Son Haberler

Hisse senedi piyasaları mı tahvil piyasaları mı yanılıyor?

 –6 Şubat’ta Türkiye’nin doğusunda 7,7 ve 7,5 büyüklüğünde iki büyük deprem meydana geldi. 24 Şubat itibariyle 45 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği bu depremler, bölgede benzeri görülmemiş bir yıkım yarattı. Çok sayıda insan hala kayıp. Önümüzdeki günlerde sayıların artacağı kesin, ama ne kadar artacağını şu noktada kestirmek imkânsız. Yaşanan yoğun can ve mal kaybı nedeniyle tüm Türkiye, Suriye ve sevdiklerini kaybeden herkese başsağlığı diliyoruz.

 –Tıpkı depremlerde olduğu gibi, elinizde bir kristal küre olmaksızın piyasa hareketlerini, özellikle de uzun vadeli olarak tahmin etmenin neredeyse imkânsız olduğunu daha evvel de belirtmiştik. Belirli bir dönem boyunca birkaç yatırımın getirisi belki kabaca tahmin edilebilir, ancak tüm piyasaları hem de farklı vadelerle tahmin etmek pek mümkün değil. Fakat buna rağmen yatırımcılar, tahminde bulunmaktan bir türlü vazgeçmiyor. Sürekli olarak enflasyonu tahmin etmeye çalışıp sürekli başarısız oluyorlar.

 –Piyasa oyuncuları sadece hisse senetlerinde değil, tahvil, pariteler, emtialar ve hatta alternatif yatırımlar gibi diğer yatırım araçlarında her şeyin nasıl gelişeceğini tahmin etmeye çalışıyor… Hiçbirinin bir diğeriyle fikir birliği de yok gibi görünüyor. Örneğin ABD tahvil piyasalarını hisse senedi piyasalarıyla karşılaştırırsanız, bu tutarsızlığı kolayca gözlemleyebilirsiniz.

ABD tahvil faizlerinin getiri eğrisi 2021 yılı sonunda yukarı eğimli iken, 24 Şubat itibariyle ters veya negatif eğimli. Bu da kısa vadeli getiri faizlerinin uzun vadeli faizlerden daha yüksek olduğu anlamına geliyor. Diğer bir deyişle, tahvil piyasaları zaman içinde bir miktar ekonomik yavaşlama veya resesyon bekliyor. Eğrinin bu kısmı genellikle FED’in belirlediği faiz oranlarına bağlı hareket eder. Tahvil piyasalarının nominal faiz ve enflasyon beklentilerine bağlı hareket eden uzun vadeli kısmı ise kısa vadeli getiri faizlerinden daha düşük. Bu da piyasaların, faizlerin zaman içinde düşmesini beklediği anlamına geliyor.

 –Tahvil piyasalarına göre FED faiz oranı bir süre daha yüksek seviyelerde seyredecek, ama uzun vadede enflasyon zamanla düşecek. Son ABD verilerine göre enflasyonun beklendiği kadar hızlı ya da hiç yavaşlamayabileceği anlamına gelen oldukça aktif bir işgücü piyasasına işaret ediyor. Doğal olarak, veriler çıktıktan sonra FED yetkilileri, 22 Mart’ta yapacakları toplantılarında, piyasaların beklediği (ve umduğu) %0,25’lik faiz artışı yerine, %0,5’lik bir artıştan bahsetmeye başladılar. Aslında piyasalar bu yıl bir faiz indirimi olabileceğini bile düşünüyordu. Şimdi geriye dönüp baktığımızda, piyasalardaki bu değişiklik pek beklenmiyordu.

 –Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz üzere, enflasyonu tahmin etmek çok zor. Bu nedenle, enflasyonun ne kadar inatçı olabileceği konusunda piyasalarda bir sürpriz yaşanabilir. Tahvil piyasaları, enflasyonun normalden daha dirençli olabileceği ihtimaline alışmış gibi görünüyor. Ancak, hisse senedi yatırımcıları hala biraz fazla iyimser gibi. Gerçekten de 24 Şubat itibariyle, global hisse senedi piyasaları endeksi MSCI ACWI ve gelişmekte olan hisse senedi piyasaları endeksi MSCI EEM, sene başından itibaren sırasıyla %3,9 ve %4 arttı. ABD hisse senedi endeksi SP500 ise aynı dönemde %3,4 artış gösterdi. Daha şimdiden hisse senedi piyasaları bazı seneler bütün bir yılda yaşanan cinsten bir artış yaşadı.

