ambalajı da, tekstil ürünü de, uçak gövdesi de… Dolayısıyla bizim müşterilerimizin ürettiği ürünler, milyarlarca dolarlık bir iş hacmi ve katma değer anlamına gelir. Burada önemli olan hammadde üretimin rekabetçi bir maliyetle yerli üretilmesi ve bağlı sektörlerde yaratılan katma değerin yurt içinde kalmasıdır. Petrokimyasal ürünler az önce dediğim gibi onlarca sektörün hammaddesini oluşturuyor. Dünyada gelişmiş ülkelerin kalkınma göstergelerinin başında bu sektördeki başarıları ve entegrasyon güçleri yatıyor. Türkiye ise maalesef bu anlamda başarılı bir noktada değil. Bugün bizden çok ileride olan ülkelerle aynı yıllarda bu sektöre start vermemize karşın, yerli üretim kapasitemiz iç talebin ancak yüzde 25’ini karşılar durumda. Yani Petkim bir birim üretirken, ülkemiz üç birim ithâl ediyor. Oysa Petkim gibi üç petrokimya tesisi daha olsaydı, bugün Türk ekonomisinin durumu ve gelişmişlik göstergesi her açıdan çok farklı olurdu. Bunun için doğalgazınızın ve petrolünüzün olması birinci derecede önemli değil. Ar-Ge’niz ve entegrasyon gücünüzle, hammaddeye sahip olmayışınızın getirdiği riskleri ortadan rahatlıkla kaldırabilirsiniz. Almanya buna en güzel örnektir ve bu sektörde dünyanın lideri konumundadır.

Yaptığınız üretimin, Türk imalat sanayindeki temel hammadde fiyatları üzerindeki etkisi nedir?

Bizim ürettiğimiz ürünlerin fiyatları, Türkiye iç piyasası için her zaman baz etkisi oluşturmuştur. Ancak siz de çok iyi biliyorsunuz ki Türkiye, ultra liberal denebilecek özellikte bir pazar. Gümrük Birliği, Serbest ticaret Anlaşmaları ya da Dâhilde İşleme Rejimi gibi sistemlerle Türkiye ith l mal cennetine dönmüş durumda. Kimya sektöründe yapılan ithâlatın yaklaşık yüzde 90’ı bu yolla Türkiye’nin herhangi bir limanına gelebiliyor. Sizin 2500 kişi ile yaptığınız üretim ölçeğindeki malları, herhangi bir yabancı firma, 10-15 kişi ile Türkiye geneline dağıtabiliyor. Fiyatı belirlerken ise Petkim’den 100 Dolar aşağıda fiyat vermeye başlıyor. Sizin üzerinizde elektrik ve doğalgaz gibi enerji girdi maliyetleri, işçilik maliyeti, mali yükümlülüklerinizin getirdiği maliyetler gibi pek çok yük var. Ancak ithâlatçı firmaların böyle bir derdi yok. Siz şimdi bana “Bu adamlarla aynı pazarlarda rekabet et” derseniz gülünç bir durum çıkar ortaya. Biz hiçbir zaman rekabetten korkmadık. Korkmayacağız da. Kendimize fazlasıyla güveniyoruz. Rekabetin kaliteyi getirdiğine de samimi olarak inanıyoruz. Ancak rekabette adalet de olmalı. Ayağında tabanı delik çarık olan adamla, en iyi spor ayakkabıya sahip iki sporcu aynı pistte ne kadar yarışabilirse, biz de o kadar yarışabiliriz.

Türk sanayinin ithâlata bağımlılığının azalması için PETKİM’in önümüzdeki döneme ait yatırım planlaması ve hedefleri nelerdir?

Sağlıklı, sürdürülebilir cari açığı körükleyici olmayan bir büyümenin tek yolu üretmektir, yerli üretimdir. ülkemizde hem teşvik sisteminde, hem devletin diğer desteklerinde yerli üretime dönük yatırımları çok farklı şekilde desteklemek şart. ülke olarak buna ihtiyacımız var. Bir yerde üretimi artırdığınız zaman, orada istihdam ve katma değer yaratıyorsunuz. Petkim’de bir kişiye istihdam sağladığınızda bunun etkisi diğer sektörlerde çarpan etkisiyle 5 kişiye ulaşıyor. Petkim’de artış gösteren her 1 gramlık üretim, 1 gramlık ithâlatın azalması anlamına gelir. Dolayısıyla biz de mevcut fabrikalarımızda kapasitelerimizi maksimize etmek, ek yatırımlarla kapasitelerimizi artırmak için sürekli iyileştirme çalışmalarının içindeyiz. Etilen ve PTA fabrikalarımızdaki kapasite artışı projelerimiz de stratejik teşvik kapsamına alındı. Yatırımlar tamamlandığında Etilen Fabrikası’nın yıllık kapasitesi %13 artarken, PTA Fabrikası’nın yıllık kapasitesi ise 70 bin tondan 105 bin tona yükselecek. Bu yatırımlarla birlikte Petkim‘in yıllık toplam üretim kapasitesinin 3.2 milyon tondan, 3.5 milyon tona yükselecek olup üretim maliyetlerimiz düşecek. “Petrokimya ürünleri Kapasite Artışı ve Yeni ürün üretimi Projesi” kapsamında alınan Stratejik Yatırım Teşvik Belgesi’ne diğer petrokimyada ki diğer projelerimizi de ekleyebileceğiz.

