Son Haberler

“Vizyon” dedikleri şey…

Batıdan dilimize giren vizyon (vision) sözü, latince visio (görme işi, görüş, görme) köküne dayanıyor. önceleri sinema terimi olarak kullanılan vizyon için gösterim şeklinde güzel bir karşılık bulunmuştu.

Aynı söz son zamanlarda uzak görüşlülük, geniş görüşlülük anlamlarında da yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı. Sözün bu anlamı için dilimizdeki uzak görüşlülük, geniş görüşlülük, uzgörü sözleri uygun karşılıklardır.(1)

Vizyonun temel amacı, düşlenen bir geleceği tasarlayabilme, geliştirebilme, yaratabilme ve paylaşabilmedir.

Bir müşteri olarak ürün, ya da hizmetini satın aldığımız işletmelere baktığımızda duvarlarında, müşteri hollerinde asılı olan tabelalar görürsünüz ve bu tabelalarda şirketin vizyonu yazar. Aynı şirketler internet sitelerinde, eğitim kitapçıklarında da vizyona yer verirler. Vizyonumuz “müşteriler nezdinde fark yaratarak kalıcı üstünlükler sağlamaktır”, “Saygınlığıyla tanınan dünya şirketi olmaktır”, Yaşamı daha güvenceli hale getirmektir”, “Türkiye’nin en büyük beş şirketinden biri olmaktır” vs…

Vizyonu, misyonu, stratejiyi duvara asmak, dokümanlara yazmak, internet sayfasına yazmak çok güzel ama uygulama gerçekten yeterince etkili mi buna bakmak gerekiyor! Vizyon ifadesi halk arasında da sık sık kullanılır. Kardeşim adamda vizyon yok ki, vizyonu olsa böyle davranmaz. Ya da bu politikacı, yönetici asla başarılı olamaz çünkü her şeyden önce vizyon sahibi değil. Bu vizyonla nereye kadar gider? Diğer yandan başarılı, örnek iş adamı, yönetici ya da politikacıya, “adamda her şeyden önce vizyon var, tabiî ki başarılı olacak” denir.

Demek ki; vizyon başta kişiler olmak üzere, şirketler, her türlü organizasyonlar ve ülkeler için bile gerekli, hatta zorunludur. Aksi halde günlük düşünce ve kararlarla bir yerlere varamazlar. Vizyona odaklanamadıkları sürece gelişim sağlayamazlar. Vizyona odaklanma yoğunlaşma, planlama, stratejiyi beraberinde getirir.

Vizyonun değişik anlamlarına baktığımızda bir tanıma göre “geleceğin resmi”dir. Bu resim 10 yıl, 20 yıl ve belki de 50 yıl sonrasının resmi olmalı. Resim, mevcut durumumuzun varabileceği kadar yakın, hayalimizin birazcık gerisinde kalacak kadar da uzak olmalı. çünkü hayal vizyonu aşan, ondan daha uzakta olan bir kavram. Hayalde ulaşılması daha zor olan bir durum var. Oysa vizyon ulaşılabilir, hatta ölçülebilir olmalı. Bir büyüklüğü ifade etmeli. Aynı zamanda resmin ortaya çıkma olasılığı güçlü olmalı, buna inanabilmeliyiz.

Yani inanılabilir olmalı. Aksi halde hedef inanılamaz olursa başarılı olma şansı azalır. Yani resmi görüyor gibi olacağız ama görebilmek için yıllarca ve de azimle çalışmamız gerekecek.

Bir başka tanıma göre vizyon; kişi ve kuruluşların varmak istediği noktanın piksel konumudur. Ulaşmak istediği hedef ve amaçlarıdır. İleride gelmek istediği, gelecekte gelebileceği hayal ettiği yerdir. Bu anlamda uzun vadeli ve ölçülebilir bir amaç olarakta tanımlanabilir.

Vizyonla ilgili muhtelif tanımlar yapmak daima mümkün. Ancak orta olan nokta, vizyonun kendisinin ne olduğu kadar, uygulaması, doğuracağı sonuç, yaratacağı etki çok önemli. Vizyonu belirlemek, uygulama için buna uygun stratejiler, alt plan ve hedefler yapılmasını gerektirecek. Bunlar da organizasyonun yıllık, üç aylık, aylık, haftalık ve hatta günlük planlarına kadar yansıyacak. Bir anlamda uzun yıllar sonra varmak istediğiniz vizyonunuz ya da resminiz, bugün yapacağınız günlük işlerin türünü, dozajını, hızını dahi ve kalitesini doğrudan doğruya etkileyecek.