 –Hisse senedi yatırımcıları sadece azalan enflasyonu değil, aynı zamanda ekonomiyi canlandıracak olan düşük faiz beklentilerini de fiyatlandırdılar… Ancak bu varsayımları yaparken FED’in faizleri azaltmasına neden olacak olan ekonomik yavaşlamayı da belli ki göz ardı ediyorlar. Hisse senedi yatırımcılarına göre, enflasyon sihirli bir şekilde ortadan kaybolacak ve herhangi bir ekonomik yavaşlama olmaksızın FED vites değiştirip direk faizleri düşürmeye başlayacak.

Kripto piyasaları, Ocak ayında olduğu gibi hisse senedi piyasalarındaki olumlu havadan en çok yararlanan yatırımlardan biri olmaya devam etti. 24 Şubat itibarıyla Bitcoin ve Ethereum, sene başından itibaren sırasıyla %39,7 ve %33,6 arttı. Kriptodaki artışın diğer bir nedeni ise FTX’in iflas etmesiyle yaşanan kayıpların boyutuyla ilgili piyasaların daha fazla netlik kazanmasıyla birlikte olumsuz havanın kısmen dağılmış olması.

Türk Lirası bazında %194 (ABD doları bazında %109) getiri ile olağanüstü bir 2022 geçirmesine rağmen, Türk hisse senedi borsası 24 Şubat itibariyle -%8,2 (ABD doları bazında -%9) kayıp ile düşüşünü sürdürdü. Bunun ana nedenlerinden biri, tam miktar henüz belli olmasa da , depremin yarattığı tahmini 80 milyar dolara yakın hasar. Türk Lirası da aynı dönemde dolar karşısında -%0,9 kayıpla aşağı yönlü seyrini sürdürdü.

 –Emtia piyasalarında Çin’in tekrar faaliyete geçmesiyle birlikte Ocak ayında yaşanan artış Şubat ayında tersine döndü. Avrupa ve Kuzey Amerika’da kışın beklenenden daha yumuşak geçmesi ham petrol fiyatlarında aşağı yönlü bir baskı oluşturdu. Ancak Rusya’nın Mart ayından itibaren sınırlı da olsa bir üretim kesintisi ilan etmesiyle birlikte fiyatlar biraz dengelendi. Buna rağmen 24 Şubat itibariyle ABD ham petrolü WTI ilk ay vadeli işlem sözleşmesi sene başına göre %5 aşağıda kapandı.

 –Yönsüz bir yılın ardından altın, Ocak ayında %6,5 getiri ile nihayet biraz hayat emaresi göstermeye başladı. Ancak altındaki artış oldukça kısa sürdü. Şubat ayının ilk 3 haftasında altın Ocak ayındaki tüm getirisini geri vererek %6,6 geriledi. Son dönemdeki piyasa hareketleri, yatırımcılara mükemmel yatırım yerine sadece mükemmel bir portföy olabileceğini hatırlatan güzel bir örnek. Yumurtalarını aynı sepete koymak yerine portföylerini ve risklerini çeşitlendiren yatırımcılar yatırım maratonunun nihai kazananları olacak.

Her ay, global finans piyasalarını şok eden veya şaşırtan olaylara ve bunların yatırımcılar için ne anlama gelebileceği konularına biraz ışık tutmaya çalışıyoruz. Bu ayki yazımıza ise, yalnızca ekonomik hasara değil, aynı zamanda devasa can kaybı ile birlikte akılalmaz bir faciaya neden olan büyük ve beklenmedik başka bir şoku ele alarak başlamak istiyoruz.

6 Şubat’ta Türkiye’nin doğusunda 7,7 ve 7,5 büyüklüğünde iki büyük deprem meydana geldi. 24 Şubat itibariyle 45 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği bu depremler bölgede benzeri görülmemiş bir yıkım yarattı. Çok çok sayıda insan hala kayıp. Önümüzdeki günlerde bu sayıların artacağı kesin, ama ne kadar artacağını şu noktada kestirmek imkânsız.

