Son Haberler

En yıkıcı kriz: Yetenek kıtlığı yakın mı?

Toplumun geleceği düşünülüyorsa kamu harcamaları içerisinde eğitime büyük pay ayrılması gerekiyor. Sadece okul-bina gibi fiziksel yatırım değil, eğitimin içeriğine dönük yatırımlara da yer verilmelidir. Bunun için başta iyi yetiştirilmiş öğretmenler olmak üzere, okullarda bilimsel düşünceyi oluşturan fen bilimleri, matematik, felsefe, sosyoloji, psikoloji gibi derslere ağırlık verilmeli, eğitim araç-gereçleri, laboratuvarlar ve uygulamalı eğitim ön plana çıkarılmalıdır.

Son iki yılda yapay zeka, hayatımızda her geçen gün daha fazla yer almaya başladı. Bilimsel düşünüşten uzak, ezberlenmiş bilgilerle mezun olanların iş hayatındaki önemi giderek azalıyor. Bilgi ve beceri sahibi, yetenekli, analitik kişilere ihtiyaç duyuluyor. Dünyada 21. yüzyılın sessiz ama en yıkıcı krizlerinden birinin yetenek kıtlığı olduğu biliniyor. Man Power Group’un verilerine göre, şirketlerin %75’i doğru niteliklere sahip çalışan bulmakta zorlanıyor.

Kavramsal olarak eğitim; bireyin bilgi, beceri, değer, tutum ve davranışlarını planlı bir biçimde değiştirme ve geliştirme sürecidir. Sosyolojik açıdan bakarsak eğitim, toplumsal düzenin yeniden üretim aracıdır: kültürü, değerleri ve ideolojiyi aktarır. Ekonomik açıdan, eğitim verimliliği ve rekabeti artırır. Felsefi açıdan ise insanı “olan”dan, olması gereken noktaya taşır.

Bir kişinin veya toplumun geleceğini şekillendiren çok önemli fonksiyonları içerisinde barındırır. Bu nedenle gerek kamu, gerek şirketler ve gerekse de bireyler eğitime önemli miktarlarda kaynak ayırırlar.

Toplumun geleceği düşünülüyorsa kamu harcamaları içerisinde eğitime büyük pay ayrılması gerekiyor. Sadece okul-bina gibi fiziksel yatırım değil, eğitimin içeriğine dönük yatırımlara da yer verilmelidir. Bunun için başta iyi yetiştirilmiş öğretmenler olmak üzere, okullarda bilimsel düşünceyi oluşturan fen bilimleri, matematik, felsefe, sosyoloji, psikoloji gibi derslere ağırlık verilmeli, eğitim araç-gereçleri, laboratuvarlar ve uygulamalı eğitim ön plana çıkarılmalıdır.

TÜRKİYE’DE EĞİTİMİN NİTELİĞİ YETERLİ Mİ?

Bir ülkede eğitime ve eğitimin içeriğine yeterince önem verilmiyorsa biliniz ki yönetenler gelecekte eğitimli bir toplum hayalinden uzaktalar demektir. Dünyada bunun veya tam aksi düşüncenin somut örneklerini görmek için çok akıllı olmaya gerek yok.

Peki ülkemizde eğitimin niteliği yeterli midir?

Eğitim, bilimsel düşünüşün yanında bilgi ve becerilerin gelişimini sağlamakta mıdır? Ne yazık ki bunlara evet demek mümkün görünmüyor. Zira iş yaşamında görüyoruz ki, en iyi olarak bilinen üniversitelerin bile çoğundan mezun olanların iki cümleyi bir araya getiremedikleri, bilgi ve beceri yoksunu bir şekilde mezun oldukları görülüyor.

EN YIKICI KRİZLERDEN BİRİ YETENEK KITLIĞI

Son iki yılda yapay zekanın hayatımıza dahil olduğu şu günlerde, bilimsel düşünüşten uzak, ezberlenmiş bilgilerle mezun olanların iş hayatındaki önemi giderek azalacak, hazır bilgiden ziyade farklı alanlarda bilgi ve beceri sahibi, yetenekli, analitik kişilere ihtiyaç duyulacaktır.

Dünyada da 21. yüzyılın sessiz ama en yıkıcı krizlerinden birinin yetenek kıtlığı olduğu biliniyor. Man Power Group’un verilerine göre, şirketlerin %75’i doğru niteliklere sahip çalışan bulmakta zorlanıyor. OECD ülkelerinde beceri uyumsuzluğu oranının %20’nin üzerinde olduğu belirtiliyor.

BİLGİ VE BECERİSİ YÜKSEK, YETENEKLİ İNSANA İHTİYAÇ HER GEÇEN GÜN ARTIYOR

Dijitalleşme hızı arttıkça da eğitim sistemleri geriye düşüyor. Üniversiteler mezun veriyor, ancak bilgi ve beceri sahibi yetenekler üretemiyorlar. Mezun sayısı çoğalıyor, ancak bu mezunlar piyasa ihtiyaçlarına uygun yetiştirilmiyorlar. Dolayısıyla bilgi ve becerisi yüksek, yetenekli insana ihtiyaç her geçen gün artıyor.  Şirketler genellikle geleneksel çalışma disiplinini korumaya çalışırken; Z kuşağı anlam- özgürlük ve esneklik peşinde, orta kuşak tükenmişlik sendromu yaşıyor, emekliliği yaklaşan deneyimli kadrolar ise yerlerini devredecek sadakatli çalışan peşindeler.

Türkiye’de durum daha da vahim. Hukuk ve eğitim sisteminde yaşanan eksen kaymasına ek olarak küresel dalgalanmanın da etkisiyle gençleri ülkede tutmak oldukça güç.  Hal böyle olunca yetenek açığı her geçen gün büyüyor.

2030 YILINA KADAR İŞLERİN %40’I OTOMASYONLA YAPILACAK         

Yetenek açlığının farkında olan şirketler, en iyi CV kavramına yetenek ve beceriyi de dahil ederek;

  • Adayların sadece hangi okuldan mezun olduklarına değil, hangi alanlarda yetenekli ve becerili olduklarına da önem veriyor.
  • İşe alım sonrası, sürekli eğitim ve mikro öğrenme programları geliştiriyor.
  • En az müşteri deneyimi kadar çalışan deneyimini de önemsiyor.
  • Yeni kuşağa uygun esnek çalışma modelini kalıcı hale getirmeye çalışıyor.
  • İçeriden yetenek rotasyonunu önemsiyorlar.

Yapay zeka, üretkenlikte patlama yaratıyor ama insanın yerini alamıyor. Dünya Ekonomi Foru’muna göre, 2030 yılına kadar işlerin %40’ı otomasyonla yapılacak. Buna karşılık yaratıcılık, empati, stratejik düşünme gibi insan becerileri ise altın değerinde olacak.

Şaban ÇAĞIRAN  

Yönetici

cagiran@turcomoney.com

 

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

İlgili Haberler

Site Haritası