Vizyon organizasyonun yapısını, seçilen personelin niteliğini, ona ödenecek ücreti, seçilecek bilgi işlem yazılım sistemini, şirketin ürün kalitesini, müşteri ve çalışan memnuniyetini vs. etkileyecek önemli bir argümandır. Vizyonunu belirleyen ve odaklanan tüm organizasyonlarda inanılmaz bir yoğunlaşma yaşanır ve bu yoğunlaşma da organizasyonu mutlak başarıya götürür.

Şöyle ki, bir organizasyonda vizyon olmadığı yapılacak işler dahi anlamını yitirir. İşin ne amaçla ve ne ölçüde yapılacağı belirsizleşir ve anlamsızlaşır. Vizyonu oluşturmayan yönetim ya da liderler büyüyen organizasyonun içinde, rakiplerin ve hatta müşterilerinin karşısında yetersiz kalırlar ve zaman içinde adeta erimeye mahkum olurlar.

Vizyonun belirlenmesi, algıda seçicilik dediğimiz kavramı ortaya çıkararak, yazımızın başında ifade ettiğimiz geleceğin resminin netleşmeye başlaması sürecini başlatır. İşte burada her şey, tüm yapılanlar yönünü vizyona çevirir. Ona göre şekillenir. Tıpkı günebakan çiçeğinin güneşi takip etmesi gibi.

Büyük organizasyonlarda vizyonu kim belirlemeli ve nasıl belirlemeli sorusuna da yanıt aramak gerekiyor. Vizyon lider ve üst yönetimin desteğiyle tüm paydaşların ortak görüşü alınarak belirlenmeli. Ancak oturup bizim vizyonumuz şu olmalı, bu olmalı kararı alıp kağıda dökmekle olmamalı. İnancıma göre mutlaka muhtelif düzeyde çalışanların ve hatta müşterilerin görüşlerine başvurmak gerekli. Aksi halde kısır bir vizyon ortaya çıkar ki, bunun maliyeti çok yüksek olabilir. Genelde şirketler “arama konferansı” yaparak, muhtelif departmanlarda görev yapan ve her unvanda değişik kişilerden oluşan 15-30 kişi arasında çalışanlarla birlikte vizyon belirlemeyi tercih ediyorlar. Bu doğru bir uygulama ama aslında müşteriler, tedarikçiler ve akademisyenlerden de görüş alınmalı. çünkü vizyonda geleceğin resmini çizerken, iktisat, işletmecilik, piyasa ve sektörlerde yaşanan ve yaşanması muhtemel konulara ilişkin bilimsel yaklaşımlardan da ileri derecede yararlanılmalı.

Vizyon ortaya konduktan sonra vizyonun uygulanması noktasında ise tüm kalite ve yönetim sistemlerinde olduğu gibi lidere ve yönetime ve hatta sermayedara çok büyük iş düşüyor. Onların mutlaka öncülük etmesi gerekiyor. Aksi halde mesafe kat edilmesi neredeyse imkansızdır. çünkü vizyon uzun soluklu bir iş. Ciddi zaman ve kaynak gerektirir. Hatta işletmenin tüm sermayesinin boşa gitmesini, ya da ciddi getiriler elde etmesi sonucunu doğurabilir.

KİŞİSEL VİZYONUN öNEMİ!
Biraz da organizasyonları kenara bırakıp kişisel vizyona bakalım. Organizasyonlardaki durum kişiler için de aşağı yukarı aynen geçerli. Dikkat ediniz! çevremizde çok başarılı olmuş kişilerin gerçekten bir vizyona, varmak istedikleri somut hedeflere, yani düşledikleri bir resme önce sahip olduklarını, sonra bu resmin ortaya çıkmasına odaklandıklarını görürüz. İşte bunu yapan kişilerin çok ama çok başarılı olduklarını hepimiz biliriz. Kişilerin amaç ve vizyonlarının net olduğu durumlarda, algıda seçicilik ve dolayısıyla odaklanma ve devamında başarı gelir. Buna örnek olarak; bir lise öğrencisinin Tıp Fakültesini kazanmayı kendisine vizyon olarak, bir resim olarak seçtiğini var sayalım. Bu öğrenci, bütün yaşamını bu vizyonuna göre şekillendirecek, arkadaşları TV seyrederken, maçlara giderken kendisi dersaneye gidecek, ders çalışacak, daha çok sayıda soru çözecek. Yani günlük yaşamını, hayatını ve tüm eylemlerini bu vizyona dönük hale getirecek ve vizyonunu ortaya koymayanlara göre mutlaka daha başarılı olacak. Dikkat edilirse uzun vadeli hedef olarak ifade edilen vizyon, kişinin bugün yapacakları her şeyi farklılaştırmakta, adeta yapacağı işleri şekillendiriyor.