Ciddi can kaybının yanı sıra, bu depremler silsilesi bölgede yaşanan en büyük depremlerden biri. Bu depremin büyüklüğünü başka şekilde ifade etmek gerekirse tarihin en şiddetli depremlerinden biri olarak kabul edilen 1906 San Francisco depreminde kırılan fay hattı 400 km. iken, bu depremlerde kırılan fay uzunluğu 500 km.

Sadece bir tane değil, dokuz saat arayla iki ayrı büyük depremin yaşanması açısından da pek benzeri olmayan bir deprem meydana geldi. Böyle bir depremin yaratabileceği hasarı anlamak için deprem anında ortaya çıkan enerjiye bakalım. 6 büyüklüğündeki bir deprem 1 atom bombasına eşdeğer enerji üretirken, 7,7 büyüklüğündeki bir deprem 130’dan fazla atom bombasına eşdeğer enerji üretiyor. Şimdi aynı bölgede bir gün içinde bunlardan iki kere olduğunu hayal edin ve oluşan hasarı tahmin edin.

Diğer tuhaf bir durum da, bu iki depremin yüzeyin sadece 8,6 ve 7 km altında olmuş olması. Halbuki diğer ünlü ve büyük depremlerin çoğunun merkezi, yerkabuğunun çok daha derinlerinde. Örneğin, 2011’de Japonya’nın açıklarında oluşan ve sonrasında büyük bir tsunamiye neden olan deprem yerin 25 km. altındaydı. Dolayısıyla 6 Şubat depremlerinin ne kadar daha yıkıcı ve ölümcül olduğunu anlamak güç değil…

Yaşanan yoğun can ve mal kaybı nedeniyle tüm Türkiye, Suriye ve sevdiklerini kaybeden herkese başsağlığı diliyoruz.

PİYASA HAREKETLERİNİ TAHMİN ETMEK MÜMKÜN DEĞİL

Şimdi piyasalara geri dönelim. Tıpkı depremlerde olduğu gibi, elinizde bir kristal küre olmaksızın piyasa hareketlerini, özellikle de uzun vadeli olarak tahmin etmenin neredeyse imkânsız olduğunu daha evvel de belirtmiştik. Belirli bir dönem boyunca birkaç yatırımın getirisi belki kabaca tahmin edebilir, ancak tüm piyasaları hem de farklı vadelerle tahmin etmek pek mümkün değil. Fakat buna rağmen yatırımcılar tahminde bulunmaktan bir türlü vazgeçmiyor. Bunun nedeni ise, etrafımızdaki belirsizliği azaltma içgüdümüz. Doğamız gereği çevremizi ve geleceğimizi yönetmeye programlıyız. Dolayısıyla, geleceğin ne getireceği hakkında sürekli bir varsayımda bulunmayı seviyoruz ve çoğunlukla da yanılıyoruz. Enflasyon konusunda da piyasaların yaptığı aynen bu. Sürekli olarak enflasyonu tahmin etmeye çalışıp sürekli başarısız oluyorlar. İşin ilginç tarafı tahminleri sadece biraz yanlış değil. Oldukça ciddi bir hata payı ile yanılıyorlar. Neden mi? Çünkü ellerinde geleceği gösteren kristal bir küreleri yok.

Hatırlayacağınız üzere bir önceki sayımızda yatırımcıların 2022’ye girerken yaşadığı ikilemi şu şekilde kaleme almıştık:

“… 2022, birçok yatırımcının canını oldukça yakan bir yıl olarak hafızalara kazındı. İşte tam bu nedenle, yatırımcılar bu sene portföylerinde neler olması gerektiğine dair bir fikir edinmeye çok hevesliler. Her şey enflasyonun gidişatına bağlı görünüyor. Ancak enflasyonu tahmin etmek şu an oldukça zor…. Ve gelişmiş piyasaların merkez bankaları, özellikle ABD Merkez Bankası (FED), enflasyonu tahmin etme konusunda hiç iyi değil. Hatta, oldukça kötü. Dolayısıyla da FED artık kararlarını “toplantıdan toplantıya” almaya karar verirken enflasyonla mücadeledeki kararlılıklarını da yineledi. Bunu yorumlamak gerekirse, piyasalar bu noktadan sonra FED’in hangi verilere odaklanacağını ve bunları nasıl yorumlayacağını “tahmin etmeye” çalışacak. Bunun bilimsel bir yolu olmadığından, piyasalardaki dalgalanmaların artması kaçınılmaz.”