Türkiye’deki talep artışıyla, dünya genelindeki talep artışını kıyasladığınızda nasıl bir tablo ile karşılaşıyorsunuz?

Türkiye genç nüfusu ve artan tüketim alışkanlıkları ile sadece petrokimyasal ürünler için değil, tüm sektörler için cazip bir Pazar konumunda. Petrokimyasal ürünlere olan talep her yıl Türkiye’nin büyüme hızının en az iki katı oranında artıyor. Bazı yıllarda bu oran üç kata kadar çıkıyor. Burada önemli olan iç pazardaki bu talebi yerli üretim ile karşılamak ve katma değirin ülkemizde kalmasını sağlamak. Yerli üretim ile elbette Türkiye’de yapılan üretimi kastediyorum. Bu üretimi bir yabancı firma da pekâlâ yapabilir.

Petkim, rekabet gücünü arttırmak için ne tür AR-Ge çalışmaları yürütüyor?

Genç ve çok iyi yetişmiş bir kadro ile oluşturduğumuz Ar-Ge ve Teknoloji Müdürlüğü’müz, şirket tarihinde çok başarılı çalışmalara imza atmıştı. Mevcut ürünlerimize yeni kullanım alanları yaratılması, yeni türler geliştirilerek ürün yelpazesinin geliştirilmesi, yan ürünlerin değerlendirilmesi, teknoloji ve know-how üretilmesi temel amacımız… Ayrıca transfer edilen teknolojilerin adaptasyonunu yaparak, Petkim‘in üretim süreçlerini hızlandırıyoruz. üretimde kullanılan hammadde, yardımcı kimyasal madde ve katalizörlere alternatifler yaratarak, maliyetlerin düşmesine katkı sağlıyoruz. Sadece Petkim için değil, Türk kimya sanayisi için de okul olma vasfını koruyan Petkim Ar-Ge ve Teknoloji Müdürlüğü, dört yıllık bir çalışma sonucunda üç proje için Türk Patent Enstitüsü’nden (TPE) faydalı model ve patent belgelerini almayı başardı. Petkim’in yürüttüğü Ar-Ge projeleri kapsamında ortaya çıkan buluşlar için 2008 yılından itibaren sekiz adet patent başvurusu yapıldı.

Türkiye ve dünya ekonomisiyle ilgili bu yılki beklentileriniz ne yönde?

2012 yılı Türk imalat sanayisi için beklentilerin altında kalan bir yıl oldu. Küresel krizin etkilerinin tüm dünyada, özellikle Avrupa’da artarak devam ettiği bir yılı geride bıraktık. Avrupa’da beş ülkede hükümetleri deviren kriz, üretim ekonomisinin önemini yeniden zihinlere kazıdı. üretim ekonomisinden vazgeçmeyen Almanya’nın neredeyse ayakta kalan tek Avrupa ülkesi olması, bizlere de çok şey anlatmalı. AB ülkelerinde öngörülen en yüksek büyüme hızı yüzde 1,3. Bu yıl ülkemiz ekonomisinin, dünya ortalamasının üzerinde, gelişmekte olan ülkeler büyüme hızı ortalamasının altında, yaklaşık yüzde 3 büyüyeceği öngörülüyor. İşsizlik oranlarının yüzde 8-10 aralığında olmasını, büyümedeki soğuma ile bu yıl 60 milyar doların altında olması beklenen cari açığın, aynı seviyeleri koruyacağını, belki bu yılın biraz üstünde gerçekleşeceğini söyleyebiliriz. ülkemizdeki ve dünyadaki konjonktürel gelişmelere baktığımızda, ülkemizin ekonomik olarak geleceğine güvenimizin yüksek olduğunu ayrıca ifade etmek isterim.

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Site Haritası