Son Haberler

Ekonominin düzlüğe çıkması için reform yapılması şart

Türkiye’nin kronikleşen temel sorunları var. Bunların ciddi bir şekilde ele alınması gerekir. Yani ekonominin

düzlüğe çıkması için, Hükümet’in köklü bir reform yapması şart…

üretken alanlara yönelik yatırımları teşvik eden, daha çok yurt içi tasarruflarla finanse edilen ve verimlilik artışına dayalı bir büyüme stratejisine Türkiye henüz sahip değil. Ar- Ge tabanlı, yenilikçi, çevre dostu ve yüksek

katma değer yaratan üretim yapısı oldukça zayıf. Türkiye’de ekonomik büyüme özel sektör öncülüğünde ve dışa açık olmasına rağmen rekabetçi ve yenilikçi bir üretim yapısına henüz ulaşamadı. Yurt içi kaynaklar, işgücü verimliliği ve toplam faktör verimliliğinin artırılamamış olması büyümenin sürdürülebilirliğini ve ekonominin küresel rekabetteki konumunun güçlendirilmesini zayıflatıyor. Diğer taraftan para, finansal sektör, maliye ve gelirler politikaları eşgüdüm içerisinde yürütülemediği için makroekonomik istikrar bir türlü güçlendirilemiyor. Kurumsal kalitenin bozulmuş olması, şeffaflık ve hesap verebilirlik sağlanamaması ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin esas alınmaması yatırım atmosferini temelden bozmaya devam ediyor. Sonuçta sanayinin üretim kabiliyeti niteliksel olarak zayıflattı.

üretim yapısının istihdam faktörünün yanında esasen verimlilik artışına dayandırılmasını sağlayacak yapısal reformlar en öncelikli konudur. Türkiye’nin büyüme stratejilerinin büyük kamusal altyapı yatırımlarının da devam etmesi kaydıyla temelde özel kesim yatırımlarına dayalı bir büyüme yapısı ile desteklenmesi için makro ve

mikro düzeyde yapısal reformların yapılması gerekir.

FEDİN FAİZ ARTIRIMI

TüRKİYEYİ AZ ETKİLER

1 Kasım Genel Seçimleri Türkiye’deki siyasi normalleşmeye yapacağı katkıyla özel tüketim ve yatırımlarda iyileşme sağlayacağını bekliyoruz. Bu sayede büyüme, kademeli olarak artacak ve 2016 yılının büyümesinin bir miktar daha fazla olacağını bekliyoruz. 2016 içerisinde, küresel büyümenin tedrici olarak artacağını, İhracat yapılan ülkelerin büyüyeceğini, FED faiz artırım kararının Türkiye ekonomisini beklenenden daha az etkileyeceğini öngörüyoruz. İlerleyen dönemde dış talebin büyümeye katkısının pozitif olma olasılığı yüksektir.

Avrupa’daki iyileşme, Türkiye’nin ihracatının canlanmasına yardımcı olacak, düşük petrol fiyatları da yerel talebi destekleyecektir. Dolayısıyla 2015 sonrasındaki orta vadeli ufukta dış talebin büyümeye katkısının pozitif olacağını bekliyoruz. Tarımsal gıda üreticilerinin yeni dış pazarlar bulmaya yöneleceğini ve negatif fiyat sarmalını telafi edeceklerini ve büyümeye katkılarının artacağını bekliyoruz. Diğer taraftan enerji, otomotiv kimya plastik ve kauçuk gibi imalat sektörlerinin büyümeye katkıları artacaktır. 2016 yılında Türk otomotiv kimya; plastik ve kauçuk sektörlerinin dış pazarlardaki konumunun sağlamlaşacağını, enerji değer zincirinin küresel fonlar nezdinde cazibesini daha da artacağını ve tarımsal gıda üreticilerinin negatif fiyat etkisinin

aşılması için yeni dış pazarlama olanaklarının oluşacağını bekliyoruz. Ulaşım başta olmak üzere özel-kamu

ortaklığındaki tüm alt yapı yatırımları, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi artık Türkiye’nin odaklanması gereken

sektörler ve konular olacaktır.

CARİ AçIK SORUNU öNEMİNİ KORUYOR

2015 yılının riskleri 2016 ve hatta 2017 yıllarına aynen devredecek. FED ’in para politikasını normalleştirme sürecine dayalı olarak küresel finansal piyasalarda şu anda yaşanan dalgalanma 2016 yılında da aynen devam edecektir. Bu varsayım altında 2016 yılında Türkiye‘de enflasyon, işsizlik, cari açık yine kritik seviyelerin üzerinde kalmaya devam edecek. Maliye, makro-ihtiyatı ve yapısal politikalar enflasyonla mücadele konusunda para politikasına yeter desteği vermemeye kurgulanmış olması Enflasyonuna yukarıda kalmasının en önemli nedenidir. öncelikle enflasyonun düşürülmesi gerektiğine Türkiye toplumu ikna olmadı. Maliye, makro-ihtiyatı ve yapısal politikalar enflasyonla mücadele konusunda para politikasına yeter desteği vermiyor. Siyasi istikrarsızlığın yarattığı negatif algı düzeldikçe dolar kuru üzerindeki yukarı yönlü baskı azalacaktır. Küresel emtia fiyatlarının yaklaşık yüzde 50 gerilediği bir ortamdan Türkiye, döviz kurlarındaki artışı yönetemediği için bu fırsattan yararlanamadı.

SORUNLARIN çöZüMü İçİN REFORM YAPILMASI

ŞART

ülkelerin birçoğunda cari açık sorun olmaktan çıkmasına rağmen Türkiye’de cari açık sorunu, 2016 yılında da ciddiyetini koruyacaktır. Siyasetten kaynaklanacak müdahaleleri bir tarafa bırakırsak ekonomik açıdan 2015 sonrasında uzunca bir süre faiz seviyelerinin yönü hep yukarı olacaktır. TL‘deki değer kaybının ve enflasyon geçişkenliğinin sonuçları eninde sonunda faiz artırımlarıyla telafi edilecektir. Dolayısıyla 2016 yılında faiz

seviyelerinin artacağı yıl olacaktır. Amerikan Merkez Bankası‘nın (FED) beklenen faiz artırımları da TL faizlerini yükseltecektir. Ancak, üretimde ve istihdamda bir yavaşlama yaşanması ve talepteki zayıflığın devam etmesi FED’in şu andaki sıfıra yakın faiz politikasını çok daha uzun süre, 2016 veya daha ötesine kadar devam ettirme olasılığını yükseltiyor. FED’in faiz oranını artırıp artırmayacağına ilişkin küresel belirsizlik devam edecektir.

Reformların sürdürülmemesi ve ihtiyatlı makroekonomik politikaların etkinleştirilmemesi en büyük risktir. Büyüme performansının yükseltilmesi, düşen cari açığın kalıcı olabilmesi, sermaye hareketlerine bağımlılığın azaltılması, mali şeffaflık konusundaki eksikliklerin giderilmesi, enflasyon katılığının azaltılması ve yakın coğrafyada oluşan jeopolitik risk unsurlarının etkisinin azaltılması için yapısal reformların sürdürülmesi ve

ihtiyatlı makroekonomik politikaların etkinleştirilmesi gerekiyor.

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Site Haritası