Piyasaların yaptığı da tam olarak bu; sadece hisse senetlerinde değil, tahvil, pariteler, emtialar ve hatta alternatif yatırımlar gibi diğer yatırım araçlarında her şeyin nasıl gelişeceğini tahmin etmeye çalışıyor piyasa oyuncuları. Hiçbirinin bir diğeriyle fikir birliği de yok gibi görünüyor. Örneğin ABD tahvil piyasalarını hisse senedi piyasalarıyla karşılaştırırsanız, bu tutarsızlığı kolayca gözlemleyebilirsiniz.

Önce tahvillerle başlayalım. Bunun için en de iyi gösterge ABD tahvil faizlerinin getiri eğrisi.

Kaynak: Bloomberg, EKR Total Portfolio Advisory

TAHVİL PİYASALARI BİR RESESYON BEKLİYOR

Yukarıdaki grafik, ABD faizlerinin getiri eğrisinin zaman içinde nasıl değiştiğini gösteriyor. Bu eğri, 2021 yılı sonunda yukarı eğimli iken, 24 Şubat itibariyle ters veya negatif eğimli. Bu da kısa vadeli getiri faizlerinin uzun vadeli faizlerden daha yüksek olduğu anlamına geliyor. Diğer bir deyişle, tahvil piyasaları zaman içinde bir miktar ekonomik yavaşlama veya resesyon bekliyor.

Bunun piyasalar için ne anlama geldiğini anlamak için önce bu eğrinin kısa vadeli kısmına bakalım. Eğrinin bu kısmı genellikle FED’in belirlediği faiz oranlarına bağlı hareket eder. Örneğin 24 Şubat itibariye 6 aylık getiri faizi %4,9 seviyesinde. Bu oran, FED’in 1 Şubat’ta açıkladığı %4,75’lik fonlama faizinden biraz daha yüksek. 12 aylık getiri faizi ise FED’in faiz oranı olan %4,75 ile aynı. Kısacası tahvil piyasası, FED’in faizleri artırmaya devam edeceğini ve önümüzdeki 12 ay boyunca FED faizlerinin mevcut seviyenin altına düşmeyeceğini düşünüyor.

Şimdi getiri eğrisinin, tahvil piyasalarının nominal faiz ve enflasyon beklentilerine bağlı hareket eden uzun vadeli kısmına bakalım. Bu rakamlar kısa vadeli getiri faizlerinden daha düşük. Bu da piyasaların, faizlerin zaman içinde düşmesini beklediği anlamına geliyor.

Örneğin, getiri eğrisindeki 10 yıllık faize bakarsak, 24 Şubat itibariyle tahvil piyasalarının önümüzdeki 10 yılda nominal faizin (Nominal Faiz = Reel Faiz + Beklenen Enflasyon) %3,95 olmasını beklediğini söyleyebiliriz. Bu oranın ne kadarının enflasyon beklentisi olduğunu merak ediyor olabilirsiniz. Bunu da reel faizlerin göstergesi kabul edilen ABD 10 yıllık Enflasyon Korumalı Menkul Kıymetler (Treasury Inflation-Protected Securities or TIPS) faizlerini kullanarak kolayca hesaplayabiliriz. 10 yıllık TIPS faizleri 24 Şubat itibarıyla %1,57 seviyesindeydi. Dolayısıyla bu tarihte piyasanın 10 yıllık enflasyon beklentisi %2,38 seviyesindeydi (%3,95 – %1,57). Bu oran, FED’in yıllık %2 enflasyon hedefinin biraz üzerinde.

TAHVİLLER DE FED FAİZLERİNİN YÜKSEK SEVİYEDE SEYRETMESİNİ BEKLİYOR

Bütün bunları toparlarsak, tahvil piyasalarına göre FED faiz oranı, bir süre daha yüksek seviyelerde seyredecek, ama uzun vadede enflasyon zamanla düşecek. Kulağa oldukça makul geliyor değil mi? Ne de olsa FED de başından beri zaten tam olarak bunu, yani enflasyonu yenene kadar devam edeceklerini, ama bunun ne zaman olacağını bilmediklerini belirtiyor. FED Başkanı Jeremy Powell’ın da ısrarla tekrarladığı üzere “enflasyonla mücadelede kararlı olduklarını” söylüyor.