Bir başka örnek verecek olursak vizyonu olamayan bir kişinin günlük yaşamının işe gidip gelmekten ve ailesine çocuklarına zaman ayırarak rutin bir yaşamdan oluştuğunu varsayalım. Dikkat ediniz burada biz vizyon yok! Aynı kişinin kendisini 5-10 yıl sonrasında siyasete atılarak milletvekili ve/veya bakan olmak istediğini, böyle bir resmi düşlediğini varsaydığımızda, bir anda bugün yapacakları her şeyin değişmeye başladığını, bir siyasi partiye üye olmak, düşündüğü seçim bölgesine giderek halka yakın olmak, siyasi kitaplar okumak, siyasi bir çevre edinmek vs. gibi konulara odaklanmaya başladığını görürsünüz.

O halde şöyle bir sonuca varabiliriz. İleride olmayı düşlediğiniz ya da şekillendirmeyi düşlediğiniz resim, sizin veya organizasyonun bugün yapacağı her şeyi ona göre sıraya koyacak, oluşturacak.

VİZYONSUZ HAYAT GüNLüK YAŞAM KAVGASIYLA GEçİYOR
Genellikle vizyona sahip kişi sayısının çok ama çok yetersiz olduğunu, bir anlamda kişilerin vizyonunun (hayalinin) peşinde koşmak yerine, günlük yaşama kavgasının içinde kaybolup gittiğini, adeta yok olduğunu görüyoruz. Aslında nice yüksek kapasiteli insanların bir vizyona sahip olarak çok ama çok önemli işler yapabilecekken, hiçbir yere varamadığını, topluma inanılmaz değerler katabilecek kişilerin düz bir vatandaş gibi sıradanlaştığını görüyoruz.

Aynı şeyi organizasyonlar için de ifade etmeliyim. Bir şirket düşleyin bir fırsat yakalamış sıkı para kazanıyor diyelim. Kazanıyorum o halde ben doğru yapıyorum mantığı. Şirketin vizyona, misyona ihtiyacı yok. Neden çünkü şirket kazanıyor. O halde doğru yapıyor. Mantık bu. “Kazanıyorum o halde varım”. Oysa bugün kazanırken, uzun vadede bu şirket nasıl bir resme sahip olacak, ya da nasıl bir resmin içinde yer alacak. Geleceğin ve şirketin resmini çizip, bu resme sahip olmak, bu amaca ulaşmak için bütün organizasyonu buna göre şekillendirmek ve stratejileri buna göre oluşturmak ve uygulamak gerekir. örneğin; 10 yıl sonra sadece “büyümek ve sektöründe ilk 5 şirket arasına girmek” vizyonuna sahip bir şirket ile 10 yıl sonra “Müşteri memnuniyetini en üst düzeye çıkarma” vizyonunu ortaya koyan bir şirketin bugün yapacakları her şey ama her şey farklıdır.

Birinci şirket ne pahasına olursa olsun büyümeyi tercih edecek, ikinci şirket ise süreç yönetimi ve ürün kalitesine çok daha fazla önem vererek müşteri memnuniyetini üst düzeye çıkarmayı tercih edecek. Bu iki durum da kabul edilebilir çünkü vizyonun ne olduğundan çok, vizyona sahip olup olmamak önemli.

VİZYONSUZSANIZ, NEREYE GİDECEĞİNİ BİLMEYEN GEMİ KAPTANISINIZDIR!
Vizyonun ne olduğunu tartışmak ayrı bir çalışma konusu ama vizyonu olmayan şirketi hayal bile etmek istemem. çünkü şirket vizyona sahip değilse işte o zaman durum gerçekten vahim, denizin ortasında gürül gürül çalışan bir gemi ve nereye gitmek gerektiğini bilmeyen bir kaptan durumudur. İşte asıl sorun bu.

Bir de vizyonu oluşturup buna odaklanmama durumu var. Belki milyon dolarlar, ya da ciddi zaman harcayarak vizyonu oluşturduktan sonra, vizyona dönük hiçbir şey yapmayan şirketler var. Tıpkı Tıp Fakültesini isteyip de akşama kadar sokakta oyun oynayan, ya da hiç ders çalışmayan lise öğrencisi gibi. Ne yazık ki; bu örnekle çok sık karşılaşıyoruz. Duyduğum şey şu. Bırak şu vizyonu, misyonu da biz bu gün nasıl para kazanacağız buna bakalım. Aslında işletmenin 1 yıl, 5 yıl zararı göze alıp 5 -10 yıl sonrasının yüksek kar elde etmeye ilişkin resmini görmek gerekmez mi?