Son ABD verilerine göre enflasyonda pek yavaşlama emaresi yok. 3 Şubat’ta açıklanan ABD işgücü piyasası verileri, işsizlik oranının son 53 yılın en düşük seviyesi olan %3,4’e düştüğünü gösterdi. İş piyasasının diğer bir göstergesi olan tarım-dışı istihdam rakamları da beklenenden çok daha yüksek çıktı. Tüm bunlar, enflasyonun beklendiği kadar hızlı ya da hiç yavaşlamayabileceği anlamına gelen oldukça aktif bir işgücü piyasasına işaret ediyor. Nitekim 14 Şubat’ta açıklanan veriler de tam olarak bunu gösterdi. Geniş bazlı tüketici enflasyonu yıllık bazda %6,4 artarken, enerji ve gıda fiyatlarını kapsamayan çekirdek tüketici enflasyonu son 12 ayda %5,6 artarak piyasa beklentilerinin üstünde kaldı.

Doğal olarak, veriler çıktıktan sonra FED yetkilileri, 22 Mart’ta yapacakları toplantılarında, piyasaların beklediği (ve umduğu) %0,25’lik faiz artışı yerine, %0,5’lik bir artıştan bahsetmeye başladılar… Aslında piyasalar bu yıl bir faiz indirimi olabileceğini bile düşünüyordu. Şimdi geriye dönüp baktığımızda, piyasalardaki bu değişiklik olukça beklenmedik, değil mi?

ENFLASYON BİRAZ İNATÇI OLABİLİR

Aslına bakarsanız bu beklenmedik bir durum değil. Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz üzere, enflasyonu tahmin etmek çok zor. Bu nedenle, enflasyonun ne kadar inatçı olabileceği konusunda piyasalar, bir sürpriz yaşayabilir. Şu anki durum da aynen buna işaret ediyor. Tahvil piyasaları, enflasyonun normalden daha dirençli olabileceği ihtimaline alışmış gibi görünüyor. Ancak, hisse senedi yatırımcıları hala biraz fazla iyimser gibi. Gerçekten de 24 Şubat itibariyle, global hisse senedi piyasaları endeksi MSCI ACWI ve gelişmekte olan hisse senedi piyasaları endeksi MSCI EEM, sene başından itibaren sırasıyla %3,9 ve %4 arttı. ABD hisse senedi endeksi SP500 ise aynı dönemde %3,4 artış gösterdi. Daha şimdiden hisse senedi piyasaları bazı seneler bütün bir yılda yaşanan cinsten bir artış yaşadı.

HİSSE SENEDİ YATIRIMCILARI CİDDİ HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAYABİLİR

Peki hisse senetlerindeki bu kadar heyecanın sebebi ne? Hisse senedi yatırımcıları sadece azalan enflasyonu değil, aynı zamanda ekonomiyi canlandıracak olan düşük faiz beklentilerini de fiyatlandırdılar… Ancak bu varsayımları yaparken FED’in faizleri azaltmasına neden olacak olan ekonomik yavaşlamayı da belli ki göz ardı ediyorlar. Hisse senedi yatırımcılarına göre, enflasyon sihirli bir şekilde ortadan kaybolacak ve herhangi bir ekonomik yavaşlama olmaksızın FED vites değiştirip direk faizleri düşürmeye başlayacak. Kulağa biraz peri masalı gibi geliyor, değil mi?

Ve hisse senedi piyasalarının tahminleri doğru çıksa dahi, aynı anda hem tahvil piyasalarının hem de hisse senedi yatırımcılarının haklı çıkma ihtimali yok. Bu da bazı yatırımcıların yatırımlarında ciddi şekilde hayal kırıklığına uğrayacakları anlamına geliyor… ve mevcut göstergeler kısmen hisse senetlerine işaret ediyor.

KRİPTO PİYASALARI OLUMLU HAVADAN YARARLANMAYA DEVAM EDİYOR

Kripto piyasaları, Ocak ayında olduğu gibi hisse senedi piyasalarındaki olumlu havadan en çok yararlanan yatırımlardan biri olmaya devam etti. 24 Şubat itibarıyla Bitcoin ve Ethereum, sene başından itibaren sırasıyla %39,7 ve %33,6 arttı. Kriptodaki artışın diğer bir nedeni ise FTX’in iflas etmesiyle yaşanan kayıpların boyutuyla ilgili piyasaların daha fazla netlik kazanmasıyla birlikte olumsuz havanın kısmen dağılmış olması.