ülkemizde finansçılar, işletmeciler en fazla 3 ay vadeli düşünüyorlar. Neden 3 ay mı dersiniz, bunun yanıtı çok açık. Bakın bankalardaki vadeli mevduatın ortalama vadesine, her şey ortaya çıkar. üç aydan bile kısa. Bunun anlamı şudur. Türk girişimcisi, sermaye sahibi en fazla 3 ay sonrasının resmini görüyor, daha ötesinden çok emin değil. O halde siz gelin bu ortamda gerek kişilerden ve gerekse sermayedarlardan 10, 20, 50 yıl sonrasının resmini isteyin. Olmuyor, işte olmuyor. Bu nedenler biz tabela vizyonculuğu yapıyoruz. Kağıt üzerinde vizyona ilişkin her şey mükemmel ancak fiiliyatta maalesef değil.

İŞLETMELER VİZYON OLUŞTURURKEN NELERE DİKKAT ETMELİ?
İşletmelerde vizyonu oluştururken aşağıdaki sorulara yanıt bulmak çok önemli.(2)

BUGüNKü VİZYONUMUZ İçİN SORULAR
1. Müşterilerimiz kimlerdir?
2. Müşterilerimizle nasıl çalışıyoruz?
3. Tedarikçilerimizle nasıl çalışıyoruz?
4. Yönetim Kurulu ile nasıl ilişki kuruyoruz ve nasıl çalışıyoruz?
5. çalışanlarla nasıl bir ilişkimiz var?
6. Hangi dağıtım kanallarından müşterimize ulaşıyoruz?
7. Onlar için ürettiğimiz değer nedir?
8. Rakiplerimiz kimlerdir?
9. Rekabet üstünlüğümüzün kaynağı nedir?
10. Pazarda nasıl algılanıyoruz?
11. Bugün bizi tek ve vazgeçilmez kılan yeteneklerimiz ve güçlü alanlarımız nelerdir?
12. Değerlerimiz nelerdir?
13. Bize para kazandıran asıl iş nedir?
14. İşyerimiz çalışanlar için nasıl bir çalışma yeri?
15. İnsanlar birbirine nasıl davranıyorlar?
16. Bugünümüzü garanti altında tutan nedir?
17. Gelecek için neler yapıyoruz?
18. İçinde bulunduğumuz sektördeki insanlarla nasıl bir ilişkimiz var?
19. Organizasyonumuzun toplum içindeki rolü nedir?
20. çevremizdeki dünyaya olan katkımız nedir?

GELECEK VİZYONUMUZ İçİN SORULAR
1. Gelecekte müşterilerimiz kimler olacak?
2. Müşterilerimizle nasıl çalışacağız?
3. Tedarikçilerimizle nasıl çalışacağız?
4. Yönetim Kurulu ile nasıl ilişki kuracağız ve nasıl çalışacağız?
5. çalışanlarla nasıl bir ilişkimiz olacak?
6. Hangi dağıtım kanallarından müşterimize ulaşacağız?
7. Onlar için ürettiğimiz değer ne olacak ve bu değeri nasıl üreteceğiz?
8. Rakiplerimiz kimler olacak?
9. Rekabet üstünlüğümüzün kaynağı ne olacak?
10. Pazarda nasıl algılanacağız?
11. Bugün bizi tek ve vazgeçilmez kılan yeteneklerimiz ve güçlü alanlarımız neler olacak?
12. Değerlerimiz neler olacak?
13. Bize para kazandıracak asıl iş ne olacak?
14. İşyerimiz çalışanlar için nasıl bir çalışma yeri olacak?
15. İnsanlar birbirine nasıl davranacaklar?
16. Geleceğimizi garanti altında tutan nedir?
17. Gelecek için neler yapıyor olacağız?
18. Organizasyonumuzun toplum içindeki rolü ne olacak?
19. çevremizdeki dünyaya olan katkımız ne olacak?
20. İçinde bulunduğumuz sektördeki insanlarla nasıl bir ilişkimiz olacak?

Vizyon
Şaban çağıran
Denizbank A.Ş.
Genel Müdürlük / Grup Müdürü

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Site Haritası