TÜRK HİSSE SENETLERİ DEPREM NEDENİYLE DEĞER KAYBETTİ

Türk Lirası bazında %194 (ABD doları bazında %109) getiri ile olağanüstü bir 2022 geçirmesine rağmen, Türk hisse senedi borsası 24 Şubat itibariyle -%8,2 (ABD doları bazında -%9) kayıp ile düşüşünü sürdürdü. Bunun ana nedenlerinden biri, tam miktar henüz belli olmasa da , depremin yarattığı tahmini 80 milyar dolara yakın hasar. Türk Lirası da aynı dönemde dolar karşısında -%0,9 kayıpla aşağı yönlü seyrini sürdürdü. Başlangıçta Mayıs ayı ortası için hedeflenen Cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekten olursa, Türkiye yatırımcıları için ilginç ve dalgalı bir dönem olabilir. Seçimlerin ertelenmesi ise, piyasaların statükoyu tercih etme eğilimi göz önüne alındığında, Türkiye piyasalarında biraz daha istikrara ve artışa neden olabilir.

EMTİA PİYASALARINDA OCAK AYINDAKİ ARTIŞ ŞUBAT AYINDA TERSİNE DÖNDÜ

Emtia piyasalarında Çin’in tekrar faaliyete geçmesiyle birlikte Ocak ayında yaşanan artış Şubat ayında tersine döndü. Avrupa ve Kuzey Amerika’da kışın beklenenden daha yumuşak geçmesi ham petrol fiyatlarında aşağı yönlü bir baskı oluşturdu. Ancak Rusya’nın Mart ayından itibaren sınırlı da olsa bir üretim kesintisi ilan etmesiyle birlikte fiyatlar biraz dengelendi. Buna rağmen 24 Şubat itibariyle ABD ham petrolü WTI ilk ay vadeli işlem sözleşmesi sene başına göre %5 aşağıda kapandı.

Yönsüz bir yılın ardından altın, Ocak ayında %6,5 getiri ile nihayet biraz hayat emaresi göstermeye başladı. Artışın bir nedeni ise yükselen faiz oranlarının ABD Hazine bonosu getirilerini düşürmesi nedeniyle merkez bankalarının altına olan talebinin artmasıydı. Altının en büyük rakibi olan kripto fiyatlarının 2022 boyunca düşmesi ve çoğu yatırım aracındaki düşük veya negatif getiriler de altının fiyatını bu dönemde destekledi. Ancak altındaki artış oldukça kısa sürdü ve Şubat ayının ilk 3 haftasında altın Ocak ayındaki tüm getirisini geri vererek %6,6 geriledi. Bunun kısmi nedeni kripto piyasalarında yaşanan hızlı artış. Bu nedenle, 24 Şubat itibariyle altının ilk ay vadeli işlem sözleşmesi sene başından itibaren -%0,5 kaybetti.

ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM BAZI YATIRIMCILAR İÇİN ÇOK SIKINTILI GEÇEBİLİR

Tahvil piyasaları, enflasyonun inatçı olabileceğinin farkına varmış gibi görünürken, hisse senedi yatırımcıları, hala enflasyonun bir sorun olmadığını düşünüyor. Önümüzdeki birkaç ay, hangi yatırımcıların haklı çıktığını daha net gösterecek. Doğal olarak bu süreç beklentileri gerçekleşmeyen yatırımcılar için oldukça sıkıntılı geçecek.

Son dönemdeki piyasa hareketleri, yatırımcılara mükemmel yatırım yerine sadece mükemmel bir portföy olabileceğini hatırlatan güzel bir örnek. Her zaman tekrarladığımız üzere, yumurtalarını aynı sepete koymak yerine portföylerini ve risklerini çeşitlendiren yatırımcılar, yatırım maratonunun nihai kazananları olacak.

 ELA KARAHASANOĞLU, MBA, CFA, CAIA

Uluslararası Yatırım Uzmanı

karahasanoglu@turcomoney.com

ela.karahasanoglu@ekrportfolioadvisory.com

https://www.linkedin.com/in/elakarahasanoglu/

 

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası